• Sonuç bulunamadı

Ayşe arkadaşlarıyla oynamak için parka gitmişti. Arkadaşlarıyla burada çok güzel vakit geçiriyordu. Burada bin bir renkte çiçeklerin kokusu altında, birçok çocuk güzel vakit geçiri- yordu. Ayşe de okul dışında kalan zamanlarını burada arkadaşlarıyla oynayarak geçirirdi. Ar- kadaşlarıyla top oynuyorken birden sendeleyerek yere düştü. Arkadaşları onu yerden kaldır- maya çalışırken uzaktan da bir gülme sesi geliyordu. Evet, gülen, komşularının kızı Zeh- ra’ydı.

Daha sonra Zehra gülerek şunları söyledi:

-Ayşe sen oyun oynamaktan ne anlarsın. Sen git de evinden otur. Baksana yürümekte bile zorlanıyorsun. Bir de oyun oynamaya çalışıyorsun. Yorma o tahtadan bacaklarını.

Diyerek bir kahkaha daha patlattı. Bu sözler üzerine Ayşe ağlamaya başladı. Evet, Ayşe sakat bir kızdı. Doğuştan bir bacağı yoktu. Bu yüzden de protez bir bacağı vardı. İşte Zehra da hep bu bacağıyla alay edip onu üzerdi. Yine yapmıştı yapacağını.

Ayşe gözyaşlarıyla eve doğru giderken Zehra hiç kılı bile kıpırdatmadan gülmesine de- vam ediyordu. Çevredekiler Zehra’yı uyardılar fakat Zehra hiç aldırış bile etmedi. Zaten hep burnu havalarda olan bir kızdı Zehra. Bu yüzden de pek arkadaşı da yoktu. Ne zaman birisiyle oyun oynamaya başlasa kesin oyunu bozardı. Çünkü arkadaşlarının canını çok sıkıyordu. Bu- na sebep olan da kendi konuşmalarıydı. Her zaman arkadaşlarıyla alayvârî konuşurdu. Kimi- nin konuşmasına takılır, kiminin yürüyüşüne, elbisesine vs. her şeye bir gülecek bir sebep bulurdu. Bu yüzden de onunla arkadaşlık eden pek bir kimse de yoktu. Bir tane arkadaşı vardı samimi olduğu. O da kendisi gibi olduğu için onunla iyi anlaşıyordu.

Zehra’nın babası bir iş adamıydı. Bu yüzden pek bir sıkıntı çekmeden büyümüş ve her istediği yapılmıştı. Bu yüzden de biraz şımarık büyümüştü. Ailesi de bu durumun farkındaydı ama onlar da bir şey yapamıyorlardı. Çünkü Zehra onların da sözünü dinlemiyordu. Çevrele- rinden bu konuda birçok şikâyet gelmesine karşın onlar sadece “-Siz de haklısınız.” demekle yetiniyorlardı. Ve Zehra’nın büyüdükçe düzeleceğini umut ediyorlardı.

İşte böyle günler günleri haftalar haftaları kovalarken, bir gün Zehra ’nın babası da bir işi için il dışına bir seyahate çıkacaktı. İşi hafta sonu olduğu için ailesini de yanında götürmek istemişti. Bu nedenle Zehra da tüm hazırlıklarını tamamlayıp arabadaki yerini çoktan

almıştı bile.

Güle oynaşa gidecekleri yere varmışlardı. Burada bir otele yerleştiler. Babası biraz din- lenip işini halletmeye gitti. Zehra da annesiyle biraz çevreyi dolaşmaya başlar. Kendilerince gezip biraz alışveriş de yaptılar.

Zehra annesiyle birlikte kaldıkları otelin yolunu tutmuştu. Tam otelin yanına varmışlar- dı ki babasının da otele girmek üzere olduğunu gördüler. Zehra da karşı kaldırımdan babasına doğru koşmaya başladı. Ona şaka yapıp boynuna sarılmak istemişti. Fakat ortalık birden acı bir fren sesiyle dolmuştu. Evet... Zehra’ya araba çarpmıştı. Dikkatsizce koşunca karşı yönden gelen arabaya fark edememişti Zehra. Bu sebeple de araba Zehra ya çarpmıştı. Etraftakiler birden Zehra’nın başına toplandılar. Hemen ambülansa haber verilmişti fakat dakikalar geç- mesine rağmen ortalarda kimse görünmüyordu. Zehra’nın inleyişleri orada bulunanların yüre- ğini dağlıyordu. Bir yanda annesi bir yanda da kazayı görüp gelen babası ağlıyordu. Halk fer- yat ediyor, gelmeyen ambülans için söyleniyordu.

Daha fazla dayanamayan biri, kalabalığı yararak Zehra ’yı kucağına alıp onu bir taksiye bindirdi. Annesi ve babası da o kişiyle taksiye binmişti. Hemen en yakın hastaneye giderek ameliyata aldılar. Zor geçen ameliyat sonrasında doktorlar aileye kötü bir haber verdiler. Zeh- ra yaşayacaktı yaşamasın karşın, fakat büyük bir farkla… Bundan sonra bir tekerlekli sandal- yeye bağımlı yaşayarak.

Doktorlar Zehra’nın palas pandıras taksiyle hastaneye getirildiği için sakat kaldığını söylediler. Birçok kemiği yıprandığı için de başka bir şey yapamadıklarını ilettiler Zehra’nın ailesine. Babasının birçok para teklif etmesine karşın doktorlar başka yapacak bir şey olmadı- ğını söylemişlerdi. Aile gerçekten perişan olmuştu. Fakat elden de bir şey gelmiyordu. İş bunu Zehra ’ya söylemeye kalmıştı. Fakat nasıl olacaktı bu?

Zehra’nın bunu öğrenmesi geçekten çok acı vericiydi. Onun attığı çığlıklar hastanenin koridorlarında defalarca yankılanmıştı. O artık bundan sonra hayatını bir tekerlekli sandalyey- le devam ettirecekti. Durum acıydı ama gerçek olanda da buydu.

Ailenin bir hafta sonu tatili de bu acı olayla noktalanmış oldu. Zehra birkaç gün daha hastane de kaldıktan sonra evlerine geri döndüler. Bu olay Zehra’nın arkadaşları arasında da yayılmıştı. Onun için onlar gelir gelmez evlerine ziyarete gelmeye başlamışladır. Ne de olsa acı bir durum vardı. Bunun için de herkes ziyaretine geliyordu. Hatta onu ziyarete gelen ilk kişi de Ayşe olmuştu.

Ayşe ona geçmiş olsun dileklerini iletirken bile Zehra yüzüne bakamamıştı. Bir an Zeh- ra’nın gözünün önünden bir film şeridi şeklinde geçti Ayşe’ye yaptıkları. Fakat buna rağmen yine de Ayşe ziyaretine gelmişti. Bu durum Zehra ’yı çok duygulandırmıştı.. Çünkü şimdi Ayşe’den daha kötü bir duruma kendisi düşmüştü. Oysa ne alaylar etmişti Ayşe’nin bacağıy- la. Ya şimdi?

İşte bu düşüncelerle birden ağlamaya başladı Zehra… Ve onun ağlamalarına Ayşe de eşlik etti.. Ve birbirlerine sarılarak gözyaşlarına boğuldular…

Konu: ALAY ETMEK Tür: Fabl