• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Koalisyonlar ve Stratejiler

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI VE İKİ AŞAMALI OYUNLAR

3.2. Taviz Alanının Boyutunu Etkileyen Faktörler

3.2.6. Türkiye’de Koalisyonlar ve Stratejiler

Lozan Konferansı öncesinde Curzon’un kurduğu müttefik cephe, Putnam’ın pazarlık marjını belirlediğini öne sürdüğü ikinci aşama koalisyonlarına dair somut kanıtlar oluşturmuştur. Bu koalisyonların kurulurken, İngiltere’nin yaptığı yan ödemeler gerçekleştiğinde cephe kuvvetlenmiş, gerçekleşmediğinde cephe zayıflamıştır. Dolayısıyla bu süreçte yan ödemeler; tek değişken olmamakla birlikte, önemli bir faktör olmuş ve İngiltere’nin birleşik müttefik cephesini konferansın sonuna kadar ayakta tutmasını sağlamıştır.

İsmet Paşa’nın böyle bir cephe karşısında daha güçlü bir cephe kurma imkânı kalmamıştır. Üstelik Meclis’in içinde bulunduğu durum ve konferans öncesinde yaşanan çeşitli tartışmalar (Saltanatın kaldırılması, Temsilci Heyeti’nin seçimi, Mustafa Kemal Paşa’nın pozisyonu vb.) içeride güçlü bir cephenin kurulmasını da engellemiştir. Böyle bir ortamda İsmet Paşa’nın en büyük müttefiki Mustafa Kemal Paşa olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa’nın, İsmet Paşa’ya ikinci aşama koalisyonlarının kurulmasında verdiği destek; onun, bir yere kadar da olsa43

Rauf Bey44’in ve

43 İsmet Paşa ile Rauf Bey arasındaki gerginlik, konferansın ilk evresinin sonlarında temsilci

heyetinden Ferit Bey’in hükümete haber vermeden Fransızlarla özel görüşmelere girme girişiminde bulunmasıyla su yüzüne çıkmıştır. Bu gerginlik, konferansın ikinci evresinde Yunanistan’dan talep edilen tazminatlar konusunda daha da tırmanmıştır (Demirci, 2011: 212, 218). İsmet Paşa’nın, Rauf Bey’in 23 Mayıs 1923’te gönderdiği telgrafta açıkça karşı çıkmasına rağmen Karaağaç karşılığında Yunanistan’dan talep edilen tazminatlardan vazgeçme önerisini onaylaması hükümetle heyetin arasının bozulmasına ve İsmet Paşa üzerindeki eleştirilerin kamuoyunda artmasına neden olmuştur (Şimşir, 2002: 510). İkili arasında tırmanan gerginlik faiz kuponları konusunda doruk noktasına ulaşmış ve ilişkileri koparma noktasına getirmiştir (Şimşir, 2002:538-550).

44 Rauf Bey (Orbay): (1881-1964) Asker ve siyaset adamı. 1899’da teğmen rütbesiyle Deniz

Kuvvetlerine katılan ve 1918 yılına kadar çeşitli savaş gemilerinde görev yapan Rauf Orbay; 1913’te Balkan Savaşları’nda Hamidiye Kruvazörü’nde gösterdiği başarıyla milli kahraman olmuştur. Bahriye Nazırlığı yaptığı dönemde baş murahhas olarak Mondros Ateşkes Antlaşmasını Osmanlı Devleti adına imzalamıştır. İngiliz işgalinde Malta’ya sürülmüş ve sonrasında TBMM Başkan Vekilliği dahil TBMM Hükümetlerinde bayındırlık bakanlığı ve başbakanlık yapmıştır. Cumhuriyet

dolayısıyla hükümetin desteğini almasını sağlamıştır. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa taraftarlarından oluşan ve Meclis’te çoğunluğu oluşturan I. Grup’u da bu müttefik cephenin içinde kabul etmek yerinde olacaktır. Türkiye’nin iç bileşenleri arasında yapılan bu koalisyona, konferansın ilk evresinde kısa bir süre de olsa Rusya dâhil olmuş ancak Boğazlar konusundaki görüş farklılıkları nedeniyle bu ittifak etkili olamamıştır.

Hükümetin, Lozan Barış Konferansı’na gönderilecek heyete Misak-ı Milli çerçevesinde verdiği talimatlar45

Türkiye’nin ulusal amaçlarını ortaya koymuştur. Bu amaçlara erişmek için belirli bir strateji izleyen baş müzakereci İsmet Paşa, karşısında deneyimli bir diplomat ve sağlam bir cephe bulmuştur. Bu nedenle İsmet Paşa temel stratejisini rakibininkinin üzerinden şekillendirmeye çalışmıştır. Öncelikle Curzon’un Sevr çerçevesine karşılık Türkiye’nin ilk argümanı, konferansta müttefiklerin karşısında Sevr’i imzalayan Osmanlı Devleti olmadığını, bunun yerine savaş meydanlarında elde ettiği zaferlerle bağımsızlığını kazanmış yeni bir devlet olduğunu kanıtlamaya çalışmak olmuştur. Bu da Misak-ı Milli’yi muhataplarına kabul ettirerek mümkün olacaktır. Bu doğrultuda İsmet Paşa, Türkiye’nin konferansta diğer devletlerle aynı eşitlik temelinde kabul edilmesini savunmuş ve bunun için gerekli usul denetiminin yapılması için büyük çaba göstermiştir. Bu anlamda konferansın ilk evresinde pek çok hamlede bulunan İsmet Paşa, Curzon’un “yetkin diplomasinin klasik örneği”ni (Nicolson, 1934: 282) sergilemesi karşısında istediği başarıyı elde edememiştir. Lord Curzon, konferans boyunca usul denetimini elinde tutmayı başarmış, komisyon başkanlıklarını ve görüşme programını İngiliz çıkarları doğrultusunda tasarımlamıştır.

Curzon’un konferansı tasarımlama üstünlüğünü ele geçirmesi, Türkiye’nin aleyhine olmuş ve İngiltere’nin konferans öncesinde oluşturduğu müttefik cepheyi konferans boyunca muhafaza etmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca Curzon’un bu avantajı ele geçirmesi İsmet Paşa’nın, diğer devletlerle aynı eşit konumda olma iddiasını gerçekleştirmeyi de zorlaştırmıştır. Bu durum, Türkiye’nin müzakereler boyunca savunma pozisyonunda kalmasına neden olmuştur. Türkiye ancak İngiltere

Dönemi’nin ilk muhalefet partisinin (Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası) kurucuları arasında yer almıştır. Geniş bilgi için bkz. (Alkan, 2004)

45

kendi çıkarlarını gerçekleştirdiğinde atak hamleler yapabilmiş ve müzakereleri yönlendirme gücünü elde edebilmiştir. İsmet Paşa konferans öncesinde böyle süreç öngörmemiş ve stratejini de buna göre şekillendirmemiştir. İsmet Paşa başlangıçta atak hamleler yapabileceğini düşünerek müttefik cephede delik açma stratejisini uygulamaya çalışmıştır. Bu doğrultuda, müttefikler arasındaki fikir ve çıkar farklılıklarından azami ölçüde faydalanmayı amaçlamış ve bu amaç uğruna bazı tavizler vermeyi göze almıştır. Müzakereler ilerledikçe bunun mümkün olmayacağını anlayan İsmet Paşa, başlangıçtaki stratejini değiştirerek İngiltere’nin konferanstaki hâkim gücünü kabullenmiştir. Yeni stratejisine göre; müttefik cephenin diğer devletlerine verebileceği tavizleri İngiltere’yle bir anlaşma yapmak için kullanmış ve bu süreçte Rusya’nın caydırıcı gücünden faydalanmaya çalışmıştır.