• Sonuç bulunamadı

10. PARADİGMALAR

10.2. Diyalog Empat

10.2.4. Paulo Freire ve Diyalog

Paulo Freire diyaloğun tanımını ve var olabilmesi için gereklilikleri şöyle sıralar:

“Diyalog, insanlar arasındaki yüzleşmedir ve dünyayı adlandırmak için dünya aracılığıyla yaşanır. Bu nedenle dünyayı adlandırmak isteyenlerle bu adlandırmayı istemeyenler arasında - öteki insanlara kendi sözlerini söyleme hakkını tanımayanlarla bu hakları ellerinden alınmış olanlar arasında - diyalog oluşamaz. Temel bir hak olan kendi sözünü söyleme hakkı inkar edilmiş insanlar, ilk önce bu hakkı yeniden kazanmalı ve bu insan- dışılaştırıcı ihlalin sürmesini önlemelidirler. O halde, insanların kendi sözlerini söylemesiyle ve dünyayı adlandırmasıyla dünya dönüşüme uğruyorsa, diyalog, insanların insan olarak taşıdıkları anlamın hakkını verme tarzı olarak kendini dayatır. Bir bakımdan diyalog varoluşsal bir gerekliliktir. Ve diyalog, içinde diyalogcuların ortak düşünce ve eylemlerini, dönüştürülecek ve insanlaştırılacak olan bir dünyaya yönelttiği yüzleşme olduğu için ne bir kişinin fikirlerini ötekine "yığma" edimine indirgenebilir ne de tartışmacılar tarafından "tüketilen" basit bir fikirler değiş tokuşu olabilir...387

Ayrıca dünyayı adlandırmaya ya da doğruyu aramaya değil; kendi doğrularının diğerine dayatılmasına adanmış insanlar arasındaki düşmanca bir polemik, tartışma da değildir...388 Diyalog dünyayı adlandıran insanlar arasinda bir yüzleşme olduğu için, bazı insanların ötekiler adına bu yüzleşmeyi gerçekleştirdiği bir konum olamaz. Diyalog bir yaratma edimidir; bir insanın başka bir insan üzerindeki egemenliğinin kullanışlı bir aracı olarak hizmet edemez. Diyalogda içkin olan egemenlik, diyalogcuların dünya üzerindeki egemenliğidir; insanların özgürleşmesi için dünyanın fethedilmesidir. ”389

385 A.g.e, s.107

386 Suzanne Lacy, Mapping The Terrain New Genre Public Art, Bay Press, s.82

387 Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, Çeviren: Dilek Hattatoğlu & Erol Özbek, Ayrıntı Yayınları s.78 388 A.g.e, s.78

Freire tüm bunlarla birlikte diyaloğun derin bir dünya ve insan sevgisi gerektirdiğini ve bu sevgi yoğrulmadıkça diyaloğun var olamayacağını söyler. Sevgi diyaloğun hem kaynağı hem de kendisidir, sorumluluk sahibi öznelerin görevidir ve bir egemenlik ilişkisinde var olamaz çünkü egemenlik kuranda sadizmi, egemen olunanda mazoşizmi ortaya çıkarır. Sevgi korku edimi değildir, cesaret edimidir Freire için, bu sebepten de sevgi öteki insanlara adanmışlıktır.390

“Ezilenlerin bulunduğu her yerde sevgi edimi, onların davalarına - özgürleşme davasına - adanmışlıklarındadır. Ve bu adanma, sevgi içinde gerçekleştiği ölçüde diyalog niteliğindedir. Bir cesaret edimi olarak sevgi, duygusal olamaz; bir özgürlük edimi olarak, manipülasyona bahane oluşturamaz. Yeni özgürlük edimleri doğurmalıdır; yoksa sevgi değildir. Bu durumun imkansız kıldığı sevgiyi yeniden kurmak, yalnızca ezilme durumunun ortadan kaldırılmasıyla mümkün hale gelir. Eğer ben dünyayı sevmezsem - hayatı sevmezsem, insanları sevmezsem- diyaloğa giremem. ”391

Bir diğer taraftan alçak gönüllülük olmadan diyalog var olamaz, bir kibir edimi olarak yürütülemez diyen Freire, birlikte öğrenme ve eyleme görevine girmiş insanlar alçak gönüllülükten uzaklarsa diyoloğun kopacağını söyler. Ötekini hep cahil olarak damgalıyorsak, kendi cehaletimizi hiç fark etmiyorsak nasıl diyalog kurabiliriz:392

“Kendimi öteki insanlardan - içlerinde başka 'ben'leri göremediğim safi 'şey'lerden - apayrı bir yerde görüyorsam nasıl diyalog kurabilirim? Kendimi 'pür' insanların, doğrunun ve bilginin sahibi olan bir çekirdek grubun üyesi olarak görürsem, bu grubun üyesi olmayanlar 'o insanlar' veya ayaktakımı olursa nasıl diyalog kurabilirim? Dünyayı adlandırmanın seçkinlerin görevi ve halkın tarihte yer almasının bir kokuşma işareti olduğu, bu yüzden de bundan kaçınılması gerektiği varsayımından yola çıkarsam, nasıl diyalog kurabilirim? Ötekilerin katkısına kendimi kapatır -ve hatta bu katkıyı hakaret olarak algılarsam- nasıl diyalog kurabilirim? Yerimden edileceğim korkusu içindeyken, bu olasılığın varlığı bile benim için işkence demekken nasil diyalog kurabilirim? ”393

Kendinden menkul haklılık, diyalogla bağdaştırılamaz. Alçak gönüllülükten yoksun ya da bu niyetini yitirmiş insanlar halka ulaşamazlar, dünyanın adlandırılmasın da halkın ortakları olamazlar. Kendini ölümlü insanlardan ayırabilen bir kişinin gerçekle yüzleşmek için katedeceği yol çok uzundur. Bu yüzleşme noktası ne cahillerin

390 A.g.e, s.79 391 A.g.e, s.79 392 A.g.e, s.80 393 A.g.e, s.80

bulunduğu bir yerdir ne de bilgelerin, yalnızca birlikte öğrenme çabasındaki insanların bulunduğu yerdir. Diyalog insana yoğun bir inancı gerektirir insanın yapma-yeniden yapma; yaratma-yeniden yaratma gücüne inanç, tüm insanların doğuştan sahip olduğu insan olma yetisine inanç. “İnsana inanç” diyaloğun bir a priori şartıdır.394“Diyalogcu İnsan” ötekiyle yüz yüze gelmeden ona inanır, ancak aynı zamanda da eleştireldir, insanın sahip olduğu yaratma ve dönüştürme gücüne rağmen, somut bir yabancılaşma durumunda insanların bu gücü kullanamaz şekilde örselenebileceğini bilir, ama bu olasılık “insana inancı” yıkmaz, sadece karşılık verilmesi gereken bir meydan okumadır. “Diyalogcu İnsan” yaratma ve dönüştürme gücünün, somut durumlarda bertaraf edilse de, yeniden canlanmaya eğilimli olduğunu da bilir der Paulo Freire.395 Ve yeniden doğum-bahşedilerek değil, özgürleşme mücadelesi içinde, köle emeğin yerini, hayata şevk veren özgürleştirilmiş emeğin yer almasıyla meydana gelebilir.396

“İnsana duyulan bu inanç olmaksızın diyalog kaçınılmaz olarak vesayetçi manipülasyona dönüşerek yozlaşan bir sahteliktir... Sahte sevgi, sahte alçakgönüllülük ve insana zayıf bir inanç güven yaratamaz. Güven taraflardan birinin diğerine sağladığı, gerçek ve somut amaçlarına ilişkin kanıtlara dayanır; ortağın sözlerinin eylemleriyle uyuşmadığı yerde güven olamaz. Söylediğinden farklı bir şey yapmak - kendi sözlerini hafife almak güven uyandıramaz. Demokrasiyi yüceltirken halkı susturmak yüzsüzlüktür; hümanizmden dem vururken insanı hor görmek, bir yalandır.”397

Freire umut olmadan da diyalog var olamaz der. Umut insanların sadece öteki insanlarla düşünce ve duygu birliği içinde hareket etmelerinden doğar. Umutsuzluk dünyadan kaçışın bir biçimidir. Mücadele ettiğimiz sürece umut bizi hareketlendirir, mücadele ettiğimiz yerde de bekleyebiliriz. “Diyalogcular çabalarından hiçbir şey ummuyorlarsa, onların yüzleşmesi boş ve kısır, bürokratik ve sıkıcı olacaktır.” Son olarak da gerçek diyalog, diyaloğun tarafları, eleştirel düşünmeyi-dayanışmayı-insan bütünlüğünün önemini- dönüşümü kavrayarak eylemden kopmadan, kapsadığı tüm tehlikeleri göze alarak gerçekleşebileceğini söyler Freire.398

394 Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, Çeviren: Dilek Hattatoğlu & Erol Özbek , Ayrıntı Yayınları s.80 395 A.g.e, s.81

396 A.g.e, s.81 397 A.g.e, s.81 398 A.g.e, s.82

Freire'nin Ezilenlerin Pedagojisinde tanımladığı, önem verdiği bir kavram olan diyalog yeni tip kamusal sanatın da temel taşlarındandır. Bu temellere dayanan yukarıda bahsettiğimiz Suzanne Lacy ve Ukeles ve benzeri sanatçılar, grup konuşmalarına ayrı bir önem vermektedir. İzleyici bu çalışmaların aktif bir parçası haline gelerek sürecin bir parçasını oluşturur. Bu dinleme merkezli işler baskın ve geleneksel görsel merkezli geleneğe meydan okumaktadır.399

David Michael Levin yaşadığımız bu karmaşa içerisinde, sürüklendiğimiz bu dönemde dinlemenin paradigmalarda bir değişimi teşvik etmek için ortaya çıkmasının tam da zamanı olduğunu düşünmektedir.400