• Sonuç bulunamadı

Olayın Yetkili Mercie Đletilmesi

1.5. FRANSIZ HUKUKU’NDA MEMUR YARGILAMA SĐSTEMĐ

3.1.1. Hazırlık Soruşturması

3.1.1.1. Đzin Safhası

3.1.1.1.1. Olayın Yetkili Mercie Đletilmesi

Yasanın 4. maddesine göre Cumhuriyet Başsavcıları memurlar ve diğer kamu görevlileri bu kanunun kapsamına giren suçların işlendiğine dair herhangi bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar ve şikâyette bulunan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler. Buradaki ilgili makamdan kasıt soruşturma izni vermeye yetkili olan makamdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise ilk fıkradaki gibi adli makamlara değil yönetim organlarına hitaben düzenleme getirilerek “… diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de bu kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini ihbar şikayet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu yetkili mercie iletirler.” denmek suretiyle adeta bir görev telakkisinde bulunulmuştur.

Kanunda Cumhuriyet Başsavcılığı yerine Cumhuriyet Başsavcıları ifadesinin kullanılması pek çok yazar tarafından eleştirilmektedir (Zafer, 2000:1000). Ancak ilgili işlemlerin Cumhuriyet Başsavcısı hâkimiyetinde zaten Başsavcılıkça yapılacağı düşünülerek bu ifadeyi Cumhuriyet başsavcılığı şeklinde yorumlamamız mümkün olduğu için biz bu konu üzerinde fazla durmamayı tercih etmekteyiz. Nitekim henüz yürürlüğe girmemiş bulunan 4696 sayılı kanunda bu ifade değiştirilerek Cumhuriyet Başsavcılığı olarak belirtilmektedir.

Kural olarak, bir suçun takibinin izin şikâyet, talep gibi bir kovuşturma şartına bağlı olduğu hallerde savcılık tarafından kovuşturma işlemleri doğrudan yapılamaz bir başka ifade ile sanığın ifadesi alınamaz sanık sıfatı ile sorguya

çekilmesi talep edilemez yakalanamaz tutuklanamaz ve hakkında kamu davası açılamaz fakat bu işlemler dışındaki bütün araştırma işlemleri yapılabilir. Memur suçlarında da kovuşturma işlemleri dışındaki bütün işlemler Cumhuriyet Savcılarınca yerine getirilebilmelidir ancak kanunun 4. maddesi bunu engellemektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi savcı sadece ivedilikle toplanması gereken ve kaybolması ihtimali bulunan delilleri tespit edebilir. Bundan başka bir işlem yapamaz. Bu şekilde bir sınırlama getirmenin açıklaması hiçbir surette yapılamaz. Diğer pek çok yazar gibi biz de bu sınırlamanın kovuşturma şartlarından değil kanun koyucunun memur suçlarını düzenlenirken bir takım siyasi etkiler altında kalmasından kaynaklandığını düşünüyoruz.

Öte yandan savcının ceza muhakemesinin en önemli delillerinden biri olan sanığın ifadesini böyle bir sınırlama nedeniyle alamayışı olayın aydınlatılmasını yani maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını riske sokabilir. Örneğin sanık kaçabilir. Böyle bir durumda ifadesi alınmadığı için önemli bir delilden mahrum kalınacaktır. Bu yasağın getiriliş sebebine gerekçe olarak soruşturma izni verecek olan mercilerin etki altında bırakılmasının engellenmesi olduğunu söylemek mümkün olsa da ivedilikle toplanması gerekli olan ve kaybolma ihtimali bulunan delillerin tespit edilebilmesi için yetki verilmiş olan savcının sanığın ifadesini alamayışı bir çelişkidir. Bu durum maddi gerçeğin araştırılması ilkesine ters düşer. Ceza muhakemesinin temel amaçlarından biri olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının bu şekilde bir düzenleme ile engellenmesi hukuk devleti ilkesi açısından da bir çok sakıncayı gündeme getirecektir. Bu nedenle 4483 sayılı kanun ceza muhakemesinin temel ilkelerine aykırıdır.

Bu hüküm memurun idari amiri tarafından korunmasına olayın üstünün örtülmesine izin verebilecek bir düzenlemedir. 4483 sayılı yasanın 7. maddesine göre merciler,30 günlük (zorunlu hallerde azami 45 günlük) süre içerisinde izne ilişkin kararlarını açıklamak zorundadırlar. Bu süre içerisinde ne yazık ki sağlıklı ve yeterli bir inceleme yapılması mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki izin vermeye yetkili olan idari makamlar suç iz ve delillerine ulaşma konusunda uzmanlaşmış kişiler değildir (Zafer, 2000:998). Eğer savcılara suç haberini aldıktan sonra delilleri

toplama imkânı tanınıp bu delilleri içeren bir dosya ile izin talep edebilme hakkı tanınmış olsa idi eminiz ki çok daha süratli ve sağlıklı bir sonuç alınırdı. Bu durumda 4696 sayılı kanunla değiştirilerek sürenin 45 güne çıkarılması planlanmaktadır. Sürenin başlangıç tarihide izin vermeye yetkili olan merciin ön inceleme yapmaya karar vermesi tarihinden itibaren başlatılmıştır. Tez çalışmamızın başından beri savunduğumuz bir gerçek de 21. yüzyılın Türkiye’sinde böyle özel bir kanunla memurlarını farklı bir soruşturma usulüne tabi tutulmasının gereksiz olduğudur. Yolsuzluklarla mücadele etmekten bahseden bir ülkenin en başta yolsuzluklara kapı açan ve bizi ileriye götürmek yerine 1856 yılındaki uygulamalara geri götüren bu 4483 sayılı kanunu ilga etmesi ve mücadelesine devam etmesi gerekir.

Diğer yandan izin verilmemesi halinde idari yargıya itiraz edildiğinde idari yargı mercileri işin uzmanı tarafından hazırlanmamış bir dosya üzerinden inceleme yapmak zorunda kalacaklardır (Zafer, 2000:998). Evrak üzerinden yapılacak bu incelemenin de sağlıklı olması beklenemez. Eğer dosya yukarıda da önerdiğimiz gibi Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanmış olsa ve bu dosya ile birlikte izin alınması için yetkili mercie müracaat edilmiş olunsa bu durumda hem idari yargının işi kolaylaşacak hem de devlet hazırlık soruşturmasının iki kere yapılması nedeniyle oluşacak masraftan kurtulacaktır.

4483 sayılı kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasında diğer makam ve memurlarla kamu görevlilerinin de bu kanun kapsamına giren bir suç hakkında ihbar, şikâyet veya bu suçun işlendiğine dair bilgi aldıklarında durumu izin vermeye yetkili makama iletmeleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile TCK 235. maddedeki yükümlülüğün bir tekrarı yapılmıştır. Bu düzenleme CMUK madde 151’deki düzenlemeye paralel olarak ihbar ve şikâyetlerin Savcılıklar dışındaki makamlara da iletilmesi ihtimali düşünülerek yapılmıştır (Zafer, 2000:1001). CMUK’nın 151. maddesine göre suçlara dair ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet Savcılıklarının yanı sıra zabıta makam ve memurlarına, sulh hâkimlerine kanuni mercilere tevdi edilmek üzere vali, kaymakam ve nahiye müdürlerine yapılabilir. Burada hatırlatmak gerekir ki suç haberi yukarıda belirttiğimiz makamlar tarafından alınmışsa bu makamların Cumhuriyet Savcıları gibi ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali olan

delilleri tespit ve toplama yükümlülüğü yoktur. Onların yükümlülüğü bu haberi ilgili makamlara iletmekten ibarettir.