• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Göçmen Entegrasyonu ve Göçmenlerin Dışlanmasını Önlemeye

Türkiye; Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren, gerek coğrafi konumu gerekse farklı milletlere imparatorluk nezdinde, birlikte yaşama olanağı tanıdığı için, çok sayıda göç almış ve hâlâ da göç almaya devam etmektedir. Anadolu coğrafyası yüzyıllardır farklı etnik ve kültürel yapıya sahip insanların birlikte yaşadığı bir coğrafyadır. 1922-1945 yılları arasında Balkanlar, Yunanistan ve Almanya’dan

yaklaşık 1.185.000 kişinin gelmesi, 1988-2000 yılları arasında Irak, Bosna, Kosova, Bulgaristan’dan yaklaşık 900.000 kişinin gelmesi bu durumun en somut göstergelerindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, sorunları anlık çözmeye yönelik kanun ve yönetmelikler çıkarmıştır. Bu alandaki en kapsamlı mevzuat olan 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 11 Nisan 2013 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir (2016 Türkiye Göç Raporu, 2016, s. 25). Bu kanunla birlikte kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün, Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı özellikle 2011 yılında ülkemize gelmeye başlayan milyonlarca Suriyeli mültecinin toplumla bütünleşmesi için çalışmalar yürütmektedir. 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda;

“Genel Müdürlük, ülkenin ekonomik ve mali imkânları ölçüsünde, yabancı ile başvuru sahibinin veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin ülkemizde toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak ve ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndüklerinde ülkelerinde sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilmelerini kolaylaştıracak bilgi ve beceriler kazandırmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ile uluslararası kuruluşların öneri ve katkılarından da faydalanarak uyum faaliyetleri planlayabilir” (YUKK, m.96).

Bu maddenin 1. fıkrasında mültecilerin daha çok topluma, sosyal uyum açısından hangi kurum ve kuruluşlardan öneri ve yardım alınabileceğine değinilmiştir. Hangi bilgi ve becerilerin kazandırılabileceğine dair net bilgiler sıralanmamış, sıralanan kurum ve kuruluşların uyum konusunda gerekli görüldüğü takdirde planlama yapabilir denilmiştir. Ayrıca ikinci fıkrada “Yabancılar, ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuki sistemi, kültürü ve tarihi ile hak ve yükümlülüklerinin temel düzeyde anlatıldığı kurslara katılabilir” (YUKK, m.96). ifadesiyle bahsedilen, temel kültür, tarih, hak ve yükümlülüklerinin anlatıldığı, dil eğitimi ve ülkenin siyasi yapısının, hukuk sisteminin ne olduğu hakkında kısaca bilgilendiren kursların istenirse yabancılar tarafından gidilebileceğinden bahsedilmektedir. Bu kurslar ülkemizde son yıllarda, kamp alanların ziyade kent merkezlerinde yaşamayı tercih eden kent mültecileri için toplumla bütünleşme açısından önemli gözükmektedir. Ancak isteğe bağlı olması açısından toplumla uyumu geciktirse de bir açıdan da zorlama olmamasıyla asimilasyonla-entegrasyon arasındaki ince çizginin korunduğunun göstergesidir. 3. fıkrada ise;

“Kamusal ve özel mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime ve ekonomik faaliyetlere erişim, sosyal ve kültürel iletişim, temel sağlık hizmeti alma gibi konularda kurslar, uzaktan eğitim ve benzeri sistemlerle tanıtım ve bilgilendirme etkinlikleri Genel Müdürlükçe kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapılarak yaygınlaştırılır”( YUKK, m.96).

Bu fıkrada ise yabancıların hayatlarıyla ilgili hemen hemen her alanda ihtiyaç duyabilecekleri hizmetler ve ekonomik hayata erişim için gerekli olan bilgiler için genel müdürlük ile STK, kamu kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılır söylemiyle kamu kurum ve kuruluşların tek başına bu eğitimleri vermesinin önü kapanmış gözükmektedir. Her durumda, yabancılara sağlanacak eğitimler genel müdürlüğün kontrolünde ve eğer genel müdürlük gerekli görürse işbirliği sağlanarak eğitimlerin verilecek olması, Türkiye’nin merkezi yönetim biçiminden kaynaklı olabileceğinin göstergesidir. Ancak toplumla uyum konusunda yabancılara verilecek olan eğitim ve sağlanacak olanakların sadece Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün inisiyatifinde olması bazı bölgelere gidecek olan eğitimin kısıtlı ve bazen de yetersiz kalmasına sebep olmasına yol açabilecektir.

6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 103. maddesi Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunu düzenlemiştir. Genel müdürlüğün bünyesinde bulunan 12 başkanlıktan biri olan Uyum ve İletişim Başkanlığı yabancıların toplumla karşılıklı olan iş ve işlemlerini yürütmek, genel müdürlüğün toplumla olan ilişkilerini sağlamak ve kamuoyunu bilgilendirmek, toplumsal bilinci artırmaya yönelik çalışmalar yapmak, Uyum ve İletişim Başkanlığı’nın tanımlanan görevlerinden birkaçıdır (YUKK, 2013).

Türk toplumu ve ülkemize gelen yabancılar arasında iletişimin gerçekleşmesine olanak sağlayan ve ilk kez mevzuata giren “uyum” konusu, karşılıklı kültürlerarası kopuklukların giderilmesi ve toplum içinde bazı önyargıların oluşmasını önleyerek toplumsal düzeni sağlaması açısından çok önemlidir. Yüzyıllardır ülkemiz çeşitli göç akınlarına uğramış ve birçok etnik yapıdan insana kucak açmıştır. İmparatorluğun yıkılma süreciyle birlikte ulus devlet inşasına rağmen 1945 sonrası Türkiye Devleti zaman zaman farklı etnik yapıya sahip insanların göçüne uğramış ancak; gelen yabancılarla Türk toplumu arasında herhangi bir uyum çalışması politikası hazırlanmamıştır. Bu açıdan YUKK’ta “uyum” kavramı, göç politikasına

girerek yeni bir dönemi başlatmıştır. Daha çok tek taraflı olarak, yeni gelen yabancılara eğitim olanakları sunması ve bunu merkezi otoriteye bağlı şekilde gerçekleştirmesi bazı aksaklıklara ve eksikliklere sebep olsa da, entegrasyonun Türkiye’nin göç politikasında olması gelecek zamanda önemli bir etki yaratacaktır. Ayrıca bu hükümler, özellikle Avrupa ülkelerinde olduğu gibi göçü engelleyici ve kısıtlayıcı olmasından çok, yabancılarla toplum arasında etkili iletişimi sağlayarak, düzenli bir ilişki kurulmasına yardımcı olacak şekilde düzenlenmiştir (YUKK, 2013).

Türkiye ve birkaç ülkenin mültecilere yönelik gerçekleştirilen uyum politikalarının değerlendirilmesini yapmak için, MİPEX verilerine bakmak çalışma açısından önemlidir. MIPEX, içinde Türkiye’nin de olduğu 38 ülkenin mültecilere yönelik göç ve entegrasyon politikalarına ait verilerin incelendiği ve her ülke için “Göç ve Entegrasyon” karnesi niteliği taşıyan bir değerlendirme gerçekleştirmektedir. MIPEX, bu değerlendirmeyi mültecilerin kente uyumuna bakmak için, sekiz başlık altında inceleyerek puan vermektedir. Bu başlıklar, iş pazarına entegrasyon, aile birleşmesi, eğitim, sağlık, siyasi katılım, sürekli ikamet, sürekli ikamet izni, vatandaşlık, ayrımcılık karşıtlığıdır (MIPEX, 2015).

Tablo 9: Ülkelerin Mültecilere Yönelik Uyum Politikalarının Karnesi

Göç ve Entegrasyon

Karnesi (Veriler 100

üzerinden)

Kanada Türkiye Bulgaristan Yunanistan ABD Almanya

İş Pazarına Entegrasyon 81 15 50 55 67 86

Aile Birleşmesi 79 49 64 55 66 57

Eğitim 65 5 3 36 60 47

Sağlık 49 32 28 27 69 43

Siyasi Katılım 48 11 13 30 36 63

Sürekli İkamet İzni 62 27 67 54 54 60

Vatandaşlığa Erişim 67 34 21 34 61 72

Ayrımcılık Karşıtlığı 92 26 89 60 90 58

Tabloya göre diğer ülkelere bakıldığında Türkiye’nin mültecilere uygulanan uyum politikalarının düşük puanlı olduğu görülmektedir. Özellikle mültecilere yönelik uygulanan eğitim politikaları, siyasi katılım ve iş pazarına entegrasyon puanları, Türkiye’nin sahip olduğu diğer alanlara göre görece düşük çıkmıştır. Aile birleşmesi ve vatandaşlığa erişim, Türkiye’nin sahip olduğu puanlara göre içlerinde en yüksek olan iki alandır. Türkiye’nin, 38 ülke içinde uyum politikaları alanında düşük puanlara sahip olmasının en büyük etkilerinden birisinin, 2011 sonrası gelen Suriyeli mültecilerin sayılarının bir hayli yüksek olması ve ihtiyaca göre şekillenen göç politikasının 2013 sonrasında yavaş yavaş oturmaya başlamasıdır. Bu durum da göz önünde bulundurulması gereklidir ki, değerlendirilmeye alınan çoğu ülke, mülteci ve sığınmacı kabul ederken kota uygulaması gerçekleştirdiği için zaten uyum politikasını sağlıklı olarak sağlayabileceği kişi kadar ülkesine mülteci kabul etmektedir. Bu durumun sonucunda da zaten puanların yüksek olacağı kesindir ve Türkiye’nin uyum politikaları değerlendirilirken bu şartlar göz ardı edilmemelidir.

3.3. Türkiye’deki Kent Mültecilerin Sosyal İçermelerinde Belediyelerin