• Sonuç bulunamadı

2. KAMUNUN OLUŞUMU

2.1. Tartışmalı Kamu

Kamunun tanımı ve sorunlu yaşamı, geçmişten günümüze bizleri cevaplanması gereken birçok soruya götürmektedir. Yeni tip Kamusal Sanat, kamu kavramının ambivalantik durumunun günümüzde de tartışılmaya ve araştırılmaya devam edilmesi gerektiğini vurgular.16 17. yüzyıl sonlarından itibaren burjuva toplumuna ait olan Kamu/Kamusal terimleri, farklı değerlendirmeleri kapsayan uzun bir tarihe sahiptir. 80'li yıllar itibariyle, tarihsel bir kategori, bir değerlendirme ölçütü olarak kamusal alan, Jürgen Habermas tarafından kavramsallaştırılır. Habermas, kamusal alan kavramını, bazı fenomenleri düzenlemek ve onları kategorik bir çerçevenin parçası olarak, belirli bağlamlara yerleştirmek için kullanılan bir araç olarak görür.17. Kamusal ve özel nosyonları, Jeff Weintraub'ın değerlendirmesiyle, birbirleriyle kurdukları karşıtlık ilişkisi bağlamında anlam kazınır. Klasik antik çağa kadar uzanan bu tartışmalı kavramlar, toplumsal, politik olmanın dışında, hukuk normlar ve ahlaki değerler açısından da dönemsel olarak farklılıklar göstererek, örgütleyici kategoriler olmuşlardır.18

Habermas, günümüzde batılı toplumların, kapitalist düzene ait rasyonalizasyon proseslerinin, yaşam alanlarını sömürgeleştirilmesi tehlikesi ile karşı karşıya olduklarını söyler. Habermas, bu kronik sorunu, modernliğin patolojisi olarak tarif eder.19 Habermas, 19. yüzyılın ortalarından itibaren, kamusal alanın liberal rekabetçi kapitalizmden, tekelci kapitalizme transformasyonunu, bir tarihsel kategori olarak, kamusal alanın transformasyonunu ve kamusal alanın toplumsal çabalar vasıtasıyla genişletilmesini ve aynı zamanda devletle toplumun iç içe geçmesi yönünden analiz eder.20

Sol görüş içindeki farklı bakış açılarına bakıldığında, Geoff Eley, sivil toplum ve devlet ayrımına ilişkin alevlenen tartışmalarda, özel-kamusal ayrımına ilişkin yaklaşımların,

16 Meral Özbek, Kamusal Alan, Hil Yayınları, s.45 17 A.g.e, s.42

18 A.g.e, s.45 19 A.g.e, s.62 20 A.g.e, s.53

iyice belirsizleştiğine işaret eder. Eley, kamusal alanın genişletilmemiş haliyle, hükümet ve kamu idaresiyle bağlantılı bir politik sorun olup olmadığına, klasik sol geleneğin içinden üç farklı yaklaşımla ayırt edilebileceğini söyler: Birincisi “Saf demokratik” yaklaşımdır:

“Kamusal ve özel alan arasinda, açık seçik bir ayrım üzerine temellenir. Demokratik politik hakları vurgular. Bu yaklaşıma göre anayasa, kamu olarak devlete karşı özel alandaki özerklik haklarını, sivil özgürlükler, vicdan, din, mülkiyet özgürlüğü, kişilik hakları ve benzeri haklar aracılığıyla garanti altina alır.” 21

İkincisi; 'Sosyalist' yaklaşımdır:

“Demokratik kamusal alan, kamulaştırma aracılığıyla ekonomik alana uzanır kamu sektörünün büyümesi, sendikacılık ve refah devleti ile sağlık, emeklilik, eğitim, dinlenme ve benzeri alanlarda toplumsallaşmış kamusal hizmetlerin diğer farklı biçimlerini içerir.”22 Üçüncüsü; “Ütopyacı” yaklaşım:

“Demokrasi radikal bir biçimde kişisel yaşam, ev yaşamına ilişkin düzenlemeler ve çocuk yetiştirmenin geniş alanlarını içerecek şekilde bir bütün olarak toplumsal ilişkilere, genellikle de bir tür komüncülük şeklinde, genişletilir.”23

Dördüncü yaklaşım, ilk üç versiyonu eleştiren feminist yaklaşımdır:

“Cinsiyetçiliğin hem özel hem de kamusal alanı ortak biçimde kestiğini öne sürer. Kamusal alanın, bizatihi kadını simgelediği söylenen özel alana karşı kurulmuşluğunun; kamusal ve özel ayrımının partiyarkal akıl (adalet, rasyonellik) ve sevgi (arzu, doğa) ikilemine dayandığının altını çizen feminizm, demokrasi kriterini özel alanın merkezine niteliksel olarak farklı biçimde getirir. Aile, cinsellik, benlik ve öznellik konularini kamusal-özel ayrımını boydan kesen biçimde sorunlaştırarak, toplumsal ilişkilerin kişisel boyutlarini sistematik biçimde politikleştirir.” 24

Geoff Eley: 1830-40'ların ütopyacı sosyalistleri; 1880-1914'lerde solun belirli marjinal kesimleri; 1917-1923'lerin kültürel radikallerinin cinsiyetçilik konularında liderlik yapmış olsalarda, klasik kamusal alanın cinsiyetinin mamur eleştirisinini, çağdaş feminizm tarafindan gerçekleştirildiğini özellikle belirtir.25

Oskar Negt ve Alexander Kluge, sosyalist, ütopyacı ve feminist yaklaşımlarla kesişen, devrimci bir bakış açısıyla proleter kamusallık meselelerini inceler.

21 A.g.e, s.53 22 A.g.e, s.53 23 A.g.e, s.53 24 A.g.e, s.54 25 A.g.e, s.54

Kluge, mahremin tiranlığından ve kadın üretici gücünden söz eder ve özel ve kamusal arasındaki geleneksel keskin ayrımı redder. “Kamusal alan kolektif tecrübe olarak betimlendiğinden, akıl ve duygu-antezi, eleştiri ve arzu ikilemlerini kapsayan bir mahiyete sahiptir.” Oskar Negt ve Alexander Kluge, proletaryayı, yalnız endüstri proletaryasının emek özelliğiyle değil, aynı şekilde sömürü ya da tahakküm altında olan, kısıtlanmış her türlü üretici emeği de kapsayarak, bütün yaşamsal faaliyetlere yaygınlaştırarak kullanır.26

Oskar Negt ve Alexander Kluge, Marksist sivil toplum eleştirisini temel alan bir kamusal alan tanımı yapar:

“Kamusal alan kavramının geçerlikte olan yorumlarında insanı çarpan şey, bir yığın fenomeni bir araya getirmeye çalışmaları, ama yaşamın en önemli iki alanını dışlamalarıdır: Endüstriyel aygıtın bütünü ile ailedeki toplumsallaşma. Bu yorumlara göre, kamusal alan sözde toplumun bütününü temsil etmesine rağmen, esasını herhangi bir belirli yaşam bağlamını özgül olarak ifade etmeyen bir ara alandan almaktadır. Neredeyse tüm burjuva kamusal alan biçimlerine özgü olan zayıflık şu çelişkiden ürer: Burjuva kamusal alanı esaslı yaşam çıkarlarını dışlar ve yine de bir bütün olarak toplumu temsil ettiğini iddia eder. (Negt ve Kluge, 1993, xlvi).” 27

Negt ve Kluge, ayrıca toplumun ve yaşamın üretim sürecinde oluşturulan dayanışma tarzlarının ve denenen yeni eylem ve özyönetim tarzlarının da kamusal alana dahil edilmesi gerektiğini söylerler. “Proleter kamusal alan kavrayışları, sadece kültürel ve politik tartışma ve politik eylemle sınırlı olmayan biçimde, bir aysbergin ucu gibi dilde, öykülerde ve bellekte taşınan bir tarihsel proleter bilinçaltını, geçmiş ve gelecek hafızası oluşturan ütopik fantazyaları da içerir.” 28

Kamusal yaşam dendiğinde, politik kamusal alanla birlikte, hatta daha çok da sosyallik içinde yaşanan, kültürel pratikleri de kapsayan bir alandan bahsediyoruz der Özbek.

“İkisine de ortak olan şeyler, yurttaş ya da insan olarak egemenlik ilişkilerine karşı olan; ve ister eleştirel politik tartışma, müzakere, ister muhabbet ve serbest vezin itibariyle olsun, isterse de kültürel uylaşım ve yaşantıları paylaşma aracılığıyla olsun, iletişime ve özellikle de konuşma, tartışma, dayanışma ve kolektif tecrübeye atfedilen önemli yerdir.

26 A.g.e, s.54 27 A.g.e, s.55 28 A.g.e, s.55

Kamusal alan, kültürel gözlükle baktığımızda 'toplumsal tecrübemizin (ya da zihniyetimizin) ufuklarını' belirten bir kavram, politik gözlükle baktığımızda ise, özgürlük ve adalet mücadelesinin yapıldığı söylem ve eylemin alanıdır.”29

Jürgen Habermas, ansiklopedik makalesinde şöyle söyler: “Özel kişilerin kamusal bir gövde oluşturarak toplandıkları her konuşma durumunda, kamusal alanın bir parçası varlık kazanmış olur.”30

Eric Dacheux'de, demokrasi döneminin birbiriyle çelişen, büyük sorunlarının tartışıldığı bir kamusal alanı varsayar, kitle demokrasisi sonunda, çok sayıda aktörün, birçok konuda kendini ifade etme yoluna gittiği bir şeye evrilmiştir. Eric Dacheux, daha geniş açılı bir perspektiften bakıldığında, kamusal alanı dönüşüme uğratanın, demokratikleşmenin ve medyanın genişleyen rolünün bütünsel sonucu olduğunu vurgular. Eric Dacheux, bu sebepten çağdaş kamusal alanın medyanın rolünden normatif olarak ayrılamayacağını söyler.31

Miriam Hansen, 1980'lerin sonundan itibaren kamu-kamusal teriminin tarih, sinema ve televizyon çalışmaları, sanat eleştirisi, feminist, gey, lezbiyen, maduniyet perspektifleri, ve daha birçokları gibi, farklı disiplinler ve bağlamlar içinde, yeniden konuşulmaya başlandığını söyler. Geleneksel bakış açısından çok, bu yeni tartışmalar, toplumsal meselelerle, çağdaş politik sorunlarla doğrudan ilişkilidir. Hansen, bu konuları üç başlık altında toplar: İlki, toplumsal cinsiyet ve cinsellik; çocuk bakımı-cinsel ifade- mahremiyet mücadeleri. İkinci olarak, ırk ve etniklik; kamusal hak kayıpları-etnik ve ırkçı şiddet-ayrılıkçılık-milliyetçilik ve kimlik politikası mücadeleleri. Üçüncü olarak; değişen ve değiştirilen temsiliyet ve alımlama ilişkileri. Üçüncü alan, özel ve elektronik tüketim medyası sayesinde hızla artan küreselleşmenin, diğer bir taraftan ise, sanatların federal olarak desteklenmesi ve beşeri bilimlerdeki çok kültürlülük meselesinin etrafında, ulusal düzeyde süren mücadelelerin izlerini taşır.32

29 A.g.e, s.56

30 A.g.e, s.56

31 Der.Eric Dacheux, Kamusal Alan, Ayrıntı yayınları, Çeviren: Hüseyin Köse, s.28 32 Meral Özbek, Kamusal Alan, Hil Yayınları, s.143