• Sonuç bulunamadı

Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınıflandırılması

KAMU GÖREVLİSİ VE SENDİKA KAVRAMI

B. Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınıflandırılması

İnsan hakları üzerine uzun yıllar devam eden mücadele ve gelişimin sonucunda farklı konu ve işlevlere sahip birçok hak ve hürriyet ortaya çıkmıştır. Bu hak ve hürriyetler, konularına, içeriklerine, korudukları değer ve ilkeler ile ortaya çıktıkları tarihsel sıralamaya göre farklı sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Sınıflandırma yapmanın mantığı hak ve hürriyetlerin daha kolay anlaşılabilmesi içindir. Yoksa tüm temel hak ve hürriyetler esasen bir bütündür424.

Temel hak ve hürriyetler üzerine yapılan sınıflandırmalar arasında doktrinde425 ve yasal düzenlemelerde en çok kabul edileni; George Jellinek’in klasik

422 Kaboğlu, s. 14.

423 İnsan hakları, başka hiçbir kriter gözetmeksizin, insanların sırf insan olmalarından dolayı sahip oldukları, vazgeçilmez, devredilmez ve herkes tarafından saygı gösterilmesi gereken hak ve hürriyetlerinin tamamına denir. Atar, s. 111; Gözler, s. 111; Kaboğlu, 2013, s. 12; Mumcu ve Küzeci, s. 115.

424 Mehmet Akad, Bihterin Vural Dinçkol ve Nihat Bulut, Genel Kamu Hukuku, 12. Basım, Der Yayınları İstanbul, 2016, s. 284. İnsan haklarının evrenselliğinden hareketle tüm hak ve hürriyetlerin bir bütün olduğu görüşüne karşı, hak ve hürriyetler arasında sınıflandırma yapılabileceği ve hatta bunlar arasında hiyerarşik bir sıralama olduğu yönünde görüş için ayrıca bkz. Algan, s. 35-38.

425 Akad, Vural Dinçkol ve Bulut, s. 287; Atar, s. 111; Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, 17. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul, 2018, s. 170;

Gözler, 2014, s. 111-112; Hasan Tunç, Faruk Bilir ve Bülent Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, 5.

Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 120-122; Kaboğlu, 2013, s. 39-42; Kapani, s. 6; Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi c. 2, Ekin Kitabevi, Bursa, 2011, s. 507-515;

Mustafa Erdoğan, Anayasal Demokrasi, 10. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2013, s. 149-150;

87 sınıflandırması ve ortaya çıktıkları zaman dilimine göre yapılan “kuşak”

sınıflandırmasıdır.

G. Jellinek, temel hak ve hürriyetleri devlet ile kişi arasındaki ilişkinin durumuna göre “negatif statü hakları”, “pozitif statü hakları” ve “aktif statü hakları”

olarak üçe ayırmaktadır426.

Negatif statü hakları; kişiye özel bir alan tanıyıp, bu özel alanının sınırlarını belirleyen ve devlet tarafından dokunulamayacak, aşılamayacak ve korunması gereken hak ve hürriyetlerdir. Bunlar devlete, negatif bir tutum takınma yani

“karışmama”, “müdahale etmeme” ödevi yükler427. Mülkiyet hakkı, ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti vb. hak ve hürriyetler bu kategoridedir.

Pozitif statü hakları; vatandaşlara devletten olumlu bir edim, davranış, hizmet ve yardım talep etme hakkı tanır. Bunun karşılığında da Devlete sosyal alanda belirli ödev ve fonksiyonlar yükler428. Örneğin eğitim ve öğrenim hakkı, konut hakkı, kıyılardan faydalanma hakkı, çalışma ve sözleşme hürriyeti, sosyal güvenlik hakkı vb. hak ve hürriyetler pozitif statü haklarındandır.

Aktif statü hakları ise, kişilerin üzerinde yaşadıkları ülkenin yönetimine katılmasını sağlayan haklardır429. Örneğin seçme ve seçilme hakkı, siyasî faaliyette bulunma hakkı, kamu hizmetlerine girebilme hakkı, dilekçe hakkı, bilgi edinme hakkı vb. haklar aktif statü haklarındandır.

İnsan haklarının ortaya çıktıkları zaman dilimine göre yapılan sınıflandırmaya da kuşak sınıflandırması denilmektedir. Buna göre insan hakları üç ayrı kuşak halinde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma hem bu hakların tarihsel olarak ortaya çıkış sırasını göstermekte, hem de her birinin ilgili oldukları tarihsel dönemin

Şeref İba, Anayasa Hukuku ve Siyasal Kurumlar, 2. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, s.

100-102.

426 Avusturyalı bilim adamı George Jellinek, hayatı boyunca tarih, edebiyat, felsefe, politika, ekonomi ve hukuk üzerine çalışmalar yapmıştır. “Georg Jellinek”, The American Journal of International Law, American Society of International Law Press, c. 5, S. 3, 1991, s. 716-718.

(Erişim) http://www.jstor.org/stable/2186373, 08 Mart 2016.

427 Atar, s. 111; Fendoğlu, 2015, s. 279; Gözler, 2011(c), s. 508; İba, s. 100; Kaboğlu, 2013, s. 40;

Kapani, s. 6; Tanör ve Yüzbaşıoğlu, s. 170.

428 Atar, s. 112; Fendoğlu, 2015, s. 279; Gözler, 2011(c), s. 508; Kaboğlu, 2013, s. 40; Kapani, s. 6.

429 Fendoğlu, 2015, s. 280; Gözler, 2011(c), s. 509; Kaboğlu, 2013, s. 40; Kapani, s. 6.

88 kendine özgü acil toplumsal ihtiyaçlarını karşılamasından dolayı taşıdığı farklı niteliklerini yansıtmaktadır.

Klâsik ya da geleneksel haklar veya kişi hürriyetleri ve siyasî haklar olarak da adlandırılan birinci kuşak haklar, ilk haklar demeti olarak büyük ölçüde aristokrasi ile burjuva sınıfı arasındaki sınıf çatışmasına dayanmaktadır430. Birinci kuşak haklar, Jellinek’in tasnifindeki negatif statü ve aktif statü haklarını kapsamaktadır. Yani kişi hak ve hürriyetleri ile siyasal hak ve ödevleri kapsamaktadır. Bunlar 18’inci yüzyıldan itibaren tanınan medeni ve siyasal haklara denk düşer431.

İkinci kuşak haklar, Jellinek’in sınıflandırmasındaki pozitif statü haklarının karşılığı olup; bu hakların kazanımı yolunda 19’uncu yüzyılda büyük mücadeleler verilmiş ancak sonuçları 20’inci yüzyılda kazanılmıştır. İkinci kuşak haklar, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya konan ancak uygulanması büyük ölçüde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraya bırakılan sosyal, kültürel ve ekonomik haklardır432. İkinci kuşak hakların ortaya çıkışı ve gelişim süreci, sosyal devlet olgusunun ortaya çıkışı ve gelişimiyle de beraber olmuştur433. Sosyal devlet olgusundan önce

“jandarma devlet” anlayışı geçerliydi. Jandarma devlet anlayışına göre, devletin görevleri dışa karşı ülkeyi savunmak ve yurt içinde düzen ve güvenliği sağlamaktan ibarettir. Bu devlet anlayışına göre, devletin ekonomik hayata müdahalesi sadece gereksiz değil, aynı zamanda ekonominin doğal kanunlarının işleyişini bozabilecek zararlı bir uygulamadır434.

İnsan haklarının gelişiminde üçüncü aşamayı, dayanışma hakları olarak da adlandırılan üçüncü kuşak insan haklarının ortaya çıkışı oluşturur435. İnsanlığın tarihsel serüveninde, yeni sorun alanları ve bu sorun alanlarını aşmaya yönelik talepler yeni hak çeşitlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Tarihsel olarak 20’inci yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkmaya başlayan çevre hakkı, barış hakkı,

430 Muzaffer Sencer, “İnsan Hakları Açısından İngiliz Devrimi”, Amme İdaresi Dergisi, c. 23, S. 2, Ankara, 1990, s. 4.

431 Fendoğlu, 2015, s. 280; Gözler, 2011(c), s. 511-512; Kaboğlu, 2013, s. 41; Sencer, 1992, s. 4.

432 Fendoğlu, 2015, s. 281; Gözler, 2011(c), s. 512; Kaboğlu, 2013, s. 41; Kapani, s. 54-56.

433 Sosyal bir hukuk devletinin varlığının en önemli özelliklerinden birisi de işçi veya kamu görevlisi olsun tüm çalışanlarına çalışma şartlarını belirleme, örgütlenme ve protesto haklarının tanınmış olmasıdır. Engin Ünsal, Kamu Görevlilerinin Sendika Kurma Hakkı Memur Sendikaları, Boyut Yayınları, İstanbul, 1999, s. 10-11.

434 Özbudun, s. 137.

435 Atar, s. 113; Fendoğlu, 2015, s. 281; Gözler, 2011(c), s. 513-514; Kaboğlu, 2013, s. 41-42.

89 iletişim hakkı, bilgi edinme hakkı, kültürel mirasa katılma hakkı bu haklardan bazılarıdır. Bunlara ilaveten 21’inci yüzyılın henüz ilk yıllarından itibaren tartışılmaya başlayan ve halen gelişimini sürdüren insanlığın ortak miraslarını koruma hakkı bu kapsamda değerlendirilmektedir. Dayanışma hakları da denilen üçüncü kuşak hakların ortaya çıkması ve tanınması genellikle uluslararası sözleşmelerle ve bildirilerle olmaktadır436.

1982 Anayasası’nda da “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı 2’inci kısım Jellinek’in ayrımındaki gibi alt bölümlere ayrılmıştır: 17-40’ıncı maddeler kişi hakları ve ödevleri (negatif statü hakları), 41-65’inci maddeler sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler (pozitif statü hakları), 66-74’üncü maddeler siyasî haklar ve ödevler (aktif statü hakları).

Sendika kurma hakkı (m. 51) ve sendikal faaliyetlerle ilgili düzenlemeler (m.

53-54) Anayasanın sosyal ve ekonomik haklar bölümünde ele alınmaktadır437. Sendikal hakların Anayasadaki yerini isabetli bulmaktayız. Zira, takip eden başlıklar altında ayrıca açıklayacağımız üzere, bu haklar çalışanların ve işverenlerin ortak hak ve menfaatlerinin gerçekleşmesi için devlete hem belirli konularda koruma hem de birtakım edimlerde bulunma ödevi yüklemektedir. O halde sendikal hakların Jellinek’in sınıflandırmasına göre sosyal ve ekonomik hakları oluşturan pozitif statü hakları arasında yer aldığı rahatlıkla söylenebilir.

Sendikal haklar Kuşak sınıflandırmasında ise, ikinci kuşak hakları oluşturmaktadır. Sendikal hakların ortaya çıkışı 19’uncu yüzyılda daha çok sendikal örgütlenme hakkı ile olmuş, daha sonra 20’inci yüzyılda grev ve lokavt haklarının gelişmesiyle günümüzdeki halini almıştır. Bu bakımdan sendikal hakları tam anlamıyla incelemeye geçmeden önce, bu hakkın bir anlamda özünü oluşturan örgütlenme hakkını kısaca açıklayacağız.

436 İbrahim Ö. Kaboğlu, “Dayanışma Hakları’nın Hukuksal Değeri: Soyut Talepler mi, İnsan Hakları mı?”, İnsan Hakları Yıllığı, S. 13, 1991, s. 37-48. Bilimsel gelişmelerle beraber özellikle tıp alanında yaşanan ve insan üzerinde yol açması muhtemel olumsuzluklara karşı farklı değerleri koruyucu birtakım haklar ile kişisel verilerin korunmasına yönelik belirli haklar

“dördüncü kuşak haklar” olarak da adlandırılmaktadır. Akad, Vural Dinçkol ve Bulut, s. 286;

Kaboğlu, 2013, s. 42.

437 Sosyal ve ekonomik haklar, ekonomik ve sosyal düzensizlikleri azaltmaya yönelik haklardır.

Tarihi bakımdan işçilerin hakları olarak ortaya çıkmış bulunan bu haklar, bugün sadece işlerin hakları olmasalar bile yine çalışanların ya da özel olarak korunması gerekenlerin hakları şeklinde belirtilmektedir. Bülent Tanör, Anayasa Hukukunda Sosyal Haklar, May Yayınları, İstanbul, 1978, s. 100.

90 C. Örgütlenme Hakkı

Sözlük anlamıyla örgüt: “Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat”a denir438. Bu bakımdan İnsanların tek tek üstesinden gelemeyeceği amaçları gerçekleştirebilmek için iradi olarak bir araya gelme gereksinimi duymaları, örgütlenme hürriyetinin varlık sebebidir439. Alexis de Tocqueville, yaklaşık iki asır önce bu hakkı şu sözleriyle ifade etmiştir:

“İnsanın en doğal ayrıcalığı, kendisi için hareket etme hakkının yanı sıra, diğer kişilerle olan çabalarını birleştirmek ve onlarla ortak hareket etmektir. Bu sebeple örgütlenme hakkı, temel bir kişi hürriyeti olarak, doğası gereği devredilmezdir440.”

Çağdaş demokrasi anlayışı sosyal sınıflar arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümünü gerekli kılar. Sosyal sınıfların birtakım örgütler kurarak hareket etmesi bu işi daha da kolaylaştırır441. Zaman içerisinde, sosyal sınıflar arasındaki hak arama mücadelesinin sonucunda siyasî parti, dernek, sendika vb. örgütler kurulmuştur. Örneğin sosyal sınıfların politikada çıkarlarını korumak amacıyla siyasal örgütler kurulmaktadır. Avrupa’da sendikal örgütlerin siyasî partilerden daha önceleri kurulduğu ve siyasî partilerin insanların ideolojileri üzerinde belirleyici etkiye sahip olduğu belirtilmektedir442.

Siyasî parti, sendika ve dernek gibi örgütlerin kurulması “birleşme” hakkının doğal bir sonucudur. Kişilerin çabalarını başkalarının çabalarıyla birleştirmeleri ve

438 Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük.

439 Osman Doğru, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulanmasında Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü”, TBB Dergisi, S. 64, 2006, s. 50-51.

440 Tocqueville’nin ifadesinin İngilizce orijinali şöyledir: “The most natural privilege of man, next to the right of acting for himself, is that of combining his exertions with those of his fellow creatures and of acting in common with them. The right of association therefore appears to me almost as inalienable in its nature as the right of personel liberty.” Sterling D. Spero, Government as Employer, Remsen Press, New York, 1948, s. IX. Kitaba ayrıca

https://www.questia.com/read/3760524/government-as-employer adresinden de ulaşılabilir.

(Erişim) 13 Kasım 2017.

441 Muammer Aksoy, “1961 Anayasasına Göre Memurların Grev Hakkı”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, c. 26, S. 4, 1971, s. 1.

442 Ömer Çaha, “Sendikal Hareket ve Sivil Toplum”, Kamu’da Sosyal Politika Dergisi, c. 3, S. 10, 2009, s. 33.

91 birlikte hareket edebilmeleri hakkı öteden beri, kişi hürriyeti kadar önemli ve vazgeçilmez bir hak olarak kabul edilmektedir443.

Günümüzde örgütlenme hakkının kullanılabileceği birçok resmi veya gayri resmi444 yapı vardır. Siyasî partiler, dernekler, sendikalar445 resmi yapılara; sivil toplum kuruluşları, öğrenci birlikleri vb. yapılar ise gayri resmi yapılara örnek olarak gösterilebilir. Bizim çalışmamızın asıl konusu kamu görevlilerinin sendikal hakları olduğu için çalışmada öncelikle sendikal örgütler üzerinde durduk. Bundan sonraki başlıklarda ise konumuzla bağlantılı olarak sendikal hak ve hürriyetleri ele alacağız.