• Sonuç bulunamadı

1.3. MEMUR YARGILAMASININ TARĐHSEL GELĐŞĐM SÜRECĐ

1.3.2. Tanzimat Dönemi

Tanzimat’la birlikte devlet idaresi anlayışında büyük bir gelişme ve değişim oldu. Devlet, kişisel gayretlerle yürütülen bazı faaliyetleri hizmet alanına almak mecburiyetini hissetti (Yaşar, 1966:794).

III. Selim ve II. Mahmut’un batılılaşma çabalarını Tanzimat’a hazırlık dönemi olarak nitelemek sanırız ki yanlış olmaz. Gerçekten ileri görüşlü bu iki padişah devirlerinde doğu batı ilişkileri somut bir biçim kazanmış ve batı tipi kurumların kurulması çabasına girilmiştir. Bu devrelerde girişilen çabalar Tanzimat’ın dayanaklarını oluşturmuştur (Orhun, 1946:123).

1838 Ticaret antlaşmasında bir yıl sonra 1839 yılında ilan edilen “Gülhane Hattı Hümayun”un da, somut hak ve özgürlüklere değinilmiştir. Meclisi Ahkam Adliye’nin kurulduğu ve gerekirse bu kurumun genişletileceği de belirtilmiştir. 1854

“Meclisi Valayı Ahkamı Adliye” adını almıştır. Đllerdeki küçük memurları ise “Meclisi Kebir” yargılardı (Önder, 1974:607). Meclisi Valayı Ahkâmı Adliyenin, hem bir danışma organı hem fert ile devlet arasında uyuşmazlıkları çözen bir organ olduğunu, hem de memurları yargılayan bir organ olduğunu söyleyebiliriz. Bu kurulun görevlerini, üç başlık altında toplamak mümkündür (Kulan, 1985:1).

1. Memleket idaresine ve ıslahata ait kanun ve nizamnameleri müzakere ve istişari mütalaa beyanı vermek,

2. Fertler ile devlet arasındaki davaları çözmek, 3. Memurları muhakeme etmek,

Meclise verilen bazı kararlardan ve 1855 tarihli “Meni Đrtikap Hakkındaki Kanun’un 28. maddesinin ifadesinden merkez memurları ile yüksek rütbeli taşra memurlarının bu meclis tarafından yargılandığı anlaşılmaktadır (Keyman, 1962:174-175). 1855 Tarihli “Meni Đrtikaba Dair Ceza Layihası” adındaki düzenleyici işlem memurların yargılanmasını düzenli ilkelere bağladı, yani o zamana kadar olan uygulamalar artık kurallara bağlanmış oldu (Tosun, 1984b:10).

Görev dışı bir seyahat sırasında Đstanbul’a gelirken yolda bir adam öldüren vali hakkında yapılan muhakeme sonucu; bu Meclis tarafından verilen bir karardan bu tarihlerde suçun görev suçu olması veya görevin ifası esnasında işlenmiş olması ayırımı yapılmaksızın memurların muhakemesinin özel bir usule tabi olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır (Orhun, 1946:124). Bu devrin özelliği şahsi suçların teminat dışı bırakılmış olmasıdır (Kulan, 1985:2).

1859 (1275) Tarihli Vülat-ı Đzam Ve Mutasarrıfinıi Kiram ile Kaymakamların Vezaifini Mübeyyin Talimat, eyaletlerdeki ve sancaklardaki mülkiye, maliye ve zabıta memurlarının muhakemesine ait kuralları düzenlemiştir. Burada belirtilen memurlar hakkında dava açılabilmesi için Valilerin dava izni vermesi şartı getirilmiştir. Burada dikkat edilecek nokta, memurların işlediği suçların soruşturulmasının, zorlaştırılmış olmasıdır (Tosun, 1984b:12). Arada, 1872 tarihine kadar, bir çok yeni hüküm de eklenmiştir. Esas, bu tarihte çıkarılan “Memurun

nizamname, memurların yargılanması konusunda en tutarlı ilkeleri getirmiştir. Memurin Muhakemesine Dair Nizamnamede kabul edilen yargılama usulü basit hükümleri kapsıyordu. Bu nizamnamenin hükümlerine göre memur hakkında vazife ile ilgili suçundan dolayı “tahkikatı evvelîye” denen bir soruşturma yapılırdı. Soruşturmanın amacı son tahkikat aşamasına geçilmesine gerek olup olmadığının tespit edilmesidir. Nizamnamede muhtelif memurlar hakkında hangi mercilerde tahkikat yapılacağı gösterilmişti ve bunlar genellikle memurun mensup olduğu daire veya nezaret idi (Keyman, 1962:175). Bir memur hakkında soruşturma o memurun bağlı bulunduğu nezaret (bakanlık) ya da idarece başlatılırdı. Memur Đstanbul ili sınırları içerisinde ise bağlı bulunduğu bakanlık; Đstanbul ili dışında görev yapıyor ise, o memurun bağlı bulunduğu il, liva yada ilçe soruşturmayı yürütürdü (Tosun, 1984b:14). 1872 tarihli Nizamname, Padişahın memurlarını yargılama konusunda memurlar için doğrudan devlet saygınlığı açısından dolaylı bir koruma yöntemi benimsemiştir (Kuntman, 1998:244).

Soruşturmayı yapan makam memurun sorgusunu yapar ve bunu bir tutanakla tespit ederdi. Buna istintak fezlekesi denirdi. Đstintak yani sorgu sonunda ortaya çıkan dosyanın elde edilmesi için yapılan çalışmalar “tahkikatı evvelîye” adını alırdı. Duruşma belgeleri hazırlandıktan sonra dosya ilgili idare meclislerine gönderilirdi. Nizamnamede dosyaların gideceği kurallar tespit edilmişti.

Memur hakkında son soruşturmanın açılması kararı verildiği takdirde son soruşturma da idari makamlarca yapılırdı. Verilen hüküm aleyhine nizamnamede gösterilen idari mercilere istinaf talebinde bulunma imkânı vardı. Memur suçlarının kovuşturulması hazırlık tahkikatından hükmün kesinleşmesine kadar tamamen idari makamların görev ve yetkileri içinde bulunuyordu (Gültekin, 1964:1035). Kural olarak muhakemeler iki dereceli olduğundan kaza idare meclislerinin kararına karşı liva idare meclislerine; liva idare meclislerinin kararına karşı vilayet idare meclislerine; vilayet idare meclislerinin kararına karşı Bab-ı Ali’ye ve Şurayı Devlete gidiliyordu. Küçük memurların işlediği az cezalı suçların istinaf olmaması gibi istisnai düzenlemeler de nizamnamede ayrıca yer almaktaydı (Tosun, 1984b:15).

Sanık memurun bağlı bulunduğu idare duruşmada taraf olarak hazır bulunurdu. Duruşma sonunda verilen hüküm gerekçesi ile birlikte sanığa bildirilirdi.

Bu açıklamaların ışığı altında Nizamnamenin memurların işlediği suçlarda, memuru korumak amacıyla sıkı düzenlemeler getirdiğini ifade edebiliriz. Dava açmak için idarenin soruşturma yapmak yetkisi olması en yakın amirin izninin aranması izin verilmediği takdirde muhakemenin sona ermesi verilmesi halinde muhakemenin adli değil idare kuralları tarafından yapılması kural olarak iki dereceli olması hep memurlar lehine olan hükümlerdir. Bütün bu genel kurallardan aykırı olarak yapılan muhakeme sonucunda memurların nasıl cezalandırılacağını tahmin etmek oldukça zor ve düşündürücüdür (Tosun, 1984b:15).

1913 (4 Şubat 1329) tarihli bir kanunla memurların işledikleri suçlarda izlenecek muhakeme kuralları yeniden düzenlenmiştir. Memurin Muhakemetına Dair Kanunu Muvakkat adını taşıyan bu kanun, 1876 Anayasası zamanında kabul edilmiştir. Yasama meclisince değil de Hükümetçe yapıldığı ve Meclis tarafından onaylanmadığı için muvakkat adını almıştır. Ve bu isimle zamanımıza kadar gelmiştir. Son soruşturmanın tek elde (adliyede) toplanması fikri bu kanunun hazırlanmasında etkili olmuştur. En önemli özelliği ise son soruşturma aşamasını idarenin yetkisinden çıkarıp adli mahkemelere vermiş olmasıdır (Gültekin, 1964:1035).