• Sonuç bulunamadı

E. İ‘CÂZU’L-KUR’ÂN İLMİ İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

4. İ‘câzu’l-Kur’ân’la İlgili Yazılan Eserler

1.4. İ‘CÂZLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR: TEHADDÎ, MUARAZA VE

1.4.1. Tehaddî

Çalışmamızın giriş kısmında tehaddî konusuyla ilgili bazı bilgiler vermiş ve tehaddînin aşamalarından da kısaca bahsetmiştik. Burada ise Râzî’nin bu konudaki görüşlerinin ne olduğunu ele alıp ortaya koymaya çalışacağız. Hem konumuzun bütünlüğünün sağlanması açısından hem de Râzî’nin genel kabul gören görüşe nazaran, nasıl bir yerde durduğunu tespit etmek açısından bu konuyu tekrar ele alacağız.

122

Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi bazı müşrikler, Kur’ân ayetlerinin menşei konusunda birtakım itham ve tezyiflerde bulunuyorlardı. Kimisi bu olsa olsa sihirdir!656 derken, kimisi onu cinlere ve şeytanlara657 nispet etmekte ve kimisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’i delilikle658itham etmekteydi. Onları, içinde bulundukları bu durumdan kurtarıp kalplerindeki şüpheleri gidermek üzere Kur’ân tarafından bazı meydan okumalar yapılmıştır. Kur’ân’ın yapmış olduğu bu tehaddîleri sıradan bir boy ölçüşme olarak değil de rahmet olarak anlamak gerekir. Yapılan tehaddîler ile Kur’ân’ın beşer sözü olmayıp ilahî bir kelam olduğu gerçeğinin ortaya çıkarılmasının hedeflendiği, bunun neticesinde de iman etme noktasında tereddüdü olanların, bu tereddütlerinin giderilmesine yardım edilmek istendiğinin bilinmesi gerekir. Ayrıca edebî meydan okuma geleneği Arap toplumunda süregelen bir uygulamaydı. Dolayısıyla onlar, kendilerine yapılan bu tehaddîlere yabancı değillerdi.659

Kur’ân’ın meydan okuma şekli: onun nazmı, manalarının doğruluğu, lafızlarının fesâhatinin kesiksiz ve ard arda gelmesi iledir. Mucize oluş yönü ise, Yüce Allah’ın bilgisinin her şeyi kuşattığı gibi kelâmı da bütünüyle kuşatmış olmasıyladır. Yüce Allah, bu kuşatıcı bilgisi ile hangi sözün hangisinden sonra geleceğini, hangi mananın hangisinin ardından uygun düşeceğini bildiği için kelâmını buna göre düzenlemiştir. Bu durum, Kur’ân’ın başından sonuna kadar böyledir. İnsanlar ise bilgi yönünden eksik, hafıza yönünden unutkandırlar ve yanılırlar. Bundan dolayı hiçbir insanın bilgisi her şeyi kuşatıcı değildir. İşte Kur’ân’ın nazmı, Yüce Allah tarafından, fesâhatin en ileri derecesinde olacak şekilde tanzim edilmiştir.660 Kur’ân’ın benzerini meydana getirmek, hiçbir zaman hiçbir yaratığın yapabileceği bir şey olmamıştır. İnsanların bu konuda yetersiz olduğu şöyle açıklanabilir: fasîh olan bir kimse, bütün gücü ile bir konuşma metni veya bir kaside ortaya koyar. Sonra yıl boyunca bunu güzelleştirmeye çalışır durur. Daha sonra başka birisine bu kaside veya konuşma metni verilir. O da bunu bütün gücüyle ve maharetiyle ele alır ve onda birtakım değişiklikler ve düzeltmeler yapar. Yine de o metinde tartışılacak, değiştirilecek ve üzerinde durulması gerekecek

656 Müddessir, 74/24. 657 Tekvîr, 81/25. 658 Hicr, 15/6.

659 er-Râfiî, İ‘câzu’l-Kur’ân ve’l-Belâğetu’n-Nebeviyye, s. 120. 660 el-Kurtubî, el-Câmi‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân, I, s. 76.

123

yerler kalmaya devam eder. Yüce Allah’ın kitabından ise bir tek kelime alınacak olursa, sonra da bütün Arap dili başından sonuna kadar araştırılıp ondan daha güzeli bulunmak istenirse kesinlikle bulunamaz.661 İşte Kur’ân’ın yapmış olduğu tehaddîlere bir cevap verilememesinin asıl nedeni bu noktada yatmaktadır.

Tehaddî ayetlerinin aşamaları hakkında farklı görüşler ileri sürülmektedir. Kurtûbî’ye göre tehaddî bağlamında ilk önce Tûr suresinin 33-34. ayetleri nazil oldu ve onlardan Kur’ân benzeri bir söz getirmeleri istendi. Bunu yapamayınca Hûd suresinin 13. ayeti ile onlara tekrar meydan okundu ve uydurma da olsa Kur’ân’ın sureleri gibi on sure getirmeleri istendi. Bundan da aciz oldukları ortaya çıkınca Bakara suresinin 23. ayeti ile Kur’ân’ın kısa surelerinden bir tek surenin benzerini meydana getirmeleri istendi. Ancak bu meydan okumaya da karşılık veremediler. Cevap vermenin hiçbir yolunu da bulamadılar.662 Kurtubî’ye göre tehaddî giderek kolaylaşan üç aşamada meydan gelmiş fakat onlar buna cevap verememişlerdir.

Zerkeşî’ye göre ise ilk önce Hûd suresinin 13. ayeti ile onlara meydan okunarak Kur’ân’ın surelerine benzer on sure getirmeleri istendi. Bunu yapmaktan aciz kalınca, onlara meydan okunarak Kur’ân’ın surelerine benzer bir sure getirmeleri istendi. Daha sonra bu meydan okuma Bakara suresinin 23. ayeti ile tekrar edildi. Bunu yapmaktan da aciz kalınca İsrâ suresinin 88. ayeti ile onlara meydan okunarak Kur’ân’ın benzeri bir sözü asla getiremeyecekleri ifade edildi.663 Böylece giderek kolaylaşan bir tehaddî sürecinden sonra onların Kur’ân benzeri bir söz getiremeyecekleri ortaya çıkmış oldu.

Zerkânî, tehaddînin aşamalarını kaynak belirtmeksizin şöyle vermektedir: İlk önce Tûr suresinin 33 ve 34. ayetleri ile meydan okunarak onlardan Kur’ân benzeri bir söz getirmeleri istendi. Buna güçleri yetmeyince bu meydan okuma biraz daha kolaylaştırılarak Hûd suresinin 13. ayeti ile onlardan on sure getirmeleri istendi. Buna da güçleri yetmeyince bu meydan okuma daha da kolaylaştırılarak Bakara suresinin 23. ayeti ile onlardan bir sure getirmeleri istendi. Bunu da yapamadılar. Böylece Bakara suresinin 24. ayetinde ifade edildiği üzere bu tehaddîye ebediyen cevap veremeyecekleri

661 el-Kurtubî, el-Câmi‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân, I, s. 76. 662 el-Kurtubî, el-Câmi‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân, I, s. 77.

124

beyan edildi.664 Zerkânî’ye göre yapılan tehaddîler zordan kolaya doğru meydana gelmiştir. Bu hususta Zerkânî, Kurtubî ile yakın görüşte olmakla birlikte, ondan farklı olarak Bakara suresinin 24. ayetini de tehaddî aşamalarına eklemektedir.

Görüldüğü üzere tehaddî ayetlerinin sıralaması hakkında âlimlere göre bazı farklılıklar bulunmaktadır. Şimdi de Suyûtî’nin el-İtkân adlı eserinde vermiş olduğu ve ekseriyetle kabul edilen tehaddînin aşamalarına bakalım:

İlk inen tehaddî ayeti Tûr suresinin “O halde bu iddialarında tutarlı iseler

Kur’ân gibi bir söz getirsinler bakalım!”665 ayetidir.

İkinci inen ayet ise Hûd suresinin “Yoksa “Kur’ân’ı kendisi uydurmuş” mu

diyorlar? De ki: İddianızda tutarlı iseniz, haydi (belâgatte) onunkine benzer on sure getirin, isterse kendi uydurmanız olsun ve Allah’tan başka çağırabileceğiniz herkesi de yardımınıza çağırın!”666 ayetidir.

Üçüncü inen ayet ise Yunûs suresinin “Yoksa “Onu kendisi uydurmuş” mu

diyorlar? De ki: Öyleyse, iddianızda tutarlı iseniz haydi onunkine benzer bir sure ortaya koyun ve Allah’tan başka çağırabileceğiniz kim varsa hepsini de yardımınıza çağırın”667ayetidir.

Dördüncü inen ayet Bakara suresinin “Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’ın

Allah’ın sözü olduğu hakkında şüpheniz varsa, haydi onun surelerinden birine benzer bir sure meydana getirin ve Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, iddianızda haklı iseniz”668ayetidir.

En son inen ayet ise İsrâ suresinin “De ki! Yemîn ederim! Eğer insanlar ve

cinler, bu Kur’ân’ın benzerini yapmak için bir araya toplansalar, hatta birbirlerine

664 ez-Zerkânî, Menâhilu’l-İrfân, II, s. 214. 665 Tûr, 52/34.

666 Hûd, 11/13. 667 Yûnus, 10/38. 668 Bakara, 2/23.

125

destek olup güçlerini birleştirseler bile, yine de onun gibi bir Kitap meydana getiremezler”669ayetidir.670

Şimdi de Râzî’nin tehaddî konusundaki görüşlerine bakalım. Râzî, tehaddî konusunu ilk önce Bakara suresinde kısaca ele almakta daha sonra ise Yûnus suresinde bu konuyu tafsilatlı bir biçimde işlemektedir.671 Bakara suresinde tehaddînin dört aşamada gerçekleştiğini ve bu tehaddîlere bir cevap verilemediğini ifade etmektedir.672 Râzî Bakara suresinde tehaddî konusunda, genel kabul gören görüşe aykırı olarak, tehaddî bağlamında ilk inen ayetin Kasas suresinin 49. ayeti673 olduğunu, ikinci olarak İsrâ suresinin 88. ayeti, üçüncü olarak Hûd suresinin 13. ayeti ve son olarak da Bakara suresinin 23. ayetinin olduğunu belirtir.674

Râzî, bu konuyu Yûnus suresinde tekrar ele alarak, tehaddî bağlamında ilk inen ayetin İsrâ suresinin 88. ayeti olduğunu ifade eder. Râzî, tehaddî ile ilgili aşamaları Yûnus suresinde şu şekilde vermektedir: Hz. Peygamber (s.a.v.), ilk aşamada onlara Kur’ân’ın bütününün benzerini getirme hususunda meydan okumuştur. Bu da İsrâ suresinin 88. ayeti ile olmuştur. İkinci olarak, Kur’ân’ın surelerine benzer on sure getirmeleri hususunda meydan okumuştur. Bu da Hûd suresinin 13. ayeti ile olmuştur. Üçüncü merhalede tek bir surenin benzerini getirmelerini isteyerek meydan okumuştur. Bu da Bakara suresinin 23. ayeti ile gerçekleşmiştir. Dördüncü olarak, Kur’ân’ın benzeri bir söz getirmelerini istemiştir. Bu da Tûr suresinin 34. ayeti ile olmuştur. Râzî bu dört aşamayı saydıktan sonra şu ifadeleri eklemektedir: Bu ilk dört merhalede, tıpkı Hz. Peygamber (s.a.v.) gibi, kimsenin talebesi olmamış ve kimseden ilim öğrenmemiş, ümmî olma özelliklerini taşıyan biri tarafından Kur’ân’ın benzerinin getirilmesi istenmiştir.675 Fakat bu şekilde bir muaraza yapılamayınca, tehaddînin beşinci ve altıncı aşaması gerçekleşmiştir. Beşinci aşamada onlardan, ister bir öğrenim görmüş, ister

669 İsrâ, 17/88.

670 Celâleddîn Abdurrahman es-Suyutî, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, Dâru İbn Kesîr, Beyrût, 1427/2006,

II, s. 1003; Hımsî, a.g.e., s. 21.

671 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XVII, s. 79. 672 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, II, s. 108.

673 Kasas, 28/49; “De ki: Öne sürdüğünüz sözlerinizde tutarlı iseniz, bu iki kitaptan daha doğru, daha

muteber olup Allah tarafından gelmiş olan başka bir kitap gösterin ona tabi olayım!”

674 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, II, s. 108. 675 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XVII, s. 79.

126

görmemiş olsun, onlardan herhangi birisinin, Kur’ân’a benzer tek bir sure getirmeleri istenerek meydan okunmuştur. Bu tehaddî aşaması Yûnus suresinin 38. ayetinin ilk yarısıyla676 olmuştur. Altıncı merhalede ise insanların tümüne birden meydan okunmuş ve buna karşılık verebilmeleri için, biribirlerine destek olma fırsatı da vermiştir. Bu da Yûnus suresinin 38. ayetinin ikinci yarısıyla olmuştur. Yüce Allah bu son merhalede

“Allah’tan başka çağırabileceğiniz kim varsa hepsini de yardımınıza çağırın”677

buyurmuştur. Râzî’ye göre Yûnus suresinin bu ayetinde ifade edilen meydan okuma, tehaddî merhalelerinin en sonuncusudur ve bütün bunlar, Yüce Allah’ın, Kur’ân’ı Kerîm’in mucize olduğunu ispat hususunda getirdiği delillerin tamamıdır.678 Dolayısıyla Yûnus suresinin 38. ayetinin ilk kısmı tehaddînin beşinci aşamasını, ikinci kısmı da tehaddînin son aşamasını teşkil etmektedir.

Râzî, tehaddînin bu şekilde gittikçe kolaylaşarak vuku bulmasını şuna benzetmektedir: Bir kimsenin eseriyle arkadaşına meydan okuyup, “Haydi bunun gibisini getir, olmazsa yarısını getir, yine olmazsa dörtte birini, o da olmaz ise onun bir benzerini yap” demesi gibidir. Böyle bir yöntem bütün mazeretleri bertaraf eden ve meydan okumanın zirvesinde olan bir haldir.679

Burada bir hususu belirtmemizde fayda olacaktır. Râzî, tehaddînin aşamalarını tefsirinde iki yerde ele almış ve bu aşamalarda yer alan ayetlerin sıralamasını birbirinden farklı olarak vermiştir. Râzî, bunun sebebi ile alakalı olarak herhangi bir açıklamada bulunmamaktadır.680 Ayrıca Râzî, tehaddî bağlamında inen ayetlerin sıralaması noktasında da genel görüşün aksine hareket ederek, bir yerde Kasas suresinin 49. ayetini ilk inen tehaddî ayeti olarak kabul etmiş, başka bir yerde ise İsrâ suresinin

676 Yûnus, 10/38; “Onun surelerine benzer bir sure getirin” 677 Yûnus, 10/38.

678 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XVII, s. 79. 679 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, II, s. 108.

680 Râzî’nin tehaddînin aşamaları hususunda ortaya koymuş olduğu bu tutumun nedenini açıklamak kolay

olmayacaktır. Bu noktada söylenecek sözler, tahmîn olmanın ötesine geçmez. Kanaatimize göre, zaman içinde Râzî’de fikir değişikliği olmuş olabilir. Nitekim bazı kaynaklardaki bilgilere göre, Râzî, Yûnus suresini Bakara suresinden takrîben altı sene sonra yazmıştır. Buna göre Bakara suresini Rebîülâhir 595’te (Şubat 1199), Yûnus suresini ise Receb 601 (Şubat 1205) tarihinde yazmıştır. (Bakınız; Eşref Altaş, Fahreddin er-Râzî’nin Eserlerinin Kronolojisi (İslâm Düşüncesinin Dönüşüm Çağında Fahreddin er-Râzî), İSAM, İstanbul, 2013, s. 144-145). Bu zaman dilimi içerisinde, Râzî’nin, ulaştığı yeni bilgiler ışığında tehaddî konusundaki bazı fikirlerini değiştirmiş olması mümkündür.

127

88. ayetini ilk inen tehaddî ayeti olarak ifade etmiştir. Hâlbuki ekseriyetin görüşüne göre İsrâ suresinin 88. ayeti, tehaddî bağlamında inen son ayettir.681