• Sonuç bulunamadı

1. SİYASET FELSEFESİNDE ÇOĞULCULUK KAVRAMI VE JEAN-LUC NANCY PERSPEKTİFİ NANCY PERSPEKTİFİ

1.4 Çoğulculuğun Zemini Olarak Özgürlük

1.4.2 Temelsizlik Olarak Özgürlük

91

92

türlü öngörülebilir temellendirmelerden kurtararak geleceğe, bilinmeyene karşı yönlendirir ve nihayet özgür ve uyanık olmadan praksiste var olur. Nitekim Nancy, varlığın her türlü temelden kurtuluşu olan özgürlüğü213 şöyle izah eder:

Felsefenin sınırında... yalnızca ve yalnızca varoluşun özgür serpilmesi vardır (bu artık bir saptama değil bir ürpermedir). Bu özgür serpilme bir ilkenin kırınımı ya da bir nedenin çoklu etkisi değil, tekil bir belirişin anarşisidir: Öyleyse bu tekil beliriveriş özü gereği çoğuldur.214

Özü gereği çoğul olan bir insan, yaşadıklarının her bir anında tekil çoğul olarak kendi varoluşunu aşar ve kendisine yasa olarak konulan bütün engellerin sınırlamalarını da aşındırır.

Özgürlüğün olması ve olmanın özgürlüğü için her türlü köken, kökensizliğin dipsiz kuyusuna atılmalıdır. Nancy’nin bu ifadeleri varlığın anarşist tarzda bir özgürlükte temelini bulduğunun varsayımıdır. Böyle bir varoluşta varlığın ifadesi olan tüm kategoriler ve tanımlamalar köklerinden koparılır. İnançlar dünyasının tüm tezahürleri, maddenin, ahlakın veya özgürlük önünde engel teşkil eden tüm tümellerin yerlerini çoğul tekil olan özgürlüğe bıraktıkları görülür. Çünkü özgürlük kendinden yasa olan kendi yasasıdır ve kendiliğinden yasallıktır. Var-olma, yasa-sız olmadır ya da sonlu olmaklığın sonsuz özgürlük dünyasına açılmadır.215 Nancy'ye göre, söz konusu açılma esnasında hem düşüncede hem de pratikte oluşturulmuş bütün rejimler terk edilir, hiçbir sınırda durmaksızın düşüncenin veya insanın üstünde konumlandığı her yer çatırdamaya başlar. Korsan temel atmadaki daimi yeniden konumlanış gibi, dünya da çatırdamış toprağın temelsizliğinden yeni bir dünya olarak filizlenir.216 Böylelikle olmanın sürekli oluşunu, daimi olarak kabuğundan çıkış, temel atmama, geçiş şeklinde temellenme, farklı yönlere dokunma ve bilinmeyenle ilişkiye açık olma özgürlükten doğan yeni dünyayı tanımlar.

213 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 252.

214 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 14.

215 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 254.

216 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 255.

93

Aklın tek olgusu olarak ifade edilen özgürlük düşüncesi, korsan temellere ve temelsizliğe katlanmayı, yerini, yurdunu veya sığınağını bulduğunu sandığı her anda daha ileriye, öteye, ötekinin bilinmezliği karşısında korku, acı ve çaresizlik içinde kalmayı da ifade eder. Her varoluş bilinmeyenin korkusunu da beraberinde taşır.217 Temelleri belirlenmiş, sabit ve değişmez doğruları olan düşünceler, tekil özgürlüklere olanak tanımaya elverişli değillerdir.

Biriken, genelleşen ve tekilliği yasaklanan şey ancak bir yıkıma, hiddete sebep olabilir. Nancy, dünyanın herhangi bir coğrafyasında veya tarihin herhangi bir diliminde yerli yerine oturmuş, tümel doğruluk iddiasında olan sistemlerin er geç şiddet ve güç, zulüm ile işbirliği yapmaya varan yasalar ürettikleri kanaatindedir. Kapalı sistemlerdeki düzen ve zulmün birlikteliği, tekilliği hem ortaklıktan, hem ilişkiden hem de özgürlükten eder.218

Korsan temelli bir anarşist özgürlük fikrinde önce iyilik ve kötülük, sonra özgürlük ve seçim olayı yoktur. Kötülüğün olanaklığı, özgürlüğün yok oluşudur. Bu demektir ki özgürlük özünde yazılı bir olanak olan özgürlükten özgürce vazgeçme olanağını sunmaksızın kendini sunmaz. Ve bu vazgeçiş, sanki etik öncesi olan ama etiğin daha şimdiden kendi kendini ansız yakaladığı bir anda, kendini doğrudan doğruya kötücül/lük olarak gösterir.219 O halde özgür deneyimin kendi kökenindeki bu olanağı dışarıda bırakmak - özgürlük bizzat kötülüğün olanağını bağrında besliyor olsa bile - özgürlüğü dışarıda bırakmak demek olacaktır.

Kötülüğe karar vermek ise iyilik yapmamaya karar vermek anlamında değil aynı zamanda adalet, eşitlik ve kadirşinaslığın ortamı olan özgürlük ortamının da yok edilmesi anlamına gelebilir. Ancak bu ortamı harap ederek ortadan kaldırma isteği olanaklı değildir.

Kötülük, iyiliğin de köken olarak içinde yer aldığı temelsiz temeli bozamaz. Çünkü kötülüğün kendisi de kökensizlikten kaygılandığı için onu yok etme kararına gitse de temelden yok edemez. İyilik, her seferinde, her paylaşım, kardeşlik, eşitlik ve adalet umudunda bir kurtuluş

217 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 256.

218 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 264.

219 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 18.

94

olarak özgürlükte bekler. Özgürlükten kaynaklanan kötülük, bizzat kaynak olarak özgürlükteki iyiliği içerdiği için özgürlükten nefret edip yok etmeyi istese de onu yok edemez. Özgürlükteki kötülüğe karar vermeyi yok etme düşüncesi, özgürlüğün deneyime sunduğu karar verebilme olanağını ortadan kaldırarak düşüncenin idealize edilmesini ve beraberinde de hâkimiyet kurmayı sağladığından bizzat özgürlüğün kendisini de ortadan kaldırır. Bu nedenle hiçsel iyilik, tehlikeye sürekli maruz kalmayı sürdürecek ve böylece karar verme olanağı da her daim önümüzde serili olacaktır.220

Nancy'ye göre özgürlük sayesinde adil olan ve olmayan, iyi olan ve olmayan, kötü olan ve olmayan karşısındaki seçimlerimizde, olguları, olayları değerlendirmede yeni ölçülere, yeni ufuklara, yeni var olma sınırlarına sahip oluruz. Bu aynı zamanda bizi adaletsiz, kötü, çirkin, normların ve düzen işleyişlerinin, onların köklendiği ve anlamlandığı coğrafyaların egemenliğinden kurtaracaktır. Bu durum, daha yeni, daha adil ve daha iyi olanın bir anda daha kötüye sapabileceği bir olasılığı ortaya çıkarsa da çoğul tekil dünyanın oluşmasına herhangi bir engel teşkil etmez.221

Nancy’nin felsefesinde varlığın çoğullaşmasına etki eden faktörlerden biri de karar alma/karar verilemezlik durumudur. Hakiki anlamda karar, kendi kendine "iyi" olarak ortaya çıkmaz. Hiçbir şekilde kendi kendine beliremez ve ne kadar kendinde karar olarak belirmek isterse kuşkusuz o kadar az özgür olur. Çünkü karar, üstüne gelen ve onu ansızın yakalayan şey olarak özgürlüğün eline bırakılmıştır. Her karar kendini ansız yakalar, verilemezin içinde alınır ve her karar özsel olarak yalnızca varlığı sonlu tekilliği içinde olmaya bırakarak karar verir. Bu durum, kendimi kendi tekilliğimin sonluluğuna sonsuzca terk etmeksizin karar veremeyeceğimi gösterir. Böylelikle kararım her defasında ilişki ve paylaşım için bir karar olduğu için onun hamlesinde kendimi "karar verici" özne olarak görmekten kurtaramam.222

220 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, ss. 267-268.

221 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 269.

222 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 175.

95

Karar kılma sürecinde insanı özgür kılan husus, onu dışa açan ve yalnızca bu dışa açmada ne ise o olan özgürlüktür. Böyle bir özgürlük, keyfi ve yazgısal olmadığından Heidegger onu açıklığın armağanı, Nancy ise Dasein'in has mekânsallığı olarak ifade eder. Her ikisine göre bu has mekânsallık dünyada-olma yapısı üzerine kurulu olduğundan varoluş her defa yerini yeniden belirler. Buna göre ora'nın mekânsallığı nasıl açıklıkta temelleniyorsa, temelleri de kararlılıkta ortaya çıkar. Açıklık ile kararlılık karşılıklı ilişkide olduğu için durum kararlılıkta her keresinde açılan “ora"dır. Demek ki karar özü gereği "açıcı" ya da "aralayıcı"dır.

Otantikliği içinde kararı karakterize eden açıklık, "özgür olan”a açılma ya da onun açılışıdır. 223 Özgürlük her keresinde bir özgür mekânın özgürlüğü olduğu ölçüde, mekânsallık özgürlük mekânıdır. Mekân açma varoluşun temel formu kabul edilir. Bu form tam da formsuz bir formdur ve genel olmamasına rağmen formasyonlara meydan verir. Bunun yanında tekilliklere de meydan veren bu form, tekilliğin ferahlatılması ve dışa açılmasını kendi kendisiyle ilişkilendirerek farklılığını hava’nın karakteri olan tekilliğin gerçek-sizliği üzerinden anlamlandırır. Sözgelimi çığlık atmaya açılmış bir ağız gibi cömertçe davranır.224 Ancak cömertlik hiddete hükmetmez, hiddet onunla doğar. Hiddetin saymadığı gibi cömertlik de saymadan veren sonlu özgürlüğün sonsuz armağanıdır. Ancak hiddet, sonsuz özgürlüğün sonlu temellüğüdür.

İyilik ve kurtuluş özgürlükle ilintili anlamın bir yüzüyse kötülük ve perişanlık da özgürlükten doğan anlamın ikinci yüzüdür. Dünyanın olanaklı malzemesi hiçbir zaman sınırlandırılabilir ya da tüketilebilir olmadığından her hangi bir temel atma veya sınır çizme olanakları hususunda sonsuz hürriyet; sonsuzca hür bırakmadan sonluda hür bırakır. Şayet özgürlük sonsuzca hür bırakılmış olsaydı bu sadece karşılıklı ve biten bir durum olurdu.225

223 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 177.

224 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 179.

225 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 271.

96

Dasein, temellendirilmemiş temel, yani fırlatılmış olarak varolan olduğundan dolayı has varlığına asla sahip değildir. Varolan, varolan olarak olmadığı ve sahip olmadığı has-varlığına borçludur ve bundan dolayı suçludur.226 Dolayısıyla her deneyimin bir borçluluk ve suçluluk yapısı üzerine kurulu olması227, bu borcun yapısal olarak özgürlüğün korsan temeller üzerine kurulu olmasındandır. Hiçbir şekilde kurgulanabilir olmadığından özgürlüğün tapusu asla kimseye verilemez. Özgürlüğün anlamı zaten bu kurgusuzluğun ta kendisidir.228

Böyle bir kurgusuzlukta tikel karar, varlığın özgürlük içine bırakılmasıdır. Bu bırakılma, özgürlüğün tekilliği içinde koyduğu varolanın ilişki, ortaklıkta oluş ile paylaşım olarak salıverilmesini açığa çıkarır. Mevcut özneyi geri çeken özgürlük, onu özgürlük armağanının gönderildiği bir boş/özgür mekânın coğrafyasına yönlendirir. Onu tikel olarak kendi paylaşımı ve ilişkisi içinde bir varolan olarak bir arayışın tekil bedenlenmesi ve yer kazanışı olarak verir.229 Böylelikle bizi özgür kılan hususun bizi dışa açan ve yalnızca bu dışa açmada ne ise o olan özgürlük olduğu görülür.230

Açıklıkta ikamet etme ise özgürlüğün varolana armağanıdır. Varolan olarak insan, hiçbir gücün kendisini sonsuza kadar tutsak edemeyeceği, hiçbir bütünselliğin - Nancy'nin düşüncesinde bu statik durumun ifadesi belki statüko ve iktidarın kendisi olarak alınabilir - sonsuza kadar onu altına almayacağı, hiçbir coğrafyanın kendisini ve varoluşunu çitlemede, etrafını çevirmede başarılı olamayacağı devinen bir armağan yapısına armağan edilir.231 O halde dilenmiş ve gerçekleşmemiş olanların bir birikmesi her zaman bu gerçekleşmenin ufkunda bir tehdit olarak bekler. Tabiatın hâkimiyet altına alınması, betonlaşma, insanların temellere/temellerde boğulması, mutlak olanın sureti karşısındaki acziyetinin katılığı olarak

226 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 169.

227 Hıristiyanlıktaki asli günah inancını hatırlatmaktadır. Hz. Âdem’in Cennetten kovulmasına neden olduğuna inanılan asli günah nedeniyle Hıristiyan inancına göre Tanrı biricik oğlu Hz İsa’yı kurban etmitir.(Yazarın notu).

228 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 274.

229 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 276.

230 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s.177.

231 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 279.

97

bekler. Böylece onda her zaman bulunan ve her seferinde yeni bir dileme yapısının armağan edildiği varolanın, armağan edilme karşısındaki sabırsızlığı ve kudurganlığı gibi bir özgürlük nefreti yoğunlaşır.232 Bu noktada özgürlük; temelsiz, varoluşun özsüzlüğü, çölde ikamet edişin göçebe karakteri, deneyimin riski, temellerinin korsanlığı olarak ve dolayısıyla başıboş bir özgürlük nefreti şeklinde korunur.233

Gilles Deleuze’ün konuya yaklaşımı, şeyleri mutlaklaştırmak yerine yersiz/yurtsuslaştırmak suretiyle özgürlüğe bırakmak ve böylece olası tüm farklılıklara ardına kadar kapıları açmak şeklindedir. O, fark ve özgürlük zemini yok eden kozmolojik, teolojik, rsasyonel, evrenselci, teleolojik tümel açıklamalar yerine, bir kompozisyon, botanik bir somutlaşma, güçlerin bir köksapı ve nihayet bitkiler gibi eyleyen tekilliklerin bir çalılık haline gelmesinden söz ederken, temamen tehakkümle neticelenen her türlü dikey düşünme biçimlerini karşısına aldığının gayet farkındadır.234 Farkın/farklılığın özgürce tezahürünün olanağını yok eden metafiziksel düşüncenin özne, aktör, neden, gaye ve düzen gibi kavramları yerine Deleuzecü yaklaşımda, fark eksenli özgürlük nosyonu bağlamında özne-nesne ile fail-fiil arasında her hangi bir ayırım yapma olanağına izin verilmez. Dolayısıyla metafiziksel rasyonel hakikat varlık düşüncesinin karşına, yaşamın ve oluşun kesintisiz akışı içinde ötekilik düşüncesinin belileyici olmadığı bir farklılık ve özgürlük anlayışı öne çıkar.235

Özgür olanın göçebe olarak var olacağını iddia eden Nancy’ye göre çöl yurttaşı olarak göçebe, toprağın üzerindedir, buralarda ikamet eder ve bu yerleri büyütür. Göçebeyi göçebe yapan çöl olduğu kadar, çölü de çöl yapanın göçebe olduğunu saptadığımız anlamda göçebe yersiz-yurtsuzlaşma olarak kabul edilir.236 Bu yüzden özgürlüğün hiç-içinde-ki gelişini andıran bir yapı gündeme gelir. Bu özgürlük insanların birlikte oluşundan doğar. Birlikte oluşta; bir

232 Çelebi, “Bir Özgürlük Etiği: Korsan Temeller, Hiçin İyiliği ve Çölün Kararı”, s. 281.

233 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 182.

234 Küçükalp, Çağdaş Felsefede Farklılık Tartışmaları, ss. 90,100.

235 Küçükalp, Çağdaş Felsefede Farklılık Tartışmaları, s. 101.

236 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 179.

98

etkinlik, emek ya da gelecek kurma isteği yoktur. Hiçbir ölçü, yasa ya da sınır tanımayan birlikte oluş özgürlüğü, hesapsız şekilde geleceği veren ve alan bir etkinliktir. Bu yüzden insanlar hiçlikteki ortaklıkları nedeniyle geleceğe borçlanmazlar; aksine geleceği insani yakınlık olarak kendilerine borçlandırırlar. Gelecek artık başkasının geleceğine borçlanmıştır.

Yaşamın bu ilişki ve yakınlık boyunca serpilmesi, hiçleştiren ve birlikteliği başkalaştıranın coğrafyasındandır. İnsan olmanın anlamına her tekil birliktelik anında, özgürlük olgusunun etkilediği her sımsıkı kenetlenmede yeni umutlar, duygular ve hayaller ekler.237

Nanacy’de insan olmanın, insan hissetmenin etik coğrafyası normlar ya da evrensel yasalar değildir. Göçebe, durduğu ve ikamet ettiği yerleri kendisine geçici de olsa yurt olarak seçemez. O hareket ederken bile içinden hiçbir zaman çıkamayacağı bir başka yurtla birlikte yaşar. Bu yakınlık içinde kendisini yurtlandıranla birlikte geleceğe doğru, başka bir yerin kalbi olarak atar. Yurtta ikamet etmez, yurdun yanında, yurtlayan ile birlikte, farklayanı ve farkladığı ile birlikte yürür, koşar, mola verir, ortamı tekil çoğul insana açar.

Tekil çoğulun yaşamı, onu etkileyen özgürlük havasının, fırtınalarının getirdiği tehditlerin, iyiliklerin ya da cömertliklerin çok yakınındadır. Geleceğin bütün sürprizlerine karşı durmasını, sabretmesini bilebilecek bir yakınlığı ve zamanı geldiğinde özgür-olmanın anlamını ona bahşedebilecek tekil bir coğrafyanın ortaklığını insan-olmanın anlamı olarak yeniden yaratır. İnsan-olmanın anlamını her seferinde yakınlık içinde, tekil olarak, yaşatır.238 Bu husus bizi sonlu özgürlük ve sonlu topluluk anlayışına göz atmaya götürür.