• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE YAŞANMIŞ KRİZLERİN BANKACILIK SEKTÖRÜ ÜZERİNE ETKİLERİ

TÜRKİYE’DE EKONOMİK KRİZLER VE BANKA KONSOLİDASYONLAR

D. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri 1 Kriz Öncesi Ekonomideki Gelişmeler

II- TÜRKİYE’DE YAŞANMIŞ KRİZLERİN BANKACILIK SEKTÖRÜ ÜZERİNE ETKİLERİ

A. 1980 Ekonomik Krizinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri

1980’li yıllarda Türk Bankacılık Sistemi daha önceki yıllardaki çalışma ortamı ile mukayese edildiğinde oldukça farklı koşullar içinde çalışmak durumunda kalmıştır.

Liberalleşmeye dönük ilk uygulama, “Temmuz Bankacılığı” olarak bilinen ve 1 Temmuz 1980 yılında faiz oranlarının serbest bırakılarak, pozitif reel faiz uygulamasına geçilmesi ve bankaların mevduat sertifikası çıkarmalarına izin verilmesiyle birlikte mevduat ve kredi faizleri hızla yükselmeye başlamıştır. Aynı dönemde, banker kuruluşlarının hızla artmasıyla, bankalar önce bankerlerle, daha sonra kendi aralarında fon toplama yarışına girmişlerdir. Bu rekabet, faiz yükseltme yoluyla yürütülmüş olup, rekabetin artması ürün sayısının ve hizmet kalitesinin yükselmesine neden olmuş, ileri teknoloji kullanımı hızlanmıştır.

Türk Bankacılık Sistemi mevcut durumuna 24 Ocak kararları ile başlayan bir değişim süreci sonucunda ulaşmıştır. Bu süreçte bankacılık sisteminde uygulanan değişim politikalarının ana noktaları şu şekilde özetlenebilir:156

• Faiz oranlarının serbest bırakılması, yani güdümlü faizden serbest faize geçiş

• Faiz oranlarının reel olarak pozitif düzeye erişmesinin yolunun açılması

• Sektöre yeni banka girişlerinin kolaylaştırılması

• Sektörün uluslararası piyasalara açılması, özellikle uluslararası piyasalardan kaynak sağlamanın serbest bırakılması

• Bankaların uluslararası standartlara uygun yapılanma içersine girmelerine yönelik düzenlemelerin yapılması

24 Ocak 1980 - 1 Temmuz 1985 dönemi, Türk Bankacılık Sisteminde yeniden yapılanmanın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. 1980 yılına kadar içe dönük faaliyet gösteren bankalarımız, ekonomide serbest piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırmak üzere 1980 sonrasında dışa daha çok önem vermeye başlamışlardır. Bu nedenle ihracat, kambiyo servisleri hızla kurulmuş, klasik bankacılık faaliyetlerine ek olarak; factoring, fortfaiting, leasing, ihracat kredi sigortası gibi uluslararası finansman tekniklerine ağırlık vermişlerdir. Ayrıca 1970’lede işçi dövizlerinin Türkiye’ ye transferinin önemli boyutlara ulaşması, Türk Bankacılık Sisteminin dışa açılma isteğini körüklemiştir.157

Ekonomideki serbestleşme süreciyle 1987 yılına kadar Türk Bankacılık Sistemi genişlemiştir. Bir yandan yeni bankalar sisteme girerken, diğer yandan mevcut bankalar piyasa paylarını arttırmak için genişletici politikalar izlemişledir. Tablo 3.3’ de görüldüğü gibi banka aktiflerinin GSYİH’ye oranı 1980’lede yüzde 28 iken 1987’de yüzde 54’e yükselmiştir. Ancak 1987’den sonra trend tersine dönmüştür.

Tablo 3.3. Banka Aktifleri / GSYİH (%)

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Liberalizasyon politikaları çerçevesinde, Türk parasının konvertibiliteye geçişi için gerekli ortamın hazırlanması ve Avrupa Topluluğu (AT)’ nun ekonomik ve mali politikaları ile uyum sağlanması hedeflenmiş, bu amaçla bir çok kısıtlayıcı hüküm içeren 30 sayılı karar yürürlüğe girmiştir. 7 Ağustos 1989 tarihinde yürürlüğe giren Türk Parasının kıymetini Koruma Kanunu (TPKKK)

157 Kasım Eren, Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Bankacılık, Beta Basım Yayım Dağıtım, Yayın No:

637, İşletme – Ekonomi Dizisi:256, İstanbul, Şubat 1996, ss.85-96.

YILLAR 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990

Banka Aktif / GSYİH

hakkında 32 sayılı kararın ikinci bölümünde, Türk parasının konvertibilitesi ve döviz işlemlerinin serbest bırakılmasına ilişkin maddeler, 28 ve 30 sayılı kararlardan daha kapsamlı olarak hazırlanmıştır.158

1980 sonrasında modernleşen ve dışa açılan Türk Bankacılık Sektöründe dikkat çekici bir özellik de bankaların portföylerinde menkul kıymet oranlarının giderek artması olmuştur. Tablo 3.4’ de görüldüğü üzere özellikle 1985’ den sonra menkul kıymetlerin toplam aktiflerin içindeki payı hızla artmıştır. Burada devletin borçlanma ihtiyaçlarının durmaksızın artmasının da payı büyüktür.

Tablo 3.4. Toplam Aktifler İçinde Menkul Kıymetlerin Payları (%)

Kaynak: İlker Parasız, Enflasyon, Kriz, Ayarlamalar,…., s.352

1980 sonrasında yaşanan bir diğer önemli gelişme ise bankalarımızın yapısındaki yoğunlaşmadır. Grafik 3.1’ den de takip edileceği üzere en büyük ilk üç bankanın toplam aktifler içindeki payı, gerilemiştir. Yani en büyük ilk üç bankamızın yoğunlaşma oranı on yıllık süreç boyunca azalmıştır. Özellikle piyasada liberal dönemin başlaması ile bankacılık sektörüne girişler artmıştır. Artan banka sayısı piyasadaki yoğunlaşmayı azaltmış, rekabeti önemli ölçüde arttırmıştır. Bu artışın önemli bir kısmını ticari bankalar oluşturmuştur. Zaten 1985 – 1990 döneminde üç büyük bankamızın yoğunlaşma oranındaki azalma, grafik 3.1’dende takip edilebileceği gibi, özel bankalar içinde, tüm ulusal bankalara göre daha hızlı azalmıştır. Ticari banka sayısındaki artışa bağlı olarak bu segmentteki azalış, bütün bankalarınkinden daha büyük olmuştur.

158 Ural, a.g.e.

YILLAR 1980 1983 1987 1990

Menkul Kıymet /

Grafik 3.1. Yoğunlaşma Oranları (%)

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği verileri kullanılarak hazırlanmıştır. (http://www.tbb.org.tr)

Daha öncede bahsettiğimiz üzere 1980 yılı sonrası, ekonominin dışa açılması ve dünya finans sistemi ile bütünleşme çabalarının bir sonucu olarak, bankacılık sektöründe de dışa açılma yönünde bir eğilimin olduğu gözlemlenebilir. Böylece, ticaret bankası, yatırım bankası ve şube düzeyinde bir çok yabancı bankanın faaliyete geçtiği ve Türk bankaları ile ortaklık kurduğu gibi, Türk bankaları da yurt dışında şube açma, banka kurma vb. yollarla örgütlenmişlerdir.159 Bu gelişme, Türk Bankacılık Sektörünün etkinliğini de arttırmıştır.

1980’li yılların bir başka önemli gelişmesi ise, TCMB bünyesinde “interbank” piyasasının oluşturulmasıdır.160 Böylece bankaların kısa vadeli likidite ihtiyaçlarının karşılanmasında ve likidite fazlasının değerlendirilmesinde çok büyük kolaylık sağlanmıştır. İnterbank, bankalara kaynak kullanma esnekliği ve kaynakları daha etkin kullanma imkanı verdiği gibi, ekonominin likidite dengesini kurmada da çok yararlı olmuştur. Bunun yanı sıra; 1980’li yıllarda, bankacılığın gelişimi ve dünya finans piyasaları ile bütünleşebilmesi amacı ile

159 Öztin Akgüç, “Bankacılık Kesimi Krizi Neden Mi?”, İktisat Dergisi, Sayı 410-411, İstanbul,

Mart 2001, ss.70-71.

160 Parasız, Para Banka ve Finansal …, a.g.e, s.112.

Üç Büyük Bankanın Yoğunlaşm a Oranı

0 10 20 30 40 50 60 70 80 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 Yıllar De ğ er özel bankalar tüm milli bankalar

getirilen diğer yasal düzenlemeler ise; 1982 yılında Sermaye Piyasası Kurulu’nun oluşturularak Sermaye Piyasası Kanunu’nun yenilenmesi, 1985 yılında devlet iç borçlanma senetlerin ihale yoluyla satışına başlanması, 1986 yılında bankaların para piyasasının oluşturulması, yerleşik kişilere döviz tutma ve döviz tevdiat hesabı açma izninin verilmesi, 1987 yılında Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemlerini başlatması, 1988 yılında efektif ve döviz piyasaları ile 1989 yılında altın piyasalarının kurulması olarak ana başlıklar halinde sıralanabilir.

Serbest piyasa ekonomisine geçilen 1980’li yıllarda, uygulamaya konmaya çalışılan reform niteliğindeki yapısal değişiklikler, bankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ancak, 1990’lı yıllardaki gelişmeler ve sık sık karşılaşılan kriziler, bankacılık sisteminin mali bünyesinin sarsılmasına da neden olmuştur. 1990’lı yılların ilk krizi de 1990 Körfez Krizi’dir. Bu kriz dış kaynaklı bir kriz olmasına rağmen, Türk mali sistemi, bu dönemde likidite krizine girmiş, ekonomik yapı ise olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu dönemde sektördeki ilk büyük finans kriz bir önceki alt bölümde ayrıntılarıyla belirttiğimiz 5 Nisan 1994 krizidir. Kriz, iyi idare edilmeyen ve mali bünyeleri zayıf olan bankaların ve kurumların iflasını hızlandırmış, krizle gelen şok, bankacılık sisteminin toplam varlıklarını büyük oranda azaltmış ve ayrıca aktif ve pasif yapısında değişikliklere yol açmıştır.