• Sonuç bulunamadı

1.5. FRANSIZ HUKUKU’NDA MEMUR YARGILAMA SĐSTEMĐ

2.2.2. Konu Bakımından

2.2.2.3. Đstisnalar

2.2.2.3.2. Suçüstü Halleri

4483 sayılı kanunun 2. maddesinin 3. fırkasında düzenlenmiştir. Bu fıkrada, “Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali genel hükümlere tabidir” denilmek suretiyle suçüstü hallerini de kendi içerisinde bir ayırım dahilinde incelenmiştir. Lafzından da anlaşıldığı gibi ağır cezayı gerektirecek suçüstü halleri bu kanun kapsamından çıkartılmıştır. Ağır ceza gerektirmeyecek nitelikteki suçlarda ise yine bu özel kanun uygulanacaktır. Bu noktada aklımıza bir soru geliyor? Suçüstü hali olan suçun kapsamının belirlenmesinde yetkili kişi veya merci kim olacaktır?

Öncelikle suçüstü halini tanımlanmakta fayda bulunmaktadır. Đşlenmekte olan suç meşhut sayılır. Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta suçtan zarar göre şahıs yahut başkaları tarafından takip edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya ve izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç da meşhut sayılır. Öyle ki böyle bir suçun işlendiğini gören kişilerin ihbarı veya herhangi bir şekilde suç haberinin alınması sonucunda ilk araştırma kolluk tarafından gerçekleştirilip olay savcılığa intikal edebileceği gibi savcı da suç haberinin alınması ile harekete geçerek gerek kendisi gerekse kolluk marifetiyle bir araştırma yapabilir. Bu durumda suçüstü hali olan bir ağır cezalık suç işlendiği tespitini kim yapacaktır

halindeki suça bizzat tanık olanlar, ikinci olasılık kolluk tarafından yapılan araştırma sonucu savcıya sunulan rapordaki tespit, üçüncü olasılık ise savcının tespitidir. Olaya tanık olanlar ister bir hukuk kimliğine sahip olsunlar ister olmasınlar zaten bu konuda bir değerlendirme yetkisine sahip değildir. Đkinci olasılık olan kolluk raporu ise her ne kadar araştırmayı yapan kolluk memurlarının bu konuda deneyim ve delilleri araştırma yetkisi olsa da böyle bir hukuki bir konuda tespit yapma yetkileri bulunmamaktadır. Kolluk memurlarının görevi olay yerindeki delilleri toplayıp savcıya teslim etmekten ibarettir. Sonuç olarak üçüncü olasılık olarak incelediğimiz savcı tarafından yapılacak olan tespit bizim için esas teşkil edecektir. Savcı eldeki delilleri ister kendisi araştırma yapıp toplayarak ister kolluk marifetiyle araştırma yaptırıp toplatarak inceleyecek ve suçun hukuki niteliğini tespit edecektir.

Böyle bir suçüstü halinin varlığının araştırılması halinde savcı durumu tespit edebilmek için her türlü delili kullanacaktır. Eğer suçun meşhut olmadığı kanaatine varır ise elindeki tüm delilleri ilgili memurun bağlı bulunduğu idari makama ileterek hazırlık soruşturması yapılması için izin isteyecektir. Kuşkusuz ki böyle bir durumda savcının sadece gecikmesinde sakınca bulunan ve toplanması ivedilik arz eden delilleri toplamak ile yetinmesi mümkün değildir. Eğer savcı eldeki deliller sonucu suçüstü hali olduğunu tespit etmiş ise bu durumda zaten genel hükümlere göre hareket ederek ceza muhakemesi işlemlerine devam edecektir.

Sonuç olarak suçüstü haline karar verecek olan kişinin savcı olduğunu ve savcının bu araştırmayı elindeki her türlü delili kullanarak yapabileceğini ifade edebiliriz.

2.3. 4483 SAYILI KANUN VE DĐSĐPLĐN SUÇLARI

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 124/2’de disiplin cezasını; Kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet Memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulması gerekli hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliği ve ağırlık derecesine göre verilecek cezalar olarak tanımlanmaktadır (Dündar, 1988:5).

Devlet memurları toplumun önemli bir alanını teşkil eder. Yerine getirdikleri kamu hizmeti görevi toplum içinde ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç gösteren bir alandır, kendine özgü kurumları ve kuralları vardır. Genel toplum düzeni sağlayan ceza kuralları kamu hizmeti düzenini korumaya yetmeyeceği için kamu hizmetinin aksamadan işlemesini sağlayacak ayrı kurallar gereklidir. Kamu görevlisini işine bağlayan aldırmazlıktan gevşeklikten ve uyuşukluktan ve görevini savsaklamadan koruyacak yatırımların konulması bu açıdan önem taşır. Disiplin hukuku bu kuralları koyar, hizmet suçlarını ve cezalarını belirler. Devlet genel ceza hukuku yanında bir disiplin ceza hukuku ve usulü oluşturmak zorundadır (Yüce, 1994:5).

Türk disiplin ceza hukuku henüz kanunlaşmamıştır oysa modern devletlerce ayrı bir hukuk dalı olarak kanunlaştırılmış ve ayrı bir yargı sistemi üzerine oturtturulmuştur. Türkiye’de sadece askerlerle ilgili bölüm kanunlaştırılmıştır. Asker kişiler dışında kalan memurlar ve diğer kamu görevlileri ve kamu kurumları ile ilişkileri itibari ile disiplin hukukuna bağlı olanlarla ilgili disiplin suçları ve cezaları soruşturma usulleri değişik kanunlarda tüzüklerde, yönetmeliklerde çok dağınık ve karışık haldedir. Daha kötüsü disiplin soruşturması henüz bir yargılama niteliği kazanmamıştır (Yüce, 1994:5-6).

Disiplin hukukunun uygulamasında keyfilik ve usulsüzlüklerden kaçınmak için denetime ihtiyaç vardır. Disiplin suç ve cezaları bir kovuşturma sonucu uygulanacak işlemlerdir. Kovuşturma belli usul ve şekillerde yapılır. Bu usul ve şekillerin önceden belirlenmesi ise memura güvence sağlar (Can, 1987:22).

Yukarıda da belirttiğimiz gibi disiplin cezalarının bir yaptırımı vardır. Daha önceden hukuk kuralları ile saptanan davranışları önlemek amacıyla düzenlenen zorlayıcı nitelik taşıyan yaptırımlar bu yönü ile ceza kanunundaki cezaları bize anımsatsa da ceza kanunundaki cezalardan oldukça farklı bir niteliğe sahiptirler (Dündar, 1988:5). Bu farkları aşağıda detaylı bir şekilde inceleyeceğimiz için burada değinilmemiştir.

Disiplin hukuku gerek yaptırımları gereği gerekse uygulama alanı bakımından önemli bir hukuk alanıdır. Zira yaptırımları açısından konuya bakacak

olur isek “uyarma” “kınama” gibi ağır sayılmayan yaptırımların yanında “kademe terfinin durdurulması”, “aylık kesme,” “meslekten atılma,” “okuldan atılma,” “memurluktan çıkarılma” gibi ağır yaptırımları da içermektedir. Görüldüğü gibi hiç de hafif nitelikte olmayan bu cezaların yargılama bile yapılmadan kişilere uygulanması doğru değildir. Buna ek olarak yargılama yapılamadığı için haksız ve yersiz bir çok cezanın verilebileceğinin açık olması ve buna karşı hiçbir şey yapılmadan seyirci olarak kalınması da ne yazık ki çok üzücüdür. Böyle bir durumda hem haksız olarak bu cezaya çarptırılan kişi hem de kamu hizmeti zarar görür. Anayasa ile güvence altına alınmış olan temel hak ve hürriyetler yani insan hakları zarar görür. Diğer bir önemli konu da bu disiplin hukukunun uygulama alanının çok geniş olmasıdır. Yüz binlerce memur ve diğer kamu görevlisi (avukat, hekim, öğretmen, hemşire vs), milyonlarca öğrenci, disiplin hukukunun uygulama alanı içerisindedir (Yüce, 1994:6). Bütün bu noktalardan konuya bakacak olur isek, bu konuda yapılacak bir kanunun ne kadar büyük bir hizmet vereceğini, daha iyi anlayabiliriz.

Ancak bu noktada disiplin soruşturmasının son yıllarda özellikle savunma bakımından ceza muhakemesine benzetilmeye çalışılması güzel bir gelişmedir. Özellikle savunma olmadan veya iyi bir savunma yapılmadan disiplin cezası verilmesine engel olunmaya çalışılmaktadır örneğin hakkında disiplin soruşturması yapılan kimsenin avukat yardımından istifade etmesi istenmektedir ki bu gelişme hukuk devleti ilkesinin uygulaması açısından sevindiricidir (Öztürk vd., 1998:22).

4483 sayılı yasa disiplin hukukunu 2. maddesinin son fıkrasında “disiplin hükümleri saklıdır.”denilerek yasanın uygulanmayacağı alanlar içerisinde belirtmiştir. Yukarıdaki izahlardan da anlaşılacağı üzere disiplin hukuku zaten bu kapsamın dışındadır. Bu istisnanın yasada açıklanmasının bir gereği yoktur (Yurtcan, 2000:373). Zira 4483 sayılı kanun dar anlamda memur suçlarının soruşturulması kovuşturulması ve yargılanmalarına ilişkin özel bir düzenlemedir. Disiplin hukuku ile hiçbir ilgili yoktur. 4483 sayılı kanun memurlar hakkında yapılacak olan ceza muhakemesini özel kurallara bağlayan özel nitelikli bir yasa olduğu için ceza hukuku ile disiplin hukuku arasındaki farkların birçoğu bu iki hukuk dalı için de geçerlidir.

Bilindiği gibi disiplin hukuku ile ceza hukuku görüntüde bir takım benzerliklerin bulunması yanında temelde köklü farklılıklara sahiptir.