• Sonuç bulunamadı

9. YENİ TİP KAMUSAL SANAT BİLEŞENLERİ

9.3. İzleyicinin Oluşumu

Jacques Ranciere, seyirci paradoksundan bahseder, bakmak bilmenin zıttıdır, seyirci bir görünüşün karşısına geçer, ama o görünüşün üretim sürecini veya gizlediği gerçekliği bilmez.306

303 A.g.e, s.42

304 A.g.e, s.42 305 A.g.e, s.43

İkinci olarak bakmak eylemenin zıttıdır, edilgen olan seyirci, yerinde olduğu gibi hareketsiz durur, seyirci olmak hem bilmek kabiliyetinden, hemde eylemek kudretinden kopmak demektir.307

Suzanne Lacy ise, yeni kamusal sanatta bunun tam tersi için çaba saf edildiğini anlatmak ister bizlere, sanatçı ve izleyicisi arasında aksine çok önemli bir ilişki vardır. Söz konusu eserin ayırt edici özelliklerinden biri, seyircinin eserin gerçek yapısına dönüştürülmesidir. Bu çalışmalar izleyiciyi etkinleştirir - bir katılımcı hatta ortak bir çalışan yaratır. Bütün sanatların izleyicisini dikkate aldığı söylenebilir, bazıları için bilinçaltında veya hayalî bile olsa der Suzanne Lacy.308

İzleyicinin karakteri, incelenmiş bir konu değildi, sadece çağdaş sanat da büyük ölçüde beyazlar ve orta sınıfa mensup izleyiciler, bilgili sayılmaktaydı. O dönem de sanatçılar birbirleriyle, seçilmiş bazı eleştirmenlerle ve potansiyel alıcılarla çalışmaktaydı. “Öteki” ile ilişki kurma arzusu sonucu, izleyicilerin belirginleşmesi kaçınılmazdı. O dönemle ilgili Jacob ise şöyle söyler: “Çeşitli müze programları, izleyicilerin işleri beğenmeleri için önceden hazırlanmıştı veya bu gibi bir iş, darbeyi yatıştırmak için bir şekilde arabuluculuk etmişti... ve en başından, yapım süreci içindeki izleyici, kamusal sanatla ilişkilendirilmişti.”309

Patricia Phillips, “Yenilerini yaratmak için belirli kamusal mitolojiler terkedildiğinde, sanatçılar mekanın gerçekliğini yok sayamaz.”demektedir.310 Henri Lefebvre Mekanın Üretimi kitabında toplumsal ilişkiler somut soyutlamalar ancak mekanın içinde ve mekan aracılığı ile gerçek bir varlık bulabileceğini söyler.311 Potansiyel izleyiciler gerçek mekanlardaki gerçek kişilerdir; tanımlanabilir tanıklar, bir kişi veya gruptur. Geç modernizmin eleştirisi ve sistemler değeri içerisinde kutsallaştırdığı izleyicinin monolitik imajına meydan okunmaya başlanmıştır. Sanatçılar, tamamlayıcı katılımcılar,

307 Jacques Ranciere, Özgürleşen Seyirci, Çeviren: E. Burak Şaman, Metis Yayınları, s.10 308 Suzanne Lacy, Mapping The Terrain New Genre Public Art, Bay Press, s.37

309 A.g.e, s.37 310 A.g.e, s.37

nadiren seyirciler ve sanat dünyasının kendisi de dahil olmak üzere farklı gruplardan oluşan karmaşık ve çoklu izleyicileri anlamaya başlamışlardır.312 Mekanda olduğu gibi izleyici gruplarını da sanat eserinin içeriği etkiler ve bu etkiler karşılıklıdır. İçeriği de etkileyen mekan seçimleri daha akışkan ve sürece odaklı bir yaklaşımla sonuçlanır.313

9.3.1 Çağdaş Sanat İzleyicisi

İzleyici müzelerde kendi kendine düşünen bir bireydir ve konu onun müzeye getirilmesinden ibarettir. 70'li ve 80'li yıllarda izleyiciler müzelerde açılan mağazalarla, kafelerle, üyelik imkanlarıyla, bir müşteri, bir tüketici olarak müzelere çekilmeye çalışılmaktaydı. Son on yılda ise çok kültürlülüğü savunan, eğitim programlarına önem vermeye başlayan müzeler olmakla birlikte, hala daha insanların sınıflandırılması devam etmektedir ve asıl amaç müzelere insanların nasıl çekileceğidir.314

Hangisi sanat hangisi değil? Yüksek sanat mı, alçak sanat mı? Popüler sanat mı, çağdaş sanat mı? Bu tartışmaların yanında, müzeler kendi kontrollerinde olmayan durumları önemsememektedirler. Müzelerin sınıf farklılıkları yaratan uygulamalarının devam ettiği, üye olanlar ve olmayanlar ayrımlarının olduğu bu süreç içerisinde, müzelere karşı sesler yükselmeye başlar. Bu durumdan memnun olmayan müzeler hemen karşı bir direnç gösterir, binalarını, programlarını, sergilerini değiştirmek istemezler, sadece küçük çaplı geçici bazı işler yaparlar ve sosyal gündemdeki gelişmelere karşı direnç göstermeye devam ederler.315 Jacob, “Çağdaş sanatın yeni izleyicisi için müze, iyi bir başlangıç noktası değildi.” der. Müzelerden, enstitülerden ayrılıp farklı bir şekilde izleyici kitlesine ulaşmak gerekliydi. Bu durum daha da fazla kitleye ulaşmaya sebep olabilirdi. Sanatsal bulunmayan bu önemli “sanatsal” görüşlerin topluma yayılması için müze kadar hatta daha da önemli yerler bulunabilirdi. 316

312 Suzanne Lacy, Mapping The Terrain New Genre Public Art, Bay Press, s.37 313 A.g.e, s.38

314 A.g.e, s.51 315 A.g.e, s.51 316 A.g.e, s.52

9.3.2 Demode İzleyici

Mary Jane Jacob'a göre, ana akım çağdaş sanat dünyası, sanatın üretimine (sanatçılar ve eserler) ve dağıtımı (müzeler, galeriler ve yayınlar) üzerine odaklanmaktadır. Sanat eseri ile izleyici arasındaki arabuluculuk görevi genellikle profesyonellere verilmiştir. Sanatın kabul edilmesi, ilgili mekânlarda görünmesiyle ölçülür. İzleyicilerin sanat eserini anlamadıkları ve takdir etmekte yetersiz kaldıkları sıklıkla vurgulanmaktadır. Bahsedilen konular içerisinde genellikle izleyici tarafında sanat bilgisi eksikliği, müzenin ise etiket eksikliği ve daha az sıklıkla da sanatçının şeffaflığı veya kalitesi eksikliğine vurdu yapılır.317

Vera Zolberg, izleyicilerin batının geçmiş tarihindeki toplumsal yapılardan ve politik gelişmelerden kaynaklı olarak oluşmuş, değişmez bir sosyal kategoriye koymanın, doğru olmayacağını söyler. Sanatın oluşumundan bu yana politik, ekonomik, psikolojik, sembolik olarak sanata yüklenmiş anlamlar, sanatçılar ve destekçileri tarafından incelenmelidir. İzleyicilerle ilgili oluşturulmuş iki farklı bakış açısından bahseder Zolberg. Birincisi, pazar araştırmacılarının veya ağırlıklı olarak anket yöntemleriyle geliştirmiş özerk aktörler olarak. İkincisi, bazı Frankfurt Okulu teorisyenlerinin bakış açısıyla kitle toplumunun manipüle edilebilir koyunları olarak değerlendirildiği bakış açışıdır. Zolberg, bu iki deneysel gözleminde tutarlı olmadığını, ama sıklıkla kabul edilenin de, izleyicilerin bireysel ekonomik ve sanatı zevkleri için kullanan aktörler olarak düşünüldüğünü vurgular.318

Peki ya sanat izleyicisi, modern Batı'nın kendini ifade etme amacına karşıt olarak, kavramsal açıdan sanat üretiminin merkezindeki amaç olarak kabul edilirse? Ya da sanatın dünyadaki yeri bu izleyiciye en etkili şekilde ulaşmaya ve ilişki kurmaya kararlıysa ne olur? diye sorar Jacob.319

317 A.g.e, s.50

318 Vera Zolberg, Constructing A Sociology Of The Arts, Cambridge University Press, s.137 319 Suzanne Lacy, Mapping The Terrain New Genre Public Art, Bay Press, s.50

9.3.3. Yeni İzleyici

Jacob bir dönem bazı kurumların ve enstitülerin bu sanatçıları bir armağan gibi görürken, zaman içinde şaşkın, hafif meraklı ya da karşıt durmaya başladıklarından söz eder. Bununla birlikte en önemli değişimin ise çağdaş sanatta izleyicide meydana gelen değişim olduğunu belirtir. Jacob, yetmişli yıllarda, sanatçıların milliyet, etnik köken, cinsiyet ve cinsel yönelim doğrultusunda tanımları genişletmek için çalıştıklarını; seksenli yıllarda ise, sergilenecek yer, hayal edilebilir alternatif mekanlar arayarak geçtiğini; doksanlı yıllarda ise, çağdaş sanat için izleyicilerin tanımını genişletmekle uğraştıklarından bahseder.320

Yeni kamusal sanat ile birlikte geleneksel sanat izleyicisi önemli şekilde değişime uğrar. İzleyiciler sanat yapısının merkezinde yer alan sanatsal sorunlara ve endişelere veya başarısına karşı eleştirel bakış açılarını sunabilmekte, aynı zamanda da işin kalitesinde, çeşitliliğinde daha aktif bir rol üstlenmektelerdir. Yeni yaratılmış, toplumla ilişkili olan bu yeni kamusal sanatın katılımcı izleyicisi, toplumun dışında olan geleneksel kamusal sanat seyircisinden çok farklı bir etki yaratmaktadır.321

Ana akım sanatlarında görülmeyen, izleyicisini sınırlandırmayan, kavramasına, ilişki kurmasına izin veren, dışlamadan, tam tersine kapsayıcılığıyla bu yeni kamusal sanat, sisteme karşı bir meydan okumadır. Bazı projeler marjinal grupların konuları etrafında yoğunlaşmalarına karşın, toplumun sorunlarını romantikleştirerek sömürdükleri gerekçesiyle eleştirilmektelerdi, fakat bu yeni oluşum, her gün haberlerde gördüğümüz, hepimizi etkileyen, dünya çapında yankıları olan sorunları gündeme getirip, tartışmak derdindedir. Jacob'a göre, sanat dünyasından kaçan izleyicinin, yaratıcı bir merkezde yer alması, bu kamusal sanatı “Yeni” yapmaktadır.322

320 A.g.e, s.58

321 A.g.e, s.58 322 A.g.e, s.59