• Sonuç bulunamadı

Tarımda Küresel Aktör Olmaya Yönelim (1990 – 1996)

measures) 93, çevrenin korunması, tarım arazilerinin üretimden ayrılarak ağaçlandırılması ve 55 yaşın üzerindeki çiftçilerin erken emekli olmasını teşvik etmek amacıyla, yoğun tarımdan yaygın tarıma geçişi özendirici bir içerik taşımaktadır.

Aslında tüm bu reform sürecinin amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için temel araçların, müdahale fiyatlarının indirgenmesi ve doğrudan gelir desteği sistemine geçiş olduğu görülmektedir.

Müdahale fiyatları, 1992 Reformu’nun öngördüğü plana göre 4 yıl içinde hububatta % 29, sığır ve koyun etinde % 15, süt ürünlerinde ise % 5 – 15 oranında fiyatların düşürülecektir. Aşağıda, hububat ürünlerinde uygulanan indirgeme süreci verilmektedir;

Tablo 13: Topluluk Hububat Fiyatlarında Değişim (Ecu–Euro/Ton)

YILLAR

HEDEF FİYAT

MÜDAHALE FİYATI

EŞİK FİYAT

DOĞRUDAN ÖDEMELER

1993 / 94 156,98 144,90 211,31 30,19

1994 / 95 144,90 130,41 199,24 42,26

1995 / 96 132,83 119,19 184,74 54,34

1996 / 97 119,19 184,74 54,34

1997 / 98 119,19 184,74 54,34

1998 / 99 119,19 184,74 54,34

1999 / 00 119,19 184,74 54,34

2000 / 01 110,25 170,89 58,67

2001 / 02 101,31 157,03 63,00

2002 / 06 101,31 157,03 63,00

Kaynak : İlgili Topluluk tüzüklerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Görüldüğü gibi, reformu izleyen tarım yılında 144.90 Ecu/ton olan hububat müdahale fiyatı izleyen yıllarda 130.41 ve 119.19 Ecu/ton’a gerilemiş ve 2000 yılına kadar bu düzeyinde “tutunmuştur”. GATT Urugay Turu Tarım Anlaşması hükümleri uyarınca hedef fiyat 1 Temmuz 1995’ten itibaren iptal edilmiş, 94 ortak sınırlarda uygulanan en az dışalım fiyatı düzeyini belirleyen eşik fiyat ise yine aynı tarihten itibaren “müdahale fiyatının % 155’i şekline dönüştürülmüştür.

93 Eşlik edici önlemler grubunda sayılan tarımsal çevre paketi (2078/92 no’lu Tüzük), erken emeklilik planı (2079/92 no’lu Tüzük) ve ekilen tarım alanlarının ormanlaştırılması planının (2080/92 no’lu Tüzük), adlarının çağrıştırdığı içerikten öte, “üretimi geri çekme” temel amacının gerçekleşmesi için kullanılan yardımcı politika alanları olduğunun altı çizilir.

94 1528 / 95 no’lu Tüzük

Bir politika aracı olan müdahale fiyatlarının düşürülmesinin, aşırı üretimin geri çekilmesi, stok artışlarının önlenmesi, tarım harcamalarının azaltılması ve AET tarımının rekabet gücünün artırılması olarak ifade edilen temel amaçların tümüne hizmet ettiği görülmektedir.

Buna karşılık, düşen tarım fiyatları, tarım sektörü gelirlerinde bir aşınım yaratmaktadır.

Bu konuya çözüm bulmak ve tarım gelirinde stabilizasyonu sağlamak için, 1992 yılında doğrudan ödeme sistemine geçilmiştir.

Doğrudan Gelir Desteği (DGD) sistemi, kamu kaynaklarından hedef tarım üreticilerinin gelir düzeyini etkilemek amacıyla yapılan transferler şeklinde uygulanan bir politika aracıdır. 1995 yılında yürürlüğe girecek GATT Uruguay Turu Tarım Anlaşması, DGD’yi “ticarete zarar vermeyen destek biçimi” olarak tanımlayacak ve indirime tabi tutmayacaktır.95

DGD’nin üretimle bağlantısız (de-coupled) ve üretimle çeşitli derecelerde bağlantılı formları bulunmaktadır. Topluluk’ta 1992 OTP reformu ile üretimle bağlantılı bir DGD sistemine geçilmesine karşın, 2003 yılından itibaren üretimle bağlantısız bir DGD sisteminin temelleri atılacaktır.

1992 reformu ile getirilen DGD sisteminde, hektar başına alan ödemesi uygulanmakla birlikte, bu ödeme verim ile bağlantılı olarak farklılaşmaktadır. Doğrudan Gelir Desteğine konu olan ürün sayısı hayli fazladır.96 OTP çerçevesinde, sözü edilen ürünlerin ekildiği ya da set aside önlemi kapsamında zorunlu koruma alanı olarak ayrılan ve boş bırakılan alanlar için hektar başına yapılan alan ödemeleri, daha önceden saptanmış olan bölgesel verim dikkate alınarak hesaplanır. 97

95 ABD, AB, Meksika ve Türkiye DGD sistemleri için bkz: Gökhan, Günaydın, Küreselleşme ve Türkiye Tarımı, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Tarım Politikaları Yayın Dizisi No:3, Ankara, 2002, s.54-63

96Makarnalık buğday, Makarnalık buğday dışındaki diğer buğday ve meslin, Çavdar, Arpa, Yulaf, Mısır, Tane darı, Esmer buğday, akdarı ve kanarya tohumu, diğer hububatlar, Tatlı mısır, Soya fasulyesi, Kolza tohumu, Ayçiçeği tohumu, Bezelye, Tarla fasulyesi, Tatlı bakla, Keten tohumu, lif için yetiştirilen keten, kenevir (Council Regulations (EC) No 1251/1999 of 17 May 1999 establishing a support system for producers of certain arable crops, Official Journal of the European Communities, 26.6.1999, 160/11, 1).

97 European Commission, Directorate-General of Agriculture, Fact-sheet, “Cap Reform : The arable crops sector, s.5: Bu kapsamda üye ülkeler, ülkenin çeşitli bölgelerinde 1989, 1990, 1991 yıllarında geleneksel olarak ekilen veya nadasa bırakılan alanların toplamının ortalamasını alarak, bölgesel temel alan (regional base area) ve bunların toplamı olarak bir ulusal temel alan (national base areas) belirlerler. Bölgesel temel alan, 1989, 1990 ve 1991 yıllarında kamu yardım planı (public asistance scheme) kapsamında ürün

Üye ülkeler, coğrafya ve ekolojilerinin özelliklerini de dikkate alarak, tüm ülkeyi tek bir ulusal temel alan olarak belirlemek ya da birçok bölgesel alan belirlemek konusunda değişik tercihler yapmaktadırlar. 98

Yapılacak alan ödemelerine esas olmak üzere, üye devletler, somut ölçütlere dayalı olarak homojen verim bölgelerini gösteren bir bölgesel verim planı oluştururlar. Mısır ve sulanan alanlar için, diğer ürünlerden farklı bir verim değeri saptanabilmektedir. Bu kapsamda üye devletler, her bir üretim bölgesi için, 1986 – 1991 yılları arasındaki en düşük ve en yüksek verim değerlerini çıkartıp, geriye kalan üç yıl verim değerlerinin ortalamasını alarak bölge planlarına kaydederler.

Üye devletler tarafından hazırlanan bölge planları, Komisyon tarafından “objektif ölçütlere uygunluk“ açısından kontrol edilir ve gerektiği durumlarda üye devletlerin planlarını revize etmeleri istenebilir.

Yapılacak doğrudan ödeme miktarı, bölge planında yer alan ortalama verim (ton / hektar) ile ton başına yapılacak yardım miktarının (Euro / ton) çarpılması ile hesaplanır ve Euro / hektar cinsinden bir değeri ifade eder. Bu bağlamda, üye devletlerce bildirilen bölgelerin verim değerleri, o bölgenin yararlanacağı DGD ödemesi miktarını belirlemektedir.99

Bunun yanında, Finlandiya ve İsveç’te 62. paralelin kuzeyinde yer alan ve zor iklim koşulları nedeniyle tarımsal uğraşılarını sürdürmekte güçlük çeken bölgelere, 63 Euro/ton’luk ödemeye ek olarak 19 Euro/ton’luk bir ödeme daha yapılmaktadır.

Alan ödemesi için başvuruda bulunan üreticiler, ekilebilir alanlarının % 10’u üzerinde

“zorunlu alan koruması” (set aside) uygulaması yapmak zorundadırlar. Bununla birlikte, bu

ayçiçeği için bölgeselleştirme, yağlı tohumlar ya da hububatların ortalama verimi temelinde yapılır. Proteinli ürünler ve textil amacıyla yetiştirilmeyen keten (non-textile flax) ürününde telafi edici ödemelerde (compensation), hububat verimi dikkate alınır. Mısır için ise sulu ve susuz alan ayrımı yapılarak özel verim saptanabilmektedir.

98 CAP Monitör, Agra Europe Ltd., London, 1999, s. 119-121 : Danimarka, İrlanda, Luxemburg, Avusturya, Finlandiya, Hollanda ve İsveç için tüm ülke bir ulusal temel alandır, buna karşılık Belçika 2, Almanya 15, Yunanistan 2, İspanya 19, Fransa 12, İtalya 278, Portekiz 3 ve İngiltere 4 bölgesel temel alana sahiptir.

99 Örneğin 4 ton ortalama verime sahip olan bir bölge 4 ton /ha * 63 Euro /ton = 252 Euro / ha DGD alırken, 7 ton ortalama verime sahip olan bir bölgenin alacağı DGD miktarı 7 ton /ha * 63 Euro /ton = 441 Euro / ha’a ulaşabilmektedir.

uygulama, 92 tonun altında hububat üretimi yapan küçük üreticileri kapsam dışında bırakmaktadır. 100

AET’nun 1992 yılında OTP’sını reforme ederken gözönüne aldığı önemli bir gelişme, 1986 yılında başlamış olan ve 1990’lı yılların başında halen sürmekte olan GATT Uruguay Turu görüşmeleridir. Başlangıcından itibaren birkaç yıl içinde sonuçlandırılacağı öngörülen görüşmeler, özellikle ABD, AET, Cairns Grubu ve gelişmekte olan ülkelerin tarım ticaretindeki farklı konumları nedeniyle çetin pazarlıklara konu olmakta, özellikle ABD ve AB arasında gerilim yüksek olmaktadır.

Buna karşılık, görüşmelerin daha liberal bir dünya tarım ticareti yapısı ile sonuçlanacağı öngörülebilmektedir. O halde, OTP’da yapılacak bir reformun, bu öngörülebilir sonuçları hesaba katması gerekmektedir.

Gerçekten de 1994 yılı sonunda imzalanan Anlaşma (Final Act) hükümleri 1995 yılı başında yürürlüğe girdiğinde, 1992 reformlarının önemli ölçüde bu Anlaşma hükümleri ile uyuşma içinde olduğu görülmektedir.

Maastricht Anlaşması sonrası Avrupa Birliği adını alan bütünleşme hareketi, böylece, yeni dönemde ortaya çıkacak tarım ticareti yapısını önceleyebilmiş; kapitalist tarım sisteminin yarattığı küresel ticaret yapısı içinde “rekabet üstünlüğü” elde etmek için politika dönüşümünü gerçekleştirmiştir.

Bu noktada, artık Dünya Ticaret Örgütü adını almış olan eski GATT’ın Uruguay Turu Tarım Anlaşması’nın, 1995 – 2000 yılları aralığında Avrupa Birliği açısından ortaya koyduğu sonuçları irdelemekte yarar bulunmaktadır.

Anlaşma’nın Pazara Giriş (market access) hükmüne göre, Avrupa Birliği de diğer tüm ülkeler gibi tüm tarife dışı engellerini tarifelere dönüştürecek, yine tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 6 yıl içinde tarifelerini ortalama % 36 oranında indirecektir. İç tüketiminin % 5’i oranında minimum pazara giriş olanağı sağlamak zorunda olan AB, tarımda iç

100 Bu noktada, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin “küçük üretici” kavramının farklılığı ortaya çıkmaktadır.

AB’nin terminolojisindeki “92 tonun altında üretim yapan” tanımı, verimliliğe bağlı olarak değişik alan büyüklüklerini ifade etmektedir. Örneğin, 4 ton/ha verim ile üretim yapan üretici, 23 hektar ve altında araziye sahip olması durumunda küçük üretici iken (92:4=23); 7 ton/ha verim ile üretim yapan bir üreticinin “küçük üretici” tanımından çıkması için, 14 hektar büyüklüğünde bir araziye sahip olması (92:7=13.1) yeterli olabilmektedir. Buna karşın Türkiye’de üretici büyüklüğü, sahip olunan arazi miktarı açısından

piyasasının bozulma olasılığı doğduğunda özel korunma önlemleri (special safeguard measures) alma yetkisine sahiptir.

Anlaşma’nın İç Destekler (domestic support) hükmüne göre ise, AB’nin tarımsal iç destekleri, Toplam Destek Ölçütü (Aggregate Measure of Support) kullanılarak % 20 oranında indirgenecektir. Destekleme araçları amber, yeşil ve mavi kutularda toplanarak,

“ticareti bozucu”olarak tanımlananlar hızlı bir indirgeme sürecine sokulmuş, diğerleri ise bu süreçten muaf tutulmuşlardır. Anlaşma’nın İhracat Rekabeti (export competetion) alanında öngördüğü koşullar uyarınca ise AB, yine 6 yıl içinde dışsatım sübvansiyonlarını miktar olarak % 21, değer olarak % 36 oranında indirecektir.

Görüldüğü gibi, AB, GATT’ı öngörmüştür.

Mayıs 1992’de kararlaştırılan, 1 Temmuz 1993’te uygulamaya konulan ve 30 Haziran 1996 tarihinde geçiş dönemi tamamlanan OTP reformunun geniş bir alana yayılan hedefleri arasında, özellikle AB içinde hububat tüketiminin artırılması ve üretimin kontrol altına alınması konularında başarıya ulaştığı görülmektedir.

Alan koruma (set aside) önlemleri çerçevesinde, 1993 - 1995 yılları arasındaki 3 yıllık dönemde, 75 milyon ton daha az üretim gerçekleştirilmiştir. Başka bir deyişle, önlem alınmasaydı ulaşılacak 600 milyon ton üretim yerine, 525 milyon ton üretim yapılmıştır.

1994/95 sezonunda, 53.4 milyon hektarlık toplam temel alanın % 13.7’si olan 7.3 milyon hektarda alan koruması uygulanmıştır. 101

1992 reformunda, stokların azaltılması temel amacına hizmet etmek üzere, Topluluk içinde tüketilen hububat miktarının artırılması bir araç olarak geliştirilmişti. Bu bağlamda, reform öncesi Topluluk’ta hayvan yemi olarak kullanılan hububat miktarının 10 milyon ton düzeyinde olduğu tahmin edilmekteydi. Alınan önlemlerin bir sonucu olarak, 1995/96 yılında Topluluğun kullandığı 100 milyon tonluk yemin % 30’u hububat orjinlidir; başka bir deyişle hayvan yemi olarak kullanılan hububat miktarında 3 kat bir artış ortaya çıkmıştır.

Bu önlem yalnızca stokların azalmasına katkı yapmakla kalmamış, Topluluğun üçüncü ülkelerden yaptığı hayvan yemi dışalımının da azalmasına neden olmuştur. 1992 yılında

101 En çok alan koruması uygulayan ülkeler, sırasıyla Fransa (1.7 milyon hektar), İspanya (1.6 milyon ha) ve Almanya (1.3 milyon ha)’dır.

AB-12’nin hayvan yemi dışalımı 42.5 milyon ton iken, 1995 yılında bu rakam 38 milyon tona gerilemiştir. 102

1992 reformunun uygulamadaki sonuçları arasında belki de en çarpıcı olanı, tarımsal ürünlerin ve özellikle hububatın pazar fiyatının yükselmesi103, böylece üreticinin ürününün piyasada uygun değer ile satması sonucunda müdahaleye gerek kalmamasıdır. Örneğin Alman Müdahale Ajansı’nın 1994 yılı alımı 3.7 milyon ton iken, aynı rakam 1995 yılında 1.6 milyon tona gerilemiştir.

İlginç olan, Topluluk iç piyasasındaki fiyat yükselmesine koşut bir şekilde ve hatta daha yüksek oranlı olmak üzere, dünya fiyatlarının da yükselmesidir. Bu bağlamda Komisyon, 1995/96 döneminde, buğday için 5 – 20 ecu/ton, arpa için 4 – 9 ecu/ton dışsatım vergisi koymuştur. 104 Dünya fiyatlarındaki bu sürpriz “olumlu” gelişme, 1992 reformunun, AB’nin, iç fiyatlarını dünya fiyatları düzeyine yaklaştırma politikası ile çelişkili bir yönelim izlemesini de engellemiştir.

Bu çerçeve AB, aşağıdaki grafikten de izlenebileceği üzere, DTÖ Sonuç Anlaşması’ndaki taahhütlerine uyarlı olacak biçimde (1995 – 2000 aralığındaki altı yılda dışsatım sübvansiyonlarını miktar olarak % 21, değer olarak % 36 oranında indirme taahhüdü) dışsatım sübvansiyonlarını indirmiştir. 105

102 Dışalımı en çok azalan yem maddesi, düşük fiyatlı hububat ürünleriyle rekabet şansı en az olan tapioca olmuştur. 1992 yılında 5.7 milyon ton olan Topluluk tapioca dışalımı, 1996 yılında 3.4 milyon tona gerilemiştir.

103 Gökhan, Günaydın, Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye Tarımı, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara, 1998, s.114 : Topluluk Merkezi Pazar ve Fiyat Araştırmaları Kuruluşu (The Central Market and Price Report Agency) kayıtlarına göre, Almanya ekmeklik buğday pazar fiyatları, müdahale fiyatının % 30 – 35 üzerine çıkmıştır.

Aynı oran yemlik arpa için % 16-20 düzeyindedir. İngiltere’de Pazar – müdahale fiyatları arasındaki fark Almanya’nın da üzerindedir. Fransa’da, yine aynı doğrultuda olmak üzere, % 10 – 18 fark bulunmaktadır.

104 Topluluğun dışsatım vergisi uygulaması, bir yandan ABD yönetimince eleştirilirken, diğer yandan Topluluk hububat üreticileri ve dışsatımcıları tarafından da reaksiyonla karşılaşmıştır. Çıkar grupları tarafından yöneltilen bu eleştirilere karşılık, Komisyon, 1766/92 saylı Tüzüğün 16 ve 17 inci fıkralarının,

“mal darlığı durumunda iç Pazar arzını düzenlemek için uygun önlemler alınır” hükmünü, dışsatım vergisi düzenlemesine yasal dayanak olarak göstermiştir.

105 Gelişmiş ülkelerin indirgeme taahhütleri 2000 yılında, gelişme yolundaki ülkelerin indirgeme taahhütleri ise 2004 yılında sona ermiştir. DTÖ kapsamında yürütülen “İleri Tarım Müzakerelerinin” sonuçsuz kalması üzerine, grafikte de görüleceği üzere, AB 2001 yılından itibaren dışsatım sübvansiyonlarını aşağı – yukarı

Grafik 5 : AT’da Dışsatım Sübvansiyonları İçin Bütçe Harcamaları (Milyon Euro)

Kaynak: European Commission, The Common Agricultural Policy Explained, October 2004, s.11 (Farm Accountancy Data Network, Eurostat)

Dışsatım sübvansiyonlarının azalmasına karşın, aşağıdaki grafikte izleneceği üzere, AB dışsatımında değer olarak bir azalama değil, tam tersine yükseliş görülmektedir. Bunda, AB’nin dışsatımda rekabet içinde olduğu diğer ülkelerin de DTÖ kararları uyarınca indirime gitmeleri, AB iç piyasasından daha yüksek oranlı olmak üzere dünya tarımsal piyasalarında ürün fiyatlarının yükselmesi olumlu rol oynamıştır.

Grafik 6 : AT’da Tarımsal Ürünlerin Dışsatımı (Milyon Euro)

Kaynak: European Commission, The Common Agricultural Policiy Explained, October 2004, s.11 (Farm Accontancy Data Network, Eurostat) (*) AB-12 1998-1994, AB-15 1995 sonrası

Sonuç olarak 1992 Reformunun; müdahale harcamalarına sınır getirilmesi ve bütçe içindeki payının indirilmesi, İç ve dış fiyatlar arasındaki farkın önemli oranda azaltılması,

0 2000 4000 6000 8000 10000 12000

1988198919901991199219931994199519961997199819992000200120022003

0 10000 20000 30000 40000 50000 60000 70000

1988198919901991199219931994199519961997199819992000200120022003

dışsatım sübvansiyonlarına yönelik harcamalar azalırken dışsatımın değer olarak artması, Topluluk tarımının rekabet düzeyinin yükseltilmesi, ekilebilir ürünlerin Topluluk içindeki tüketiminin artırılması, tarımsal stokların hızla azaltılması, doğrudan ödemelerin rolünün artırılması, çevre politikalarının öne çıkarılması ve DTÖ UT Tarım Anlaşması öncesinde Topluluğun elinin güçlendirilmesine yönelik hedeflerinde önemli oranda başarılı olduğu gözlenmektedir.

OTP’nin müdahaleci politikalardan yavaş yavaş uzaklaşması ve bu alan özgülediği kaynak miktarında indirime gitmesi temelinde olmak üzere sergilenen reform süreci, Topluluk için uygun bir politika seti oluşturmaktadır. Zira 30 yılı aşkın süredir kullanılan politikalar ve yüksek kaynaklar, dünyanın en önemli tarım kapasitelerinden birini oluşturmuş; aşkın üretim kapasitesini (tereyağı dağları, süt gölleri, et buzulları vb) geri çekmek ve bunu yaparken de üretici gelirlerini stabilize etmek temel sorun haline gelmiştir.

1992 reformu da, bu alanlarda çözüm yaratmaktadır.

Grafik 7: Sığır Eti ve Terayağı Müdahale Stoklarının Gelişimi

Kaynak: European Commission, The Common Agricultural Policiy Explained, October 2004, s.10 (Farm Accontancy Data Network, Eurostat)

Yukarıdaki grafikten de görüleceği üzere, 1992 reformu sonrasında, sığır eti ve tereyağı stoklarında radikal azalmalar meydana gelmiştir. Ayrıca Grafik 4 değerleri, hububat ürünleri müdahale stoklarında da aynı şekilde keskin bir düşüş eğiliminin ortaya çıktığını göstermektedir. Aşağıdaki grafik ise, bir hububat ürünü olan buğdayın müdahale stokları seyrini özetlemektedir.

0 200 400 600 800 1000 1200 1400

1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002

Sığır Eti Müdahale Stoğu Tereyağı Müdahale Stoğu

Grafik 8: Topluluk Buğday Müdahale Stoklarının Gelişimi (milyon ton)

Kaynak : Jerzy, Glucksman, “AB Genişleme Sürecinin Işığında Ortak Tarım Politikası”, AB Genişleme Sürecinde Türkiye, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ocak 2003, Ankara, s.46

Ancak bu durum, yine grafik 3 değerlerinin ortaya koyduğu üzere, Topluluğun kendine yeterlilik oranlarında bir geriye gidiş doğurmamıştır. 1990’larda Topluluğun yalnızca taze meyve, koyun-keçi eti, tropikal ürünler, yağlı tohumlar ve çay gibi ürünlerde açığı bulunmaktadır. Bunlardan çay, kahve, kakao, muz gibi ürünlerin üretilmesine Avrupa ekolojisi uygun değildir. Maliyet - fiyat avantajından dolayı soya, yer fıstığı gibi yağlı tohumların yerli üretimi ise özendirilmemekte, dışalım yolu tercih edilmektedir.

1995 genişlemesi sonrasında AB–15 kısaca; kırsal ve tarımsal altyapı sorunlarını çözmüş, fazla üretim ve stokunu geri çekmeye odaklı politika seti uygulayan bir Topluluk görünümü sergilemektedir. Buna karşılık aynı yıllarda Topluluğa aday ülke statüsünde bulunan ülkelerin hemen tümünde, tarımsal – kırsal altyapı sorunları olanca ağırlıkları ile kendilerini hissettirmekte, verimlilik düzeyinin düşüklüğü yapısal bir sorun alanı oluşturmakta, üretim açıkları önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu sorunların çözümü için gerekli politika içeriğinin, OTP’nin mevcut yönelimi ile “çelişkili” hedeflere sahip bulunduğu görülmektedir.

Gündem 2000 ile başlayan süreç, merkez ve çevre arasındaki bu politika farkının daha da açılmasına neden olacaktır.

0 5 1 0 1 5 2 0

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002