• Sonuç bulunamadı

1. SİYASET FELSEFESİNDE ÇOĞULCULUK KAVRAMI VE JEAN-LUC NANCY PERSPEKTİFİ NANCY PERSPEKTİFİ

1.5 Nancy’nin Felsefesinde Çoğulcu Dünya

1.5.1 Hiç'ten Yaratma

Nancy, dünya hakkında bir karar vermek için sadece olanaklı olanlardan hareket edilemeyeceğini bunun yerine gerçek ve olanaklı olandan hareketle bir seçimin gerçekleştirileceğini iddia eder. Ona göre herhangi bir ereğin, dünyanın anlamına dair bir yargının, hiçbir şekilde verili olmayan bir olayın patlak vermesi ve dolayısıyla Kantçı özgürlüğün dünya ile ilişkisi içinde tamamlanmasını sağlayan bir dizi fenomenin başlangıcının tesis edilmesi her seferinde farklı kararlar alındığını göstermektedir.324 Kant'ın ussal yargı

321 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 51.

322 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 52.

323 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 54.

324 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 59.

126

olarak adlandırdığı ve evrenselin verili olmadığını söyleyen yargısı, aynı zamanda ebedi ve değişmez kabul edilen değerlerin anlamdan yoksun oluşlarını ifade eder.325

Lyotard tarafından postmodernliğin formülü haline getirilmiş olan bu düşünceye göre, eğer tümel verili değilse bu onun taklit edilmesi anlamına değil evrenselin yaratılması anlamına gelir. Bir ölçütsüz yargı, bu yargının kendisi de gerçekliğe dair her bilginin dışında kavramları maksimize eden (nihai erek, son ya da insanın ve dünyanın yazgısı, varış yeri kavramlarını maksimize eden) bir yargı olarak tanımlanır.326 Burada bilginin, insanın anlama yetisinin doğasına ait bir kusurdan dolayı değil, ama bu şekilde fiilen verili olmayan gerçekliğin basbayağı yokluğunu (varlığın -sonsuz - anlamından daha azını bahse koymayan bir Dasein'in mutlak sonluluğu) dolayısıyla eksik olduğunu anlamak önem arz eder.327 Maddenin doğasından kaynaklanan nedenlerden dolayı kesinlik arayışı sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Dolayısıyla kesinlik arayışındaki ısrar arttıkça kesinsizliğin ve kontrolsüzlüğün azalması bir yana daha da çoğaldığına şahit olacağız.328

Lyotard, ereklere dair yargının Kant'ın tek ve bölünmez teleolojisinden ve bir "akıl sahibi insanlık"ın hükümranlığı teleolojisinden kurtarılması gerektiğini ifade eder.329 O, Kant'ın "birçokluğun ya da bir çeşitliliğin ufku" diye ifade edilen çoğulluğu (pluralite) tekilliğin yerine koymasını, bir yapıyı sadece yenilenmiş bir içeriğe kaydırma tehlikesi olarak görür.

Tekillerin indirgenemezliğini dayatan nihai çokluğun, kendisiyle birlikte Wittgenstein'ın dil oyunlarına benzerlik taşıdığını belirtir.330 Verili olmayan bir tümeli tamamlayan tümel, sadece her oyunun tekil adaletine riayet etmek şeklindeki buyruk olabilir.331 Başka bir ifadeyle, yalnızca tekillerin dünyası olan bir dünya gerekir, bu tekillerin çoğulluğu bir tek bütünlük

325 Adorno, “Aşkınsallık Kavramı Üzerine”, s. 58.

326 Lyotard, Postmodern Durum, s.74-76.

327 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 60.

328 Lyotard, Postmodern Durum, s. 108.

329 Immanuel Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, s. 66.

330 Lyotard, Postmodern Durum, s.78.

331 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 61.

127

olarak inşa edilebilir şeklinde olmamalıdır. Öyleyse tekil çoğulluğun oluşturduğu bir dünyanın çoğul bir dünya olduğu ileri sürülebilir.

Nancy, Aristoteles’in bir şey neden bizzat kendisidir332 sorusuna inşa edilemez ve belirlenemez olan varoluşun nesnel olmamasından hareketle cevap verir. Olduğu haliyle varoluş tam olarak olanaklı deneyim koşullarında nesne olarak sunulamayandır. Töz, zamanda değişir, ama zaman içinde öldüğünde tekrar doğmaz. Dünyayı bir gerçekten önce bir olanak olarak kabul eden bakış, veriliden verene, meydana gelenden/sonuçtan, meydana getirene/kaynağa çevrilidir. Olanaklı dünyaların en iyisi, her şeyden önce bu dünyanın olanaklılar okyanusundan çekilip çıkartılmasına ya da bizzat kendini çekmesini sağlayan etkinliğe göndermede bulunan bir ifadedir.333

Nancy’ye göre olma/varlık, herhangi bir veriyle eş-ölçülemez olduğu gibi onun tözü kendi faaliyetine(işlem/operation) eşittir. Buradaki olmak olarak hiç değil geçişli olarak hiç'tir.

Kökenin en iç derinliklerinden çıkarılacak kökende hiçten başka hiçbir şey yoktur. Sonuç itibariyle, kökensizlik artık bir eksiklik olarak görülmemektedir. Dünya kökensiz ve hiç üzerine kurulmakta olan şeklinde düşünüldüğünden hiçbir eksiklik bulunmamaktadır. Çünkü dünyanın varlığı hiç’in içine işlediği şeydir. Artık kendinde şey ya da fenomen değil ama hiç-olma'nın geçişliliği vardır.334 Nitekim Heidegger, hiçliğin değil ve değillemeden daha köklü olduğunu iddia eder.335 Ona göre biçimsel kavram olarak hiç elde edilse bile, hiçin kendisi hiçbir zaman elde edilemez.336

Varlık ve hiç sorunsalına dair mevcut teorilerin baskısı ortadan kalktıktan sonra yöntem olarak mantıkla ilgili tartışmaların yoğunlaştığı görülür. Daha köklü bir sorgulama girdabında

332 Aristoteles, Metafizik, Z, 17, 1040a.

333 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 64.

334 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 69.

335 Heidegger, Metafizik Nedir?, s. 29.

336 Heidegger, Metafizik Nedir?, s. 30.

128

mantık idesinin bile kendi kendisini ortadan kaldırdığı söylenebilir.337 Bu durumun farkında olan Nancy, derin hakikati ve temelin üretimini yaratma olgusu içerisinde kalarak "hiç" ile yapar. Aslında onun yaptığı husus tarihtir, ilişkidir ve bu anlamda hiçbir şeyden kaynaklanmayan şeydir. Bu yüzden bir yapma söz konusu olmayıp bir”olma" söz konusu olsa da varlık, sadece bağlandığı tarihin ya da ilişkinin anlamından başka bir şey değildir.338

Burada vurgulanan açıklık, temel ve köken dünyadaki şeyler için bir tür öncül kap ya da uzam değildir. Bunun yerine dünyanın açıklığı, eşya boyunca açılan ve bollaşan tekilliklerinde onları birbirinden ayıran ve birlikte varoluşlarında birbirleriyle ilişkilendirendir.

Bu nedenle açıklık ya da "hiç", eşyayı başka kökenlerle ilişkilendirmeksizin var olanların birlikte belirişini dokumaktadır. Açık olan kapalı olana ihtiyaç duyar veya hatta kapalı olanın bir kipi, her olma biçiminin kiplendiği asli sonluluğun somut ifadesine dönüşür. Açık olanın kendisi kapalı olan için kendini keser, yaralar ve sadece bu şekilde açıktır. Burada söz konusu olan sonluluk, aynı biçimde açıklığın onun içinde ya da ona doğru sonsuzca açıldığı erek olarak anlaşılmalıdır. Dünyada var olan her şeyin ereği ve her şeyde sınırsızca çoklaşan erektir.

"Dünya"nın kendisi, kendi aralarında ve sonsuza açık tüm bu ereklerin anlamının tayin edilemez bütününden başka bir şey değildir.339 Böylelikle Nancy’nin felsefesinde dünyanın verili olmadığı, aksine mevcut olan şimdi şeklinde anlaşıldığı görülür. Diğer ifadeyle içinde varolduğu günün şimdisinin şimdisidir. O meşhur ve sonsuzca uzak gün, sonun ve yargının günü aynı zamanda tüm günlerin günüdür ve her "burada"nın bugün"üdür.340

Varlığın hiç olarak yaratımında sonsuz sonlu olana dönüşür. Bu durum, bir bireyleşme ya da tekilleşme olmadığı gibi bir üretim, doğurma süreci veya bir diyalektik aracı da değildir.

Sonsuz sonludur ve varoluş sonluluğu üzerinde kurulur. Hatırlanacağı üzere felsefi

337 Heidegger, Metafizik Nedir?, s. 37.

338 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 70.

339 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 70.

340 Nancy, The Creation of The World or Globalization, s. 71.

129

açıklamaların yetersiz kaldığı insani varoluşun sonluluğu düşüncesi, Kartezyen felsefenin özne kavramını temele almasıyla açıklanmaya çalışılmıştı. Ancak sonluluk kavramı artık öznenin basit bir belirlenmesinden ibaret değildir.341 Dolayısıyla mevcudiyetler, varolanlar şeklinde ifade edilir. Onlar, içkin bir kendiden hareketle bir dışa-taşma anlamında olmaktan ziyade beraber konumlanış ve birbirine sergileniş olarak tezahür ederler. En başından beri yalnız değilsiniz342 diyen Levinas, bu hususu şöyle ifade eder:

Hiçbir zaman tikel olarak varolamayız. Çünkü görme, dokunma, şafkat ve işbirliği vasıtalarıyla başkalarıyla ilişki halinde oluruz. Bir nesneye dokunurum, başkayı görürüm ancak başkasından farklıyım. Ben bir başımayım.343

Yukarıdaki ifadede Levinas, “birlikte olma” kavramını Husserl’in nesnel kavrayışına indirgemese de son tahlilde varlıkla ilişkide, idrakta, ontolojide kalır. Dolayısıyla Levinas’ta başkayla böyle bir ilişki değil, başkanın aynıya indirgenmesi söz konusudur.344 Nancy’de ise birlikte varoluşlar (co-existence), kıyısında açıklığın açıldığı mevcudiyetlerin asli bir boyutudur. Birlikte(co), dış-(ex-)'ta içerimlenir. Hiç ancak ile varolur. Buna göre dünyayı yaratmanın ilk aşaması, her şeyin ile'sini yaratmayla başlar. Yani dünyayı açan ve biçimlendiren olarak hiç “ile”de vucud bulur. Dünyanın kendi açıklığı onu her yönde, mekân-zamansal konum-layan saçılma olarak ve kendi genişlemesiyle aynı tarzda, biri diğerinin içindeymiş gibi mekân ve zaman arasında açar. Nancy’ye göre böyle bir "dünyaya gelme"

doğum ve ölüm olarak ifade edilir, hiçten çıkma ve hiçe gitme ki bunlar dünyayla ilişki ya da ilişki olarak dünyadır. Böyle bir dünyanın anlamının bölüşülmesi, tekil kararların bütünü ya da bölümlemesi olarak tüm varoluşa ve kendimiz için kararı verecek olan bize aittir.345 Nitekim biz, tekil çoğul varlıkların oluşturduğu çoğul dünyanın tekil üyelerinin toplamından ibarettir.

341 Levinas, Martin Heidegger ve Ontoloji, s. 30.

342 Chanter, “Heidegger ve Feminizm”, s. 64.

343 Levinas, Time and the Other and Others Essays, s. 44.

344 Emmanuel Levinas, Totality and Infinity: An Essay on Exteriority, İng. Çev. A. Lingis, The Haque: Martinus Nijhoff, 1975, s. 46.

345 Nancy, The Creation of The World or Globalization, ss. 73,74.

130

Bu durum felsefenin uçları, kıyıları, sonları ya da sınırları diyebileceğimiz hususların yeniden anlaşılmasını ya da felsefenin ufuklarının yeniden inşasını gündeme getirir.