• Sonuç bulunamadı

E. İ‘CÂZU’L-KUR’ÂN İLMİ İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

4. İ‘câzu’l-Kur’ân’la İlgili Yazılan Eserler

1.5. KUR’ÂN’IN İ‘CÂZININ İSPAT YOLLARI VE BELLİ BAŞLI İ‘CÂZ

2.1.3. Nazım

Nazım kelimesi sözlükte, “inci ve benzeri gibi kıymetli taşları ipe dizmek, sözü birbiri peşinden söylemek, telif etmek, toplamak,”846 gibi manalara gelir. Düzen manasına gelen “intizâm” kelimesi de bu kökten türemiştir.847 Terim olarak ise sözü,

837 Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ, Mecâzu’l-Kur’ân, Mektebetu’l-Hâncî, Kâhire, ts.

838 Ebû Osman Amr b. Bahr el-Câhız, el-Beyân vet’t-Tebyîn, Mektebetu’l-Hancî, Kâhire, 1418/1998.

839 Abdullah İbn Mu‘tez, Kitâbu’l-Bedî‘, Dâru’l-Mesîre, ysz., 1402/1982.

840 Muhammed Zekiyyuddîn b. Abdilvahid İbn Ebi’l-İsbâ‘, Bedî‘u’l-Kur’ân, Nahda, Kâhire, 2008.

841 Kudame b. Cafer, Nakdu’ş-Şi‘r, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût, ts.

842 Muhammed b. Sa‘îd b. Sinân el-Hafâcî, Sırru’l-Fesâha, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût, 1402/1982.

843 Abdulkâhir el-Cürcânî, Esrâru’l-Belâğa, Dâru’l-Medenî, Kâhire, 1412/1991; Delâilu’l-İ‘câz,

Mektebetu’l-Hâncî, Kâhire, 2004.

844 Mahmûd b. Ömer ez-Zemahşerî, Esâsu’l-Belâğa, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût, 1419/1998.

845 Abbâs, el-Belâğa, Funûnuhâ ve Efnânuhâ, 72-77; Kılıç, Hulusi, Belâgat, DİA, İstanbul, 1992, V, s.

380-381.

846 el-Cevherî, Sıhâh, V, s. 2041; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, XXXIII, s. 496-499. 847 el-Cevherî, Sıhâh, V, s. 2041; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, XXXIII, s. 496-499.

166

gramer ilminin gerektirdiği kural, usûl ve kaidelere göre amel ederek kullanmak manasına gelir.848 Nazım, sadece bir kelimede ortaya çıkmaz. Nazım, ancak kelimelerin birbirlerine katılıp imtizaç etmesiyle meydana gelir. Bu imtizaç halinde de, bir yandan cümle içindeki kelimelerin durumları dikkate alınır, diğer yandan da bunların birbiriyle nasıl imtizaç ettiklerine bakılır. En mükemmel nazım, kelimelerin cümle içinde, kendilerine en uygun ve en layık oldukları yerlerde bulunmaları suretiyle meydana gelen nazımdır.849

Nazmu’l-Kur’ân denilince akla ilk gelen isimlerden biri, Nazmu’l-Kur’ân isminde bir eser telif etmiş olan Câhız’dır. Fakat onun bu eseri günümüze ulaşamamıştır. Dolayısıyla onun nazım konusundaki düşüncelerini diğer eserlerinde geçen ifadelerinden öğrenmekteyiz. Câhız, eserlerinde Kur’ân’ın i‘câzının nazmında bulunduğunu söylemekte ve buna dair deliller getirmektedir. Ona göre Kur’ân’ın nazmı ve i‘câzı Kur’ân’ın küçük parçalarında aranmamalı, bunun için bir sureye bütünüyle bakılmalıdır. Zira nazım, tek tek kelimelerde veya cümlelerde değil onların bir araya gelmesiyle oluşan daha geniş bütünlüklerde kendini gösterir. Hattâbî’ye göre Kur’ân’ın asıl i‘câzı şöyle tahakkuk etmiştir. En fasîh lafızların, en güzel telif nazmı içinde kullanılıp, en sahîh ve doğru manaları ihtiva edecek şekilde nazil olmasıdır. Tevhîd akidesi, Allah’a nasıl ibadet edileceğinin yöntem ve metotları, helal ve haram, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek ve geçmiş ümmetlerin durumlarından haber vermek gibi pek çok husus, Kur’ân’ın kendine has nazmı içinde en güzel şekilde tanzim edilmiştir.850 İşte insanların benzerini getirmekten aciz kaldığı husus, Kur’ân’ın kendine has olan bu tanzîm ve tertîb biçimidir.851 Hattâbî’ye göre bütün bu hususlar Kur’ân’ın i‘câzını oluşturan temel unsurlardır. Hattâbî, bu tespitleriyle daha sonraları Abdülkâhir el-Cürcânî’nin sistemleştireceği nazım düşüncesine de genel hatlarıyla işaret etmiştir.852 Bâkıllânî’ye göre Kur’ân, benzersiz bir nazma sahip olması yönüyle mu‘cîz bir kelamdır. Bâkıllânî, Kur’ân’ın nazım hususiyetlerini on ayrı başlık altında ele alıp

848 er-Râzî, Nihâyetu’l-Îcâz, s. 164. 849 er-Râzî, Nihâyetu’l-Îcâz, s. 167-168. 850 el-Hattâbî, a.g.e., s. 27-28. 851 el-Hattâbî, a.g.e., s. 28. 852 Hâlidî, a.g.e., s. 90.

167

değerlendirmektedir.853 Ona göre Kur’ân’daki nazım güzelliği, hem bütününde hem tek tek her bir lafzında mevcut olup üslûbu, fesahati, içerdiği bilgilerin kolay anlaşılması, gayba dair haberleri ve mülhitleri susturan delilleri onun erişilmez üstünlüğünü meydana getirir.854 Bâkıllânî, Kur’ân’ın nazmı ve üslûbu üzerine yaptığı bu açıklamalar ile daha önce Hattâbî tarafından dile getirilen bu düşünceyi, biraz daha açıp anlaşılır hale getirmiş ve bunun bir sistem haline getirilmesi noktasında Cürcânî’ye öncülük etmiştir diyebiliriz.

Cürcânî, Delâilu’l-İ‘câz adlı eserinde i‘câzu’l-Kur’ân konusuyla yakından ilgili olan birçok belâgat kavramını ele almaktadır. Kinâye, istiâre, temsîl, takdîm ve te’hîr, hazf, mecâz, kasr ve ihtisâs, nazım teorisi ve bunun temellendirilmesi gibi konular bunlardan bazılarıdır. Cürcânî bu konuları nazım teorisi çerçevesinde ele alarak belli bir disiplin altında toplamaktadır. Onun bu husustaki görüşünü şu şekilde özetleyebiliriz: Nazım, her kelimenin kendisine uygun bir konumda bulunacak şekilde, kelimelerin cümle içerisinde güzelce dizilmesidir. Bu da ancak nahiv ve belâgat ilminin bütün kural ve gereklerine tam manasıyla uyularak gerçekleşebilir.855 Cürcânî’ye göre lafızların nazmı manaların nazmına tâbi olarak ortaya çıktığı için Kur’ân’ın veya genellikle kelâmın nazmı anlamların nazmı demektir.856 Nazmın ortaya çıkması sözün dil kurallarına uygun şekilde ifade edilmesiyle mümkün olur. Arap dilinin tabiî akışı içerisinde beliren kurallarını tespit eden nahiv ilmi, nazmın gerçekleşmesi için, sözün bu kurallara göre olmasını denetler. Nahiv ilminin denetlemiş olduğu anlamlar ise bir kelimenin fâil, mef‘ûl, sıfat, hâl veya temyiz olması gibi hususlardır. Bu tür anlamlar ise, ancak cümle kurma ve söz söyleme durumunda kelimelere ilişir. Fakat sözün söylenmesi esnasında söz dizimi kurallarına uyulması, içinde bulunulan durumun gerektirdiği şekilde sözün söylenmesi demektir.857 Nahiv ilmi ifade şekillerini ve prensiplerini tespit eder, fakat bu şekil ve prensiplerin sözü söyleyen, dinleyen ve sözün

853 Bâkıllânî, a.g.e., s. 51-70. 854 el-Hımsî, a.g.e., s. 73. 855 el-Cürcânî, Delâilu’l-İ‘câz, s. 391-393. 856 el-Cürcânî, Delâilu’l-İ‘câz, s. 394. 857 el-Cürcânî, Delâilu’l-İ‘câz, s. 82-84.

168

söylendiği ortamla ilişkisini incelemez.858 Bu noktada belâgat ve fesâhat devreye girer. Zaten belâgat ilminin tanımında geçen sözün muktezayı hale uygun olarak söylenmesi ifadesinden kastedilen de budur.

Nazmu’l-Kur’ân denilince akla gelen en önemli isimlerden birisi de şüphesiz Râzî’dir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Râzî, Cürcânî’nin Delâilu’l-İ‘câz ve Esrâru’l-

Belâğa adlı eserlerini tashîh edip cem‘ etmek suretiyle Nihâyetu’l-Îcâz fî Dirâyeti’l- İ‘câz adlı eserini meydana getirmiş ve Cürcânî tarafından sistemleştirilen nazım düşüncesini Mefâtîhu’l-Gayb adlı tefsirinde bütün yönleriyle uygulamıştır. Râzî, nazım düşüncesini ilk tatbik eden kişi olması yönüyle kendisinden sonra gelen âlimleri önemli oranda etkilemiştir.

Nazım düşüncesi açısından bakıldığı zaman, Kur’ân’ın en küçük söz birimi olan ayetlerinde bulunan her bir kelime en uygun yerlerde yer almakta ve benzersiz bir düzen ve ahenk meydana getirmektedir. Ayetlerin kendi bünyesinde bulunan bu ahenk ve intizam, aynı ayet gurupları ile de bütünlük arz etmekte, bu bütünlük surelere intikal edip Kur’ân’ın bütününe yayılmaktadır. Son merhalede Kur’ân, gerek lafız ve gerekse de mana yönüyle benzersiz bir bütünlük arz etmektedir. Kur’ân’ın nazmından kastedilen mana, Kur’ân’ın her yönüyle sahip olduğu bu bütünlük ve uyumdur.