• Sonuç bulunamadı

85

arzu, eğilim, hoşlantı ve isteksizliklerin niteliklerini daha anlaşılır kılmak için zekâ bahsine geçmek gerekecektir. Çünkü görüldüğü üzere zekânın bilinçle doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Şu halde değer/leme hususunu anlamak zekâ parametresini layıkıyla ele almadan mümkün olmayacaktır.

86

olduğundan şüphe duymadığını ifade etmektedir. Zekâ, emrini yerine getirme dürtüsünün kölesi değildir. Dürtü neyin peşinde olduğunu bilmez ve istese bile emir veremez. Herhangi bir açık bulduğunda kör bir şekilde koşar.152 Arzu, kontrol altına girebilir ve dolayısıyla nesnesinin anlamı genişletilebilir ve değişebilir. Böylece anlam değiştikçe, arzu da değişir. Arzuya dair bu sonuçlar hem sorgulama yoluyla hem de eylem için yeni hipotezlerin formülasyonu yoluyla gerçekleştirilir. Sorgulama ile bir kişi bir nesnenin anlamını öğrenir. Ancak bir kişi, bir nesne ile hareket etmeyi çeşitli örneklenmemiş yollarla da düşünebilir; bu şekilde nesne için yeni anlamlar düşünür ve uygun eylemler gerçekleştirildiğinde bunlar gerçek olabilir. Bir nesnenin veya bir eylemin bir birey için sahip olduğu anlam genişlediğinden veya yeniden oluşturulduğundan, aynı zamanda nesnenin yeniden oluşturmayı teşvik ettiği arzu veya isteksizlik de olur.153

Arzunun isteksizliğe dönüştüğü durumların da mevcut olduğunu belirten Dewey, benzer şekilde, herkesin başka türlü ilgisiz nesneler için değerli kullanımları kullanma deneyimine sahip olduğunu savunur. Arzunun ya da isteksizliğin olduğu her iki durumda da, eskiden izole edilmiş olayların daha geniş bir bağlamda yer aldığı görülmektedir. Kişi, bir olayı hem gerçek hem de potansiyel olarak ilgili bir olaylar sisteminin parçası olarak deneyimlemeyi öğrenir ve bu nedenle anlamı değişime konu olabilir. Bu durum, istek ve isteksizliğin başka olaylarla ilgili olduğu veya belirli eylemlere bağlı olduğunu izah eder.

Anlamlı olarak olay, kendine özgü bir arzu veya isteksizlik uyandıracaktır. Dolayısıyla, amaçlanan eylemlerin etkilerini araştırırken, eylemlere yönelik tutumu bir ölçüde değişecektir. Zekânın arzunun üzerindeki tesirinin istek ve isteksizliğe nasıl dönüştüğünü bir örnek üzerinden daha somut şekilde ele almak mümkündür. Buna göre, bir kişinin masada duran kırmızı elmayı ısırmak istediği tahayyül edilecek olursa, o kişi bu arzusunu

152 John Dewey. "Desire and intelligence“, Human Nature and Conduct, ss. 252-254.

153 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, ss. 279-280.

87

gerçekleştirmeden önce elmanın bir başka kişi tarafından zehirlendiğini öğrenirse, zekâ aracılığıyla, elmaya yönelik arzusu bir anda isteksizliğe dönüşecektir. Elmayı aç birine vermeyi düşünürse, arzusu başka bir şekilde değişecektir. Kısacası, elmanın taranması ve değerlendirilmesi değiştikçe, arzu da değişecektir. Ancak unutulmamalıdır ki bahse konu değişim zekânın açtığı yoldan gerçekleşir.154

Elma durumundan daha karmaşık bir duruma geçilecek olunursa, bir kişinin insanlarla iletişim kurmada zorluk yaşadığı ve devamlı başkalarıyla anlaşmazlık içinde olması güzel bir örneklik teşkil edecektir. Başlangıçta, böyle bir kişinin herhangi bir olayda, ötekine karşı savunmacı veya düşmanca tavırlar sergileyeceği tahmin edilebilir.

Buna göre, kişi kötümser ve dogmatik olarak hareket edebilir. Ancak, bu tür tepkilerin sonuçlarını dikkate alarak eylemlerinin son derece nahoş olduğuna kanaat getirecek olursa, kendini öz eleştiri yaparken bulacaktır.155 Bir ileri adım olarak, farklı tepkilerin tamamen farklı bir sonuç dizisi getireceğinin keşfine açık olacak olan bu kişi, anlaşmazlık kaynaklarını ve çözümü ile ilgili kanıtları da aramaya girişerek, dostane ve pozitif bir yaklaşımın, diğer taraflarla çok daha iyi bir ilişki sağlayacağını ve sonuçlarına daha fazla güven duyulacağını öğrenebilir. Böylece, izole edilmemiş bir anlaşmazlık olayı eski halinden önemli ölçüde farklı bir anlama gelebilir ve böyle bir olay meydana geldiğinde, kişi bunu tecrübe eder ve önceki yanıttan çok farklı bir şekilde ele alır.

Bu iki örnek net bir şekilde göstermektedir ki; Dewey’e göre herhangi bir olayın anlamı yeniden düzenlenebilir. Buna bağlı olarak, verilen cevap da değişecektir. Anlamlı kurgu veya onun düşüncesi tarafından teşvik edilen istek veya isteksizlik niteliksel olarak farklı olacaktır. Yeni bilgi her durumda eşit derecede etkili olmayacaktır; kısaca

154 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, ss. 280-281.

155 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, s. 281.

88

belirtildiği gibi anlamın çeşitli belirleyicileri vardır ve bunlar etkilerine göre değişir. İnsan doğasının sürekliliğini doğada kabul etmek koşuluyla, tüm bunlar oldukça anlaşılır hale gelmektedir. Zekâ, sorgulama ve hipotezler ürettikçe, arzuları değiştirir. O, olayların anlamını yeniden oluşturarak arzuyu yeniden oluşturabilir. Böylece arzunun sonuçları aynı zamanda yeni eylemlerin başlangıcı olmaktadır.156

Dewey’e göre akıllı sorgulama, bir durumun anlamını değiştirmek ve yeni bir değer yargısı oluşturmak için iki şekilde işlev görmektedir. Bunlardan birincisi, olayların anlamlarının sadece deneysel araştırma yoluyla keşfedilebilir olduğunu, bir başka deyişle durumun sunduğu arzu nesneleri ile hareket etmenin sonuçlarının araştırılmasını kapsamaktadır. Diğeri ise, zekânın, belki de daha önce ilgisiz arzuları isteğe dönüştürmek ve yeni hareket etme yollarını bulmak için yaratıcı bir şekilde işlev görmesidir.157 Yine Dewey zekânın tam olarak insan dürtülerini ve duygularını doğrudan kontrol ettiğini söylemenin yanlış olacağına değinir. Öyle ki, dürtüler ve duygular birbirleri tarafından değiştirilir. Yaşamın dürtüsü ve duygular herhangi bir engelle karşılaşmadığı zaman, arzu oluşmaz.158 Arzu meydana geldikten sonra bir insanın, yıkıcı ve istenmeyen bir eylemden çekilmesine neden olan akıl değildir; daha ziyade, eylemin beklenen sonuçlarından tiksinmesidir. Dolayısıyla Dewey, bu açıklaması ile akıl ya da zekânın, arzular/tutkular üzerine bir kaplama olmadığını; ama bazı arzuların diğer bazı arzuların üzerine bir kaplama oluşturduğunu düşünür. Bu karşıt arzular hassas bir dengede var olup, bir uyarıcı aniden dengeleri değiştirerek olduğundan çok farklı değer verme tutumları oluşmasına neden olabilir.159

156 John Dewey. "Desire and intelligence“, Human Nature and Conduct, s. 253.

157 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, s. 282.

158 John Dewey. "Desire and intelligence“, Human Nature and Conduct, s. 249

159 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, ss. 276-278.

89

Açıkça söylemek gerekirse Dewey’in değer/leme teorisinin iki önemli terimi olarak, arzu ve zekâ arasında hiçbir mücadele yoktur ve olamaz. Mücadele, her zaman bir arzu veya arzu kompleksi yani ilgi/eğilim ile diğeri arasındadır. Bununla birlikte, bu sonuç hiçbir şekilde zekânın davranışta bir işlevi olmadığını ya da tutkuların kölesi olduğunu gerektirmez; zira zekâ yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi arzuyu yeniden oluşturabilmektedir.

Zekânın davranışa ve böylelikle de değerlemeye rehberlik etmedeki işlevi, önce benzer ancak daha sınırlı bir işlev, yani görme işlevi ele alınarak kolayca açıklığa kavuşturulabilir. Kişi dağınık bir odada ya da engebeli bir arazide yürürken, içinde bulunduğu duruma karşı oluşturduğu görüş hareketlerini yönlendirmez; ama gördüğü şey hareketlerini belirler. Birey, belirli bir yolda ilerlerken karşılaştığı sorunlara cevap verir. Benzer şekilde, zekâ adı verilen işlemler de davranışımızı bozmaz; ancak zekâ tarafından açıklanan arzu ve isteksizlik nesneleri davranışı belirler. Zekânın uzun vadeli etkileri hem güçlü hem de derin olabilir. Onun davranıştaki değişiklikleri geçici olmadığı gibi; aksine, bu değişikliklerin en azından bazı alışkanlıkları güçlendirmede, başkalarını zayıflatmada ve yeni alışkanlıklar yaratmada bir etkisinin olduğuna dikkat çeken Dewey, böylece zekânın, her kullanıldığında davranışsal biçimlerde kalıcı bir birikim yaptığını belirtir. Dewey’in deneyim temelli değer anlayışı ile ifade ettiği, deneyimden öğrenmek ile belirtildiği şey tam da budur.160

Toparlayacak olursak zekâ, arzuların uyumlaştırılması ve birleştirilmesinde başarılı olmaya yönelir. Karmaşık ve genişletilmiş bir durumda eylem olanaklarının yaratıcı bir şekilde ele alınmasıyla, arzu edilen ve birleştirici olan bir eylem süreci inşa edilir. Arzu ve zekânın uyumu, gerçekten arzuların bir uyumu olup, değerlendirmeyi

160 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, s. 283.

90

mümkün kılmıştır. Ayrıca, zekâ, insan davranışında gerçekten güçlü bir araç olarak isteklere karşı mücadele etmez; aksine, çatışmaları ve körlüğü arzulayan şeyleri bir bütünleşme ölçütüne sokmanın temel şartı olarak işlev görür. Dewey'in görüşüne göre, insan davranışı, doğayı aşan veya iradeyi yöneten rasyonel bir yetenek tarafından yönetilmez, ayrıca zorunlu olarak salt arzu tarafından da yönetilmez. Aksine, arzuların akıllıca oluşumunun bir işlevi olabilir. Ve arzuların akıllıca oluşumu, çevre ile olan davranışların anlamlarının keşfedilmesi ve inşa edilmesi anlamına gelir. Birey daha etkili düşünce ve eylem alışkanlıklarına sahip oldukça, yaratıcı ve özgür etkinlik olanakları artar. Görüldüğü üzere Dewey insanı anlamaya yönelik tek yanlı açıklamalardan olabildiğince kaçınmaktadır. O insanı bir bütün halinde, kendisine değen tüm etmenlerle birlikte değerlendirmeyi arzular. Bununla birlikte Dewey için hiçbir etmen bir diğerine nazaran ontolojik bir üstünlüğe sahip değildir. Aksine tıpkı değerler arasında ilişkide de değindiğimiz üzere bir ahenk söz konusudur.