• Sonuç bulunamadı

MEMURLARIN ÖZEL YARGILANMASI USULLERĐNE ĐLĐŞKĐN

Memurların özel muhakeme usullerine ilişkin üç ayrı sistemden bahsetmek mümkündür. Bunlar izin sistemi, tahkik sistemi, muhakeme (yargılama) sistemidir. Uygulanan ve uygulanmış üç sistem olmakla beraber doktrinde tahkik sistemini karma sistem olarak kabul eden görüşler bulunmaktadır. Tahkik sisteminin tamamen farklı bir sistem olduğuna ve konumuzla alakalı olmadığına inandığımız için üç ayrı sistemi dört başlık altında incelemeyi uygun bulduk. Ancak biz bu konuda doktrinde

belirtilen idari sistem, adli sistem ve karma sistem olarak yapılan adlandırmanın daha yerinde olduğunu düşünmekteyiz (Kulan, 1985:9).

1.4.1. Đzin Sistemi

Bu sistemde suçun takibi için idari mercilerce izin verilmesi gerekir (Damar, 1993:1089). Anayasa m. 129/son’da “memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirtilen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır”. Denilmek suretiyle memurların muhakemesi konusunda “izin sistemi” düzenlenmiştir. Aynı zamanda izin bir dava şartı olarak öngörülmüştür. Anayasamız bu sistemlerden izin sistemini kabul etmiş olmakla birlikte 4.12.1999 tarihinde 4483 sayılı yasa, MMK’yı ilga edene dek Anayasadaki düzenleme ile kanun arasında hep çelişki olmuştur. Yeni kanun yürürlüğe girmesine kadar hazırlık soruşturması hatta 3206 sayılı kanun ilk soruşturmayı kaldırana dek ilk soruşturma da dahil olmak üzere idari merciler tarafından yapılmıştır. Zaten böylesine ayrıntılı bir konunun Anayasada düzenlenmiş olması da yerinde değildir (Öztürk vd., 2000:966).

Bunun dışında Hakimler Kanunun 82. maddesi TCK’nın 160/2 ve 173. maddeleri ve yürürlükten kaldırılan 1609 sayılı kanun da izin sistemini benimsemişti. 1609 sayılı ve 15.05.1930 tarihli Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun ile bu kanunda yazılı irtikâp, rüşvet, ihtilas, zimmet, gerek doğrudan doğruya ve gerek memuriyet vazifesini suiistimal ederek kaçakçılık, resmen vuku bulan müzayede ve münakaşalara ve alım satıma fesat karıştırma ve Devlet sırlarının açıklanması ve açıklanmamasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olan memurlar hakkında, Memurin Muhakematı Kanunu hükümlerinin uygulanmaması kabul edilmişti. Ancak, bu cürümlerden haberdar olan Cumhuriyet savcıları sanığı sorguya çekmeksizin keyfiyeti kanunda belirtilen idari makamlara bildirir ve soruşturmaya devam ederek dava açmak için izin isterdi. Aslında buradaki izin teknik anlamda bir izin değildir. Çünkü 1609 sayılı kanunun 1. maddesine göre savcı bu memur hakkındaki durumu valiye bildirir eğer vali izin vermez ise Adalet bakanlığı vasıtasıyla o memurun bağlı bulunduğu Bakanlıktan izin alınırdı. Sonuç olarak idare

izin vermek zorunda kaldığı için her ne kadar kanunda izin ifadesi kullanılmış bulunsa da burada aslen iznin değil bildirimin bulunduğunu söylemek daha doğru olacaktır (Zafer, 2000:982). Zaten, 4 Mayıs 1990 tarihinde yürürlüğe giren 3628 sayılı kanun 1609 sayılı kanunu ilga ederek, 1609 sayılı kanunda zikredilen suçlar ile memurların diğer bazı suçlarından dolayı soruşturma usullerine ilişkin olarak yeni bir düzenleme getirdi, diğer bir ifade ile uygulamadaki adını koydu da diyebiliriz.Buna göre 3628 sayılı kanunun 19. maddesi “Cumhuriyet Savcısı 17. maddede yazılı suçların işlenildiğini öğrendiğinde, sanıklar hakkında doğrudan doğruya ve bizzat soruşturmaya başlamakla beraber durumu atamaya yetkili amirine veya yasanın 8. maddesinde gösterilen mercilere bildirir” hükmünü düzenleyerek bildirim sistemini resmen düzenledi.3628 sayılı kanunun 17. maddesinde sınırlı biçimde sayılan suçların memurlar tarafından işlenildiğinin iddia edilmesi halinde savcı izin almadan sadece keyfiyeti ilgili idari makama bildirmek şartıyla iddianame ile dava açabilecektir (Zafer, 1998:213).Bu düzenleme ile 1609 sayılı kanunda uygulamada var olan fakat kanunda izin olarak ifade edilen sistemin gerçek adı konmuştur.4483 sayılı kanun bu kanunu ilga etmemiştir.Bu nedenle 3628 sayılı kanun aynı şekilde devam etmektedir. Ancak 4483 sayılı kanun açısından izin sisteminin geçerli olması kanun sistematiği açısından yerinde olmamıştır. Zira 3628 sayılı kanunda sınırlı sayıda sayılan ve ağır nitelik taşıyan suçlar için bildirim sistemi ile hareket ederken daha hafif nitelikteki suçlar için 4483 sayılı kanunun izin sistemini getirmiş olması bir çelişkidir. Yeni kanunun bu çelişkileri ortadan kaldırılması beklenirken, bu şekilde bir düzenleme yoluna gitmiş olması yerinde olmamıştır. Zaten 4696 sayılı kanundan sonra artık izin sisteminin olduğunu da iddia edemeyiz. Bu sistemin adı idarenin (yürütmenin) bağımsızlığı sistemdir.

1.4.2. Tahkik Sistemi

Tahkik sistemi kural olarak hakimin hem davacı hem de hüküm veren kişi olduğu; suçtan zarar görenin ise önemli bir tanık; sanığın ise soruşturmanın konusu olduğu sistemdir. Bu sistemde sanık sadece muhakemenin objesidir ve her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğin bulunması prensibi temel ilkedir (Sevig, 1954:15).

Bu sistem Ceza Muhakemesi Hukukunda Ortaçağın karanlığı Yeniçağın başlarında uygulanan bir sistemdir. Đkrar en önemli delil sayıldığı için işkence olağan sorgu yöntemleri içerisinde yer alıyordu. Muhakemeye yazılılık ve gizlilik ilkeleri hakimdir. Savunma çok sınırlıdır (Öztürk vd., 2000:31).

Tahkik sistemi ile ilgili olarak bu genel bilgileri verdikten sonra MMK’nın bu sisteme tabi olduğunu söyleyen yazarlara katılmak maalesef mümkün değildir (Damar, 1993:1089). Tahkik sistemi adı altında bir ayırım yapmak, bu konu açısından yerinde olmayacaktır.

1.4.3. Muhakeme Sistemi

Bu sistemde memurun muhakemesi de idare tarafından yapılmaktadır (Keyman, 1962:174). Bu sistemde yargılamaların bütün safhaları tamamen idari makamlar tarafından yerine getirilmektedir (Kulan, 1985:9). 1872 tarihli “Memurin Muhakematına Dair Nizamname” bu sistemi kabul etmişti (Zafer, 1998:214). 1913 yılına kadar bu sistem uygulanmaya devam etti (Pınar, 2000:56).

1.4.4. Karma Sistem

Karma sistem idare ile adliyenin ceza kovuşturması safhalarını kendi içerisinde bölüşerek birlikte gerçekleştirdikleri sistemdir. Bu sisteme göre hazırlık soruşturması safhası idare son soruşturma safhası ise adli makamlar tarafından yerine getirilir. Bu sistem kaynağını Fransa’dan alan MMK’nın tabi olduğu sistemdir.

Đkinci Meşrutiyette son soruşturmaların tek elde toplanarak sadece adli makamlar tarafından gerçekleştirilmesi çok istenildi, fakat tam anlamıyla bir başarı sağlanamadı. 1913 yılında kabul olunan “Memurin Muhakematına dair Kanunu Muvakkat” son soruşturma safhası bakımından yargılama birliğini sağlamıştır. Bununla birlikte ön soruşturma safhasını, yani hazırlık soruşturmasını da içine alan safhayı gerçekleştirme yetkisini idare makamlara bırakmıştır (Zafer, 2000:983). 1913 de intikali olmak üzere kabul edilen bu sistem 04.12.1999 tarihinde 4483 sayılı kanun yürürlüğe girene kadar neredeyse bir asır yürürlükte kaldı (Pınar, 2000:56).

Bugün ne Anglo-Sakson ülkelerinde ne Almanya’da ne de Fransa’da bu şekilde bir düzenleme bulunmamaktadır (Zafer, 1998:214).

1.5. FRANSIZ HUKUKU’NDA MEMUR YARGILAMA SĐSTEMĐ