• Sonuç bulunamadı

Tekke Yapılarının İşlevi, Yönetimi, İşleyiş Ve

BÖLÜM 2. BURSA'DA TARİKATLAR VE TEKKELER

2.2. Bursa'da Tarikat Kültürü Ve Tekkeler

2.2.1. Tekke Yapılarının İşlevi, Yönetimi, İşleyiş Ve

Aslı ''teyke'' olan, Farsça ''dayanılan yer, dayanmak'' anlamına gelen sözcükten türetilen bu terim Türkçe'de ''tekke'' olarak yerleşmiştir [52,53]. Tekke terimi sadece Selçuklu ve Osmanlı'larda tarikat yapıları için kullanılmış bir terimdir [54,55]. Bu tarikat yapıları kuruldukları yer zaman ve büyüklüğüne göre ribat, zaviye, kalenderhane, hankah, dergâh, asitane olarak adlandırılmışlardır [54,55].

Tekkeler kuruluşları gereği, ilk önce bağlı bulundukları tarikatın mensuplarının kendi gelenek ve usullerince toplandıkları, ibadet ve zikirlerini yaptıkları yapılar olup Tekkeler tarikatların dini ritüellerinin gerçekleştiği yerler olmalarının yanı sıra farklı amaçlara da hizmet ettikleri anlaşılmakta olup yerleşim merkezlerine kurulan ve çeşitli tarikatlara ait olan tekkelerin en önemli işlevleri temel kültür ve inancın, halk arasındaki birlik ve haberleşmenin sağlanmasıdır [4,54,56,57]. Halk tekkelerde verilen eğitim vasıtasıyla dini, ahlakı, edebi, sanatı, kültür ve geçmişe ait bilgileri öğrenme imkanı bulmuştur [4,56,58]. Bu durum kültürel birliğin oluşmasına yardımcı olmuştur [59]. Oldukça zengin kütüphanelere sahip olan Bursa tekkeleri zamanın alimlerinin gelip gittiği ve telif ettikleri eserlerini bıraktıkları kütüphane konumuna gelmiştir [13,58].

Seyyah, ziyaretçi ve hac yolcusu gibi kişilerin konakladığı, bu yolcuların yiyecek ve içeceklerinin temin edildiği yapılar olan tekkeler aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ile Orta Asya, Hindistan ve Afganistan gibi uzaktaki İslam ülkeleriyle

16

iletişimi sağlayan ve bu ülkelerin bir nevi temsilciliği konumunda olmuşlardır [5,60,13]. Bu yapılar kalenderhane olarak isimlendirilirler [60,61]. Hindiler Kalenderhanesi bu tekke yapılarına örnek olarak gösterilebilir.

Dervişler, tekkeleri genelde boş araziler üzerine kurup, oraları iskana açar açılmasına neden olur ve yeni yerleşim birimlerinin oluşmasını sağlamıştır [62,63,64]. Bursa'daki mescit ve tekkeler, sadece namaz kılınıp ibadet edilen mekânlar olmayıp aynı zamanda mahallenin bir meclis binası idi [9]. Şehrin dışında kurulan tekkeler bir rekreasyon merkezi olarak kullanılmış, ilkbahar ve yaz aylarında, şehir dışına, mesire alanlarına çıkan kişilere yemek ve konaklama gibi hizmetler sunuluştur [5,60].

Mescit ve tevhidhanenin dershane olarak kullanıldığı, ve bazı dervişlerin belirli konularda bilgilerini arttırmaları, uzmanlaşmaları amacıyla kurulmuş bazı tekkelerde de eğitim işlevi ön plana çıkmıştır [60,5]. Bir dönem Seyyid Usul Tekkesi buna örnek verilebilir. Bazı tekkelerin ise tekkelerin sonradan medreseye dönüştüğü de görülmektedir. Örnek olarak Başçı İbrahim Tekkesi, Cizyezarzâde Tekkesi, Mecnun Dede Tekkesi ve Hamidiyye Tekkesi verilebilir.

Dönemin şartlarına uygun olarak insanları sosyalleştiren tekke kültürü onlara ticari, sosyal ve siyasi ilişkiler de sağlamıştır [65]. Tekkeler toplumdan dışlanmış bulaşıcı hastalığı olan, ruh ve sinir hastalıklarının veya özürlü kişilerin istihdam ve tedavi edildiği merkezler olarak da çalışmışlardır [5,60,66]. Halk tarikatlardan sadece ruhsal hastalıklarına değil bedeni rahatsızlıklarına da deva olmasını beklemiş, telkin usulüyle tedavi bazı tarikat mekanlarını bir şifahaneye dönüştürmüştür [5,60,67]. Bursa'daki Miskinler Tekkesi cüzzamlılara kapılarını açan, ölüme terk edilen bu kişilere son yıllarında manevi bir dayanak sağlamayı amaçlayan tekke türleridir [15,60,68].

Tekkelerin yönetiminde iki temel unsur vardır [8,37]. Bunlar tekke şeyhi ve vakfiye esaslarıdır [8,37]. İlk dönemlerde tekkeler, tarikat mensuplarının uğraşları ile beraber yine vakıflarca finanse edilmişlerdir [3,14]. Vakıf sisteminin özerk ancak yarı resmi bir nitelik kazanmasından sonra tekkeler genelde vakfiye düzenlemek suretiyle idare edilmişlerdir [3,14]. Vakfiye esaslarında tekke yönetimiyle ilgili değişik bilgiler edinilebilir [8,37]. Düzenlenen vakfiyede tekkenin yeri, yaptıranı, tekke binası, görevler, şartlar, bu iş için ayrılan para ve kaynaklar vakfın kimler tarafından idare olunacağı, müessesede kaç adamın çalışacağı, bunlara ne kadar aylık verileceği, bu aylıkların nerelerden elde edilen gelirden temin edileceği, eşya fiyatı vs. gibi meseleler

17

detaylı bir şekilde belirtilmiş olup bu vakfiye daha sonra Evkaf’ın arzı ve bunu şer’i mahkemenin onaylaması ile resmiyet kazanır, söz konusu tekkenin de meşruiyeti de böylelikle tanınmış olur [3,14]. Osmanlı dönemi tasavvuf ve tarih araştırmalarında vakfiyelerin önemli birer kaynak olduğu kesindir. Bu belgelerden hareketle bir kurumun mimarî durumunu, işleyişini, görevlileri, görevlilerin ortalama maaşlarını, kurumun mahalle için taşıdığı sosyal işlevi, bir dönemin kültürel yapısını incelemek mümkündür [3,8,69].

Tekkelerin denetimi önceleri vakıfların idaresinden sorumlu Darü's-Saade Ağalığı (Haremağalığı, Kızlarağalığı), daha sonra Evkaf Nezareti (Vakıflar İdaresi), gibi kurumlarca yapılırken 1812’de tekke vakıflarını denetim altına alan Osmanlı Devleti, 1866’da şeyhülislâmlığa bağlı biçimde oluşturduğu Meclis-i Meşâih’i (Şeyhler Meclisi) tekkelerin yönetiminden ve denetiminden sorumlu tutmuştur [14,70,71]. Bu denetimler ibadet şekillerinin, usullerinin kontrolü gibi daha çok dinsel yönleri ya da eklenen yeni bir yapı yada tekkede yapılacak değişikliklerin belirlenmesi gibi mülki denetimleri de içerirlerdi [14,70].

Vakıf yoluyla maddi gelir sağlayan tekkelerde tanzimattan sonra vakıflar dışında devlet de, imkanlar ölçüsünde şahıs ve müesseselere maddi imkan sunma yoluna gitmiştir [8]. Mesela, 1859 yılında bazı tekke ve tekke mensuplarına vezaif adıyla maaş verilmiştir. [8]. Tekkelerin bir kısmının Bursa Hindiler Kalenderhanesi vergiden muaf olması gibi durumlar bilinmekte olup bu da tekkelerin işleyişinde genel kuralların yanı sıra bazı özel şartların da olduğunu gösterir [14].

Tekkeler her zaman geniş vakıf imkanlarına ve devlet desteğine sahip olamamıştır [8]. Zaman içerisinde vakıf imkanlarını kaybeden veya yetersiz kalan tekkelerde vardır [8]. Örneğin Bursa Çekirge'de Ahmet İlahi Tekkesi diğer adıyla Yoğurtlu Baba Tekkesi, dervişlere verebilecek bir çorba için bile maddi kaynağı olmadığından Eski Kaplıca imaretinden karşılama yoluna gitmiştir [8].

Tarikatların klasik örgüt yapısı hiyerarşiktir [72]. Bu hiyerarşinin tepesinde silsilesi Hz. Muhammed’e bağlanan tarikat piri, yani manevi otoritesi bulunur ve pir, daha çok tarikatı motive eden değerlerin kişiliğinde sembolleştirildiği ruhani otorite konumuna sahiptir [72]. Pir-i sani sayılan şeyhler, tarikat veya tarikatın bir kolunun kurucusu görevini üstlenirler [72]. Pir-i saniden sonra sırasıyla halife, şeyh, derviş ve muhib gibi tabana doğru artan bir kadro söz konusu olup halife ve şeyhler tarikat

18

organizasyonlarında tekke yönetimlerini üstlenen kişiler, dervişler farklı görevleri yürüten iç hizmet kadroları, muhibler ise tarikata gönül vermiş ancak örgütlenmede doğrudan görev almayan en geniş çaplı toplumsal tabanı oluşturan kişilerdir [72].

Bir tekkede tasavvuf ve tarikat olguları içinde tanımlanan kişi nitelemelerinin yanında vakfın imkanlarına göre görevleri somut bir takım işler çerçevesinde belirlenmiş bir çok kişi bulunur; ayinden veya toplantılardan önce ayin mekanını ya da meydan odasını hazırlayan ve odadan sorumlu ''meydancı'', namaz kıldıran ''imam'', ezan okuyan ve namazda bazı görevleri olan ''müezzin'', ayinlerde duaları okuyan ''duahan'', naatları (övgü şiirleri) okuyan ''naathan'', yönetiminde müzikli ayinlerde enstrüman çalan ''zakir''ler ve ''zakirbaşı'', bir tekkede sema ve mukabelede şeyhe yardım eden ve vekalet eden kıdemli derviş, ''nakib'', kütüphane görevlisi ''hafız-ı kütüb'', büyük tekkelerde harcamalara bakan görevli ''vekil-i harç'', topraktan veya madenden yapılan ve içine yağ konulup bir fitille aydınlanmaya yarayan yağ kandillerine verilen isim olan çerahın yakılmasında görevli olan kişi ''nazır-ı çerah'', vakıf kiralarını toplayan kişi ''cabi'', tekkede tesbih çektiren kişi ''müsebbih'', tekkelerde bulunan türbelerdeki sandukayı bekleyen ve bunun karşılığında tekke vakfından belirli bir ücret alan kimse ''hafız-ı sanduka'', kahve ile ilgilenen kahve ocağından sorumlu derviş, ''kahve nakibi'', kapıcı ''bevvap'', ahçıbaşı ''tabbah'', temizlikçi ''ferraş'', ''kilerci'', ''çeşmeci'' bunlardan bazıları olup bu görevliler tarikatların özelliklerine göre bazen farklı isimlerle adlandırılırken bazen de bunlara ilave görevliler de mevcuttur [3,8, 13,22,73,74,75,76].