• Sonuç bulunamadı

2.7. Türkiye’de Kamu Personel Sistemi Sorunları

3.1.2. Cam Tavan Sendromunun Gelişimi

Kadınların çalışma yaşamına ücret karşılığında girişleri Sanayi Devrimi ile Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında ise erkek işgücünün başka bir alana yönlendirilmesiyle gündeme gelmiştir. Kadının çalışma yaşamında yer almasında

30 Kadınların istihdamında artışa neden olan pozitif yönlü yasal düzenlemeler kadın istihdamında bir

anda artışa neden olmaktadır. Bu düzenlemeler kapsamında kadına hamilelik sürecinde, emzirme sürecinde sağlanan haklar, kürtaj hakkı, aile planlamasıyla ebeveynlerin az ve dengeli çocuk sahibi olabilmesi gibi düzenleme ve uygulamalara kadının istihdamda daha fazla görülmesine sebep olmuştur (Spurr, 1990: 407).

küresel anlamda yaşanan devrimler, savaşlar ve krizler önemli etkiye sahiptir. Ancak ekonomik koşulların zorlaşması sonucunda Sanayi Devrimi sonrası kadın işgücü birkaç on yıl boyunca bariz ve yaygın biçimde ezilen bir sınıf haline gelmiştir. Bu konu hakkında İngiltere başta olmak üzere diğer toplumlarda da çeşitli yasal düzenlemelere gidilmişse de kapsamın dar tutulması istenilen sonuca ulaşılamamasına sebep olmuştur. Dünya Savaşları ve krizler sonrasında ise toplum artık daha bilinçli bir hâlalmış ve kadınların ekonomik ve toplumsal yaşamdaki rollerinde değişimler yaşanmıştır. Ne yazık ki gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde kadın rollerinin değişimi kabul edilse de tam anlamıyla düzenlemeler yaşanmamıştır (Kocacık ve Gökkaya, 2005: 197-198).

ABD’de 1962’de, 1977’de ve hatta 1985’te açıkça ayrımcılığın giderilmesi için düzenlenen kadın hareketleri de iş dünyasındaki ayrımcılığın açık birer göstergeleridir. Günümüz iş dünyasında bu engeller daha sinsi ve görünmezlik özelliği sergilemektedir. Örneğin, kadın yöneticilerin yerine daha az deneyimli erkek yöneticilerin terfi ettirilmesi, doğum yapan kadın yöneticilerin izin dönüşü daha alt düzeyde işe başlatılması gibi. Bunun nedeni gerek yasal gerekse kurumsal düzenlemeler sonucu kadınların geçmişe oranla kazanılmış haklarını savunabilme imkânına sahip olmasından kaynaklıdır (Meyerson ve Fletcher, 2006: 78).

Toplumlarda kadın erkek ayrımı, aralarındaki fizyolojik fark dolayısıyla oluşmuş ve her bir gruba birbirinden farklı statü ve roller tanınmıştır. Teknolojik gelişimlerin yaşandığı, şehirleşmenin ilerlediği, sosyal ve fiziki hareketlerin arttığı günümüz endüstri toplumlarında kadın erkek ayrımını tetikleyen koşullar yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Artık kadının tüm toplumsal faaliyetlerin içinde olmaya ve kariyer basamaklarını tırmanmaya başladığı iddia edilse de (Türkkahraman ve Şahin, 2010: 80) aslında küresel anlamda yeni kamu işletmeciliği ve akabinde değişime sürüklenen yeni kamu personel rejimi ile birlikte çalışanların öncelikli olarak maliyet, verimlilik ve etkinlik açısından değerlendirildiği görülmektedir. Ancak etkinlik ve verimlilik sorgulaması kadın çalışanları, gerek fiziksel yapılarından kaynaklı gerekse toplumsal sorumluluklarının verdiği yüklerden kaynaklı olarak negatif yönde etkilemiştir (Çitçi, 2013: 147). Sanayi devrimiyle birlikte çalışan işçi olmaya başlayan kadının yönetici pozisyonlara gelmesi o kadarda kolay olmamıştır. Toplumsal etkilerinin yanında bireysel tercihleri de kadının üst düzey idari pozisyonlara gelememesine neden olmaktadır (Negiz ve

Yemen, 2011: 196). Günümüzde dahi kadın işgücünün ikinci planda tutulduğu alanlar mevcudiyetini korumaktadır. Yönetici pozisyonlardaki kadın sayısı hemen hemen bütün iş alanlarında oldukça düşüktür.

Kadın çalışanlar iş yaşamlarına başladıkları andan itibaren çeşitli nedenlerden dolayı kariyer yolları görünmez bir takım engellerle kapatılmıştır. Kariyer yolları kapatılan kadın çalışanlar yöneticilik kademesine ulaşamadan alt/orta düzey kademelerde plato halinde kalmaktadırlar (Aytaç, 1999: 27; Wirth, 2001: 25; Goodman, Filds ve Blum, 2003: 492; Bartol, Martin ve Kromkowski, 2003: 16). Kadınlar orta ve alt düzeydeki kademelere yükselmeler yaşasa da bu yükselişler yavaş ve belirsiz olarak gerçekleşmektedir (Wood, 2008: 614). Kadınların çalışma hayatında alt/orta düzeylerde kalması ve üst düzey yöneticilik vasıflarına ulaşamamasına neden olan bariyerler gündeme taşınmıştır.

Cam tavan ilk kez 1986 yılında Carol Hymotwitz ve Timoty Schellhardt tarafından Wall Street Journal’da yayımlanan “iş yaşamında kadın” konulu bir raporda kullanılmıştır (Dreher, 2003: 542; Lockwood, 2004: 2). Cam tavan kavramı devlette, işletmelerde, eğitim kurumlarında veya kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda kadınların üst yönetim seviyelerine ulaşması önündeki engelleri ve sınırları açıklamak için kullanılmış bir kavramdır (Dreher, 2003: 542). Yaygın bir kurumsal olgu olarak kabul gören cam tavan, örgütlerde kadın yöneticilerin ancak orta kademeye kadar ilerlemesine müsaade etmektedir. Orta kademeye yükselen kadınların büyük bir çoğunluğunun terfileri görünmeyen engeller tarafından durdurulmaktadır (McDonald ve Hite, 1998: 242).

Kadın gerekli ve nitelikli eğitim almış olması üst düzey yöneticiliklerde bulunmasını teorik olarak etkilemesi gerekirken uygulamada etkilememektedir (Goodman, Filds ve Blum, 2003: 476). Aksine Singapur’da yapılan bir çalışmada 1990’lı yıllardan itibaren kadın sayısının profesyonel ve yönetsel bilgi yoğun mesleklerde arttığı görülmektedir. Bu artışların sebebi kadının eğitim hakkını eline alması ve kullanmasıdır (Chew ve Khatri, 2005: 132).

1950-1990 yılları arasında kamu kurumları, özel sektör ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda ABD’de yapılan bir çalışmada eğitimli kadınların kar amacı gütmeyen kuruluşlarda daha ağırlıklı bulundukları görülmüştür. Kadınların kar amacı gütmeyen kuruluşlarda ve kamu kurumlarında yoğunluklu görülme sebebi,

buralarda kadınsı işlerin çokluğuna bağlanmıştır (Burbridge, 1994: 70-71). ABD’de yöneticilerin cinsiyet oranına bakıldığında kadınlar, %30’luk dilimde yer alırken, üst yönetim seviyelerinde %5’ten az temsil edilmiştir (Bell, McLaughlin ve Sequeria, 2002: 68). ABD’de 2005 yılında gerçekleştirilen diğer bir çalışmada ise yönetsel pozisyonların yaklaşık olarak %50’sinin kadınlardan oluştuğuna dikkat çekilmiştir. Ancak kadınların istihdam edildiği yönetsel pozisyonların işletmelerin düşük seviyelerinde bulunması (Chen, 2005: 1) 21. yüzyılda dahi çalışma yaşamında cam tavan sendromu varlığının ispatıdır.

Eagly ve Carli (2007: 66-67) kadınların üç çeşit bariyerle karşılaştıklarını dile getirmişlerdir: Beton duvarlar, cam tavanlar ve labirentler. Beton duvarlar olarak isimlendirilen bariyerler cinsiyet farklılıklarının önemli ölçüde etkili olduğu, erkeğin evi geçindiren kadının ise ev işleriyle meşgul olduğunu savunan görüşlerin hâkim olduğu dönemde belirmiştir. 1920’li yıllarda kadına tanınmaya başlayan haklarla keskin cinsiyet farklılıklarının önüne geçilmeye başlanmıştır. Ancak 1970’lerde kadınlar beton duvarları tırmanmaya başlamıştır. 1980’lerin ortasında ise kadın çalışma yaşamında orta düzey yöneticilik konumuna ulaşmaya başlamıştır. Fakat bu dönem itibariyle de üst düzey idari pozisyonlar için görünmez bariyerlerle karşılaşmıştır.

Kadınlar son yıllarda bu cam tavanları aşarak üst düzey idari görevlerde yer alsa da dolambaçlı yollar, sayısız engellerle belirgin olmayan bir labirentin içine alınmıştır. Bu durum kadının iş yaşamında karşılaştığı yeni bir bariyerdir. Bu dönemde de kadınlar cinsiyet rolleri dolayısıyla evindeki görevlerini yerine getirirken iş yaşamında da etkin olmaya çabalamaktadır. Bugünün kadınları güçlü, yetki sahibi ve prestijli olabilmek için örgütsel labirent engelleriyle başa çıkmaktadır (Eagly ve Carli, 2007: 70; Valerio, 2009: 16).

ABD toplumuna bakıldığında yalnızca kadınların değil de azınlıkların da organizasyonlarda üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini kısıtlayan cam tavan engeliyle yüzleştikleri görülmektedir (Morrison ve Glinow, 1994: 1; U.S. Glass Ceiling Commission, 1995: 9). Hatta 20. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle ABD toplumunda azınlık kesimin sayıca artış göstermesine karşın onların almış oldukları eğitimle üstün profesyonel seviyelerde bulundurulması yerine bir çeşit yönetim materyali olarak kullanılması hedeflenmiştir (U.S. Glass Ceiling Commission, 1995: 10).

Amerikan Siyaset Bilimi Derneği bölümü tarafından 1980–1990 yılları arasında sunulan verilerle siyaset bilimi öğretim üyeleri arasındaki ırk farklılıkları gözler önüne serilmektedir. Bu çalışmada 1980–1990 yılları arasında fakültelerin rütbeleri incelenmiş ve Afrika kökenli Amerikalıların üst kademelerdeki oransal azlığına dikkat çekilmiştir. 5.129 akademik personel arasında %62’lik bir oranı profesörler oluştururken bunlar arasında yalnızca %3’lük bir dilimin Afrika kökenli olduğu tespit edilmiştir. Afrika kökenli Amerikalılarla Avrupa kökenli Amerikalılar arasındaki bu dengesiz oranlar, akademik yaşamda ırksal nedenlerden dolayı cam tavan sendromunun yaşandığını (Ards, Brintnall ve Woodard, 1997: 168) gözler önüne sermektedir. Aslında bu ve benzeri konular hakkında yapılan çalışmaların bulguları cam tavan sendromunun yalnızca kadın çalışanlar üzerinde etkili olmadığının göstergesidir.

Cam tavan kavramı ilk başta ABD’de kadın ayrımcılığının bir göstergesi olarak ele alınırken 1980’li yıllardan itibaren birçok ülkede kadınlar, ırk/etnik köken ve haklarından mahrum edilmiş gruplar üzerinde engellerin göstergesi olarak kabul görmüştür (Jackson ve O’Collaghan, 2009: 462). Cam tavan kavramının gündeme gelmesi dolayısıyla kadınların kariyerleri önündeki engellere sebep olan önyargıların ve bariyerlerin açıklanması için çalışmalar yapılmaya başlandı. 1989 yılında ABD Çalışma Bakanlığı’nın (US Department of Labor) almış olduğu bir kararla cam tavan fenomeni araştırılmaya başlanmıştır (Dunn, Stroh ve Stroh, 2007: 13). 1991 yılında ise işyerlerinde maruz kalınan eşitsizlikleri araştırmak ve çözümlenmesi adına Amerikan Federal Cam Tavan Komisyonu31

(Federal Glass Ceiling Commission) kurulmuştur (Braddock ve Bachelder, 1994: ii; Jackson ve O’Collaghan, 2009: 462).

Amerikan Federal Cam Tavan Komisyonu için yapılan bir araştırmada cam tavanın ırk/etnik köken etkileri belirli kurumsal bağlamlarla ilişkilendirildiğinde bireysel özelliklere göz atarak ispatlanabilir. 1990’larda ABD’de medeni haklara konu olan etnik kökenli bireylerin eğitim kurumlarında başarılarından dolayı cömertçe ödüllendirildiği, işgücü içerisinde yeteneklerini gösterdikleri tespit

31 Amerikan Federal Cam Tavan Komisyonuna çeşitli vasıflar yüklenmiştir. Bunlardan ilki liderlik ve

yöneticilik pozisyonlarına kadın, azınlık ve engellilerin ulaşmasını kısıtlayan ya da engel olan tutum, belirli davranış ve uygulamalarda kamu bilincini oluşturmak, ikincisi kadın, azınlık ve engellileri içine alan istihdam fırsatlarının genişletilmesi ve iyileştirilmesi için somut kamu politikalarının oluşumunu geliştirmek, üçüncüsü ise Komisyonun eşit iş fırsatı gündemini iletişim ve gelişim içinde liderlerle sağlamaktır (Braddock ve Bachelder, 1994: ii).

edilmiştir. Ancak üst düzey pozisyonlarda yer alamamıştır. Örneğin, Asyalı Amerikalıların bilim ve mühendislik alanında yoğun olarak yer alması ve eğitimlerinin iyi düzeyde olmasına karşılık üst düzey pozisyonlarda düşük düzeyde yer almalarıdır (Woo, 1994: 97-98; Blake, 1999: 78).

Amerikan Federal Cam Tavan Komisyonunun (1995) sunmuş olduğu bir raporda cam tavanın geçmişe oranla daha fazla ilgi çekici olma nedenini üç faktöre bağlamaktadır. Bunlar işgücündeki demografik değişimler, ulusal tüketici pazarlarının demografisindeki değişimler ve piyasanın hızlı şekilde küreselleşmesidir (1995: 59).

Cam tavan sendromu toplumsal ve kültürel faktörlerden dolayı her bir ülkede ya da her bir örgütte farklılıklar göstermektedir (Gül ve Oktay 2009: 422). Bu farklılıklar toplumsal cinsiyetçilik (stereotipler) kalıpları ile sıkı bir ilişki içindedir. Stereotipler sayesinde işinde ilerlemek için gerekli niteliğe sahip kadınlar fırsat eksikliği ile karşı karşıya kalmaktadır (Bell, McLaughlin ve Sequeria, 2002: 68; Düzen, 2015: 141-143). Şöyle ki cam tavan sendromu ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle orantılı değildir. Bazen gelişmiş ülkelerde bile cam tavan algısının yüksek olduğu gözlemlenebilir (Gül ve Oktay, 2009: 430). 2000’li yıllardan beri kadınların üst kademelerde görev aldıkları görünmesine karşın çalışma hayatında hala erkek egemen bir yapı hâkimdir (Lockwood, 2004: 2). Aslında bunun sebebi cinsiyetlerin doğa tarafından belirleniyor olmasına karşın toplumsal cinsiyetin belirlenmesinde kültürün etkin bir role sahip olmasıdır. Yaygın olarak savunulduğu üzere cam tavan ya da kariyer önündeki görünmez engeller özelde cinsiyet ayrımı genelde ise ayrımcılığın gözetildiği ve örgütsel kapsamdaki farklılıkların değerlendirilemediği kültürlerde daha yoğun şekilde hissedilmektedir.

Cam tavan sendromunun 20. yüzyıl ve 21. yüzyılda popüler olma nedenlerinden biri de küreselleşme süreciyle birlikte çalışanların çeşitliliğindeki artıştır. Özellikle de çalışma yaşamına kadınların yoğun bir şekilde girişleri ve akabinde yaşanan tatsız ayrımcılıklar cam tavan sendromunu gündeme taşımıştır. Çünkü kadınların çalışma yaşamına girişleri özellikle de kadının eğitim alarak çalışma yaşamı içine girişi terfideki ayrımcılıkları gözler önüne sermiştir. Ayrıca ABD’deki ırksal ayrım da cam tavan sendromunun uygulanma alanındaki çeşitliliği artırmıştır.