• Sonuç bulunamadı

Tanrılaştırılmış Kral: Naram-Sin

Maniştuşu’dan sonra kral olan Naram-Sin, Akkad ülkesi ve çevresinde en az de-desi Sargon kadar belirgin izler bırakmıştır. Onun döneminden günümüze kalan ve üzerinde Naram-Sin’i gösteren kabartmaları, boynuzlu başlık gibi Mezopotam-ya sanatında Mezopotam-yalnızca tanrılara atfedilen semboller taşır. Akkadlı bir memurun Tello (Girsu) kentinde bulunan bir mühründe Naram-Sin’in unvanları arasında

“Akkad’ın tanrısı, evrenin fatihi” gibi ona yüklenen olağanüstü gücü gösteren ta-nımlar vardır. Bu durum onun bir tür tanrı-kral olarak ölümsüzleştirildiğini ve mitolojik öykülere konu edildiğini göstermektedir.

Akkad orduları onun döneminde yağma seferlerinin sınırlarını genişletmiştir.

Naram-Sin, Sargon döneminde yağmalanarak vergiye bağlanmış geniş bölgeyi denet-lemek için projeler geliştirmiştir. Fırat üzerinden Kuzey Suriye bölgesine girmiş ve Ha-lep yakınındaki Ebla’da kurulmuş olan Sami kökenli güçlü bir krallığı yıkmıştır. Arke-olojik kazılar da kentin Akkad döneminde tahrip edildiğine ilişkin bulgular vermiştir.

Akkad orduları, Kuzey Mezopotamya bölgesinin denetimi için de seferler yap-mıştır. Bu yönde Güneydoğu Anadolu bölgesine sefer yapmış ve Toroslara kadar ulaşmıştır. Diyarbakır’ın doğusunda, Pir Hüseyin adlı eski yerleşmede, buraya yapı-lan seferin başarısını kutlamak için dikilen Naram-Sin steli bu seferin kanıtı olarak günümüze ulaşmıştır. Stel, İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Akkad orduları, Sargon zamanında olduğu gibi Naram-Sin’in krallığında da Torosları aşarak Anadolu içlerine girmiştir. Uzak bölgelere yapılan seferlerin yu-karıda belirttiğimiz gibi ganimet elde etmek amacıyla yapıldığı belirgindir. Aynı bölgelerin hem Sargon ve hem de Naram-Sin tarafından tekrar tekrar fethedilme-sine ilişkin kayıtlar bu değerlendirmeyi doğrular.

Naram-Sin döneminde Akkad İmparatorluğu’nun yapısı, kent devleti mode-linden oldukça farklı yeni bir biçim almıştı. Sınırlar genişlemiş, resmi dil olan Akkadca yaygınlaşmış, yeni bir yönetim modeli oluşturulmuş ve dönemi temsil eden sanat eserleri uzak bölgelerde benzer biçimde yapılmaya başlanmıştır. Kuzey Irak’ta Ninive ve çevresinde ele geçen Akkad dönemi sanat eserleri ve bazı yazılı belgeler buradaki egemenliğin kalıcı olduğuna işaret eder. Nuzi tabletleri arasında Akkadca yazılı olanların da bulunması bu olguyu destekler. Tel Brak kentinde bu-lunan, çevresi surlarla kuşatılmış bir yönetim binası, bölgede kalıcı inşa faaliyet-lerinin yürütüldüğünü gösterir. Buradaki sarayın tuğlaları üzerinde Naram-Sin damgaları bulunmaktadır. Benzer biçimde İran’da da bu dönemde Akkadca resmi işlerde kullanılmaya başlanmıştır.

Naram-Sin’in son yılları ve onun yerine tahta geçen oğlu Şar-kali-şarri’nin egemen-lik dönemi Akkadlar için sonun başlangıcı anlamına gelen karışıklıklara tanık olmuş-tur. Kuzey bölgelerinde sağlanan istikrar ve denetim bozulmuş, seferlerle sindirilen Lul-lubilerin komşuları Gutiler güneye doğru hareketlenmişlerdir.

Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da Kafkasya’dan göç ederek gelen Hurriler yeni bir güç olarak sahneye çıkmışlardır. Şar-kali-şarri dönemi yazıtları, bir Batı Sami grubu olan Amurruların da ilk kez bu dö-nemde Kuzey Suriye’de etkin bir konuma geldiklerini açıklar. Akkad dönemi son-rasına ait bazı şiirsel anlatılarda, devletin sonu ve başkent Agade’nin düşüşü, kutsal mekânlara ve tanrılara karşı takındığı tavra bağlanır. Naram-Sin’in kutsal kent Nippur’u ve Enlil’in tapınağı Ekur’u yağmalayarak,

Resim 3.2

Eski Mezopotamya ve Mısır Tarihi

42

ganimeti gemilerle başkentine taşıması bunlar arasında en belirgini olarak öne çıkarılır. Anlatıya göre tanrılar bu olaydan sonra Akkadları cezalandırmak için üzerlerine Gutileri göndermiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Naram-Sin sonrasında ik-tidara gelen krallar zamanında, ülkenin farklı yerlerinde çıkan isyanlar ekonomik dengeleri bozmuştu. Gutilerinki de dâhil olmak üzere gerçekleşen göç hareket-leri sonrasında ise Agade yıkılmış, Akkad Devleti tarih sahnesinden silinmiştir.

Mezopotamya’ya gelen ve buradaki köklü kültürü benimseyen birçok toplum gibi Gutiler de bu yapı içinde erimiştir. Gutiler hakkında isimleri ve dağlı bir kabile oluşlarıyla ilgili sınırlı bilgiler dışında fazla bir şey bilinmemektedir.

Akkad İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla birlikte Sümer kent devletlerinden birkaçı hemen bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunlardan en önemlileri Lagaş, Kiş ve Uruk’tur. Yazılı belgelerin yokluğu nedeniyle karanlıkta kalan bu dönemde, La-gaş (Al Hiba) kenti bağımsızlığını korumayı başarmış, tapınaklarını ve sulama sistemlerini onarmıştır. Ur Baba, ardılı Gudea ve oğlu Ur-Ningirsu bu sürecin ba-şarılı krallarıdır. Gudea bir saray ve heykel okulunda, güneyden Magan’dan getiri-len oldukça sert diyorit taşlardan yaptırdığı heykelleriyle ölümsüzleşmiştir. Lagaş kralının Elam üzerine bir sefer yaptığına ilişkin kayıtlara da rastlanılmıştır. Yarım yüzyılı aşkın bir süreyi kapsayan bu dönem, MÖ 2.112 yılında Ur kentinin tarih sahnesinde öne çıkmasıyla sona ermiştir. Ur kenti liderliğinde yaşanan süreç, Sü-merlerin son parlak dönemidir.

Kent devleti ve İmparatorluk arasında ne tür farklar vardır? Tartışınız.

III. UR SÜLALESİ (YENİ SÜMER DEVLETİ)

Ur, Mezopotamya tarihine yön veren gelişmelere öncülük eden önemli kentlerden biridir. Basra Körfezi’ne yakın oluşu, Fırat’ın güney kıyısındaki stratejik konumu, doğuya açılan yollara yakınlığı ve köklü bir kent kültürüne sahip oluşu önemini artırmaktaydı.

Akkad İmparatorluğu’nun çöküş süreci, Güney Mezopotamya’daki Sümer kent devletleri için yeniden doğuşun başlangıcı olmuştur. Birçok kentin yeniden kendi yönetici sülalesinin denetiminde geliştiği bu dönemde en güneydeki kentlerden Lagaş, Gudea adlı kralıyla, Ur kenti ise kral Utu-hegal liderliğinde adını duyur-muştur. Yeni Sümer Devleti olarak da adlandırılan ve bir yüzyıldan biraz uzun olan bu döneme adını veren III. Ur Sülalesi, Utu-hegal’in Ur kentine yönetici (ensi) olarak tayin ettiği Ur-Nammu tarafından kurulmuştur. Ur-Nammu, “Sü-mer ve Akkad ülkelerinin kralı” unvanını kullanarak egemenlik alanının kentle sınırlı olmadığını vurgulamıştır. Bu doğrultuda bölgenin tek egemeni olmak için Akkadlara boyun eğdiren Gutilere karşı mücadeleye giriştir. Ur-Nammu’dan son-ra tahta çıkan Şulgi zamanında bu unvanlason-ra “Dört Bir Yanın Kson-ralı” (Evrenin Kson-ra- Kra-lı) da eklenmiştir. Bu da III. Ur Sülalesi döneminde, Akkad yönetim anlayışının bir ideoloji olarak benimsendiğini gösterir.

Sümer kral listelerine göre Ur-Nammu ile birlikte Ur kenti üçüncü kez kral-lığı devralıyordu. Bu nedenle bu döneme üçüncü Ur Sülalesi adı verilir. III. Ur Sülalesi’nin yönetiminde Güney Mezopotamya ve çevresinde yaşanan gelişme-lerin büyük bölümü kayıt altına alınmış, çok sayıda yazılı belge düzenlenmiştir.

Yapılan inşaatlar, seferler, depolarda saklanan hububat, kazanılan savaşlar kayde-dilmiş; reformlar gerçekleştirilmiş, ülke bu dönemde yeniden doğuşun izlerini ta-şıyan başarılara sahne olmuştur. Bu nedenle modern tarihçiler üçüncü Ur sülalesi dönemini “Sümer Rönesanssı” olarak da adlandırırlar.

2

III. Ur Sülalesi 2112-2000

Ur-Nammu 2112-2095

Şulgi 2094-2047

Amar-Sin 2046-2038

Şu-Sin 2037-2029

İbbi-Sin 2028-2004