• Sonuç bulunamadı

1. SİYASET FELSEFESİNDE ÇOĞULCULUK KAVRAMI VE JEAN-LUC NANCY PERSPEKTİFİ NANCY PERSPEKTİFİ

1.4 Çoğulculuğun Zemini Olarak Özgürlük

1.4.1 Özgürlük Kavramının Tarihi Gelişimi

84

amaçlara ulaşmanın bir aracı olup duruma göre daima yeni şekiller alarak çoğaldığı gibi amaçları da çoğaltır. Bu nedenle varlığa sınırsız bir yayılımın mekânı açılır.183 Tüm bu görüşler bizi çoğulculuğun diğer bir zeminine, özgürlük kavramına yöneltir.

85

kavranabilir bir örnek veremiyeceğimiz için, hiçbir zaman ne kavranabilir ne de görüsü edinilebilir. O, bir istemenin, yani sırf arzulama yetisinden çok farklı bir yetinin (yani kendini bir düşünce varlığı olarak, dolayısıyla doğal içgüdülerden bağımsız, aklın yasalarına göre eylemde bulunmaya belirleme yetisinin) bilincinde olduğuna inanan bir varlıkta, aklın zorunlu bir varsayımı olarak geçerlidir.185

Özgürlük, Kant düşüncesinde sadece düzenleyicidir ve asla tasarım biçiminde elde edilemez. Kant bu sorunu ahlak yasasıyla çözmeye çalışır. Ona göre ödev ve saygı hislerimizde olduğu gibi koşulsuz şekilde bilinemez olan özgürlüğü de deneyimlemek mümkündür.

Kendisine yasa koyabilen akıl gibi, kendimizi, amaçlarımıza varmak için ödevler belirlemek konusunda özgür bir varlık olarak düşünebiliriz. Aslında bu yöntemle Kant, özgürlükle ilgili paradoksu göstermeyi amaçlamaktadır. Ona göre varoluşa temel sağlamak için özgürlük zorunluluğa tabi olmalıdır. Ancak özgürlüğün bütün temellendirmelere direndiği unutulmamalıdır. Bu nedenle Kant felsefesinde özgürlük ile zorunluluğun uzlaştırılması, bitirilmemiş bir iş olarak durmaktadır.186

Yirminci yüzyılda Heidegger özgürlüğü, Dasein'ın kendine has varlığının sonlu oluşunda bulur.187 Varoluş esnasında varlığının farkına varararak sonlu olan olanaklara yönelmek, sonlu özgürlük kavramının Dasein’da kazandığı anlamdır. Dasein açısından anlamak ile olmak özdeş olup, özgürlük varlığın ufku kabul edilen zamanın sonluluğa açılan penceresinde mevcudiyeti aşmak manasındadır.188

Tüm bunlardan hareketle felsefenin mantığının temellendirme olduğu ve varolanları haklılaştıracak nedeni, ilkeyi ve temeli ortaya koymaya çalıştığı söylenebilir.

Zamansızlaştırılan varlık ile olma olgusu farkın özgürlüğü bağlamında ele alındığında, birçok

185 Immanuel Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, Çev. Ioanna Kuçuradi, Ankara, Türkiye Felsefe Kurumu, 2013, s. 78.

186 Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, ss. 78-80.

187 Elif Çırakman, “İmgelemin Işığında: Heidegger'de Özgürlük ve Zaman”, Heidegger: Varlığın Çobanı, ed.:

Şeyda Öztürk, Cogito S.64, İstanbul, Y.K.Y., 2010, s. 234.

188 Çırakman, “İmgelemin Işığında: Heidegger'de Özgürlük ve Zaman”, s. 234.

86

nedenden dolayı özgürlük ya imkânsız bir düşünce haline gelir ya da zorunluluk yoluyla düşünülebilir. Metafizik gemisinin çarptığı kayaları temsil eden özgür zorunluluk düşüncesi için Kant, vazgeçilmesi bu kadar zor olan koşulsuz zorunluluğun, varlığın son taşıyıcısı kabul edildiğinden, insan aklı için gerçek uçurum teşkil ettiğini ifade eder.189

Bu geleneğin sürdürülemez olduğunu ve tükendiğini belirten Nancy’nin özgürlük düşüncesine göre, "temellendirilmemiş" durumda olanın dikkate alınması gereklidir. Metafizik son bulduğunda temellerden yoksun olanı düşünmek yoluyla özgürlük fikri tekrar ele alınabilir ve alınması gerekir. Temellendirme mantığı zamansallaşmayı unutturduğu için özgürlüğün açmazı daima artarak tekrar kendini gösterir. Temel bir rol oynayabilmesi için yaratılan temelsiz özgürlük düşüncesiyle varoluşu yeniden ele alan Nancy, Dasein kavramını temelden yeni bir bakış açısıyla yoruma tabi tutar. Nitekim Nancy, bu hususu şöyle ifade eder:

Özgürlük, belki de varoluşun kendisinden başka bir şeyi göstermez. Basitçe var-olma özgürlüğü anlamına gelir, yani onu içinde kendisi olduğu tekilliğe götüren, sonlu olmasının sonsuz özsüzlüğü olarak düşünülebilir.190

Kant ise kuramsal aklın bir nesnesi olarak özgürlüğün olumlu hiçbir sergilenişinin olmadığını söyler. Ona göre özgürlük, insani düşünce ve fiillerine sağlam bir zemin teşkil etmez. Ancak kuramsal bakış açısı tarafından bilinemez olsa da, aklın pratik yönünden, yani istençli eylem olarak özgürlüğü, aklın olgusallığı olarak kabul eder. Kant’a göre akıl, varlığın kendine yasa koyma arzusunu özgürce gerçekleştirme kabiliyetidir. İnsani fiillerin amaçlarını belirlemek için her defasında aklın kendi yasasını belirleyebilmesi, aklın daima özgür oluşunun en açık kanıtı olarak sayılır.191

Nancy, metafizikte özgürlüğün en son gidebileceği noktanın, nedenselliğe temel teşkil eden bir kavramsallaştımadan ibaret olacağını söyler. Heidegger'ın fenomenoloji sayesinde

189 Nancy, The Experience of Freedom, s. 14.

190 Nancy, The Experience of Freedom, s. 14

191 Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, m.43, ss. 64-65.

87

varoluşu yeniden düşünmekle, özgürlüğün bu biçimde temalaştırılmasını kesintiye uğrattığını iddia eden Nancy, bizim bu kesintinin mirasçıları olduğumuzu ileri sürer.192 Öyleyse zorunluluk olmadan keyfiliğe de sapmadan özgürlüğü düşünmek, sonlu ya da varoluş olarak özgürlük soruşturmasının gerektirdiği husus olarak kabul edilebilir. Nitekim Kant, ideası olmayan, örnek verilemeyen, sunulamayan, tanımlanamayan sonlu bir özgürlük olgusunun, kavranmasının ya da görüsünün elde edilmesinin asla mümkün olmadığını ifade eder.193 Dolayısıyla özgürlük olgusunu, mevcudiyetin yapısından kaynaklanan praksis şeklinde anlamaya çalışmak gerekir.

Bu olgu, herhangi bir temele dayalı olmayan varoluşumuzun daima kendimizden daha ötede ve ölümlü oluşuna karşılık gelen ve fırlatılmış tasarı olarak mevcudiyet ile özgürlüğün birlikte ele alındığı Dasein kavramıyla açıklanır. Dasein'ın kendine has varlığı sonlu özgürlüktür ve Dasein varolurken kendi sonlu imkânlarının sınırlarına yönelir.194

Kendi bütünlüğü içerisinde korunan bu sınır, içimizde değil, kendimizin dışındadır.

Heidegger'ın sınır kavramı, Nancy'nin düşüncesinde sınırın kaldırılması ya da sınırın sınırsızlandırılması olarak ele alınır. Böylece sonlu aşkınlığın aydınlatılmasında daima bize doğru gelen sınır kavramıyla mevcudiyetimizdeki özgürlük açıklanmaya çalışılır ki bu husus, Nancy ile Heidegger'in kuramsal çizgileri arasındaki ayırımı da göstermektedir. Kavram olarak var olmasına rağmen önceden verili olmayan ve her zaman tekil olarak keşfedilen bir sınır çizgisinde ortaya çıkan sonlu ve ideası olmayan özgürlük düşüncesi, herhangi bir özelliğe sahip değildir. Ancak her zaman ve her seferinde sınır, önceden dışarıda tasarlanmış ve belirlenmiş verili bir kaynak şeklinde algılanır.

İçinde sonlu özgürlüğün bulunduğu düşünceyi daha iyi anlamak için Nancy'nin topluluk kavramını bilmek gerekir. Çünkü topluluğun kendisi kendisinin dışında olma temelinde düşünülür. Nancy için bu durum ancak özgürlükle mümkün olur. Bu nedenle özgürlüğün,

192 Nancy, The Experience of Freedom, s. 33.

193 Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, s. 78.

194 Çırakman, “İmgelemin Işığında: Heidegger'de Özgürlük ve Zaman”, s. 234

88

kendine yeten, kararlarında mutlak şekilde özerk olan bir öznenin niteliği olarak düşünülmesi hatalı olacaktır. Varlığı her daim kendi dışında bir sınırda şekillenen insan ancak tekil olarak var olabilir. Tekil varlığın tamamlanmış olmayı ifade eden herhangi bir töz ya da ideaya göre belirlenmediği için, yalıtılmış bireysel varlıklardan ayırt edilmesi gerekir. Nancy'nin tam özne olarak kabul etmediği tekil, ilişki içindeki varlığı gösterir ki tekillik, sadece bir kez oluşur ve her seferinde bir kerelik olarak oluşur.195 Bu durum tekili yönlendirecek belirli bir töz olmaksızın her daim ötekiyle ilişki içinde olması nediyle her seferinde sınırda ortaya çıkan bir açmaza göre kurulduğunu gösterir. Bu sınırın, her hangi bir töz, idea, öz veya uzamsal olmayıp, dolayısız ilişkinin her seferinde tekilin tezahürü olarak anlaşılması doğru olur. Nancy, söz konusu düşüncesini Dasein’ın kavramına temel teşkil eden “birlikte-olma” olgusu zemininde izah etmeye çalışır.196

Ona göre ortak bir zaman ve ortak mevcudiyet temelinde ilişki geliştiren bir varlığımız yoktur. Aksine varlığımız, ortak zaman ve mevcudiyetin geri çekilmesiyle ortaklık, ilişki ve paylaşma olarak sağlanmış olur.197 Başkasıyla her daim ilişki içinde olan ve bu şekilde mevcudiyet kazanan varlık, kendisinden ileri bir dışsallığı işaret eder. Benin başkasıyla olan sürekli ilişkisinin onun çoğullaşmasına neden olduğu kabul edilir. Bu durum bireysel anlamda özerk bir ilişki olmayıp tamamlanmamış tekilliğin ilişikisidir. Dolayısıyla Nancy için özgürlük, sadece tekil varlığın ilişkisinde kendini gösteren halin ifadesi olarak anlaşılır. Varlığı geriye çekerek tekillik verdiği için özgürlük, her seferinde doğmakta olan bir ilişkisellik şeklinde yorumlanır.198

Modern dönemde Pascal, insanın hep kendini aştığını söyler. Ona göre insan, aşma noktalarının her birinde karar verme durumunda kalarak alışılmamış olan mecra ve maceralara

195 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 90.

196 Chanter, Heidegger ve Feminizm, s. 65.

197 Jean-Luc Nancy, The Inoperative Commonuty, İng. Çev. Peter Conner vd., Minneapolis, University of Minnesota, 1991, s. 68.

198 Nancy, The Experience of Freedom, s. 68.

89

yol alır ya da yeniyle karşılaşır. Koşulları belirlenemeyen yeni varoluşlar, her daim varlığın sürpriziyle yüz yüze kalırlar. Her olay varlığın sürprizini de beraberinde getirdiği için varoluşun önkoşulları belirlenemez.199 Böylece hiçbir koşul ya da ön koşula tabi olmayan varlık, her türlü çoklu yaklaşıma ve çoğulculuğa sonsuzca maruz kalır. Bu maruz kalma durumundaki temel buyruk şudur: Varoluşa saygı duy. Fakat bu buyruk hiçbir anlam veya değer belirtmez.

[Düşünülmesi] gereken, varoluşu varoluş olarak anlamlandırmamızdır.200 Bu anlamlandırma

“tekil çoğul”un özgürlükte varoluşudur. Nitekim Kant, kategorik buyruku şöyle açıklar:

Eylemin içeriğiyle ve ondan çıkacak sonuçla ilgili değil, biçimiyle ve onu ortaya çıkaran ilkeyle ilgilidir ve bu eylemde özce iyi olan niyettir, ortaya çıkan sonuç ne olursa olsun fark etmez. Bu buyruğa ahlaklılık buyruğu denilebilir.201

Kant'ta kategorik buyruk aynı zamanda rasyonel insanın ethos'undan kaynaklanan ve öznenin dünyayı ötekilerle paylaşmasında temellenen ortaklıktır. Gerçekliği pratik aklın zorunlu yasasına dayatmaya çalıştıkça, özgürlük kavramı saf aklın sisteminin bütün yapısının temeli haline gelir. Çünkü Tanrı, öteki dünya ve ölümsüzlük gibi kavramlar, özgürlükte temellenen ahlak yasasında açığa çıkarlar.202 Özgürlük felsefede saf aklın sisteminin mimarisinin temel taşı olarak sunulduğundan onun ancak varoluşunun kalbinde mevcudiyetinin gösterilmesi temsil eder. Bu yüzden Kant için özgürlüğün bir soru olarak çıkmadığı, aksine olgunun gerçekliği olduğu söylenebilir.203

Öznelerarası ortaklaşmaya yol açan akıl, kendi eylem ilkelerinin yazarı olup başkalarının okumasına da imkân sağlar. Yaşamın sonsuzluğu ötekiyle paylaşılanın

199 Selim Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, Jean-Luc Nancy ile Karşılaşmalar, MonoKL, Sayı 10, İstanbul, 2011, s. 193.

200 Jean-Luc Nancy, The Experience of Freedom, s. 68.

201 Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, s. 33.

202 Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, s. 196.

203 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 21.

90

bitimsizliğinden kaynaklanır. Sonluluğun kalbindeki sonsuzluk ötekinin hediyesidir. Mezara giderken ötekiyle paylaşmaktan doğan ortaklık hiçbir zaman bitmeyecektir.204

Kant, özgürlüğün “esnek gerçekliği hiçbir şekilde doğa yasalarına göre ve deneyde ortaya konamayacak bir ide olduğunu iddia eder. Ona göre bu ide hiçbir zaman kavranamaz ve görüsü de edinilemez.205 Ancak Nancy, özgürlüğün idea dışında her şey olabileceğini ve Kant’ın bu durumu bildiğini ileri sürer. Nitekim onun felsefesinde özgürlük, kendisinin özü olarak varoluşun olgusudur.206 Bu yüzden özgürlüğün ontolojiyi inşa etmesi halinde şimdiye tercüme edilebilir ama bu tercüme hem ölçüsüz olur hem sonsuz imkânı söyler hem de olanı aşar.207

Nancy’ye göre özgürlük var olanı mevcudiyete koşullanmış bir şekilde taşıyarak özneyi yerinden eder ve dahası onu kökensizleştirerek ontolojik farkın açılmasına neden olur. Bu fark, tekil çoğul yapısından dolayı “neden hiçbir şey olmayabilecekken bir şeyler var” sorusuna cevap olur. Dolayısıyla Nancy'nin eş-ontolojisi, ontolojik buyruğun çoğul olduğunu, Mit'in/

birliktenin, varlığın özsel karakteri olduğunu ve onun çoğul tekil olduğunu ifşa eder.208 Bu çerçevede ontolojik buyruğun unsurlarını, tekil-çoğul patlayıcılarını düşünmek gerekir. Bunlar birlikte olma hallerinin, birlikteliğin kökensiz ara-lanışlarıdır. Nancy'de ara, düşüncenin iklimi olup dünyanın yaratımını, dünyanın yaratımı da sonluluğu, sonluluk da Dasein'ı buyurur.

Özgürlük işte bu buyruk, olabilecek ya da belirlenebilecek her türlü temsilden boşalan temelsiz özgürlüktür.209

204 Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, s. 200.

205 Kant, Ahlak Metafiğinin Temellendirilmesi/Grundlegung Zur Metaphysik Der Sitten, s. 78.

206 Nancy, Özgürlük Deneyimi, s. 11.

207 Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, s. 204.

208 Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, s. 204.

209 Karlıtekin, “Aklın Sonluluğu: Kant Etiği ve Talihli Basitliğin Restorasyonu”, s. 206.

91