• Sonuç bulunamadı

4. DENEYSEL ÇALIŞMA

4.1 Soruşturmalar ve Mikroskobik Düzeyde Yürütülen Yöntem

4.1.3 Temsil nesnesi olarak söz

Daha önce de bahsedildiği gibi yöntemin ilk aşaması kavramsal deşifrasyon sürecini kapsamaktadır. Bu deşifrasyon sonucu elde edilen yaklaşım ışığında ise diğer iki aşama şekillenmektedir. Bahsi geçen iki aşama, deneysel olarak yürütülen çalışmada elde edilen bulguların deşifre edildiği, deneysel deşifrasyon sürecini kapsamaktadır. İki aşama üzerinden (yöntemin ikinci ve üçüncü aşaması) ilerlerleyen deneysel deşifrasyon sürecinde, daha önce de değinildiği üzere, “mimari atmosfer”, “atmosfer jeneratörleri” ve alt-kapsayıcı atmosfer” kavramlarından faydalanarak, birbiriyle ilişkili iki soruşturmaya kapı aralamak hedeflenmektedir.

Deneysel deşifrasyon sürecine dahil olan, yöntemin ikinci aşaması, deneysel olarak yürütülen çalışmanın temel yöntemini tanıtırken, yine deneysel deşifrasyon sürecine katkı sağlayan üçüncü aşama, ikinci aşamadan elde edilenleri bir strüktür etrafında toplayarak, çalışmanın bütünü için daha tutarlı bir yorumlamayı mümkün kılabilecek bir zemin sağlamaktadır.

Deneysel çalışmanın temel yöntemi olan ikinci aşamada, seçilen yapının mimari atmosferinin, 25 katılımcı üzerinde bıraktığı ilk izlenimlerin (mimari yapıyla baş başa kalıp, onu bedensel olarak deneyimledikleri bir süreç), akış içinde süreklilik gösteren yapısına (şimdide yaşanan anların sürekliliği) ulaşmak arzulanmaktadır. Katılımcıların, yapıya bedensel olarak katılarak mimari yapıyla baş başa kaldıkları ve yapının içinde deneyimlerini diledikleri gibi sürdürebildikleri o anlara özgü deneyimleme sürecini takip etmek adına, Böhme’nin “gündelik konuşmalara nüfuz etmiş atmosfer” ve Merleau-Ponty’nin deneyim-ifade paradoksu ile ilişkili bir şekilde ele aldığı söz-anlam açılımlarına referansla temsil nesnesi olarak söze başvurulmuştur. Bu anlamda bahsi geçen açılımlara tekrar göz atmak önemli gözükmektedir.

Böhme’nin altını çizdiği, atmosferin gündelik konuşmalara nufüz etme durumu, temsil nesnesi olarak sözü ön plana çıkaran bir durumdur. Çünkü gerçek anlamda hiçbir şey hissetmeyen manzaralar, mimari yapılar, odalar, sokaklar vb.’nin söze yansımaları ruh halleriyle birlikte kurulmaktadır. Örneğin, sakin ifadesi, nesnenin yanına veya algılayıcının yanına eklenerek, bu ortam sakin veya burada sakin hissediyorum, şeklinde sözde kurulur. Bu kurulum ortaklaşan bir gerçekliğin ifadesidir (Böhme, 2017b).

İfade, deneyimi tam anlamıyla yakalayamasa da yaşanan etkileyici durum, ifade ve deneyim arasındaki paradoks sayesinde sürekli çoğalmaktadır. Aynı zamanda, ifade kendi niteliklerini taşıyan bir olay olarak karşımıza çıkarıyor olsa da deneyim ve ifade arasındaki yer değiştirme, kendi içinde bedenlenmiş deneyimle birlikte etkileyici olayı açmaktadır. Böylece, kendi kendine süren ve hızlı tepki veren bedenlenmiş süreçler, günlük ilişkilerin dinamiklerini oluşturmaktadır.

Bir ifade biçimi olan söz ve düşünce birbirine girişik halde olup anlam sözün içsel, söz de anlamın dışsal varoluşudur. Söz-anlam arasındaki salınım, bir hareket olarak kendini var etmektedir. Sözün kurumsallaştığı nokta ise hali hazırda oluşmuş imlemelerle ikincil düşüncelere yön verme tehlikesi taşımaktadır. Kurulu söz, ilksel sessizliğin üstünü örter. Bu durumda ilksel anlamı yakalamak adına sözlerin ikincil anlamını kesintiye uğratarak bedensel jest olarak sözü betimlememiz önemlidir (Merleau-Ponty, 2016).

Deneyimde, öznede birincil ve tarafsız olarak kurulan atmosferik ruh halleri, mimari atmosferi ve onu büyüten atmosfer jeneratörlerini anlamak adına büyük potansiyel taşımaktadır. Çünkü birincil ve tarafsız olan mimari atmosfer, ilksel anlamla daha yakın ilişkiler içinde olabilir. Dolayısıyla, sözün kurumsallaştığı ve ikincil anlamların ilksel anlamın üstünü örttüğü dikkate alındığında, öznede oluşan atmosferik ruh hallerinin takip edilmesine dayanan yöntemde, temsil nesnesi olarak söze yer vermek, araştırmanın arayışında olduğu konuya açılım getirmek adına önemli gözükmektedir. Bunların ışığında katılımcılar deneyimleme sürecinde, mimari atmosferin tetiklediği duygusal durumlarını takiben, mimari yapıya yönelik içlerinden gelen her türlü durumu ve yorumu, sesli olarak ifade ederek, kendi seslerini kayıt altına almışlardır. Böylece, mimari atmosfer-duygusal durum-anlam arasındaki ilişkiler ile birlikte ifade-deneyim arasında kurulan durumun hareketi de kayıt altına alınmıştır.

Öte yandan, deneysel çalışmayı ve çalışmanın deşifrasyon sürecini kurgularken, hem kavramsal çerçevelerden hem de mimari yapıyı kendi kendime deneyimlediğim bir süreçten faydalanmış olduğumu belirtmem önemli gözükmektedir. Bu süreçte, farklılaşan mikro deneyimleri sezdiğimi söyleyebilirim. Bu farklılaşmaların, farklı mimari hareket önerileri, farklı sinestetik etkiler ve farklı mekânsal kurgular etrafında şekillendiği görülmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, farklı mikro fenomenler ve alt/mikro-kapsayıcı atmosfer kavramları, atmosfer jeneratörlerinin açığa çıkmasına olanak tanıyabilmektedir.

Bu noktada, bahsi geçen bölgeler, farklılaşan mikro fenomenlere ev sahipliği yapan alt atmosferler, olarak ele alınmaktadır. Böylece, alt atmosferlerin işaret ettiği kısımlar, birbirinden ayırt edici şekilde farklılaşan atmosferik etkilere sahip olma durumuna referansla oluşturulmuş olup, mimari yapının idari bölümünün konumlandığı giriş bloğu, ana sirkülasyon olarak işleyen cadde, caddeye bağlanan sirkülasyon alanları olarak sokaklar ve binanın çevresini kapsayan kentsel silüet şeklinde belirlenmiştir (Şekil 4.8).

Mimari yapının, farklılaşan atmosferlere ev sahipliği yapan dört kısmı (Bahar Gökçen Kumsar, 2020).

Bunların ışığında yöntemin ikinci aşamasında, elde edilen ses kayıtlarında dile getirilen ve hem içsel hem de dışsal durumlara yönelen sıfatlar (sakin, güzel, hoş, iç açıcı vb.) takip edilerek bu sıfatların karşılık geldiği mimari betimlemelerin farklı ilişkilsellikleri, oluşturulan dörtlü kurgu etrafında serilmektedir. Dörtlü kurguyu oluşturan alt atmosferlerin farklılaşan karakterleri sayesinde, hem “Ne tür jeneratörler ne tür bir mimari atmosferi ya da mekân duygusunu büyütebilir?” soruşturmasına hem de mimari yapının bütünü içinde dağılan farklı alt atmosferlerin etkilerine yönelik olan soruşturmaya kapı aralanabilir.

Serilen betimlemeler ve ilişkilerin ortaklaştığı noktalar takip edilerek çeşitli atmosfer jeneratörlerine ulaşılmaktadır. Böylece, alt atmosferlere dağılmış, birtakım atmosfer jeneratörleri, bu jeneratörlerin şemsiyesinde toplanan farklı ilişkiselliklere sahip mimari betimlemeler ve bu betimlemelerle eşleşen sıfatlar birlikte okunabilmektedir. Atmosferin, gündelik konuşmalara nüfuz eden yapısı göz önünde bulundurularak, ayıklanan sıfatların, atmosferik ruh haline göndermede bulunduğu düşünülmektedir (EK B)(EK C)(EK D)(EK E).

Deneyimleme sürecinde katılımcılar, atmosferik deneyimin eylemsel-zamansal karakterinin etkisiyle, sürekli bir hareket halindedir. Bahsi geçen eylemsel-zamansallık dışsal-içsel hareketliliği kapsamaktadır. Bu süreçte, ruh halleri ve hissetme seviyeleri de değişim içindedir. Bu nedenle yöntemin üçüncü aşamasında, daha dengeli bir ruh haline erişmek (özellikle kapsayıcı-alt atmosferler bağlamında yaşanan izlenimler ile ilgili birtakım ipuçları verebilir) adına, deneyimleme sürecinin sona ermesinin ardından, katılımcıların yaşadıkları deneyime ve hissettiklerine geri dönüp bakmaları sağlanmaktadır. Bu aşama aynı zamanda, deneysel deşifrasyonun tek bir strüktür etrafında, daha tutarlı bir şekilde yürütülmesine imkan tanımaktadır. Bu nedenle üçüncü aşamada, deneyimleme süreci sona erdiğinde, katılımcılardan mimari yapının bütününe yönelik hissettikleri duygusal durumlara göre, 25 affekten oluşan bir affekt seti verilmiş ve üzerinden işaretleme yapmaları istenmiştir. Katılımcılar affekt işaretlemelerini, hissettikleri yoğunluğa göre, 0(hiç), 1 (belli belirsiz), 2 (az), 3 (kısmen), 4 (oldukça çok), 5 (aşırı) seviyeleri üzerinden yapmıştır. İşaretleme sonlandığında işaretledikleri affektleri, dörtlü kurguya göre dağıtmaları istenmiştir. Bu şekliyle üçüncü aşama, kapsamlı bir affekt seti etrafında, çalışmayı daha tutarlı bir şekilde yorumlayabilmek adına bir zemin oluşturmaktadır.