• Sonuç bulunamadı

KATILIM BANKACILIĞI

1.1. Katılım Bankacılığına Genel Bir Bakış

1.1.3. Türkiye’de Katılım Bankacılığı

Katılım Bankacılığı, klasik/konvansiyonel bankacılık olarak da ifade edebileceğimiz genel bankacılık sisteminin bir tamamlayanı olarak 1983 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı19 ile finans sektörümüze girmiş olan bir bankacılık türüdür. Türkiye’de faizsiz bankacılığın temeli bu kararname ile atılmıştır20. Klasik/konvansiyonel bankacılık türünden kolaylıkla ayırt edilebilmesi açısından faizli bankacılık olarak isimlendirebileceğimiz bankacılık tarzına bir alternatif üretmekten ziyade, çeşitli gerekçelerle sistem içine çekilememiş ve dolayısıyla atıl bir vaziyette bulunan tasarrufların ülke ekonomisinin kullanımına sunulması amacıyla finansal/mali sistemin bir parçası olarak finans dünyamıza dahil edilmişlerdir. 1980’li yıllar Türk mali sistemine derinlik kazandırma amacıyla finansal sistemin araç ve kurumlar bakımından zenginleştirilip çeşitlendirmenin sağlanmaya çalışıldığı dönemler olup, katılım bankacılığı da 1985 yılında mali sisteme katılmak suretiyle bu mali derinleşmeye katkıda bulunulmuştur21.

Ayrıca Türkiye ekonomisinin 1970’li yılların sonunda içine düştüğü ekonomik bunalım sürecinde, ekonominin ihtiyacı olan döviz girdisi ve yabancı kaynak açığını gidermek maksadıyla alınan ve 24 Ocak Kararları olarak adlandırılan bir dizi ekonomik istikrar tedbirleri çerçevesinde, yabancı banka, kurum ve kişilerin Türkiye’de faizsiz temelde çalışan katılım bankası kurmak suretiyle faaliyette bulunmalarına imkan sağlamak ve bu yolla döviz ihtiyacına yönelik soruna çözüm bulma arayışı bu kurumların Türkiye’de kurulmalarının arkasındaki temel sebeplerden bir diğerini oluşturmaktadır22.

Katılım bankacılığı mali sisteme 1985 yılının başlarında “Özel Finans Kurumu” adıyla giriş yapmıştır. Başlangıçta 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 96. maddesine ve 1567 sayılı Türk

19 BDDK, 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete, Tarih: 19.12.1983, Sayı:

18256 Mükerrer.

20 Servet Eyüpgiller, Banka ve Mali Kuruluşlar, Ankara: Yargı ve Yayınevi, 1988, s.52.

21 Adnan Büyükdeniz, “Ekonomik Bir Gerçeklik Olarak Özel Finans Kurumları”, Özel Finans Kurumları Birliği Dünya’da ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık Dergisi, 2003, s.3.

22 Vural Günal, Özel Finans Kurumları, İstanbul : TBB Yayınları, 1985, s.5.

13

Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na istinaden, 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı23 ile Türk mali sistemine dahil olan özel finans kurumları, hukuki altyapılarının güçlendirilmesi amacıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda 4491 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle24, Bankalar Kanunu kapsamına alınmışlardır. Yapılan bu değişiklikle, bankacılık sisteminin temel düzenleyicisi ve denetleyicisi konumunda olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK), bu kurumlara ilişkin olarak, kar ve zarara katılma hakkı veren hesapların özelliklerini dikkate almak suretiyle her türlü düzenleme yapma yetkisi tanınmıştır25. Buradaki düzenlemede dikkat çeken önemli bir husus; Kanun’un BDDK’ya, bu kurumlarla ilgili düzenleme yapma yetkisini özel bir koşula bağlı olarak devretmiş olmasıdır. Bu özel koşul;

katılım bankacılığının temelini oluşturan ve sonraki süreçte yürütülen bankacılığa ismini veren kar ve zarara katılım hesabının kendine özgü özelliğinin bu kurumlara ilişkin düzenlemelerde göz önünde bulundurulmasıdır. BDDK yapmış olduğu yasal düzenlemelerde bu ayırt edici özelliği hep dikkate almış ve katılım bankacılığı sektörünün zaman içerisinde çok ciddi bir gelişme ivmesi yakalamasında bu faktör temel belirleyicilerden biri olmuştur26.

Özel finans kurumu tabiri yerel bir tanım olmanın ötesine geçememiş, bu tarz bir isimlendirme bu kurumların faaliyetlerinin anlaşılmasını engellemiş ve bu da faizsiz bankacılık sektörünün gelişmesinin önünde ciddi bir sorun teşkil etmiştir. Gerek dünyanın diğer ülkelerinde bu tarz bankacılık faaliyeti gerçekleştiren kurumları gerekse ülkemizdeki mevcut kurumları ifade etmekte kullanılan isimler sistemin temel özelliklerini ve farklılıklarını tam ve doğru biçimde yansıtamamıştır. Kar ve zarara katılma esasına göre çalışan bankacılık, dünyada daha çok faizsiz bankacılık ya da islam bankacılığı olarak bilinmesine rağmen, ülkemizde mevzuata “özel finans kurumu” olarak girmiştir. Bu kavram, kastettiği bankacılığı ifade etmekten çok uzak olduğu gibi, başındaki “özel” kelimesi nedeniyle, diğer mali kurumlardan farklı olarak ayrıcalıklı muamele gören ve bu yüzden haksız rekabet yaptığı düşünülen kurumlar olduğu şeklinde, farklı

23 BDDK, 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete, Tarih: 19.12.1983, Sayı:

18256 Mükerrer.

24 BDDK, 17.12.1999 tarih ve 4491 sayılı Kanun, Resmi Gazete, Tarih: 19.12.1999, Sayı: 23911.

25 Mustafa Tosun,”Türk Mali sisteminde Özel Finans Kurumları Deneyimi ve ÖFK’ların Türk Banka Sistemi İçindeki Yerleri Üzerine” , Türkiye’de Özel Finans kurumları Teori ve Pratik, Albarakatürk Yayınları, İstanbul, 2000, s.177.

26 BDDK tarafından yayımlanan Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinde, kaynağı katılım hesapları olan fon kullandırımları açısından risk tutarının hesaplanmasında bilançoda mevcut kredi tutarlarının %70’inin dikkate alınacağı hususu düzenlenmiştir.

14

çağrışımlara açık yapısı ile, yanlış anlaşılmalara da yol açmıştır. Ayrıca bu tabirin bankacılık literatüründe yer almaması, uluslararası piyasalarda özel finans kurumlarının kendilerini ifade etmelerinde ciddi zorluklar yaşamalarına neden olmuş, yurtiçinde de mevzuatta geçen banka ifadesinin bu kurumları kapsamadığı gerekçesiyle faaliyetlerini gerçekleştirirken büyük sıkıntılarla karşılaşmışlardır27.

İsimlendirme sorununun gerek yurtiçinde gerçekleştirilen bankacılık faaliyetlerinde kısıtlamalara yol açması gerekse uluslararası finansal piyasalarda, finans literatüründe karşılığının bulunmaması nedenleriyle reel duruma izdüşüm sağlayacak bir çağrışımdan uzak olması, bu kurumların kurumsal yapılarının güçlendirilmesinin, kavramsal çerçevenin sağlıklı bir zemine oturtulmasından geçtiğini ortaya koymuştur. Doğru adlandırmanın ne olacağı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüş, ancak en doğru önerinin katılım kelimesinden türetilecek bir isim olacağı hususunda mutabık kalınmıştır. En doğru tanımlamanın yapılan faaliyeti en basit, sade ve anlaşılabilir kılan olması gerektiği gerçeğinden hareketle, bu kurumların faaliyetlerinin temel zeminini oluşturan kara ve zarara katılma, yani katılımcılık realitesi, bu tarz bankacılığın ismi olarak en ön sırayı almıştır28. “Katılım” kelimesi yapılan işi en kısa yoldan ve en anlaşılır tarzda ifade eden bir kavram olarak ortaya çıkmış ve BDDK’nın da bu kavrama olumlu yaklaşması üzerine 2005 yılında Bankacılık Kanunu’nda yapılan değişiklikle bu kurumların adı Katılım Bankası olarak değiştirilmiştir29. Yapılan yasal değişiklikle birlikte Türk bankacılık sektörü;

mevduat bankaları ( konvansiyonel bankalar ), kalkınma ve yatırım bankaları ve katılım bankalarından oluşan üçlü bir yapı arzeder hale gelmiştir30.

Ağırlıklı olarak katılım bankaları; tasarruflarını faizsiz esasta değerlendirmek isteyen kişi ve kuruluşlara bankacılık hizmeti verirken diğer iki banka türünde bu tarz bir yaklaşım bulunmamaktadır. Katılım bankalarının mali sektöre dahil edilmesinin temelindeki ana motif, faizli bir sistemle çalışmak istemeyen ve bu gerekçe ile ekonomik faaliyetlerin desteklenmesinde

27 Mehmet Emin Özcan, Temel Hazıroğlu, “Türk Mali sisteminde Özel Finans Kurumları Deneyimi ve ÖFK’ların Türk Banka Sistemi İçindeki Yerleri Üzerine”, Türkiye’de Özel Finans kurumları Teori ve Pratik, İstanbul : Albaraka Türk Yayınları, 2000, s.192,193,194.

28 Mehmet Emin Özcan, Temel Hazıroğlu, a.g.m., s.192-194.

29 BDDK, 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Resmi Gazete, Tarih: 01.11.2005, Sayı: 25983 Mükerrer.

30 Ali Polat, a.g.m., s.87.

15

kullanılamayan hatırı sayılır büyüklükteki fonların ekonomik sistemin içine çekilmek istenmesidir. Buna ilaveten belki de dolaylı bir neden, tasarruf ettiği fonlara kendi hayat görüşü doğrultusunda finansal bir koruma ve/veya getiri sağlama imkanından yoksun bulunan bir kesime yeni bir açılım sağlamak olarak düşünülebilinir. Finansın demokratikleşmesi adına bu gelişme, hem kıt ekonomik kaynakların etkin ve verimli kullanılmasını sağlamak açısından hem de finansal sistemden yararlanabilme adına eşit koşullara sahip bulunmayan bir kesime imkan sağlaması açısından umut verici olmuştur. Katılım bankalarının ulaşmış olduğu hacimler dikkate alındığında 1983 yılında atılan adımın ne kadar doğru bir yaklaşımın eseri olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Türkiye’de katılım bankacılığı 1985 yılında faaliyetine başlayan Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. ile başlamış ve bu bankayı sırasıyla, 1985 yılında Faisal Finans Kurumu A.Ş’nin (daha sonra ismi Family Finans Kurumu A.Ş. olarak değiştirilmiş olup 2005 yılında Anadolu Finans Kurumu A.Ş. ile birleşip Türkiye Finans Kurumu A.Ş. adını almıştır), 1989 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.’nin, 1991 yılında Anadolu Finans Kurumu A.Ş.’nin ( 2005 yılında Family Finans Kurumu A.Ş. ile birleşerek Türkiye Finas Kurumu A.Ş. adını almıştır), 1995 yılında İhlas Finans Kurumu A.Ş.’nin (faaliyetleri 2001 yılında BDDK tarafından durdurulmuştur), 1995 yılında da Asya Katılım Bankası A.Ş.’nin kurulması izlemiştir31.