• Sonuç bulunamadı

Bu karardan 6 ay sonra, 6 Haziran 1990 tarihinde Komisyon, Türkiye ile her alanda işbirliğinin başlatılması ve hızlandırılması konusundaki önlemleri içeren bir "İşbirliği Paketi" hazırlayarak Konseyin oluruna sunmuş, 21 Ocak 1992 tarihinde Türkiye – AT arasında Teknik İşbirliği Programı imzalanmıştır. Bu Program’ın öncelikli hedefinin, uzun dönemde Türkiye’nin Topluluğa entegrasyonuna katkısı olacak çalışmaların bir an önce ortaya konulması olduğu ifade edilmiştir.

3 Aralık 1992 tarihinde, Türkiye-AT ilişkilerinin yürütülmesinde ortaya çıkan ticaret ve gümrüklerle ilgili teknik sorunların çözümü için kurulmuş olan ve 12 Kasım 1982'den beri toplanamayan Gümrük İşbirliği Komitesi, 10 uncu Dönem toplantısını gerçekleştirmiştir.

Böylece, Ankara Anlaşması’nın öngördüğü 22 yıllık Geçiş Dönemi’nin sonuna yaklaşılıyor ve Gümrük Birliği ile başlayacak son döneme adım atılıyordu...

Türkiye’nin Gümrük Birliği Anlaşması’nın gereğini yerine getirmesiyle Türkiye’nin sanayi ürünlerinde AB ve EFTA ülkelerine yönelik koruma oranı % 5.94’ten % 0’a, diğer ülkelere yönelik koruma oranı ise % 10.79’dan % 6’ya inmiştir.

Esas olarak sanayii ürünlerine odaklanan Gümrük Birliği Anlaşması temel tarım ürünlerini kapsam dışında bırakmakta, buna karşılık içeriğinde tahıl, süt ve şeker bulunan işlenmiş tarım ürünleri kapsam içine alınmaktadır. Buna göre işlenmiş tarım ürünleri (İTÜ) üzerindeki korumanın tarım ve sanayii payları saptanacak; sanayii payı taraflar arasındaki (AB-Türkiye) ticarette sıfırlanacak, Türkiye bu ürünleri üçüncü ülkelerden ithal ederken Topluluk sanayii korumasını kullanacak, tarım koruması ise Topluluğunkine 3 yıl içinde yakınlaştırılacaktır.

1996 yılı da dahil olmak üzere, 10 yıldır içeriğinde tahıl, süt ve şeker bulunan işlenmiş tarım ürünleri Gümrük Birliği kapsamı içindedir. Topluluk mevzuatında işlenmiş tarım ürünleri üç farklı listede yer almaktadır. Bunlardan III sayılı listede yeralan ürünlerin uyumu 1 Ocak 1996, IV sayılı listede yeralan ürünlerin uyumu 1 Ocak 1997 ve V sayılı listede yeralan ürünlerin uyumu 1 Ocak 1999 tarihinde tamamlanmıştır. Bu çerçevede, GB’nin işlenmiş tarım ürünleri ticaretine etkileri, ancak 1999 yılından itibaren tam olarak analiz edilebilmektedir.

Aşağıdaki tablo, 2000 – 2005 yılları aralığında, Türkiye’nin Topluluğa yaptığı işlenmiş tarım ürünleri (İTÜ) dışsatımını göstermektedir;

Tablo 5: İşlenmiş Tarım Ürünleri Dışsatımı (bin dolar)

2000 2001 2002 2003 2004 2005

AB (15) 36.818 38.265 53.807 67.412 89.154 97.136

AB (25) 41.833 43.657 61.909 82.274 105.937 112.833

GENEL 299.045 326.377 388.001 508.233 614.647 705.306

Kaynak : Avrupa Birliği 2000 – 2005 yılı İlerleme Raporu verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Buna göre, AB – 15’e yapılan İTÜ dışsatımı, 2000 yılında 36.8 milyon dolar iken, aynı rakam 2005 yılı itibariyle 97.1 milyon dolara çıkmıştır. Aynı tarihler itibariyle Türkiye’nin AB dahil tüm dünya ülkelerine gerçekleştirdiği İTÜ dışsatımı ise, 299 milyon dolardan 705 milyon dolara yükselmiştir.

2000 – 2005 yılları aralığında, Türkiye’nin Topluluktan yaptığı işlenmiş tarım ürünleri (İTÜ) dışalımı ise, Tablo 6’dan izlenebilir;

Tablo 6: İşlenmiş Tarım Ürünleri Dışalımı (bin dolar)

2000 2001 2002 2003 2004 2005

AB (15) 114.627 104.969 134.550 152.287 213.766 243.882 AB (25) 115.355 107.719 138.844 160.195 228.889 271.709

GENEL 126.563 117.073 151.723 176.806 253.548 306.187

Kaynak : Avrupa Birliği 2000 – 2005 yılı İlerleme Raporu verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Buna göre, Türkiye Topluluktan 2000 yılında 114.6 milyon dolarlık İTÜ dışalımı yaparken, 2005 yılında bu rakam 243.9 milyon dolara yükselmiştir. Türkiye’nin toplam İTÜ dışalımında ise, 2000 – 2005 aralığında, 126.6 milyon dolardan 306.2 milyon dolara bir artış kaydedilmiştir.

Yukarıda verilen iki tablonun ortaya koyduğu sonuçlar şöyle özetlenebilir; (1) GB Anlaşması, İTÜ ticaret hacmini, iki buçuk kattan fazla artırmıştır (151.4 milyon dolardan 341 milyon dolara), (2) AB – 15 ile olan İTÜ ticaretinde Türkiye’nin açığı (dışsatım – dışalım) 2000 yılında 77.8 milyon dolar iken; açık 2005 yılında 146.7 milyon dolara yükselmiştir. (3) Buna karşılık Türkiye, tüm dünya ile yürüttüğü İTÜ ticaretinde fazla vermektedir. Fazla miktarı (dışalım – dışsatım) 2000 yılında 173 milyon dolar iken; 2005 yılında 399 milyon dolara ulaşmıştır.

Bu durum, Türkiye’nin AB karşısında, Gümrük Birliği Anlaşması’nda kararlaştırılan kapsam belirlemenin de etkisi ile karşılaştırmalı üstünlüğünden yararlanamadığını ortaya koymaktadır. Zira Türkiye’nin en çok avantajlı bulunduğu taze meyve – sebzeden işlenmiş tarım ürünleri GB kapsamına alınmamışken; AB’nin açık rekabet üstünlüğü bulunan tahıl – süt ve şekerden işlenmiş tarım ürünleri GB kapsamına dahil edilmişlerdir.

E –Müzakare Sürecine Doğru: 1996 - 2004

Türkiye’nin Nisan 1987 tarihli üyelik başvurusunun ardından, Avrupa Konseyi kararları ve yılda iki kez gerçekleştirilen Avrupa Zirvelerinde Türkiye ile ilgili kararlar alınmıştır.

12 – 13 Aralık 1997 tarihlerinde gerçekleştirilen Lüxemburg Zirvesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne başvurusunu “seçilebilir” tanımlaması ile teyit etmiş ve dİğer başvurucu ülkelerle aynı ölçütlere göre değerlendirileceğini ifade etmiştir. Zirve, Türkiye’nin politik ve ekonomik koşullarını katılım müzakerelerinin başlatılabilmesi için yeterli bulmazken, her alanda Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne yakınlaştırmak için bir strateji hazırlanmasının gerekliliğine vurgu yapmıştır.

Zirve’de, 1 Mayıs 2004 tarihinde Topluluğa üyeliği gerçekleştirilecek olan ülkeler yanında Romanya ve Bulgaristan’da tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlenmişler, buna karşın Türkiye aday ülkeler arasında sayılmamış, tam üyeliğe ehil olduğunun teyit edilmesi ile yetinilmiştir.

1998 yılının başında, 25 Şubat 1998 tarihinde Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki tarım ürünleri ticaretinde geçerli olan tercihli rejime ilişkin Anlaşma imzalanmış ve 1 Ocak 1998 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

Aralık 1998 tarihli Viyana Zirvesi ise, AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerde daha fazla gelişme gerekliliğine işaret etmekte ve Avrupa Stratejisi uygulamasının bu alanda merkezi bir rol oynayacağını belirtmektedir.

10 – 11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’ye adaylık statüsü verilmiş ve AB – Türkiye ilişkilerinde çok daha yakın izlemeli yeni bir döneme girilmiştir.

Helsinki Zirvesi, Türkiye’nin, üyelik için başvuran diğer aday ülkelerle aynı ölçütlere tabi olduğunu, mevcut Avrupa Stratejisi uyarınca reformları desteklemek ve teşvik etmek için, yine diğer aday ülkelerde olduğu gibi, katılım öncesi stratejisinden yararlanacağını belirtmiştir. Karara göre, özellikle insan hakları alanında olmak üzere geliştirilmiş politik diyalog gereklidir. Türkiye ayrıca, Topluluk Programlarına ve ajanslarına katılabilecek ve katılım sürecinde gerek üye ülkeler, gerekse Birlik ile toplantılar gerçekleştirebilecektir.

Haziran 2000 tarihli Feira Zirvesi’nde, Türkiye’nin topluluğa katılımı için, özellikle insan hakları, hukuk ve adalet alanlarında daha hızlı gelişmelerin kaydedilmesi gerektiği ifade edildikten sonra, aynı yılın Aralık ayında gerçekleştirilen Nice Zirvesi’nde, Türkiye’nin katılım öncesi stratejisinin uygulanmasında mesafe kaydettiği belirtilmiş ve Katılım Ortaklığı’nın önemine vurgu yapılmıştır.

8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi’nin Katılım Ortaklığı Belgesi’nin yayımlamasının ardından, 15-16 Haziran 2001 tarihlerinde Göteburg’da toplanan Avrupa Zirvesi, Helsinki Zirvesi kararının Türkiye’yi Avrupa’ya yaklaştırdığını ve politik diyalog da dahil olmak üzere Türkiye’nin katılım öncesi stratejisinin uygulanmasında iyi bir gelişme kaydedildiğini belirtmiştir.

Aynı yıl 14 – 15 Aralık tarihlerinde toplanan Laeken Zirvesi’nde, özellikle son dönemde gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri ile Türkiye’nin politik ölçütleri karşılama yolunda mesafe kaydettiği ve bu sürecin ülkeyi katılım müzakerelerinin açılmasına yaklaştırdığı belirtildikten sonra, özellikle insan hakları alanında olmak üzere Türkiye’nin ekonomik ve politik ölçütleri karşılamaya yönelik gelişimi sürdürmesi konusunda teşvik edildiği ifade edilmektedir.

21 – 22 Haziran 2002 tarihlerinde Sevilya’da toplanan Avrupa Zirvesi, reformlara yönelik önceki Zirve’nin övgülerini yineledikten sonra, Katılım Ortaklığı Belgesi’nde belirtilen öncelikler doğrultusunda gerçekleştirilecek uygulamaların Türkiye’yi diğer aday ülkelerle aynı ölçütler uyarınca üyeliğe yaklaştıracağı belirtilmektedir. Bunun yanında, Ekim ayında yayımlanacak olan İlerleme Raporu ve Türkiye’nin Sevilya ve Kopenhag Zirveleri arasında kaydettiği ilerlemeler dikkate alınarak, Kopenhag’da Türkiye’nin üyeliği konusunda yeni kararların alınabileceği de not edilmiştir. Bu alanda, Helsinki ve Laeken Zirve kararlarına da gönderme yapılmıştır.

9 Ekim tarihinde yayımlanan 2002 Yılı İlerleme Raporu’nun ardından 24 ve 25 Ekim 2002 tarihlerinde Brüksel’de toplanan Avrupa Zirvesi, Rapor’a atıf yaparak, Türkiye’nin Kopenhag ekonomik ölçütlerini karşılama yolunda önemli adımlar attığı, ekonomik ölçütler alanında da mesafe kaydedildiği belirtilmektedir. “Birlik reformların yaşama geçirilmesi için daha kesin adımlar atması konusunda Türkiye’yi cesaretlendirir” denildikten sonra, Komisyon Strateji Belgesi uyarınca Kopenhag Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylık sürecindeki yeni aşamaya ilişkin karar alınacağı da ifade edilmiştir.

Dönem içinde Türkiye’de gerçekleştirilen seçimler sonrasında, Demokratik Sol Parti, Mİlliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Koalisyonu’ndan oluşan 57 inci Hükümet, yerini Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidarına bırakmış ve Abdullah GÜL’ün Başbakanlığı altında 58 inci Hükümet kurulmuştur.

Yılın sonunda, 12 – 13 Aralık 2002 tarihlerinde Kopenhag’da toplanan Avrupa Zirvesi, 1999 yılında Helsinki Zirvesi’nde alınan ve diğer aday ülkelere uygulanan aynı ölçütlerle Türkiye’nin Topluluğa aday ülke statüsü verilmesine ilişkin kararı teyit etmiştir.

Kopenhag ölçütlerini karşılamaya yönelik mevzuat paketlerinin, katılım ortaklığı uyarınca memnuniyetle karşılandığı belirtildikten sonra, Birlik’in, yeni Hükümet’ten, geriye kalan politik reformları tamamlaması ve eşzamanlı olarak bunların uygulanması konusunda da daha fazla adımlar atmasını beklediği ifade edilmiştir. 1993 yılında Kopenhag’da kabul edilen politik ölçütler uyarınca, aday ülkelerin demokrasi, hukuk kuralları, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesi ve korunması konusunda kurumlaşmış bir düzene ulaşması gerektiği bir kez daha teyit edildikten sonra, 2004 yılında, raporlar ve Komisyon tavsiyelerine göre Türkiye’nin Kopenhag ölçütlerini tam olarak karşıladığı kanısına varılırsa, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile katılım müzakerelerini gecikmeksizin açacağı belirtilmiştir. Birlik, bu sürece yardım etmek üzere, Türkiye’nin katılım stratejisini güçlendirecek katılım ortaklığı belgesi revize edilecek ve mevzuat taraması (legislative scrunity) sürecini yoğunlaştıracaktır. Buna koşut olarak, Birlik ile Türkiye arasındaki gümrük birliği genişletilecek ve derinleştirilecektir. Ayrıca Birlik, Türkiye’ye Birlik Bütçesi’nin “katılım öncesi harcamaları” 34 kaleminden 2004 yılından itibaren artan oranlı olmak üzere yardım yapacaktır.

Süreç içinde 19 Mayıs 2003 tarihinde yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’nden sonra 19 – 20 Haziran 2003 tarihlerinde Selanik’te toplanan Avrupa Zirvesi, “Türk Hükümeti’nin reform sürecine devam edeceğine ve özellikle geriye kalan mevzuat çalışmalarını 2003 yılı sonuna kadar tamamlayacağına ilişkin taahhüdünü memnuniyetle karşılar” ifadesi ile başladığı sonuç raporunda, “kaydedilen mesafe hesaba katılmakla birlikte, sonuç için önemli çabalar hala gereklidir” denilmiştir. “Türkiye’nin üyelik amacına yardım için yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’nde Türkiye’nin uymak durumunda olduğu öncelikler bir kez daha belirtilmiş ve katılım öncesi finansal yardımlar güçlendirilmiştir”

ifadesi ile süren Zirve kararları, “Katılım Ortaklığı Belgesi, özellikle Aralık 2004 tarihinde alınacak Konsey Kararı bağlamında, Türkiye – AB ilişkilerinin köşetaşlarını oluşturmaktadır” ifadesi ile son bulmaktadır.

34 Pre-accession expenditure

12 Aralık 2003 tarihinde Brüksel’de toplanan Avrupa Zirvesi’nde, adaylık sürecinin

“sorunlu” olarak kabul edilebilecek hemen tüm alanlarına atıf yapılmıştır. Başlangıçta, Türk Hükümeti’nin politik ve yasal alanda gerçekleştirdiği reformlar övülmüş ve sürecin Türkiye’yi adaylığa yaklaştırdığı ifade edilmiştir. Ardından, ekonomik ölçütleri karşılama, yargının bağımsızlığı ve işlevselliği, temel hak ve özgürlükler, sivil – asker ilişkileri, Güneydoğu’da yaşanan durum ve kültürel haklar konusunda daha fazla çabanın gerekli olduğu belirtilmiştir. Makro ekonomik dengesizliklerin ve yapısal sorunların giderilmesi gerektiği, Kıbrıs sorununun çözümünün zorunluluğu konularına da atıf yapıldıktan sonra, bir kez daha, ölçütleri tam olarak karşılaması durumunda Aralık 2004 tarihinde yapılacak Avrupa Zirvesi’nde karar alınacağı teyit edilmiştir.

F. -MÜZAKERELERİN AÇILMASINA YÖNELİK KONSEY KARARI: 16/17 Aralık 2004

16 – 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirgesi, AB – Türkiye ilişkilerinin genel çerçevesini çizen, stratejik bir belge niteliğindedir. 35

Genel olarak, Konsey Kararı’nın, 17 – 23 üncü maddeleri Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler içermekte olup, stratejik belirlemeler ve tarım sektörüne ilişkin hükümler, 23 üncü madde kapsamında yer almaktadır.

17 inci maddede, “Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verilmesi durumunda, Avrupa Birliğinin gecikmeksizin Türkiye ile katılım müzakerelerini başlatacağı” ifade edilmektedir. 18 inci maddede; “siyasi reform sürecinin geri dönülmezliğinin temin edilmesi ve bu sürecin, özellikle temel özgürlükler ve insan haklarına saygı gösterilmesi bağlamında tam, etkili ve kapsamlı şekilde uygulanmasının sağlanması için, Komisyon söz konusu süreci yakından izlemeye devam edecektir” ifadesi ile bir kez daha siyasal reform alanına vurgu yapılmaktadır.

35 Presidency Conclusions, Brussels, 16 – 17 December 2004 : Belgenin tam metni için bkz: Ek Cilt 1 –

Özellikle Konsey Kararı’nın 19 uncu maddesinin “Zirve, Türkiye'nin, Ankara Anlaşmasının, 10 yeni AB üyesi ülkenin katılımını dikkate alacak şekilde uyarlanmasına ilişkin Protokolü imzalama kararını memnuniyetle karşılamıştır. Bu çerçevede, Türkiye'nin,

‘Türk Hükümeti, katılım müzakerelerinin fiilen başlamasından önce ve Avrupa Birliğinin mevcut üyelerini dikkate alarak, gerekli uyarlamalar üzerinde mutabakata varılması ve bunların tamamlanmasını müteakip, Ankara Anlaşmasının uyarlanmasına ilişkin Protokolü imzalamaya hazır olduğunu teyit eder’ şeklindeki deklarasyonunu memnuniyetle karşılamıştır“ şeklinde belirtilen içeriği, Rum bandıralı gemilere Türk limanlarının açılması bağlamında AB – Türkiye arasındaki ilişkilerde sürekli bir tansiyon yaratmaktadır.

Konsey Kararı’nın 20 inci maddesinde uluslararası alandaki anlaşmazlıklar konusu ele alınarak, katılım sürecine etkisi bulunan mevcut uyuşmazlıkların, gerektiğinde çözüm için Uluslararası Adalet Divanına götürülmesi karara bağlanmıştır.

Karar’ın 22 inci maddesi uyarınca, 3 Ekim 2005 tarihi itibariyle müzakereler açılacaktır.

Zirve, Komisyonu, 23'üncü paragrafta belirtilen hususlar temelinde, Türkiye ile yürütülecek müzakerelerin çerçevesine ilişkin bir öneri hazırlayarak Konseye sunmaya davet etmiştir.

Konsey Kararı’nın “müzakerelerin çerçevesi” başlıklı 23 üncü maddesi, müzakere sürecinin öncüllerinden çok farklı olacağını açıkça göstermektedir. Bu yaklaşımın meşruiyet temelini, Karar, “beşinci genişleme sürecinin deneyimleri ve gelişmekte olan müktesebat” olarak tanımlamaktadır. Buna göre;

• Müzakereler bir dizi fasıla bölünecektir. Konsey, her bir müzakere başlığının geçici olarak kapatılması ve gerektiğinde açılması için gerekli performans kriterlerini belirleyecektir. Bu kriterler, ilgili müzakere başlığına bağlı olarak, müktesebata uyum sağlanmasına, müktesebatın tatmin edici bir seviyede uygulanmasına ve Avrupa Birliği ile akdi ilişkilerden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin olacaktır.

• Kişilerin serbest dolaşımı, yapısal politikalar ve tarım alanında uzun geçiş süreleri, derogasyonlar ve özgün düzenlemeler veya daimi koruma tedbirleri getirilebilecektir.

• Kişilerin serbest dolaşımının nihai olarak gerçekleştirilmesine ilişkin karar alma sürecinde, her bir üye devlete azami rol verilecektir.

• Müzakereler, bu konuda gerek duyulabilecek mali roformlarla birlikte ve ancak 2014’ten sonraki dönemi kapsayacak Mali Çerçeve’nin oluşturulmasından sonra tamamlanabilecektir.

• Müzakereler, ortak hedefi katılım olmakla birlikte, sonucu önceden garanti edilemeyen açık uçlu bir süreç olacaktır.

• Aday ülke üyelik yükümlülüklerinin tümünü üstlenebilecek durumda olmazsa, Avrupa yapılarına mümkün olan en güçlü bağlarla demirlenmesi sağlanacaktır.

• Birliğin temelini oluşturan ilkelerin bir aday ülkede ciddi ve devamlı bir biçimde ihlal edilmesi halinde, üye devletlerin üçte biri ya da Komisyon tarafından müzakerelerin askıya alınması tavsiye edilebilir, Konsey nitelikli çoğunlukla buna karar verir.

3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi’ne de aynen yansıyan kararlar, hem tarım ve kırsal kalkınma hem de diğer alanlarda, farklı ülkelere uygulanan müzakere ilke ve esaslarına göre önemli farklılıklar içermekte olup, konu ile ilgili değerlendirmeler Müzakere Çerçeve Belgesi bölümünde yapılacaktır.

Müzakerelerin açılmasına yönelik 17 Aralık 2004 tarihli Konsey Kararı’nın yukarıda verilen içeriği iç politika alanına bir “zafer belgesi” olarak sunulurken, eş zamanlı olarak, Dışişleri Bakanlığı’nda Konsey Kararı’nın “kabul edilemez” bulunan içeriğine karşı bir nota hazırlığı sürdürülmekteydi. Bu kapsamda 23 Aralık 2004 tarihinde AB Konsey Başkanlığı’na verilen nota 36 şöyle son bulmaktadır;

“Türkiye’nin, Türk vatandaşlarının serbest dolaşımlarının, tarım ve yapısal fonlarda yapılabilecek zaman ve kapsam açısından sınırlı olmayan kısıtlamaların Türkiye ile yapılacak üyelik müzakerelerin bir parametresi olmasını ön gören 17 Aralık 2004 tarihli AB Konseyi sonuç belgesinin 23. paragrafının ilgili bölümlerini kabul etmesi beklenmemelidir.”

36 Notanın tam metni için bkz: Ek Cilt 1 – “Belgeler”, “Müzakerelerin Açılmasına Yönelik Konsey Kararı”.