• Sonuç bulunamadı

Tüzel Kişi Suçlarında Sorumlular

1.8. Ehliyet Ve Sorumluluk

1.8.2. Adli Vergi Suçlarında Sorumluluk

1.8.2.2. Tüzel Kişi Suçlarında Sorumlular

Tüzel kişiler, toplumsal yaşamın gerekli kıldığı amaç birlikleridir. Bunlar, bireylerin dağınık olan güçlerini bir araya getirmek, bireyüstü amaçları gerçekleştirmek, düşünce akımlarını örgütlendirmek, bireylerin toplumsal yaşayış içindeki yerlerini ve grup çıkarlarını pekiştirmek işlevini görürler. Tüzel kişilerin hukuki niteliğini açıklayan çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar başlıca, varsayım teorisi, gerçeklik teorisi ve soyutlama teorisidir194.

Varsayım (farazi kişilik, fiksiyon) teorisine göre, sadece gerçek kişiler hak sahibi olabilirler. Ancak pratik gereksinimlerin giderilebilmesi amacıyla, hukuk düzeninin bazı yapay varlıklara da kişilik tanıması söz konusu olur. İşte bu nedenle yaratılan tüzel kişi, sosyal bir gerçeklik olmadığından, fiil ehliyetine sahip olamaz. Ancak, yasal temsilcileri tarafından yapılan işlemler, fiil ehliyeti bulunmayan gerçek kişileri nasıl bağlıyorsa, fiil ehliyeti bulunmayan tüzel kişilerin temsilcilerinin veya yöneticilerinin yaptığı işlemlerin de tüzel kişileri bağlaması mümkündür. O halde, fiil ehliyetine sahip bulunmayan tüzel kişiler, hukuki işlemlerini temsilci aracılığıyla yapabilirler. Temsil sadece hukuki işlemlerde söz konusu olduğundan, tüzel kişiler ancak temsilcilerinin yapmış oldukları hukuki işlemlerle bağlı tutulabilirler. Bunları haksız fiillerden dolayı sorumlu kılmak olanaksızdır.

Sosyolojik verilere dayanan gerçeklik teorisine göre, aslında hak ehliyetini ve kişiliği tanıyan ve veren yine hukuk düzenidir. Ancak, tüzel kişilerde kişilik yapay olarak yaratılmış bir varlığa değil, olaylar alanında kendisini ortaya koymuş bulunan ve sosyal bir olgu olarak gerçekte var olan bir varlığa verilmektedir. Zira tüzel kişiler de gerçek kişiler gibi bir gerçekliktir. Ancak insandan farklı olarak sosyal bir gerçekliktir. Tüzel kişinin organlarının yaptığı işlemler, doğrudan doğruya tüzel kişiyi bağlar. Organın fiillerinden dolayı da tüzel kişi sorumludur.

194 Nur CENTEL/Hamide ZAFER/ÖZLEM ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş 5237 sayılı Yeni Türk

Ceza Kanunu İle İlgili Mevzuata Göre Yenilenmiş ve Gözden Geçirilmiş, İstanbul 2006, s.240;

Soyutlama teorisi ise varsayım ve gerçeklik teorilerinin bulgu ve sonuçlarını birleştiren teoridir. Bu teoriye göre, tüzel kişiler doğal varlıklar olmayıp, insan aklının bir yaratmasıdır. Bununla beraber tüzel kişi, ne aklının bir ürünü ve ne de hayal gücünün bir varsayımıdır. Tüzel kişi, aslında var olandan çıkan soyutlamadır. Var olan şey, bir kişi ya da mal topluluğunun olaylar alanında yer almasıdır. İşte böyle bir soyutlama ile olaylar alanında yaşayan bu kişi ya da mal topluluklarına bir kişilik bahşedilmektedir. Bu teori kabul edilir ise, tüzel kişi bazı suçlardan sorumlu tutulabilir195.

Ceza hukukunda tüzel kişilerin suç faili olarak cezalandırılmalarının mümkün olup olmadığı konusu üzerinde çok durulmuştur. Bir görüşe göre, tüzel kişinin organlarının kusuru, tüzel kişinin olarak kabul edilir196, hukuken geçerli sözleşmeler yapabilen, hileli sözleşmeler de yapabilir ve cezalandırılabilir197. Buna karşılık, suç sujesinin tüzel kişiler değil, ancak bireyler olabileceği, tüzel kişileri cezalandırmanın sonuçta suçlu kadar suçsuz olanı da cezalandırmak anlamına geleceği198, tüzel kişilerin cezalandırılmayacağı, istisnaen para cezası verilebileceği ileri sürülmüştür199. Bunun gibi, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’ndaki suç tanımlarında yer alan “her kim” veya “ bir kimse” gibi deyimlerin, sadece gerçek kişileri anlattıkları söylenmiştir200.

Ceza hukukunda hareket yeteneğine ancak insan sahip olabileceğine göre, tüzel kişilerin hareket yeteneğinden söz edilemez. Tüzel kişiler açısından da yetkili organları olarak yine gerçek kişilerin hareket yeteneği vardır201.

Tüzel kişilerin hareket yeteneğinden söz edilemeyeceğini kabul etmenin doğal sonucu ise, tüzel kişilerin ceza hukuku alanında suç faili sayılmamaları olmaktadır. Anayasa’da ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesine yer verilmiş olması da, (AY madde 38/6) tüzel kişilerin, organlarının işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmalarına olanak bulunmaması sonucunu doğurur. Ancak günümüzde

195 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.240 vd.

196 Jürgen BAUMANN, Strafrecht Allgemeiner Teil, Bielefeld, 1974, s. 198-199.

(CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.241.)

197 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.241, dipnot 39. 198 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.241, dipnot 40.

199 Edmund MEZGER, Strafrecht ein Lehrbuch,Berlin München 1949, s.93

(CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.241.)

200 Turhan Tufan YÜCE, Ceza Hukuku Dersleri I, Manisa 1982, s. 203-204. 201 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.241.

tüzel kişilerin toplumsal ve ekonomik yaşama katılım boyutları göz önüne alındığında, bunlara karşı yaptırım uygulanması, kaçınılmaz olmaktadır. Nitekim, yasalarda tüzel kişilere karşı uygulanacak kapama, para cezası ödetme gibi çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür.

Kanun koyucu, tüzel kişilerin suç faili olması yönündeki eğilimi yeni Türk Ceza Yasası ile izlememiş ve aşağıda görüleceği üzere, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağını, sadece güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımların uygulanabileceğini kabul etmiştir(TCK madde 20/2)202.

Buna karşılık yeni eğilimler, tüzel kişilerin suç faili olmasını kabul etme yönünde gelişmiştir. Gerçekten, Avrupa Konseyince, ekonomik suçluluk konusunda etkili önlemler kapsamında, tüzel kişilerin ceza sorumluluğu üzerinde durulduğu ve tüzel kişilerin ceza sorumluluğuna ilişkin kurallara bazı hukuk sistemlerinde yer verilmeye başlandığı görülmektedir. Bunlar arasında, 1994 tarihli Fransız Ceza Kanunu ile İngiltere, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ile Hollanda’daki düzenlemeler gösterilebilir203. Fransız Ceza Kanunu’nda, devlet dışındaki tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun bulunduğu belirtilerek, yasanın çeşitli maddelerinde tüzel kişiler de suç faili olarak gösterilmektedir. Danimarka Ceza Kanunu’nda da tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilmiştir. Bunun gibi, (yasalaşmamış olan) Türk Ceza Kanunu 1997 tasarısında da tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilmişti. Tasarıya göre tüzel kişiler, kanunun ayrıca belirttiği hallerde, organ veya temsilcilerinin tüzel kişi yararına işledikleri suçlardan dolayı sorumlu olacaklardı. Bu sorumluluk, fiili işleyen kimsenin suçunu ortadan kaldırmayacaktı. Tüzel kişilere uygulanacak yaptırımlar da tasarıda gösterilmişti204.

Türk hukukunda tüzel kişilerin ceza sorumluluğu konusunda Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde yapılan değerlendirmeler ana çizgilerle belirtilecek olursa, şöyledir: Bir görüşe göre, Mülga Türk Ceza Yasası’nda tüzel kişilerin suç faili olabilecekleri ve ceza sorumlulukları konusunda her hangi bir hüküm yer almamıştır. Çalışma alanı, mali ekonomik ve sosyal alanlara ilişkin yasa hükümlerinde, tüzel kişiler için kapatma, fesih, faaliyetten men gibi yaptırımlar

202 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.242.

203 Sulhi DÖNMEZER/ Feridun YENİSEY, Karşılaştırmalı Türk Ceza Kanunu ve 1997 Tasarısı,

Gerekçeler, İstanbul 1998, s.460.

204 CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, a.g.e., s.243. , Kabahatler Kanunu Madde 8- Organ veya Temsilcinin

öngörülmüştür. Bu yaptırımlar, gerçek anlamda ceza olmayıp, disipliner veya idari nitelikte tedbirlerdir. Bu yaptırımlar yanında, tüzel kişinin organlarına verilecek cezalar kuşkusuz gerçek cezadır. Hatta, tüzel kişiler hakkında uygulanan bu idari ve disipliner nitelikteki yaptırımlara yargı organları tarafından karar verilmiş olması bile, bu yaptırımların hukuki niteliklerini değiştirmez. Belirtilen bu hükümler içinde bazen para cezasından da söz edilmektedir. Ancak, bu para cezaları gerçek anlamda suç olmayan fiiller karşılığında öngörülmektedir. Bu nedenle gerçek para cezası oldukları söylenemez. Dolayısıyla bu hükümler, tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun benimsendiğini ve bu sıfatla ceza verildiğini göstermez205.

Öğretide, tüzel kişilerin suç faili olması, ceza sorumluluğunun bulunması eleştirilerek, bunun cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Bu görüşe göre, tüzel kişiliğin kendine özgü bir iradesi olmadığı gibi, kendiliğinden nedensel değer taşıyan bir eylem gerçekleştirmesi olanağı da yoktur. Bu açıdan, tüzel kişi suç faili olarak kabul edilemez. Suç faili sadece, kendiliğinden iradi hareketleriyle isteyerek dış dünyada değişiklik yaratan ve iradi hareketinin kusurlu olup olmadığı tartışılabilen gerçek kişidir. Kaldı ki kusurluluk tercih yeteneğini gerektirir. Tüzel kişiliğin tercih yeteneği yoktur. Bu nedenle, tüzel kişiliğin kast veya taksir derecesinde iradeyle hareket etmesi düşünülemez. Bu açıdan tüzel kişiliğin ceza sorumluluğu, objektif sorumluluktur. Hatta, tüzel kişiliğin işlemleri gerçek kişiler tarafından gerçekleştirildiği için, tüzel kişiliğin sorumluluğu üçüncü kişinin eyleminden sorumluluk sayılabilir206.