• Sonuç bulunamadı

Sağlık düzeyi, genel olarak sağlık hizmetlerinin yoğunluğu, bireylerin sağlıklı yaşama ilişkin davranışları vb. konularla ilgili durumu ifade etmektedir. Sağlık düzeyine ilişkin veriler temelde yaşam beklentisi, üreme sağlığı, hastalık, ölüm ve ruh sağlığı ile ilgilidir.

3.3.1. Yaşam Beklentisi

Yaşam beklentisi, genellikle yaşam süresi ile karıştırılan bir kavramdır. Yaşam süresi, hastalık, kaza vb. nedenlerle kişinin sağlığını tehdit edecek faktörler olmadığında kişinin ortalama yaşam süresidir. Biyolojik olarak belli bir yaştan sonra kişinin doğal ölümü gerçekleşecektir. Yaşam süresi genel olarak sabittir. Ancak yaşam beklentisi, kişinin hastalık, kaza vb. faktörler göz önünde bulundurulduğunda elde edilen yaşama beklentisidir.

Ortalama yaşam beklentisinin yüksek olması, sağlık hizmetlerinin etkinliği için temel göstergelerden biridir. Hastalık gibi riskler yaşam beklentisini düşürmektedir ve beklentilerdeki düşüşü engelleyecek olan, sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde işlerliğinin sağlanmasıdır. Genel olarak toplam sağlık harcamaları ve GSMH düzeyi yüksek olan yerlerde ortalama yaşam beklentisi de yüksek olmaktadır.

Türkiye’de doğumda ortalama yaşam beklentisi OECD Health Data 2008 verilerine 2007 yılı itibariyle 71,8’dir. Bu oran OECD ülkeleri içindeki en düşük orandır. 2007 yılında OECD ortalaması 78,9 olarak hesaplanmıştır. 2005 yılı satın alma gücü paritesine göre kişi başı GSMH ve doğumda yaşam beklentisi açısından bakıldığında Türkiye yine tüm OECD ülkelerinin altında görülmektedir. Kişi başı GSMH ile ortalama yaşam beklentisi arasında pozitif bir ilişkinin varlığı gözlemlenebilmektedir(OECD, 2007:21). Bu ilişki çok basit bir korelasyonu

göstermektedir. Ancak GSMH ile doğumda yaşam beklentisi arasındaki ilişki ile ilgili daha kapsamlı ve derin analizlerin yapılması gerekmektedir.

3.3.2. Kaba Doğum ve Doğurganlık Hızı

Ülkedeki sağlık düzeyi ile ilgili olarak en önemli verilerden birisi doğuma ilişkin istatistiklerdir. Sağlık göstergesi olarak en çok kullanılan doğum göstergeleri kaba doğum hızı ve doğurganlık hızı istatistikleridir.

Kaba doğum hızı ve doğurganlık hızı sosyo ekonomik gelişmişlik ile doğrudan ilişkili olmakla birlikte, sağlık hizmetleri açısından özellikle aile planlaması hizmetlerinin yeterliliği konusunda önemli göstergelerden birini oluşturmaktadır.

OECD ülkeleri açısından bir karşılaştırma yapıldığında OECD Health Data 2008 verilerine göre Türkiye, 1980’li yıllarda 25-30 arasındaki kaba doğum hızını, 2000’li yıllarda 20’nin altına çekebilmiştir. Kaba doğum hızına ilişkin 2007 OECD ortalaması 11,1 iken, Türkiye’de 18,7 olarak gerçekleşmiştir (OECD, 2007:. OECD ülkeleri içinde tüm yıllar itibariyle en yüksek kaba doğum hızına sahip ülke Türkiye’dir. Belli bölgelerde sayıca çokluğun ekonomik anlamda güçlü olmanın gereklerinden biri olduğu algısı, aile planlamasına ilişkin sağlık hizmetlerinde yaşana yetersizlikler sebebiyle kaba doğum hızı yüksek çıkmaktadır.

Doğurganlık hızı bakımından Türkiye, 1960 yılında Meksika’nın ardından ikinci sırada iken, 1980 yılından itibaren OECD ülkeleri içinde en yüksek doğurganlık oranına ulaşmıştır. Ancak Türkiye’de, doğurganlık hızı zaman içinde düşmüş, OECD ortalamasına yaklaşmıştır. 2005 yılında doğurganlığa ilişkin OECD

2007:15). Türkiye’deki doğurganlık hızının 1960 ve 1980 yıllarına nazaran OECD ortalamasına yaklaşmasına ilişkin temel gerekçeler, kadınların aktif iş yaşamında faaliyette bulunması, kısa aralıklar ile doğumların azalması ve aile planlaması vb. konularda sağlık bilincinin yerleşmesi gibi faktörlerdir.

Kaba doğum hızı ve doğurganlık hızı, bir başka önemli sağlık göstergesi olan bebek ölümüne ilişkin istatistikleri doğrudan etkilemektedir. Çok yüksek doğum ve doğurganlık düzeyine sahip olan ülkelerde, bebek ölüm oranlarının yüksek olması beklenmektedir.

3.3.3. Bebek Ölüm Oranları

Bebek ölüm oranları, sağlık harcamalarının etkinliği ve ülkedeki genel sağlık düzeyi ile ilgili olarak kullanılan en yaygın veri setlerinden biridir. Bebek ölüm oranı bir yıldan daha kısa sürede ölen bebekleri kapsamaktadır. Bebek ölümleri sağlık düzeyi ile ilgili olduğu kadar, ekonomik ve sosyal yapı ile de doğrudan ilişkilidir.

Grafikte doğan 1000 bebek başına ölen bebeklerin sayısı 1983 yılından itibaren gösterilmektedir. OECD ülkeleri içinde bebek ölüm oranları 10’un altında seyretmekte iken Türkiye’de 2007 yılında bu oran 21,7’dir.

Şekil 23. OECD Ülkelerinde Bebek Ölüm Oranları 0.0 20.0 40.0 60.0 80.0 100.0 120.0 1983 198 5 198 7 198 9 199 1 199 3 199 5 199 7 199 9 200 1 200 3 2005 2007

Australia Austria Belgium Canada

Czech Republic Denmark Finland France

Germany Greece Hungary Iceland

Ireland Italy Japan Luxembourg

Netherlands New Zealand Norway Poland

Portugal Slovak Republic Spain Sweden

Switzerland Turkey United Kingdom United States Kaynak: OECD Health Data, 2008

Bölgeler itibariyle bebek ölüm sayıları incelendiğinde, bölgeler itibariyle sağlık personel sayısı ile ilişkili olduğu görülmektedir. Bölgeler itibariyle sağlık personeli başına en çok nüfusun düştüğü Güneydoğu Anadolu bölgesinde, bebek ölüm sayıları da en yüksek düzeyde oluşmaktadır. Özellikle 2003 yılından itibaren bebek ölüm oranları azalırken, Güneydoğu Anadolu’da yükselmektedir. Söz konusu bölge açısından oldukça önemli bir sorun olarak görülmektedir. Bölgeler arası sosyo- ekonomik gelişim farklılıkları, sağlık personeli başına nüfusun çokluğu gibi nedenler, bebek ölüm oranları üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır (Şekil 23).

Şekil 24: Türkiye’de Bebek Ölüm Oranlarının Bölgeler Arası Dağılımı

Bebek Ölüm Sayılarının Bölgeler Arası Dağılımı

0 500 1000 1500 2000 2500 2002 2003 2004 2005 2006 İstanbul Batı Marmara Ege Doğu Marmara Batı Anadolu Akdeniz Orta Anadolu Batı Karadeniz Doğu Karadeniz Kuzeydoğu Anadolu Ortadoğu Anadolu Güneydoğu Anadolu

Kaynak: TÜİK-Bölgesel İstatistikler

* Söz konusu veriler, TÜİK tarafından Düzey 1 sınıflandırması içinde yer alan bölgeler itibariyle ele alınmıştır.

Bebek ölüm oranları ile ilgili önemli sağlık göstergelerinden bir diğeri “neonatal” ve “postneonatal” bebek ölüm hızlarıdır.

Neonatal (yenidoğan) ölüm hızının, o bölgedeki sağlık düzeyi ve hizmetler ile bağlantısı, postneonatal ölüm hızına göre daha azdır. Yenidoğan ölümlerinin, yani doğumdan itibaren 28 gün içinde gerçekleşen bebek ölümlerinin çoğunluğu en iyi şartlarda dahi önlenmesi ve iyileştirilmesi mümkün olmayan nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Postneonatal ölüm hızları ise, yetersiz beslenme, bulaşıcı hastalıklar, sosyo-ekonomik gelişmişlik anlamında geri kalmışlık vb. nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmakta ve sağlık hizmetlerinin düzeyi ile doğrudan ilgilidir.

Neonatal ölüm hızı OECD ortalaması 2007 yılı itibariyle 3,2’dir. Türkiye’de ise neonatal ölüm hızı OECD Health Data 2008 verilerine göre 17’dir. Benzer şekilde postneonatal ölüm hızı OECD ortalaması 2007 yılı itibariyle 4,8 iken, Türkiye’de postneonatal ölüm hızı 21,7 olarak gerçekleşmiştir. Hem neonatal, hem de postneonatal ölüm hızları açısından Türkiye OECD ülkelerine göre oldukça kötü durumdadır. Özellikle neonatal ölüm hızı, Türkiye’nin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinin OECD ülkeler açısından oldukça geri olduğunun göstergelerinden biri olabilir. Bunun yanı sıra Türkiye’de kaba doğum hızı ve doğurganlık hızının oldukça yüksek olması, ebe sayısında yaşanan yetersizlikler neonatal ve postneonatal ölüm hızındaki yüksekliğin açıklanmasına yardımcı olabilir.

Sağlık düzeyinin belirlenmesi açısından en çok kullanılan doğum, bebek ölüm ve ortalama yaşam beklentisi verileri, Türkiye’de OECD ülkeleri ile karşılaştırmalı olarak bakıldığında oldukça kötü durumdadır. 2003 yılından itibaren yaşanan sağlıkta dönüşüm ile birlikte belli bir ilerleme sağlanmış olmasına rağmen, veriler bazında oldukça kötü durumdadır.

Bir ülkedeki sağlığın düzeyi, ruh sağlığı, hastalıklar, sağlık harcamaları gibi birçok farklı faktöre bağımlı olmakla beraber, bütün bu faktörlerin etkilerini doğum hızı, ortalama yaşam beklentisi ve bebek ölüm oranları verilerinde görebilmek mümkündür.