• Sonuç bulunamadı

Ceza Yargılaması Bakımından Deliller

1.9. Deliller

1.9.2. Ceza Yargılaması Bakımından Deliller

Ceza davasında ulaşılması amaçlanan temel hedef, gerçeğin meydana çıkarılmasıdır. Ceza yargıcını gerçeğe ulaştıracak her şey delil olacak ve yargıç kararını, ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayalı vicdani kanaatine dayandırabilecektir. Bu sistemle ifade edilmek istenen hem delil serbestliği hem de delillerin değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza yargılamasında somut gerçek arandığından, yargıcı bu gerçeğe götürebilecek her şey delil olabilir. Ancak, hükme dayanan delillerin gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza yargılamasında şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır230.

Ceza yargıcının kanıt değerlendirirken ve vicdani kanaat oluştururken toplanan delillerde birine itibar etme zorunluluğu yoktur. Belge kanıtları her zaman bağlayıcı ve kesin nitelikte olmadığı gibi sanığın susma hakkını kullanmış olması onun suçu işlediğini göstermez. Hükümlülük kararı verilebilmesi, herhangi bir şüphenin bulunmamasına bağlı olup, kanıtları serbestçe takdir edecek olan ceza yargıcı kuşku bulunulan bir durumda sanık yararına sonuç çıkarma ve karar verme zorunluluğundadır. Buna şüpheden sanık yararlanır ilkesi denilir. Acaba veya belki düşüncelerine dayanan aksi olasılık çok az oran ve miktarda bulunsa bile, bu ilkeye göre değerlendirme yapılmalıdır. Ceza yargılamasında suçsuzluk (masumluk) karinesi olarak da isimlendirilen ilke gereğince de, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Anayasa’nın 38/4’üncü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddelerinde bu ilke vurgulanmıştır.

Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.

229 M. Kamil MUTLUER, Vergi Genel Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121, İstanbul 2006,

s.425 vd.

230 İSMAİL MALKOÇ/Mert YÜKSEKTEPE, Açıklamalar ve Yorumlarla Ceza Muhakemesi Kanunu,

Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade yargıç veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir(CMK madde 148). Belirtilen maddedeki yasakları, usul bakımından sonucunun ise, bu şekilde elde edilmiş ifadeler rıza olsa bile delil olarak değerlendirilemez. İfadelerin, ilgilinin rızası olsa bile geçerli sayılması usul yönünden yasaklanmıştır. Soruşturma ve kovuşturma mercilerince hukuka aykırı olarak elde ettikleri deliller hükme esas alınamazlar. Bu şekilde elde edilen delillerin hükme esas alınması CMK’nın 289/i maddesi uyarınca mutlak bozma sebebidir.

Müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, yargıç veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacak ve kolluk ifadesinin hükme esas alınabilmesi için,

a. Ya şüpheli veya sanığın ifadesinin müdafii huzurunda alınmış olması ya da, b. Kolluğun müdafi olmadan aldığı ifadenin yargıç veya mahkeme huzurunda

ifadesi alınan şüpheli veya sanık tarafından doğrulanması gerekecektir(CMK madde 148/4).

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, ikrarın delil niteliğinde olabilmesi için,

1. İkrar olunanın gerçeklemiş olmasının mümkün olması,

2. Yargıç huzurunda veya müdafiinin hazır olduğu kollukta yapılmış olması,

3. Geri alınmamış olması,

4. Yan delillerle desteklenmiş olması gerekir.

Soruşturma sırasında kolluk tarafından ifade alma işlemi gerçekleştirildikten sonra aynı soruşturma nedeni ile ikinci kez ifadesinin alınması gerekirse, bu ikinci ifade alma işlemini artık kolluk yapamayacak, bu ifadenin mutlaka cumhuriyet savcısı tarafından alınması zorunlu olacaktır. Bu emredici ilkeye aykırı olarak ikinci ifade alma işleminin kolluk tarafından alınması suretiyle örneğin sanığın bu ifadesindeki suçunu ikrarı, müdafisi huzuruyla alınmış olsa bile, hükme esas alınamayacak ve alınması bir bozma nedeni olacaktır(CMK madde 206/2-a ve madde 217/2).

Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı olan hukuka aykırı elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı ilkesini belirtmekte ve mutlak bir delil değerlendirme yasağı getirilmiştir. Hukuka aykırılık, yasalarla kişilere sağlanan haklara aykırılığı ifade eder.

Hukuka aykırı delil iki şekilde elde edilmiş olur:

1. Delil elde edilirken doğrudan doğruya yasalara aykırı hareket edilerek elde edilmiştir. CMK’nın 147’nci maddesinde öngörülen hakların anımsatılmaması veya dinlenen tanığa veya bilirkişiye yemin verilmemiş olması veya tanıklıktan çekinme hakkı olanlara bu hakkın hatırlatılmamış olması, bu duruma örnek olarak verilebilir. Bu eksiklikler var olduğu sürece delil olarak kullanılamaz fakat eksiklikler tamamlanarak yenilenmesi durumunda delil olarak değerlendirilebileceklerdir. Ancak, yemin verilmeden dinlenen tanığın ifadesinin hükme etkisi yok ise, bu durum bir bozma nedeni olarak değerlendirilemeyecektir.

2. CMK’nın 148’inci maddesine göre, yasak olan yöntemlerle beyan alınmıştır. Hukuka aykırı olan bu yöntemlerle alınan beyanlar hükme esas alınamayacağı gibi, yeniden usule uygun şekilde alınsa bile daha sonra kullanılamaz.

Delil yasaklarının uzak etkisi uygulamada tartışmalı bir konudur. CMK açısından hukuka aykırı delilin doğrudan veya dolaylı elde edilmesi bakımından önem taşımadığından, hukuka aykırı olarak elde edilen bir delilden, örneğin, usule aykırı olarak yapılan bir aramada ele geçirilen bir belge veya mektuptan yararlanılarak usule uygun bir arama ile suç konusu eşyanın ele geçirilmesi durumunda da, hukuka aykırı elde edilmiş bir delil söz konusu olacaktır ve kesinlikle hükme esas alınamayacaktır231.

Vergi idaresinin bilgi edinme yollarından birisi de “yoklama”dır. Yoklama, vergilendirilebilir konu ve kaynaklarla, vergiyi doğuran olayın, daha başında, oluş anında ve olduğu yerde tespitini ve denetimini sağlayan bir bilgi edinme yoludur. Bu yönüyle daha sonra, daha ayrıntılı ve derinlemesine tespit ve bilgi edinme sağlayan incelemeden ayrılır. Yoklama, VUK’un 127’nci maddesinde düzenlenmiştir232. VUK’un 127/I-c maddesindeki son cümleye dayanılarak defter, belge ve diğer

231 MALKOÇ/YÜKSEKTEPE, s. 577 vd.

232 Bekir BAYKARA, “Yoklama Esnasında El Defteri Alma Yetkisine İlişkin Düzenlemenin Anayasa

delilleri almak bir yönüyle idari bir işlemdir. Diğer yandan, yoklama memurunun yaptığı işlemin adli kolluk niteliği taşıması nedeniyle de ceza muhakemesi işlemidir 233.