• Sonuç bulunamadı

1. SİYASET FELSEFESİNDE ÇOĞULCULUK KAVRAMI VE JEAN-LUC NANCY PERSPEKTİFİ NANCY PERSPEKTİFİ

1.5 Nancy’nin Felsefesinde Çoğulcu Dünya

1.5.2 Metafizik, Hakikat, Teknoloji ve Çoğulculuk

130

Bu durum felsefenin uçları, kıyıları, sonları ya da sınırları diyebileceğimiz hususların yeniden anlaşılmasını ya da felsefenin ufuklarının yeniden inşasını gündeme getirir.

131

sorgulama aynı zamanda Batı ve dünyanın tarihinin temel-siz olmasının mümkün olup olmaması sorunudur. Zira kendi temelsizliğinden hareketle bir tarih yapmak, tarihe yeniden başlamayı olası kılmaktadır. Buna karşın öz inşasının bulunmaması ya da öz-tamamlanmasının bulunmaması teleolojilerin, teolojilerin ve mesihçiliklerin silinmesini mümkün kılmaktadır.348 Böyle bir anlayış ise düşünceyi tekil, total ve tümel olmaktan çıkararak çoğullaştırır.

Buradan yola çıkarak hakikatin ne nüve ne de bitiş olarak verili olmadığı iddia edilebilir.

En başta olduğu haliyle açıktır ve bizzat kendine açıktır. Kendisiyle karşılaşmanın yapısı ve tözü, kendisine karşı verili olmayan beklenti ve/veya sadakattir. Bu anlamda, hakikat (ister kutsal bir tarzda olsun ister olumlu bilgi tarzında olsun) sunulabilir her içerikten boşalır. İşte bu boşluk Nancy'nin sözünü etmiş olduğu tükenme/bitmedir. Hakikat boştur ya da daha ziyade

"dolu"dan, bir tamamlanmanın bolluğundan boşalmıştır. Hakikat- felsefenin ve tarihin hakikati- kendine has başlangıcının ya da kendine has başlangıç yokluğunun, sonunun ve zeminin bulunmayışının uçurumuna açılmaktan başka bir şey yapamaz.349 Böylece bizzat kendine ve kendi üstüne çoklu yaklaşımlara açıktır. Tarihsel jest işte o zaman zorunlu olarak "yapısöküm"

haline gelir. "Yapısökmek", altlarında kazılan şeyin açığa çıkmasına müsaade etmek için başlangıçlar üstüne bina edilmiş olanı dağıtmak anlamına gelir.350

O halde bu durum, hem felsefi (ya da metafizik) geleneğin binasını hem de bu geleneğin tarihsel öz-konumlanmasını yıkmak değil, sarsmaktır. Nancy, bina edilmiş olan nedir, hangi başlangıçlar üzerine bina edilmiştir, bu başlangıçlar hangi halleriyle böyle nitelendirilmiştir ve

348 Nancy, The Creation of The World or Globalization, ss. 80,81.

349 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 82.

350 Derrida’ya göre dekonstrüksiyonun üzerinde uzlaşılmış belirli ve açık bir tanımını yapmak oldukça zordur.

Andrew Haas ise, dekonstrüksiyonu sınır felsefesi veya diğer bir ifadeyle sınırdaki felsefe olarak ifade eder. Ona göre temellerin sarsılması olarak dekonstrüksiyon, mevcut zeminin parçalanması, çerçevenin kırılması ve belirli sınırlar oluşturmayı imkânsız hale getirmesidir. Bir başka açıdan dekonstrüksiyon, logos temelli felsefi kuramların çökmesiyle oluşan boşlukta yeni başlangıçları ifade eder. Kasım Küçükalp, Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonuna Yönelik İki Yaklaşım: Heidegger ve Derrida (Doktora Tezi), Bursa, 2008, ss. iv, 186, 210;

bkz. Küçükalp, Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonunu: Heidegger ve Derrida, Bursa, Sentez Yayıncılık, 2008.

Ayrıca bkz. Andrew Haas, “The Bacchanalian revel: Hegel and Deconstruction”, Man and World 30, Kluwer Academic Publishers, Printed in the Netherlands, 1997, s. 217.

132

bu başlangıçların kaynağı nedir diye sorar? Bu nedenle "yapısökümün", felsefenin tarihsellik sorusundan bağışık ayakta duramayacağı aşikârdır. Hatta sadece içsel tarihsellik anlamında değil dışsal kaynağı anlamında da aynı durum geçerlidir. Bunun içindir ki felsefenin uçları, kıyıları, sonları ya da sınırları ancak tamamlanma ve kesilme olmaksızın söz konusu olabilir.

Nitekim Heidegger ile Derrida'da vurgulanan felsefe, kendi öz-mantığının da onu zorladığı gibi, her bakımdan kendi özerkliğini ve dolayısıyla kendine has tarihini aşarak kendine ya da kendinde dönüş yapabilir.351

Nancy ise felsefenin başlangıçları dendiğinde, felsefe sözcüğünü çoğul olarak yazar.

Çünkü tek bir başlangıç belirtmek mümkün olmadığı gibi hiçbir başlangıç belirtmemek de mümkün değildir. Bu yüzden tek bir başlangıç belirtmek, şimdiden başkalaşmanın metafizik inkârına boyun eğmiş olmak anlamını taşır. Kuşkusuz felsefe, kendi kendine başladığını ifade etmeksizin kendi kendine yeniden başladığını da ifade etmez. Ama bu başlangıcın öznesi, kendi başlangıcının jestinde kendini bozar ve iptal eder. Böylece felsefe kendini daima, öznesine ilişkin bir karar ve kararsızlık karışımında var eder ve "yapısöküm" sonuçta onunla aynı doğumu paylaşır. Çünkü o, kendi binasından ve hatta kendine has planından önce olması gerektiği düşüncesi üzerinden kendini kurar.352

Nancy, felsefeyi hem kendi kökenine dair olanaksız bir anımsama hem de ulaştığı, meylettiği ya da iddia ettiği hakikat üstüne kendine has yasası olan kör bir perspektif olarak tanımlar. Ona göre felsefe kendini bir yandan başlangıçsız ya da kendi başına başlayan olarak sunarken öte yandan gelmek zorunda olan, asla ulaşılamayan ya da sabitlenemeyen, diyalektik yükselmenin ötesine geçen ve tamamlanmanın kronolojik zamanına ait olmayan son adım veya hakikat olarak ifade eder.353

351 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 83.

352 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 83.

353 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 83.

133

Hatırlanamaz olana dönüş ve vuku bulmayana/gelmeyene ilerleme, "metafizik" olarak adlandırılır. Onun hem geriye bakışını hem de öne bakışını tamamlama iddiasında olanı tükettiğini söylemek, bu metafiziği "sonlu" olarak düşünmek manasına gelir. Her iki varsayım da tamamlanamaz olmalıdır. Onun tarihi kaynağının ve ereğinin bulunmayışına doğru genişletilmiş bir devinimsizlik olduğundan metafizik hem başlangıçsız ve sonsuz hem de başlangıcı ve sonu olan şeklinde ifade edilir. Aslında metafiziğin başlangıçsız olması ve sonsuzu başlatmayı ve bitirmeyi kesmemesi yapısal anlamda sonlu olduğunu gösterir. Nitekim o, herhangi bir anlamın verilmemişliğini dile getirmesi bakımından da sonlu ve çoğuldur. O halde boşluğa açılan ontolojik sonlulukta açıklığı ifade eden hususun varlık olduğu iddia edilebilir. Buna göre o, olmaması fakat kendini zaman/mekân içinde/ olarak açması itibariyle varlıktır.354

Şimdiye kadar anlatılanlar ışığında Nancy, felsefeyi sarsılan bir dünyanın binalarının yapısökümü olarak betimler. Ona göre felsefe, verili anlam ile dolu ve mevcut hakikatın bulunduğu efsanevi bir dinin dünyasıydı. Bu dünyanın sarsılması felsefe, tarih ve "batı rastlantısı"nın koşulunu hatta ilerlemesini sağlamıştır. Felsefe, böyle bir eş-ölçülemezliğin ortak yeridir. O, eş -ölçülemez olanın genel rejimi olarak dile getirilir. Kendinde varlığın, kendi kendisi için var olan varlığın eş-ölçülemezliğinin kendisi ya da ilkelerin anarşik ve erek dışı sonların/ereklerin eş-ölçülemezliğidir. Böylece anlamın bir geçmiş ve gelecek olarak firarda olduğu ama aynı zamanda mutlak surette ona yanıt veren bir hakikatin fikri ya da sorusu olduğu ileri sürülebilir.355 Felsefede anlam, hakikatin tekniği olarak başlar. Aksine efsanevi/dini dünyanın genişletilmesi, derece derece aşılması, düşüşü ya da yitimi değildir. O, doğanın ve Tanrı’ların teknik olarak yeniden kaydıdır. Zira anlam doğasızlaştığında ya da efsaneden arındığında hakikat olduğu gibi tezahür eder. Bu noktada dikkat edilecek husus, anlamın

354 Nancy, The Creation of The World or Globalization ss. 83,84.

355 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 85.

134

mevcut halinden hareketle ilke ve ereği inşa etmek ve daimî bir yapısökümde birbirine karışan bu iki kavramı belirginleştirmektir. Aristoteles'in felsefenin kaynağı olarak gösterdiği

"hayret"in356 bir bilgisizliğin özel tekniğinden başka bir şey olmadığı söylenebilir.357 Bu noktada yapılması gereken metafiziği doğasızlaşmayla ya da ereklerin çoğullaştırılmasıyla yapmayı bilmektir.358 Şimdi bu hususun Nancy felsefesinde nasıl ele alındığına geçelim.