• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Gönüllü Sadeliğin Gösterişçi Tüketim Kültürüne Yansıması Üzerine

Belgede GÖNÜLLÜ SADELİK OLGUSUYLA (sayfa 107-113)

BÖLÜM 2. GÖNÜLLÜ SADELİK

2.9. Türkiye’de Gönüllü Sadeliğin Gösterişçi Tüketim Kültürüne Yansıması Üzerine

Çalışmamızın önceki bölümlerinde de ele alındığı gibiVeblen’inAylak Sınıf adlı eserinde üzerinde sıklıkla durduğu“gösterişçi tüketim” teorisinde: gösterişe yönelik tüketim davranışları konusunda önemli belirlemelerde bulunan Veblen, ekonomik alandaki klasik fayda teorisine zıt bir yaklaşımla, yüksek fiyatlara satılan ürünlerin, tüketicinin itibar ve prestij gereksinimini karşıladığını ve söz konusu ürünün bu yolla çekici hale geldiğini ifade etmiştir. Veblen’in tüketim anlayışının temelini insanın hayatta kalma mücadelesi oluşturmaktadır. Bu boyuttan çıkarak olan dersler; var olan zenginliğin toplumun faydasından ziyade israfa yol açan davranışlara dönüşmesi, bunun yanında bireysel tatminin toplumsal bağlamda bir statü arayışı haline gelmesidir (Kızılkaya, 2001: 55). Bu anlamda, Veblen’e göre insnaların yaptıkları tüketim harcamalarının temel amacı hiçbir zaman sadece biyolojik ihtiyaçların tatmininden ibaret değildir. Buna karşılık eylemler gösteriş amacı ile yapılmaktadır. Kendisi toplum ile ekonomi arasındaki ilişkiyi bazı sınıfsal yaklaşımlara göre ele alırken; tüketim, her toplumda tüketicinin toplumsal statüsünü göstermek gibi önemli bir fonksiyona da sahipbir olgu olarak değerlendirilmektedir (1902). Kullandığı terimler incelendiği zamanVeblen, kültürel evrimin bir sonucu olarak “aylak sınıfının” ortaya çıkmasını mülkiyetin ortaya çıkışına bağlamaktadır. Tarihsel süreç içerisinde de emekten kaçış hem şerefli bir hareket olarak kabul edilmekte hem de servetin bir kanıtı ve terbiyenin bir gereği olmaktadır. Aylak sınıf, söz konusu şerefli sınıftan olmalarını ve sahip oldukları varlığı ve gücü, farklılaşmış bir tüketim şekli ile gösterirler ki, Veblen bunu

“conspicuousconsumption” yani “gösterişçi tüketim” şeklinde açıklamaya çalışmıştır (1995: 50-55).

Gösterişçi tüketim kapsamına giren temel mal ve hizmetlerin faydasından daha değerli olmalarının nedeni, onların “pahalı ve güzel” olmalarıdır. Burada üzerinde önemle durulması gereken temel nokta elimizdeki ürünün kullanım amacından ziyade göstergesel değerinin ön plana çıkmasıdır. Tüketiciler günümüzde yalnızca ürünleri ve işlevlerini değil sembolik anlamlarını, farklı bir deyişle ürünlerin sunduğu imajlarını da

93

tüketir hale gelmişlerdir. Her sınıftan insan bir kaşığa sahip olabilirken, birinin metalden diğerinin altından bir kaşığa sahip olması tüketim ile gösterişçi tüketim arasındaki sınıf farklılıklarına güzel bir örnek gösterilebilir. Ürün markalarının sürekli olarak değişime gitmesi gösterişçi tüketimin doğmasında belirleyici etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı “marka” isimlerinin tüketicinin zihninde “kalite” ile aynı anlamda gibi algılanması ve insanları genellikle kaliteli olarak değerlendirdikleri birtakım markaları satın alarak, statü kazandığına inanması, gösterişçi tüketime örnek olarak verilebilir. Gösterişçi tüketimi yapan insanlar genellikle ürün ve hizmetlerden ziyade marka ve imajları (ürüne ait olan kalite algısını) tüketmektedir. Bu kapsamda insanlarda Gucci marka bir çantanın sahibi olma arzusu, Valentino’nun ürünlerin takip edilmesi bireylerin statü kazanma amacıyla başvurduğu örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son yıllarda özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam standartlarının yükselmesi ile beraber daha fazla ürün ve hizmet tüketebilme, mutluluk ve gücün göstergesine dönüşmüş, insanların sergiledikleri tüketim alışkanlıları giderek sosyal kimliğin temeli olarak algılanmıştır. Günümüz tüketim dünyasında, “ihtiyaçlar”, “artan mal ve hizmet çeşitliliği”, “moda”, “çevrenin değişimi”, “gelir seviyesinin artması”,“takdir ve sosyal statü kazanma arzusu”, “ ani gelir artışları”, “eğitim düzeyinin yükselmesi ve sosyal ilişkilerin gelişmesi” gibi unsurlar gösterişçi tüketimi olgusunu yönlendiren unsurlar olarak göze çarpmaktadırlar (Güleç, 2015: 80). Bunun yanında bilinçsiz kredi kartı kullanımı, modanın sürekli değişim göstermesi ve kendini yenilemesi, boş zamanların artması, ambalaj biçimlerinin sürekli dikkat çekici hale gelmesi, gösterişin giderek yaygınlaşması, özel günlere önem verilmesi, reklam içeriklerinin çeşitlenmesi, tüketimin bir statü kaynağı haline gelmesi, kitle iletişim araçlarının etkilerini arttırması gibi tüketimi arttıran temel faktörlerin etkisi ile zaten tüketim nesnelerinin kuşatması altında bulunan tüketiciler daha fazla tüketme eğilimi göstermektedirler.Bu konuda araştırmalar yapan ve insanların yaşam tarzlarını inceleyen Veblen, gösterişçi tüketim teorisi ile bu yeni yaşam tarzını bir tüketim zinciri olarak görmekte; bu zincirin birer halkası olan eğlence ürünleri, aksesuarlar, ve süs eşyalarını her türlü gösteriş unsuru olarak saymaktadır. Ona göre, insanlar sahip oldukları kimlik ve statülerini belirlerken toplumsal yaşamda sahip oldukları klasik rollerine ikame olarak tüketim alışkanlıklarını koymaktadır. Veblen’in tüketim kuramı,

94

tüketim kültürünü ve özellikle tüketicilerin sergiledikleri satın alma davranışlarını belirlemede oldukça önemli bir yere sahiptir.

Türkiye’de de gönüllü sadelik üzerine yapılan birçok akademik çalışma olduğu görülmektedir Özgül (2009tarafından yürütülen araştırmada, Gönüllü Sade Yaşamtarzını sürdürülebilir tüketim ile birlikte incelenmiştir. Özgül (2011) tarafında yürütülen araştırmada hedonik tüketim ve Gönüllü Sade Yaşamarasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Babaoğul ve Buğday (2012) tarafında yürütülen araştırma kapsamında Gönüllü Sadeliğigösterişçi tüketim bağlamında incelenmiştir. Argan, Argan ve Nurdan (2012), yaptıkları araştırma kapsamında gönüllü sadelikle ilgili tutumların gönüllü sade yaşam tarzı üzerindeki etkilerini ele almışlardır. Gönüllü Sade Yaşamla doğrudan ilişkili olduğu gözlenmese deAslay, Ünal ve Akbulut (2013), materyalizmin statü tüketimi üzerindeki etkisini incelendikleri araştırmalarında, materyalizm ile sade yaşam arasında bir ilişkinin var olduğunu tespit etmişlerdir.

Bu konuda uluslararası literatürde yapılan çalışmalarda gönüllü sadelik motivasyonlarının, bireyse, topluma ve kültüre göre değiştiğine yönelik olgular oldukça dikkat çekmektedir(bk. Chowdhury, 2018: 152; Gregg, 1936: 1). Söz konusu bağ bu denli anlamlıyken Türkiye’de yürütülen çalışmalar ayrı bir başlık altında incelenmektedir. Türkiye’de orta sınıf tüketimci ideoloji; zengin bir yaşam sürmek istiyor olmak, refah anlayışının gelişme ve büyüme anlamı taşıyor oluşu tam olarak bir sadeleşmenin olmadığı belirtilmektedir (Erdoǧmuş ve Karapinar, 2015: 16-17).

Nihayetinde de benzer bir sonuç elde eden Özgül (2011: 33-37), starafından yapılan araştırmada sosyo demografik özelliklerin hedonik tüketim ve gönüllü sadelik ilişkisi incelenmiştir. Çalışmanın sonunda kendine yeterlik öncülünün tüketim davranışları üzerinde belirleyici olmadığı bulunmuş, buna karşılık gönüllü sadelik ilkelerine göre yaşayan insanların modadan ve ünlü markalardan etkilenmedikleri tespit edilmiştir.

Bunun yanındaErdoǧmuş ve Karapinar, (2015: 16-17) Türkiye’de güçlü bir gönüllü sadelik grubunun bulunmadığını belirtmişlerdir. Araştırma kapsamında katılımcılar tüketimci, başlangıç seviyesinde gönüllü ve temkinli gönüllü sadeler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Gruplar arasında birtakım farklılıkları olduğu görülse de çevre dostu ve sosyal sorumluluk bilinci olan üreticilere değer veren bir yapı gözlemlenmektedir. Kaliteli, dayanıklı ya da uzun ömürlü olma özellikleri bir üründe

95

aranan özellikler olarak sıralanmaktadır. Başlangıç seviyesinde bulunan gönüllü sadelerde ise çevre bilincinin olmasına karşılık, geri dönüşüm konusunda davranış sergileyen çok az katılımcının bulunduğu rapor edilmiştir. Ruhsal açıdan bazı kaygıları olan bu grubun aynı zamanda zengin bir yaşam istiyor oluşu, materyalizm konusunda tam olarak bir sadeleşmenin olmadığı yönünde düşündürmektedir.

Daha dingin ve sakin kentler üzerine yapılan çalışmalar arasında yer alan Özgen (2012: 144)’de ise Seferihisar’da yaşayan, gönüllü sadelik hayat tarzını benimsemiş bireylerin yaşam tarzlarını incelemiştir. Söz konusu araştırmada doğa ile bağlarının güçlü olduğu ifade edilen bireylerin çoğu yerel pazarlardan tüketim yaptıklarının altı çizilmiştir. Tüketim alışkanlıkları ve iş yaşamlarının ise gönüllü sadeliğin insani ölçüt ve materyal basitlik öncülleri ile şekillendiği bulunmuştur. Bunun yanında araştırmada sakin şehirde yaşamanın hem insanların doğaya olan saygılarını arttırdığı hem de tüketimlerinin kısılmasına yol açan bir durum olduğu sonuçlarına yer verilmiştir.

Çoğunluğunu 22 yaş grubunda yer alan kadınların meydana getirdiğibaşka bir araştırmada ise çevreci tüketim ile gönüllü sadelik arasında doğrudan ilişki kurulmuştur.

Bunun yanında çevre dostu ürünleri satın almanın, duygusal açıdan yarar sağladığı, söz konusu ürünlerin kaliteli bulunduğu da ifade edilmektedir (Aydin ve Kazancoglu, 2017:

44).

Bu konuda yapılan diğer bir araştırmadageri dönüşüm, alışverişte bez çanta kullanımı, ileri dönüşüm, organik gıda tüketimi, elektrik-su tüketiminde tasarruf ve evde temizlik malzemesi yapımı gibi bulgulara dikkat çekilmiştir. Söz konusu araştırmaya katılan bireylerinmotivasyonlarının ise ruhsal boyutta olduğu, iklim değişikliği üzerine hazırlanan görsel materyallerden etkilendikleri sonucuna ulaşılmıştır (Bozdogan, 2018:

162). Mutlu olma ve yaşamdan zevk alma üzerine oldukçaiddialıöneme sahip ilişkinin saptandığıdiğer bir araştırmada kendine yeterliliğin bireylere tüketimlerini planlı yapması yönünde motivasyon sağladığı, bunun yanında onları yine materyal tüketimden kaçınmaya sevk ettiği tespit edilmiştir (Bayat ve Sezer, 2018: 85).

İstanbul’da organik ürün tüketimi yapan ve gönüllü sadelik ilkelerine bağlı yaşamaya çalışan bireyler arasındaki bağın incelendiği bir çalışma da isetoplumcul organik tüketim yapan insanların gönüllü sadeliği sürdürmeye ve benimsemeye daha

96

yatkın olduğu ifade edilmektedir. Söz konusu bireylerin gönüllü sadelik yaşam sürdürme eğilimlerinin çevreye, dünyaya ve toplumsal yapıya olan duyarlılıktan kaynaklandığı belirtilmiştir (Kurtuluş vd., 2019: 130). Pir (2019: 1568) tarafından yürütülen araştırmada yeşil tüketiciler ile çevrecilerin gönüllü sadelik ilkelerine göre yaşayan bireylere kıyasla ekolojik konularda daha bilinçli oldukları bulunmuştur.

Sürdürülebilir bir tüketim ekosistemi içinde yer aldıkları belirtilen gönüllü sadelerin daha kanaatkâr, tutumluve halihazırda kullandığı ürüne ve markaya daha bağlı oldukları belirtilmektedir (Uygun vd.,2019: 217). Ancak burada belirtilenilişki başka bir araştırmada tespit edilmemiş, çevre duyarlılıkları doğrultusunda marka odaklı satın alım davranışı sergilemedikleri tespit edilmiştir. Bunun yanında gönüllü sade bireylerin satış promosyonlarına karşı tepkisiz kaldıkları sonucuna ulaşılmıştır (Diler, 2019:102).

Kırsal kesimde yaşayan gönüllü sadeler üzerinde yürütülen diğer bir araştırmada tüketim karşıtı olmakla beraber, gönüllü sadelerin yoğun internet kullanıcısı oldukları, unun yanında şehir olanaklarındakonforu sağlayabilecek düzeyde beyaz eşya kullandıkları tespit edilmiştir. Aynı araştırmada gönüllü sade olma düzeyleri, bireysel kararlar, statü, kültür gibi birçok bağlamda değişen tüketim ilişkisi, aynı zamanda yaşam alanı tercihleri ile de şekillendiği bulunmuştur (Başcı, 2019: 15-16).

Tüketim çılgınlığına alternatif bir yaşam tarzını işlediğimiz çalışmamızın bu bölümünde diyebiliriz ki; çağımızda bireylerin aşırı tüketim davranışlarında bulunmaları, tüketim sürecinde elde ettikleri doyuma ve hazza bağlanabilir. Ancak bu geçici haz, çoğu zaman mutluluk kavramı ile karıştırılmamalıdır. İhtiyaçları dışında, bilinçsiz ve sürekli olarak tüketmek bireyleri mutlu etmekten çok daha da mutsuz olmalarına sebep olabilmektedir.

Günümüzde gönüllü sade yaşam, paylaşmayı, diğer insanlar ile yardımlaşmayı, doğal çevre unsurları ile uyumlu bir şekilde yaşamayı, sosyal çevre ile daha samimi ilişkiler kurmayı ve kişisel gelişimi teşvik eder; gerçek zenginlik olgusunun yaşamın manevi yönlerine odaklanarak aranması gerektiğini savunmaktadır.

Çalışmamız devam ederken sancıları dünyamızı etkilemeye devam eden Covid 19 pandemi süreciyle; “gönüllü sade yaşamın” eğitim kurumları, kamu kuruluşları,

97

dernekler, vakıflar ve hatta işletmeler tarafından da özendirilmesi gerektiği herkesçe kabul gören bir duruma dönüşmüştür. Ancak belirtmemiz gerekir ki özellikle Türkiye’de gönüllü sadelik kavramına ilişkin anlam, birçok insan tarafından anlaşılamamaktadır. Bu bağlamda gönüllü sadeliğin geleneksel yaşam tarzına kıyasla daha marjinal bir yaşam tarzı olduğunun anlaşılması, nüfusun genç olduğu bir yapıda tüketicilerin yaşam tarzlarını yeniden gözden geçirmelerini sağlayabilecek daha duyarlı ve bilinçli insaların yetişmesine katkı sağlanabilir.Az aslında çoktur; insan ve diğer varlıklara zarar vermeyecek şekilde ihtiyaçları gözden geçirip, satın alma imkânı olduğu halde bilinçli ve gönüllü olarak, gerçek gereksinimi karşılamak amacıyla tüketilmeyen ürün ve hizmetlerden vazgeçerek sade hayatsürdürülebilir. Sadeleşerek, huzur ve mutluluğun sahip olunaneşyalar değil de biriktirilen deneyimler, dostluklar ve yaşamın kendisi olduğunun bilincine varılabilir.

Gönüllü sadelikkavramı günümüzde çerçevesi sürekli olarak genişleyen bir yapıya sahiptir; özellikle pazarlama, ekonomi, psikoloji ve sosyoloji alanlarında çalışmalar yapan araştırmacıların inceleyebileceği bir yaşam tarzıdır. Buna karşın bu doğrultuda konuyla ilgilenimin, ulusal yazında oldukça düşük olduğu bir gerçektir.

Ancak bu alanda yapılacak her çalışma radyo sinema ve televizyon kanallarımızla toplumla buluşturulup birbirini tamamlayacak ve Türk insanının gönüllü sade yaşam karakteristiklerini farklı açılardan ortaya koyabilme ihtimalleri doğabilecektir. İhtiyaç fazlasından vazgeçebilmeninöğrenilmesiaza sahip olarak az köle ancak bol huzur bol mutluluk bilincine ulaşılmasını sağlayabilir.

Gönüllü sadelik olarak kavramsallaştırılmış olan hayat felsefesini benimseyen bireyler manevi yönlerini geliştirmek adına bilinçli bir şekilde materyalist tüketimden ve dünya karmaşasından uzaklaşan bireylerdir, bu bireyler yaşamın temel amaçlarına doğrudan etkisi bulunmayan mülklerden uzak durmayı tercih eder ve arzularını, hayatın diğer yönlerinde bolluğu sağlamak adına kısıtlarlar çalışmamızın son bölümünde bahsi geçen özelliklerle büyük ölçüde benzeşen Mandıra Filozofu ve Mandıra Filozofu:

İstanbul filmleri söylem analiziyle çalışılacaktır.

98

Belgede GÖNÜLLÜ SADELİK OLGUSUYLA (sayfa 107-113)