• Sonuç bulunamadı

1. SİYASET FELSEFESİNDE ÇOĞULCULUK KAVRAMI VE JEAN-LUC NANCY PERSPEKTİFİ NANCY PERSPEKTİFİ

1.3 Bedenlerin Anlamı Olarak Çoğulculuk

80

bir anda ve her zaman için asla belirleyemeyiz/sabitleyemeyiz, çünkü başkaları ile ilişkileri kararlaştırılmamış kalan ama varolmayan [sunulan ama sayılmayan] çoklular vardırlar.171 Bu nedenle konumlanış iki seviyede işler. Genel anlamda bunlar arasındaki en önemli fark, ilkinin tutarlı çoklularla (ilişkiler kümesi, kuram veya görünüş) neticelenmesiyken ikincisinin tutarsız çoklular ürettiğidir. Nancy için, dağılımın ilkesel paradigmalarından birisi yazma ve bir yapıtı paylaşmadır. Tekil Çoğul Olma’da Varlık ve dili doğrudan bir araya gelir. Varolanlar gibi kelimeler de birlikte görünür. Bir kelime sadece tüm diğer kelimeler arasında bir kelimedir ve konuşulan kelime bütün konuşmanın “ile”sinde sadece olduğu şeydir. Dil özsel olarak

“ile”dir.172 Ontolojinin kesinlikle dile indirgenemeyeceğini belirten Nancy, konuyla ilgili olarak, Varlık sadece bir kelime olduğu anlamına gelmez173 tespitinde bulunur.

Nancy, konumlanışı tutarlı olarak düşünmez, çünkü bu husus, varlığın kabul edilemez bütünlüğü anlamına gelmektedir. Fakat o, tutarsız olarak da düşünülemez aksi takdirde onun ansızın gelen ve olumlayıcı karakterini kavranamaz hale getirir.174 Bu hususu daha yakından incelemek için Tekil Çoğul Olma’yı temellendiren “ile” veya “birlikte” olmanın bedenler üzerinden nasıl anlaşılması gerektiğine geçelim.

81

dokunur, sınırını geçer, çoğullaşır, sınırsızlaşır ve beden olmaktan çıkarak saf ruha dönüşür.

Acı çeken beden de kendini acı çeken ruha indirgemeye çalışır. Bu yüzden haz ve acının aslında yanmanın iki şekli olduğu söylenebilir. Haz ve acıya maruz kalan beden, her daim dışsal etkileşim içinde oluşu nedeniyle hiçbir zaman izole, tekil bir canlı bedeni düşünülemez.

Nancy, harekete geçmeyi bir dış müdahaleye verilen karşılığın sonucu olarak ortaya çıkan istemin hareketi olarak ifade eder. Ona göre dışarıya cevap vermek canlının temel özelliği olup; o, dışsal tepkiye her zaman cevap verdiğinden öncelikle uyarılır. Çünkü o, daima dışarı tarafından uyarılmış ve etkilenmiş halde bulunur. Aslında bu dışarının etkisine maruz kalma hususu, genellikle çoklu hayat tarzını başlatır. Nitekim bir bitki, hayvan ve insan için bu durum aynıdır. Dünya, dünya olmayanın teşkil ettiği boş bir dışarısı tarafından uyarılan ve hareketlendirilendir. Dışarıdan soyutlanmış bir beden tasavvur edilmeyeceğinden dolayı bedene dışsal olanlar, başka bir beden veya hiçlik anlamında bedenin tabii devamı durumundadır. Ancak haz daima hazzın bitmeyen yaklaşımıdır. Haz bedeni ve tersi acı bedeni, bedeni sınırsızlaştırır, çoğul hale getirir ve aşkınlaştırır.175 Bu durumun farkında olan Potesta, bedenler üzerinde bir değerin kendini bedenlere dayattığını ama bedenlerin değerinin olmadığını ileri sürer. Ona göre bedenlerin her türlü anlam biçimi altına yaklaştırılmalarından mutlak biçimde dışlanmış bir anlam ortaya çıkar.176

Nancy, cismin (corps) etkin halde somut katı bir direnci kendine siper etmesi ve tüm cisimlere karşı düşmanlığa varacak tepki geliştirmesi nedeniyle bağımsız bir kendine yeterlilik olarak belirdiğini ifade eder. Ona göre cismin gücü, maddenin nüfuz edilemez özelliğinden kaynaklanır. Yabancı madde ya da cisim beden tarafından emilir, yutulur, soğurulur ya da cisim bedenin bütünlüğüne zarar verir. Onu yaralar, yırtar hatta parçalar. Nüfuz etmek askeri bir işgal

175 Jean-Luc Nancy, “Haz Bedeni”, Jean-Luc Nancy: Felsefe'de Eros, Çev. H. İ. Mavituna, ed. Şeyda Öztürk, Cogito, S. 85, İstanbul, Y.K.Y., 2016, ss. 60-66.

176 Andrea Potesta, “Dengenin Baş Döndürücülüğü Jean-Luc Nancy ve Bedenler Düşüncesi”, Çev. Ali Türek, Jean-Luc Nancy ile Karşılaşmalar, ed.: Volkan Çelebi, MonoKL, Yıl: 5, Sayı 10, İstanbul, 2011, s. 221.

82

değilse aşktan söz ediyoruz demektir. Çünkü aşkta asimilasyon ve parçalanma olmaksızın karışma vardır. Biri diğerinde olan bir beden vardır. Yabancı olmak bedenselliğe içkin olduğundan bedenin kendisi kendi benine yabancı olduğu gibi her beden başka bedenlere de yabancıdır. Bu yüzden bedenler yer kapladığı için başka bedenler ondan uzaklaşmalıdır. Bu uzaklaşma onların ilişkiler, temaslar, bakışlar, dinlenmeler, tatlar ve çekimlerinin koşulunu oluşturur. Dolayısıyla Nancy'de dünyanın anlamının dünyanın dışında olduğu ve dışın kendisinin de her şeyin dışında bulunduğu söylenebilir.177

Onları hareket ettiren ruh ya da kuvvetin yabancılığı nedeniyle bedenler birbirine yabancıdırlar. Bedenler birbirini kolayca tanımaz, birbirine kolayca yaklaşamazlar. Korkuyu, güvensizliği veya itici bulmayı aşmaları gerekir. Bir beden diğerine rahatça dokunamaz, yakınlığın tinin arzusunun yeni bir kıvılcımıyla onları yakıp kül etmekle tehdit ettiğini bilir. Öte yandan tüm bedenler birbirine dokunmakta ve dünya tüm bedenlerin bitişikliğinden oluşmaktadır. Adını birliğine borçlu olan evrenin, ince, sert ve sıkı kumaşının durmaksızın örülüldüğü, bedenler arası hava, ışık, ses ve kokular sayesinde gerçekleştiği kabul edilir.178

Levinas, bedenlerin en baştan beri dünyada başkalarıyla birlikte olduğunu belirtir. Ona göre "ile" bağlacı ego’nun kendisi ve başkasıyla olan ilişkisini ifade eder. "Kendiyle meşgul olmak" ve "ben kendim tarafından sorumluluk yüklenmişimdir" önermeleri, "domestik/iç kıpırtılar" olduğundan benlik, çoktan bir başkasıyla ilişki içindedir.179 Nitekim Levinas, bu hususu en başından beri yalnız değilsiniz, cümlesiyle ifade eder.180

Nancy, "bir"in kendisini en üst dereceden bir eksiklik olarak kabul eder ve onun her şeyden, konumdan bile yoksun olduğunu vurgular. Ona göre “bir”, birlikten ve kendi kendine

177Nancy, “Haz Bedeni”, ss. 60-66.

178 Nancy, “Haz Bedeni”, ss. 60-66.

179 Tina Chanter, “Heidegger ve Feminizm”, Heidegger: Varlığın Çobanı, ed.: Şeyda Öztürk, Cogito S.64, İstanbul, Y.K.Y., 2010,ss.63-64.

180 Emmanuel Levinas, Time and the Other Essays, İng. Çev. R. Cohen, Pittsburgh, Duquesne University Press, 1987, s. 40.

83

varoluşunu sürdürebilme ilkesinden yoksun olduğu için kendi yalnızlığında yok olup gider.

Tekil tözler her zaman olduklarından farklı olan ve özelliklerini erteleyen, devingen, uçucu özlerdir. Bedenim sadece dışarıya dönük tenim değildir. O zaten bana dışarı, içimdeki dışarı ve benim için dışarıdır. Başkalarına yabancı olduğu gibi ona rağmen oluştuğum şu başkaya yabancıdır. Ben ayağımda, elimde, cinsel organımda, kulağımda, yüzde, izlerde, kırışıklıklarda ve titremelerdeyim. Şayet nitelik veya mülkiyet gibi kendime yani ben’e malik olabilseydim onu yok edecek kadar istismar edebilirdim. Beden sadece kesildiğinde, anatominin nesnesi yapıldığında, genel anlamda tinini kaybettiğinde bütünlüğü içerisinde kendisidir.

Canlandığında, ziyaret edildiğinde, ilham geldiğinde, alt üst olduğunda veya okşandığında bütünlüğü içerisinde değildir. Çünkü o anlarda arzu, istek, girişim, iyilik, kötülük gibi etkenler insanın düşüncesi üzerinde etkili olup sapmalara neden olabilir.181

Nancy için bir bedenin biçimi ya da pozisyonu, bir arzuya, beklentiye, ihtiyaca veya bir imrenmeye verilecek karşılıktır. Şeylerin tuhaflığı ve yabancılığına dair insani arzu, tıpkı yiyecek ve içecek tercihlerimiz, dostluk ve sevginin belirtisi olarak sıkmayı ümit ettiğimiz elin şekline benzetilebilir. Ne varsa kendi arzusu sayesinde vardır. Bu arzu hiçbir yerden değil, varlığın kendisinden ya da varlıktan gelir ve aynı zamanda varlığın da kendisidir. Olmanın yabancılığı bu arzudan gelir, bir şeyin varlığı yalnızca kendi olma arzusundan kaynaklanır. Zira kendi olma isteği olmadan hiçbir şey var olamaz. Bundan dolayı varlığın ve olmanın anlamı, olmayı arzulamak ya da olma arzusu olmaktır. Ancak arzusuz varlığın düzeni olan doğa, kendisiyle bir tuhaflıkta/yabancılıkta ilişki kurmadığından, var olma isteğine yönelik hiçbir şey yapmaz.182

Nancy, varlığa varlığın aracını veren üniter bir yöntemin de olamayacağını belirtir.

Yöntemlerin herhangi bir tanıma takabül etmemesi yapılarından kaynaklanan çeşitliliktir. O,

181 Jean Luc, Nancy, “Tuhaf Yabancı Cisimler(bedenler)”, Jean-Luc Nancy: Felsefe'de Eros, Çev. Zeynep Direk.

ed. Şeyda Öztürk, Cogito, S. 85, İstanbul, Y.K.Y., 2016., ss. 81-99.

182 Nancy, “Tuhaf Yabancı Cisimler(bedenler)”, ss. 81-99.

84

amaçlara ulaşmanın bir aracı olup duruma göre daima yeni şekiller alarak çoğaldığı gibi amaçları da çoğaltır. Bu nedenle varlığa sınırsız bir yayılımın mekânı açılır.183 Tüm bu görüşler bizi çoğulculuğun diğer bir zeminine, özgürlük kavramına yöneltir.