• Sonuç bulunamadı

Kapitalist Üretim Biçimi

Belgede GÖNÜLLÜ SADELİK OLGUSUYLA (sayfa 69-75)

BÖLÜM 1. GİRİŞ

1.8. Kapitalizmle Sonsuzlaşan Tüketim

1.8.3. Kapitalist Üretim Biçimi

Günümüzde bazı kavramlar vardır ki her platformda karşımıza çıkmaktadır.

Gündelik yaşamda sıklıkla kullanılan ya da bireylerin karşısına çıkan bu kavramlardan biri kapitalizmdir. Fakat bu olgular çoğu zaman vakıf olunmayan anlamlarla kullanılmaktadırlar. Kapitalizm de bu tür kavramlar arasında yer almaktadır. Literatürde sermayecilik olarak da bilinen kapitalizm üzerine araştırmacıların farklı tanımlar yaptıkları görülmektedir.

Bu konuda yapılan tanımların başında Marx tarafından yapılan tanım gelmektedir. Mark, kapitalizmin temelinde üretim ve emek olguları arasındaki yabancılaşmanın geldiğini öngörmektedir. Bu noktada herhangi bir üretim noktasında

55

üretim araçlarının kontrolünü elinde bulunduran ve üretimi tekelleştiren sermayedarlarbelirli ücret karşılığında işçi istihdam etmektedirler. Bu döngü kapitalizmin temelini meydana getirmektedir (Marx, 2011).

Diğer bir tanıma göre kapitalizm; ekonomik alanda yapılan bir üretimde tekelleşme meyilleri ile ilişkili unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda kapitalizm piyasayı kontrol altında tutmakta ve piyasaya egemen olmayı arzulamaktadır (Özel, 1995).

Weber’inkapitalizm üzerine yaptığı tanıma göre kapitalizm; sınırı olmayan bir biçimde kar elde etmeyi, fayda ve yarar sağlama güdüsü olmadan üst akıl ile ekonomik yapıyı elinde tutmayı amaçlayan bir olgu olarak tanımlanmaktadır. Burada ifade edilen akılcı ekonomik üretim sistemi kavramı ilk olarak Weber tarafından kullanılmış, buna göre akılcı iktisadi üretim kapitalizmin işgücü piyasasında rasyonel bir biçimde örgütlenmesini ifade etmektedir (Weber, 1999).

Kapitalizmde genel olarak serbest piyasa kanunları geçerlidir. İnsanların tüketimine sunulacak ürün ve hizmetler üretilirken tüketicilerin arzu ve isteklerini karşılayacak ürün ve hizmetler yaratıldığı imajı verilmektedir. Böylece üreticiler yapacakları yatırım sayesinde önemli düzeyde kar elde edeceklerini düşünürler.

Kapitalizmde üreticileri için “bırakınız da yapsınlar” düşüncesi hâkim olduğu için rekabet ortamının getirilerine ve sonuçlarına müdahale olmayacağı öngörülmektedir.

Ancak bu düşüncenin belirli ürün ve hizmetlerin üretim süreçlerinde sınırlı düzeyde kalacağı belirtilmektedir (Dobb, 1981).

Sermaye:

Sermaye kavramı literatürde “kapital” olarak bilinmektedir. TDK sözlüğünde yer alan tanıma göre sermaye; ticarete dayalı bir iş kurulması ve ticari olarak kurulan işlerin faaliyetlerini yürütme noktasında ihtiyaç duyulan anapara ya da paraya çevrilebilen değerler şeklinde tanımlanmıştır. Sermaye kavramı varlık ve servet anlamlarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışma kapsamında ele alınan sermaye, kapitalist düzenin üretim ve sermaye yapısından farklı bir konu değildir. Kapitalist düzende parayı kazandıran aktifler, parası olan ve olmayan kişiler arasındaki ilişkinin

56

boyutunu belirlemektedir. Söz konusu ilişkinin sonunda salt para kazanılmakta, bunun yanında süreci meydana getiren özel mülkiyet ilişkileri yeniden üretilme yoluna gitmektedir(Macintyre, 2001:489).

Kapitalist ekonomik yapı üzerine araştırmalar yapan kişilerin üzerinde önemle durdukları birçok nokta vardır. Bu noktalardan birisi de kapitalizmi oluşturan unsurların içinde sermaye birikiminin olduğu düşüncesidir. Klasik iktisat teorisinin kurucusu olarak bilinen A. Smith, ulusların zenginliği isimli eserinde sermayenin temel işleyiş yapısını mal mevcudu ismiyle ele almıştır. Marx, kapitalist sistemi açıklarken sistemin sınırsız sermaye birikimine sahip olduğuna vurgu yapmıştır. Marx’a göre para ilerlediği sürece sermayeye dönüşmektedir. Bu kapsamda sermaye kendini geliştiren ve artı değer yaratan bir yapıya sahiptir (Desai, 1974: 21).Weberde kapitalist düzeninin büyük oranda sermaye birikimi ile büyüdüğünü belirtmiş, sermaye birikiminin temelinde ise Protestan ahlakın dünyevi eylemlerinin yer aldığını vurgulamıştır. Sombart da kapitalizm ile sermaye birikimi arasında anlamlı ilişki olduğunu belirtmiş ve sermaye birikiminin sömürgeciliğe zemin hazırladığını ifade etmiştir.

Kapitalist sistemin özü sermaye birikimi olduğu için düzenin temel amaçlarının başında maksimum düzeyde kar elde etme düşüncesi vardır. Birikimin kesintiye uğraması durumunda;

 Ekonomik krizler patlar verebilir.

 Krizlerin süreklilik kazanması kapitalist düzeni tehdit etmeye başlar.

 Ekonomik krizlere bağlı olarak sistem içerisinde yer alan iç çelişkiler ortaya çıkmaya başlar.

Bu kapsamda kapitalist sistemin çarklarının düzenli olarak dönmesinde sermaye birikiminin aksamaması gerektiği görülmektedir. Sermaye birikiminin kesintiye uğraması da kapitalist sisteme zarar vermektedir. Bu aşamada sermaye birikiminin yanında kapitalist düzenin çarklarını döndüren diğer bir unsur olan emek faktörüne değinilmesi faydalı olacaktır.

57 Emek:

TDK sözlüğünde yer alan tanıma göre emek kavramı; herhangi bir işin gerçekleştirilebilmesi için harcanan beden ya da beyin gücü olarak tanımlanmaktadır.

Emek kavramı sözlük anlamı olarak özenli, uzun ve yorucu iş yapma anlamında da sıklıkla kullanılmaktadır. Literatürde birçok araştırmacı emek kavramına ilişkin farklı tanımlar ve yaklaşımlar geliştirmiş olup, bu kişilerin başında Marx gelmektedir. Emek kavramı denilince akla ilk gelen ismin Marx olmasının temelinde literatürde emek kavramına ilişkin ilk çalışmaları yapan birey olması yatmaktadır. Hegel, emek kavramını temelde düşünsel etkinlikler ile sınırlandırmış, Kant ise bedenselve düşünsel etkinlikler arasında farklılıklar olduğunu öne sürmüş ve düşünsel etkinliklerin daha ağır olduğunu vurgulamıştır. A. Smith ise konuya farklı açıdan yaklaşmış ve ücret karşılığı yapılan işi emek harcama olarak değerlendirmiştir. Marx ise bireyin bir işi yaparken ortaya koyduğu hem bedensel hem de düşünsel yetilerin tamamını “emek” şeklinde açıklamıştır. Yapılan tanımlara göre emek kavramının temel özellikleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır;

 Emek olgusunun yapısında süreç vardır.

 Emek sadece beden gücünden değil, aynı zamanda zihin gücünden meydana gelmektedir.

 Emek gerektiren bir işim başında birey süreci kafasında kurgulamaktadır.

 Emek sürecinin sonunda ilk başta kurgulanan ürüne ulaşılmaktadır.

 Emek harcandıktan sonra alınan ücret ya da bedel sayesinde psikolojik doyum sağlanmaktadır.

 Bedensel bir emek harcanırken süreci kolaylaştırıcı materyallerden yararlanılmaktadır.

Emek sürecini meydana getiren üç temel öğe bulunmaktadır. Bu öğeler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:

1) İş olgusu, diğer bir ifadeyle insanların bireysel faaliyetleri, 2) İş bahsi

3) İşin yapılma sürecinde kullanılan araçlar (Marx, 2011:181)

58

Tarihsel açıdan emek sürecine ilişkin bilgiler incelendiği zaman söz konusu üç öğenin ortak noktasını ürün elde etmenin oluşturduğu görülmektedir. Marx’a göre emek olgusu kullanım değerinin yaratıcısı konumundadır. Bu nedenle emek değerli bir olgudur. Emeği değerli kılan konu ise belirli bir emek harcanarak üretilen ürünlerin insanların ihtiyaçlarını karşılaması ve hayatlarını kolaylaştırmasıdır. Ortaya çıkan ürünün yararsız olması durumunda ürün çıkarma sürecinde kullanılan emek de yararsızdır. Bu nedenle faydasız ürün çıkarma sürecinde ortaya konulan emek, emek olarak görülmemektedir (Marx, 2011: 47-53). Emek olgusunun devamında kapitalizm kavramı ile önemli bağı olan “meta”kavramını incelememiz gerekmektedir.

Meta:

Meta olgusu kapitalist düzeni oluşturan temel öğelerin arasında yer alan ve kavram haline gelen bir olgudur. Meta kavramının sözlük anlamı incelendiği zaman;

insanlara satılma amacı ile üretilmiş mal, ticari ürün, alınan ve satılan nesne anlamlarına geldiği görülmektedir. Kapitalizm de basit bir meta üretimi sonrasında büyümüş ve gelişmiştir. Marx, kapitalizmin temelinde metanın yer aldığını, kapitalizmin çözümlenmesi için öncelikli olarak meta üretiminin incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Meta olgusuna ilişkin çalışmalarda üzerinde sıklıkla durulan konulardan birisi metalaşma kavramıdır. Metalaşma kavramı temelde sosyal bir ilişkinin nesnel bir boyut kazanması şeklinde açıklanmaktadır. Kullanım amacı ne olursa olsun bir metanın üretilmesi için emeğe ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında üretim süreçlerinde emeğin metaya dönüşmesi de kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Üretim süreçlerinin sonunda ortaya ürünler çıkmakta olup, üretim süreçleri içinde emeği barındırmaktadır. Ancak ürün ortaya çıktıktan sonra emek gücü göz önünde bulundurulmamaktadır. Bu kapsamda üretim süreçleri sonunda ilişkinin insanlar arasında değil, nesneler arasında olduğu düşüncesi hâkim olmaktadır.

Bu noktada Marx’ın belirttiği yabancılaşma kavramı devreye girmektedir.

İnsanlar zaman içerisinde kendi emek güçleri ile ürettikleri ürünlere karşı yabancılaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle işçilerin ürettikleri ürünler kendilerinden bağımsız ve yabancı bir hale dönüşmektedirler. Bu durum sosyal ilişkinin işçi bağlamında kaybedilmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda kapitalizm metalaşma yolu

59

ile işçilere yönelik olarak gerçeksizlik halleri üretmektedir. Metanın gücünün yükselmesi gerçeğin ve işçilerin gücünü düşürmekte, metayıfetişleşmiş hale getirmektedir yükseldikçe, Marxist anlamda gerçeğin ve işçinin gücü düşer; meta fetişleşmiş olur (Marx, 2011).

Teknoloji:

Teknoloji kavramı tarihsel süreç içerisinde değişen, gelişen ve sürekli yenilenen bir yapıya sahiptir. Tarihsel süreçte teknolojinin gelişim hızı incelendiği zaman gelinen noktada ciddi bir mesafe kat edildiği görülmektedir. Teknoloji olgusu günümüzde pek çok kavram ile birlikte anılmaktadır. Bunun temelinde teknoloji disiplininin birçok alanla iç içe olması yatmaktadır. Günümüzde teknolojinin her ortama girdiği ve birçok ülkede her insana nüfuz ettiği görülmektedir. Bu durum zaman içerisinde kapitalizmin de teknolojiyi önemli bir araç haline getirmesine zemin hazırlamıştır. İletişim ve üretim ağlarının yüksek düzeyde gelişmesi kapitalizme zaman kazandırmış, bunun yanında tüketicilere sunulacak ürünlerin verim ve kalitesini arttırmıştır.

Kapitalizmi besleyen unsurlar içinde makineleşme önemli bir yere sahiptir.

Üretim süreçlerinde makineleşme giderek artmaktadır. Makineleşmenin hız kesmeden artmasının temel nedeni kapitalist düzeni yöneten aktörler arasında rekabet bulunmasıdır. Bunun yanında üretim süreçlerini makineleşmenin hızlandırması piyasa aktörlerinin makineleşmeye yatırım yapma düzeylerini de arttırmaktadır. Kapitalist yapının dinamikleri arasında kar ve birikim elde etme ön planda olduğu için işletmeler mümkün olduğu kadar düşük maliyetlerle üretim yapma eğilimindedir. Bu durum rakip işletmelerin ürettikleri makineleri diğer işletmelerin de kullanmasını zorunlu hale getirmektedir (Gouverneur, 1997:176). Makineleşmenin gelişmesi mevcut metaların daha fazla üretilmesinin yanında meta çeşitliliğinin de artmasına katkı sağlamıştır.

Ayrıca makineleşmenin beraberinde getirdiği seri üretim sayesinde ürünler tüketicilere saha uygun fiyatla satılır hale gelmiştir. İhtiyaç, beklenti ve zevklerin sürekli değiştiği bir ortamda işletmeler de makineleşmeyi hızlandırma, yeni ürünler üretip piyasaya süremeye başlamıştır. Böylece rekabet ortamında tüketicilerin dikkatlerini üzerlerine çekmeye çalışmışlardır (Ropke, 2001: 405).

60

Literatürde yer alan bilgiler teknolojinin üretim süreçlerini sürekli değiştirdiğini ve geliştirdiğini göstermektedir. Kapitalist üretim düzeninde teknolojik gelişmeler amaç olmaktan ziyade kapitalizmi büyütmede kullanılan birer araç konumuna gelmiştir.

Çünkü bu düzenin amacı insanlara fayda sağlamaktan ziyade daha fazla yan ürün çıkarma ve daha fazla kar elde etmektir. Hatta kar elde etme güdüsü kapitalizmi besleyen en temel olgu olarak değerlendirilmektedir.

Belgede GÖNÜLLÜ SADELİK OLGUSUYLA (sayfa 69-75)