• Sonuç bulunamadı

Tedarik Zinciri Yönetiminin Avantajları ve Dezavantajları

1.2. Tedarik Zinciri Yönetimi

1.2.5. Tedarik Zinciri Yönetiminin Avantajları ve Dezavantajları

Değişen rekabet ortamı tedarik zinciri yönetiminin küresel ekonomide önemli bir yere sahip olmasını sağlamıştır. Tedarik zinciri yönetimi, mevcut ekonomik ortamda büyüyen ve desteklenen yenilikçi bir rekabet şeklidir. Tedarik zinciri yönetimi, işletmelerin dikey entegrasyonu olan mülkiyet ve yönetim risklerini azaltırken, varlıkları özellikle envanteri daha etkili bir şekilde kullanmaları için bir fırsattır. Rekabetçi bir bakış açısıyla, iyi yönetilen bir tedarik zinciri, işletmeye önemli rekabet avantajları sağlamaktadır. İlk olarak, tedarik zinciri yönetimi ile işletme; sermaye, hacim veya bilgi gereksinimlerinden dolayı erişilemeyen ya da pratik olmayan küresel piyasalara erişebilir. İkincisi, tedarik zinciri ortaklarının bu pazarlarda daha donanımlı ve daha deneyimli olabileceği için, bir işletme tedarik zinciri kullanarak pazara daha hızlı ulaşabilir. Üçüncü ise, son müşterilere odaklanarak tedarik zinciri ortakları işletmenin müşteri hizmetleri aracılığıyla rekabet gücünü kazanmasını sağlayabilir (Ellram, 1991: 21).

Karmaşık ve genellikle çok uluslu tedarik zincirlerini analiz ve kontrol etmek için gerekli analitik araçlar bulunmaktadır. Bu araçların kullanılması, işletmelerin

verdiği hizmet ile pazar segmentlerinde rekabet avantajı elde etmek ve dağıtım sistemlerini kullanma fırsatı sağlamaktadır (Jones ve Riley, 1985: 26).

Küreselleşme ve internetin gelişimi ile tedarik zincirleri işletmelere maliyet düşürme ve servis iyileştirmeleri sağlamak için birçok önemli avantaj sağlamaktadır. Bu avantajlardan bazıları şu şekildedir (Lancioni vd., 2000: 46-47):

• Alıcıların doğrudan tedarikçilerden ürünleri seçerek sipariş edebilecekleri çevrimiçi satıcı katalogları,

• Kamyon, demiryolu ve hava taşımacılığı dâhil olmak üzere çok çeşitli yöntemleri kullanarak gönderi izleyebilme,

• Geç teslimatlar, stok çıkışları, zamanlanmış gönderim tarihlerindeki değişiklikler, geç varışlar ve diğer çeşitli servis sorunları nedeniyle müşteri hizmetleri problemleri için satıcı ile iletişime geçebilme,

• Özel ve kamu dağıtım merkezlerinden giden gönderileri gün boyu planlanmasının olasılığı,

• 7 gün ve 24 saat dünya çapında müşteri hizmetleri sunabilmek, • Uluslararası müşterilerden sipariş alabilmek,

• Tedarikçilerle verilen siparişlerin durumunu kontrol edebilmek,

• Ekonomik ortamda fatura ödeyebilme ve ödenmeyen borç bakiyelerini kontrol edebilmek,

• Hizmet masraflarını ve tepki sürelerini azaltmaktır.

Tedarik zinciri yönetiminin avantajlarının yanı sıra dezavantajları da bulunmaktadır. Ellram (1991: 18) tedarik zinciri yönetimi dezavantajlarını; dikey entegrasyon, zorunlu sözleşme, birden fazla ilişkiyi yönetmenin zorluğu, dış ekonomiler, ilişki bağımlılığı, yetersiz piyasa teşvikleri, çabaların artması, çıkış engelleri, çift yönlü koordinasyon sağlama olarak belirlemiştir. Dikey entegrasyon ve zorunlu sözleşmeler ile zincir içinde oluşan dezavantajların çoğu, işlemin piyasadan kaldırılmasının doğrudan bir sonucudur. Bir işletme düzenli bir ortak tedarik grubu kurarak pazarla teması kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. İşletmenin güçlü bir tedarikçi ile işbirliği sağlaması durumunda daha rahat ve kârlı ilişkiler gelişebilir. Aynı şekilde işletme daha zayıf bir işletme ile işbirliği sağlayabilir. Bu nedenle oluşacak mülkiyetin ve zayıf bir bağlantıyla yapılacak sözleşme işletmenin

performansına zarar verebilir. Düzenleyici önlemler alınmadığında bu zararlar, tüm tedarik zincirinin performansına zarar verecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

YEŞİL TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ

Tedarik zinciri kavramı, hammaddelerin nihai ürünlere dönüştürülmesi ve bu ürünlerin müşterilere ulaştırılması sürecinin giderek karmaşıklaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Çevresel değişiklikler, kamuoyu baskısı ve çevre mevzuatı gibi etkenlere yol açarak işletmelerin imalat ve uygulamalarında değişimi gerekli kılmıştır. Ürün ve süreçlerin, anlık ve yerel etkilerini dikkate almak artık kabul edilebilir değildir. Bu nedenle, tedarik zincirinin geleneksel yapısı, ürün geri kazanımı için mekanizmalar içerecek biçimde genişletilmeye başlanmıştır (Beamon, 1999: 341). Yeşil tedarik zinciri yönetiminde tedarik zinciri yönetimine ‘’yeşil’’ bileşen eklenerek, tedarik zinciri yönetiminin doğal çevreye olan etkisi ve ilişkileri ele alınmaktadır. Çevresel bilinç tarafından motive edilen yeşil tedarik zinciri yönetimi, aynı zamanda organizasyonlar içerisindeki rekabet gücünden de kaynaklanmaktadır (Hervani vd., 2005: 334).

Günümüzde, dünyadaki hızla sanayileşmenin yanı sıra, ürünlerin çevresel ve ekolojik etiketleri de önemli bir sorun haline gelmiştir. Endüstriyel kararların yalnız ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak çevresel etkilerini yok saymak, küresel ısınma, zehirli atıkların artması, ozon tabakasının delinmesi ve doğal kaynakların tükenmesi gibi birçok tehdide karşı savunmasız bir hale gelinmesine sebep olmaktadır. Bu sebeple, endüstriyel kararların çevresel etkilerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir (Nikbakhsh, 2009: 195). Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi (Green Supply Chain Management), çevresel performanslarını iyileştirmek isteyen işletmeler arasında giderek yaygınlaşan bir uygulamadır. Yeşil tedarik zinciri yönetiminin benimsenmesi etik ve/veya ticari kaynaklı olabilmektedir (Testa ve Iraldo, 2010: 953).

Geleneksel tedarik zinciri, hammaddelerin nihai ürünlere dönüştürüldüğü daha sonra müşterilere (dağıtım, perakende veya her ikisi yoluyla) teslim edildiği entegre bir üretim süreci olarak tanımlanmıştır. Geleneksel tedarik zincirlerine uygun performans ölçümleri geliştirilmesine rağmen, mevcut ölçümler ekonomik verimlilik ve çevresel koruma gibi genişletilmiş tedarik zinciri hedeflerine ulaşmakta yetersiz kalmaktadır. Bu durum, tedarik zinciri performansını yeniden tanımlamak için yeni ve daha kapsayıcı önlemler geliştirme ihtiyacını ortaya koymaktadır. ISO 14000 gibi

sertifikalar bu önlemlerin gerekliliklerini yerine getirebilmek açısından önemlidir. Bir kuruluş tarafından kullanılan performans ölçütleri, büyük ölçüde çevre yönetimindeki evrimsel aşamalara bağlı olacaktır (Beamon,1999: 337-339).

Çalışmanın bu bölümünde Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi ile ilgili kavramlara, gelişimine ve uygulamalarına yer verilmiştir. Ayrıca yeşil tedarik zinciri yönetiminin sağladığı faydalar ve uygulanmasındaki engeller açıklanmıştır. Son olarak yeşil tedarik zinciri uygulamaları ile ilgili uygulama örneklerine yer verilmiştir.

2.1. Yeşil Tedarik Zinciri Kavramı

Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi kavramı (Green Supply Chain Management) kavramı, ilk olarak 1996 yılında ABD Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından ortaya atılmasından sonra yeşil tedarik zincirinin çeşitli yönleri yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından incelenmeye başlanmıştır (Zhou, 2009: 75). Yeşil tedarik zinciri yönetiminin literatürde yer alan bazı tanımlar şu şekildedir:

Yeşil tedarik zinciri yönetimi doğal çevrenin; malların/hizmetlerin tasarımı, satın alınması, üretimi, dağıtımı, kullanımı, yeniden kullanımı ve imha edilmesi konularıyla ilişkilendirildiği ve bununla ilgili duyulan kaygılara karşılık olarak politikaların ele alındığı, eylemlerin yerine getirildiği ve ilişkilerin yeniden şekillendirildiği tedarik zinciri yöntemidir (Zsidisin ve Siferd, 2001: 69).

Yeşil tedarik zinciri yönetimi, çevresel düşünce yapısının ürün tasarımı, malzeme seçimi ve satınalma, üretim süreci, nihai ürünün tüketicilere teslimatı ve ömrünü tamamlamış ürünlerin yönetimi faaliyetlerinin tedarik zinciri yönetimine entegre edilmesidir (Srivastava, 2007: 54-55).

Yeşil tedarik zinciri yönetimi, işletmelerin ekolojik verimliliklerini arttırırken çevresel risklerini ve bu çevresel risklerin etkilerini azaltarak kâr sağlamalarını ve pazar payı hedeflerine ulaşmalarını sağlayan yeni bir yönetim biçimidir (Shang vd., 2010: 1219).

Yeşil tedarik zinciri yönetimi, süreçlerin ve ürünlerin çevresel düzenlemelerin gerekliliklerine göre performansının iyileştirilmesi için bir yaklaşım olarak tanımlanmıştır (Luthra vd., 2013: 251).

Yeşil tedarik zinciri yönetimi, çevre bilinci ve tedarik zinciri yönetiminin bir araya getirilmesi ile enerji tüketimini azaltma, doğal kaynak tüketimini azaltma, kirlilikle ilgili problemleri azaltma ve hammadde ve arzın daha fazla kullanılması gibi etkiler sağlayan bir sistemdir (Jaggernath ve Khan, 2015: 38).

Jaggernath ve Khan (2015: 44)’e göre dünya çapında giderek artan sayıda ülke ve kuruluş tarafında onaylanan yeşil tedarik zinciri yönetimi, yalnızca taktiksel ve idari açıdan değil, anı zamanda müşteri, tedarikçi, işletme ve işletme içi birimleri arasındaki etkileşimin türü ve düzeyine göre endüstrinin çeşitli yönlerini etkilemiştir. Bu aynı zamanda yenilikçi çabaların artmasını ve işletmenin çevre standartlarına uyduğundan emin olmak için tedarikçi iş birliklerini de meydana getirmiştir. İşletmelerde uygulanmakta olan çevre dostu uygulamalarla, standartların korunmasını sağlamak için yeşil denetimler gerçekleştirebilecek bir kurum ya da kuruluş oluşturulmalıdır.

Kurumsal ve örgütsel sınırlar içerisindeki çevre sorunları on yıllar boyunca endişe kaynağı olmuştur. Bu konular, reaktif kaygılardan (mevzuat ve düzenleyici baskılar) proaktif kaygılara (rekabet avantajı yaratmak ve kurumsal çevresel imajı geliştirmek) kadar değişmiştir. Örgütler arası ilişkiler, kuruluşların tedarikçi ve müşteri bağlantıları ve bilgi ağlarının yönetimi ile rekabet avantajı yaratmayı düşünmelerine sebep olmuştur. Tedarik zinciri yönetimi pazarlama, müşteri ilişkileri ve dağıtım yönetimi, lojistik ve malzeme yönetimi, satınalma gibi standart ve operasyon yönetimi alanlarını çevre yönetimi ile bütünleştirerek önemli bir temel oluşturmuştur (Sarkis, 2012: 202). Tablo 2.1 yönetim yaklaşımlarının yeşil uygulamaları benimseme ve uygulama sürecini göstermektedir.

Tablo 2.1. Yeşillenme İçin Yönetim Yaklaşımları

Reaktif Yeşil Yaklaşım

Minimum kaynak kullanımı Geleneksel organizasyon yapısı

Bireysel inisiyatiflere dayanan sorumluluklar

Mevzuatlara ve yasal zorunluluklara uymak için stratejiler Geri dönüşümlü ürünlerin tedariki

Geri dönüşebilen ürünleri etiketleme

Proaktif Yeşil Yaklaşım

Minimum kaynak kullanımı Üst yönetim taahhüdü İşlevsel yaklaşım

Çevre politikası hazırlamak Çevre denetimi yapmak

Geri dönüşüm ve yeniden kullanım girişimlerinin başlangıcı Yeşil parçalar ve ürünler tasarlamak

Değer Yaratıcı Yeşil Yaklaşım

Çevresel projeleri strateji ile bütünleştirmek Tedarik zinciri girişimi

Sistematik çevresel uygulamalar Esneklik

Demontaj ve geri dönüşüm veya yeniden kullanım için ürünlerin tasarlanması

Ürünleri değerlendirmek için çevre yaşam döngüsü analizi

Mevcut süreçleri, malları ve hizmetleri eleştirel bir şekilde gözden geçirerek yeniden değerlendirmek

Tedarikçilerin atık azaltma hedeflerini taahhüt etmelerini sağlamak

Tablo 2.1 reaktif yeşil yaklaşımdan değer yaratıcı yeşil yaklaşıma kadar olan tedarik zincirinin evriminde ihtiyaç duyulan değişikliklerin bir kısmını vurgulamaktadır. Öncelikle bu evrim, proaktif bir şekilde değer bulma ve rekabet gücü kazanma çabalarının daha geniş kapsamlı bir girişime uyum sağlaması yönündeki reaktif yaklaşımlardan uzaklaşmaya dayanmaktadır. Bakış açısı daha sonra potansiyel bir rekabet gücü kaynağı olarak yeşil yaklaşımların benimsenmesine dönüşmektedir. Bu tür bir rekabet gücü şu unsurlra dayanmaktadır (Van Hoek, 1999: 132):

• Çevreye duyarlı müşterilerle yeşil yaklaşımların benimsenmesi ile pazarlama avantajı yaratmak,

• Yenilikten yararlanmak. Örneğin sökme tasarımının düzenlenmesi ile montaj sürelerini azaltan, kullanımı daha kolay akıllı ürünler tercih etmek, • Kaynak tasarrufu ile maliyet tasarrufu elde etmek. Örneğin daha az yakıt

kullanmak, kamyon millerini düşürerek yakıt masraflarından ve sürücülerin çalışma saatlerinden tasarruf sağlamaktır.

Günümüzde kurumlar çevresel sorunları göz ardı etmemektedir. Artan hükümet baskıları, çevresel sorumluluk için daha güçlü kamusal görevler belirleyerek yöneticileri stratejik planlamaya yöneltmiştir. Aynı zamanda işletmeler, tedarik zinciri süreçlerini maliyetleri düşürmek ve müşterilere daha iyi hizmet verebilmek amacıyla da çevresel uygulamalara entegre etmektedir. Ayrıca işletmeler, müşterilerinin ve hükümetlerinin çevresel beklentilerini karşılayabilmek için tedarikçileri ve alıcıları bu sürece dahil etmektedir (Walton vd., 1998: 2). Yeşil operasyonlar, ağ tasarımı, yeşil üretim, yeniden üretim ve atık yönetimi gibi pek çok çevresel faaliyet ile ilgili operasyonel yönleri içermektedir (Srivastava, 2007: 56).