• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE EKONOMİK KRİZLER VE BANKA KONSOLİDASYONLAR

D. HSBC – Demirbank Konsolidasyonu

2. Birleşme Nedenler

Türkiye’nin köklü bankalarından biri olan Demirbank’a TMSF tarafından el konulması benzerlerinden farklı bir örnek olarak gösterilebilir. Aynı dönemde bir çok banka usülsüz kredi sebebiyle fona devredilirken genel bir kanı olarak Demirbank’ın batışında yanlış yönetim ve plasman stratejisinin rol aldığını söylebiliriz. Krizin de etkisiyle Demirbank’ın fona devrindeki temel sebep vade ve likidite riskinin iyi ayarlanmamasıydı. Nitekim Demirbank’ a el konulma gerekçesi TMSF tarafından şöyle açıklanmıştır: “Likidite krizine düşen ve durumu süreklilik arz etmeye başlayan, faaliyetine devamının mevduat

sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz etmesi”183

Demirbank bir çok banka gibi ilgili dönemde, bankacılıktan para kazanmaktansa, o dönem için ucuz denebilecek, yani faizi oldukça yüksek oranlardaki devlet tahvillerine yatırım yapmıştır. Yatırım yapılan bu devlet tahvilleri uzun vadeli bir yapıya sahiptir. Ekonomik yapının sürekli dalgalandığı bir ortamda bankaların zaten uzun dönemli kaynak bulması mümkün değildir. Siyasi gerginlikler ve kriz ortamında geçirilen bir dönemde ise Demirbank’ın mevduat yapısı zaten kısa vadeli kalmıştır. Yani Demirbank, halka ilgili dönemde 3 ay vadeli yüzde 3 faiz taahhüt ederek aldığı 10 lirayı, devlet’e yüzde 7 getiri alacağının garantisiyle bir yıl vadeli olarak borç olarak vermiştir. Dahası yurtdışından ucuza kredi, sendikasyon kredisi edinip, bunların da tamamını devlet kağıtlarına bağlamıştır. Dolayısıyla ortaya çok riskli bir aktif pasif uyumsuzluğu çıkmıştır.

Demirbank fona devrolmadan önce 1.123 trilyon mevduatı, 432.5 trilyon kredisi bulunmaktaydı. 1.645.7 trilyon kadar da aktif toplamı mevcuttu.184

1953’ te ağırlıklı sermayesi Cıngıllıoğlu ailesine ait olmak üzere 79 ortakla kurulan Demirbank’ ın asıl gelişimi 1994 krizinde oldu. Demirbank krizden önce TL nakitini dövize çevirerek, devalüasyondan yararlanan bankalar arasında yerini almıştı. Demirbank devalüasyon sonrasında da dövizleri satarak, devletin krizden sonraki dönemde yüksek faizli bonoları satın aldı ve dönemin en karlı banklarından biri haline geldi.

2000 yılının Kasım ayı ortasında yabancı kaynakların borsa ve bonodan çekilişi ile başlayan likidite krizi Demirbank’ ı oldukça sarsmıştır. Hükümetin başta özelleştirme olmak üzere IMF’ ye söz verdiği yapısal reformlarda yaşanan

183 Krizlerle Batan Bankalar,

http://www.netbul.com/superstar/ozeldosyalar/ekonomi/icibosaltilanbankalar/demirbank.asp, (26.11.2006).

gecikmeler dış kaynakların girişini de geciktirmişti. Bu durum likidite riskini daha da arttırmıştı. IMF “stand by” gereği üçüncü dilim kredi desteğini ertelerken, Dünya Bankası’ da Türkiye’ ye vermeyi öngördüğü mali uyum kredisini gündemine almayıp Aralık ayına ertelemişti. Bütün bu gelişmeler üzerine, dünyada önde gelen yatırım bankaları Türkiye’deki riskin arttığını; programın yapısal bölümlerinde gecikmeler olduğunu belirtmişti. Bu gelişmeler sonucu iki hafta içinde yaklaşık 7 milyar dolar Türkiye’den kaçmıştır. Kasım ayının ilk yarısında 11.000’ lerde seyreden İMKB 100 endeksi, 20 Kasım sonrasında keskin bir düşüşe geçerek 4 Kasım'da 7.329 ile en düşük seviyelerinden birini gördü. Gecelik faizler de yüzde 30’ lardan yüzde 2000’ lere fırladı. Yatırımcılar döviz bozdurup gecelik repoya yöneldi.

11 işgünü süren çalkantı sonrasında 6 Aralık 2000’ de dönemin başbakanı Bülent Ecevit’ in, IMF’ den gelecek kaynağın 10 milyar doları aşacağını müjdelemesi piyasalarda “doping” etkisi yaptı. İMKB'de işlemlerin başlamasıyla tüm hisseler tavan fiyata yükselerek işlemler kilitlendi. Türkiye geçici de olsa bu kredi dilimi ile asıl derin krizi Şubat ayına kadar ertelemişti. Ama 5 Nisan 1994 krizinde doğru strateji izleyerek karlı çıkan Demirbank, altı sene sonraki krizi aşamadı ve 6 Aralık 2000 günü TMSF' ye devredildi.

Demirbank’ın en büyük hatası, hükümetin uyguladığı dezenflasyon programı gereği faizlerin yıl sonunda daha da düşeceği senaryosu üzerine strateji yapmasıydı. Banka yönetimi aşırı oranda yaklaşık 3.5 katrilyon tutarında yüzde 35-40 faizle hazine bonosu aldı. Halbuki bankanın mudilerden topladığı 1,123 katrilyon liraydı. Kanuni karşılık oranlarının sınırları aşılmıştı. Kriz faizleri yukarı doğru hareket ettirince bankanın tüm sermayesi iki haftada eridi. Banka elinde tuttuğu düşük faizli bonoları zararına satmak zorunda kaldı. Mali yapısı zayıfladı. Kanımızca kriz yaşanmasaydı Demirbank, Türkiye'nin en kârlı bankası olabilecekti.

Demirbank’ın elindeki hazine bonosu ve devlet tahvillerini zararına satması piyasada bir paniği de beraberinde getirmiştir. Bankaların panik halinde

kağıtları elden çıkarması sonucu ortalama faiz değeri yüzde 95’ lere ulaşmıştır. Demirbank likidite ihtiyacını karşılamak için önce bankalararası piyasaya başvurmuştur. Ancak hiç bir banka Demirbank’ın elindeki devlet kağıtlarını garanti olarak kabul etmemiştir. Borç veren son mercii olan TCMB’ ye de başvuran Demirbank, IMF politikaları gereği buradan da olumsuz yanıt almıştır. Borçlarını ödeyebilmek için mevduat faizlerini yükseltmeye başlayan bankanın bilançosu daha da bozulunca TMSF’ ye devrolmuştur.

Kanımızca Demirbank 2000 yılında uygulanan programa fazlaca güvenip, asıl faaliyetlerinden uzaklaştığı için krizin de etkisiyle fona devrolmuştur. Bankanın fona devrolmasındaki tartışmalar hala sürmektedir. Ancak Demirbank olayı Türk Bankacılık Sistemini bize özetlemektedir. Bankalarımız finansal açıdan kırılgandır. Sermaye yeterlilik rasyoları düşüktür. Banka sahipleri bankalarını kolay yoldan büyütmek için yönetmişler asıl faaliyet alanı olan fon alıp fon satmak işi yerine devleti bol miktarda fonlayarak karlı olmaya çalışmışlardır. Denetimsizliğin ve tedbirsizliğin bankalarımızın bu durumlara gelmesindeki en büyük etki olduğunu belirtmekte fayda vardır.