• Sonuç bulunamadı

9. YENİ TİP KAMUSAL SANAT BİLEŞENLERİ

9.4. Sanatçılar için Yeni Roller

Suzanne Lacy'e göre bütünlük, sanatçıların kendi vizyonlarına bağlılıklarına dayanmaz, kendi fikirlerini topluluğun fikirleriyle bütünleştirmeye dayanır. Bu çalışmalardaki farklı kitlelerin varlığı, güç-ayrıcalık sorunlarına dönerek otoritenin elinden temsil alanını geri alabilmek için sanatçılara öncülük etmektedir. Bu nedenle de, sanatın toplumsal bağlamda mümkün olan kullanımlarını ve sanatçının kamu sektöründe bir aktör olarak rollerini yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir. Sanatçılar kendilerine yeni yollar ararken, rollerini yeniden yorumlamak için sanat dışı modeller üzerine de çalışmalar yaparlar. Farklı alanlarda çalışmalar yapan Allan Kaprow, 1970’lerde 'Sanatçı Olmayanın Eğitimi' (The education of the un-artist) adı altında, sanatın doğasındaki pedagojiyle ilgili etkili bir dizi makale kaleme almaştı, bu sanatçının arayışları içerisinde kendine tanımladığı yeni bir roldü. Bu makalelerin temelinde siyasi niyetlerden gelen eğitimci bir sanatçı vardı. 323

Yazar ve sanatçı Richard Bolton'a göre, sanat sosyal deneyimlerin paylaşımında rol oynamak istiyorsa, pedagojik varsayımları tekrar değerlendirmeli ve öğretim koşullarını, stratejilerini ve estetik değerlerini yeni bir çerçeve altında tekrardan toplamalıdır. Suzanne Lacy, bu durumun Judy Chicago ve 1970'lerin diğer feminist sanatçıları tarafından iyice anlaşılmış olduğunu vurgular. Ayrıca siyasal sistemlerin kamu üzerindeki pedagojik etkilerini ve tarihsel revizyon, temsil, otorite sorunlarının incelenmesi konularında da, feminist sanatçıların kendilerini geliştirmiş olduklarına dikkat çeker.324

Yeni tip kamusal sanat ve benzeşleri içerisinde; medya görüntüleri, sergiler, tartışma grupları, halk gösterileri, istişareler ve yazılar hepsi ayrı etkinlikler olarak değil, sanat eserinin ayrılmaz parçaları olarak geliştirilir. Sanatçı hem programı, hem de sanat çalışmasını tasarlaryacaktır. Mary Jane Jacob, eğitim faliyetleri ne zaman sanatsal stratejilerle birleşirse, işler için yeni amaçlara ve yeni yollara sahip olunacağını iddia

323 A.g.e, s.39 324 A.g.e, s.39

etmektedir. Bu süreç sanat eserinin merkezindeki bir parça olarak tüm bu çalışmaların ihtiyaçlarını kapsar. Bir bütün olarak bunlar nihai bir ürün ortaya çıkartmaz, tüm bunlar ön hazırlıktır ve sanatçı sözcü olarak farklı bir rol oynamaktadır.325

Lacy'e göre, birtakım mitolojilerin yerini başka bir tanesi alana kadar, sanatçılar rollerini yeniden tanımlamak için taleplerinin kapsamlı bir analizini yapmalıdır. Bazı fikirler nettir, bazıları ise sadece karışıktır. Kaprow ise; “Belki de bu nesil, dahi, üstünlük ve hemen tatmin efsanesini, sanatçının efsanesini ve hayal kırıklıklarından gerçek bir alana geçişindeki yavaş işleyen süreci tahliye etmiştir.”326 demektedir.

Son dönemde yapılan tartışmalarda, rolleri yeniden tanımlamak için birçok öneri öne sürülür. Bunlardan bir tanesi Yolanda Löpez 'in “Vatandaşlık Modeli”dir. Vatandaş ile devlet arasındaki toplumsal sözleşmeyi uygulamaya koyan sanatçı, topluluk hayatının samimi mekanlarında vatandaş gibi çalışır. Helen Mayer Harrison ise, sanatçıların efsane yapıcılar olduğunu ve gerçekliğin toplumsal yapısı içinde, herkesle birlikte olabildiklerini söylemektedir. Suzanne Lacy’nin fantastik bir metafor olarak betimlediği Guillermo Gomez'in tanımında, sanatçılar medya korsanı, sınırı geçenler, kültür müzakerecileri ve toplum şifacılarıdır. Sanatın dışından çizilmiş bu mecazi referanslar izleyicisine ve görsel sanatlar uygulamalarına farklı bir yapı önermektedir. 327

Kamu ne zaman belirgin bir şekilde sanat yapma denkleminde ortaya çıkmaya başlar, gösterim alanı potansiyel olarak her yer olabilir; gazetelerden, umumi tuvaletlere, alışveriş merkezlerinden gökyüzüne kadar, bu mekanlar ve mecralar, sanatçının toplumda daha geniş bir alana ulaşmasına ve sonuçta daha entegre bir rol oynamasına izin verir.328 325 A.g.e, s.40 326 A.g.e, s.40 327 A.g.e, s.40 328 A.g.e, s.40

9.4.1. Oda Projesi ve Eleştirisi

Bir kolektif grup olan Oda Projesi, kendilerine farklı mecralarda farklı roller aramaya devam eden sanatçılar olarak bu konuda örnek oluşturmaktadır. Ancak ilk bakışta yeni tip kamusal sanat olarak değerlendirilebilecek çalışmaları yeni tip kamusal sanat kriterlerine uymadığı Maria Lind'in eleştirel yaklaşımıyla aşağıda sunulmuştur. Oda Projesi, yeni tip kamusal sanatın değerlendirme kriterlerine bir örnek oluşturması sebebiyle incelenmiştir.

Oda Projesi kurucularından Güneş Savaş kendilerini şöyle tarif ediyor:

“Oda Projesi olarak genellikle sanat nesnesi üretmiyoruz ama kendimizi çeşitli mecralarla tarif etmeyi seviyoruz. Bir sanat projesi olarak kitaplar üretmek, gazeteler üretmek gibi... Mesela açık radyoda programlar yaptık. Bu programlar da bizim mahallede yaptığımız kaçak radyo yayınının tekrar dönüştürülmesi üzerineydi. Yani kendimiz de bir takım medyalar kullanıyoruz, ama bu medyaların da kendi kalıplarını ödünç alıp, yine onları da değiştirmeye, dönüştürmeye çalışıyoruz. ”329

2000 yılında sanatçılar Özge Açıkkol, Güneş Savaş, Seçil Yersel tarafından üçlü bir kolektif grup olarak kendilerinin finanse ettiği bu projeyi Türkiye'de başlatırlar. İstanbul'un kozmopolit bir noktası olan Galata'da üç odalı bir daire kiraladılar. Amaçları özel mekanı çok amaçlı bir kamusal alana dönüştürmekti. Öncelikle komşuların ve çocuklarının sürekli kullanımına sunulmuş olan mekanda sanatçılar, mimarlar, müzisyenler, sosyologlar ve yazarlar gibi farklı meslek gruplarıyla birliktelikler sağlanıyordu. Odalar etkileşimi teşvik etmek için tasarlanmıştı. Çocuklar için resim yapabilecekleri bir alan, sanat ve çocuk kitaplarının bulunduğu bir arşiv, ücretsiz bir toplantı alanı oluşturmuşlardı. Bu apartman projesi süresince, gençlik tiyatrosu atölyeleri, piknikler dahil olmak üzere birçok projeye ev sahipliği yapmışlardı.330

329 http://istanbulmuseum.org/artists/gunes%20savas.html

330

Resim 55: Oda Projesi http://odaprojesi.blogspot.com.tr/2012/

Maria Lind'e göre, ilk bakışta bu projenin yeni tip kamusal sanata örnek oluşturabileceği düşünülse de, sosyal ve kültürel bir soruna cevap vermediğinden ve aktivist tavırlarının yetersiz olması sebebiyle bu sanat içinde konumlandırmaz. Oda projesinin hedeflediği “diğerleri” olarak tanımladıklarının daha çok geleneksel sanat toplumu olduğunu iddia eder. Öteki ile ilişkilerini, iyi niyetli bulur, ancak gerçekçiliklerinde eksiklik olduğunu düşünür. Suzanne Lacy'nin “yeni tip kamu sanatı”nın manevi ve iyileştirici olmak gibi kaygıları olduğunu, onların ise bu gelenekle bağlantılı olmadıklarını belirtir.331

Oda Projesi'nin çalışmasını, kamusal veya yarı kamusal alandan yararlanan ve etkileşimle çalışan, çağdaş sanatın bir parçası olduğunu söyleyen Maria Lind, mekan anlayışını ve kullanımını Michel de Certeau'nun gündelik yaşamına, kullanım odaklı, pragmatik yaklaşımına yakın bulur: Mekan bir zaman çerçevesi içinde, anlayışı ve kullanımıyla bağdaşmayan arada kalmış fonksiyonu alır, hatta belirler ve nüfus ettiği

331

aktiviteyi etkiler. Maria Lind, Oda Projesi'nin çalışmalarında, farklı şekillerde alışverişte bulunabilmek için, samimiyet ve kişisel bağları vurgulayan durumlar oluşturduklarını, ancak projelerini sıklıkla kamusal ve yarı kamusal alanlarda gerçekleştirseler de, kamu görevlerinden yoksun ve kamusal alanı belirgin bir şekilde konu almadıklarından, gerçek anlamda kamusal sanat olmadığını düşünür. Aynı zamanda Lind, temel sosyal haklardan mahrum bir grup hedef alındığında kibar ince işlerine karşın eğitici olmadıklarını da ekler. Stephen Willats ise, Oda Projesi'nin toplumsal işlevi hakkındaki görüşlerini şöyle belirtir. “İş ve kamu arasındaki ilişki işin kendisidir. Fakat bunu Oda Projesine uygulamak zordur. Onların kamuyu oluşturmaktan anladıkları farklılaşmıştır ve sanat çalışmalarının konsepti daha açık ve daha az nesne tabanlıdır.”332

332A.g.e.