• Sonuç bulunamadı

B. Zekâ ve Değer

5. Değerlendirme ve Sosyal Teorinin Koşulları

Dewey’in değer teorisine yönelik daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi, değerleme ve değerler sorunu, amaç-araç sürekliliği, planlar, imkanlar dahilinde insan faaliyetlerini etkileyen temel meselelerdir. Teori olarak, değer/leme ancak gözlemlenebilir somut durumlarda arzu ve çıkarların oluşum yönteminin izlenmesi gereken koşullarını ortaya koyabilir. İnsan faaliyetlerinin akıllıca yürütülme ile de değerleme önerileri söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak ortaya çıkan genel değerleme önermeleri, akıllı insan faaliyetlerini yönlendiren hedeflerin, amaçların, plan ve

189 Celal Türer, Ahlâktan Felsefeye Felsefeden Ahlâka, ”İmkânlar Alanı Olarak Din: Dewey’in Din Felsefesi”, Dergâh Yay., Kasım, 2017, ss.330-354.

111

politikaların değerlendirilmesi için kurallar sağlamaktadır. Bu kurallar a priori değerlere olan inancı temel alan kurallar değildir; çeşitli davranış koşullarını ve sonuçları belirleyen araştırmaların yürütülmesinde kullanılan metodik prosedürün kurallarıdır. Dewey, değerleme problemlerini kendi içinde çözme iddiasında değildir.

Değerlemeler gerçekten mevcuttur ve ampirik olarak gözlem yapabilme yeteneğine sahiptir. Böylece değerlemeler hakkında önermelerin deneysel olarak doğrulanabilir olması gerekmektedir. Hangi bireylerin veya grupların değerli ya da değer biçilir olduklarını ve değer verildiklerinin gerekçeleri prensip olarak ne kadar zor gibi görünse de deneysel belirlenme imkanına sahiptir. Genel olarak geçmiş değerlerin gelenek tarafından birtakım övgü, takdir, yergi gibi gerekçeler ile belirlendiği görülmektedir. Ve bu değerlemeler de söz konusu olan bilimsel sorgulamada karşılaşılan teorik ve pratik zorlukları beraberinde getirmektedir. Dewey’e göre, değerlemelerin ampirik olarak var olmadığı ve bu sebeple de değerlemeye dair kavramların dışarıdan elde edilebileceği düşüncesi en ilginç inançlardan biridir.190

İnsanlar sürekli değerlerle uğraşırlar. Birikimli olarak şimdiye kadar yapılan değer/leme işlemleri “değerleme teorisi” için birinci basamağı oluşturur. Değerlemelere yönelik bilgi, bize yeni değerleme önerileri sağlamaktan ziyade, daha çok tarihi, kültürel ve antropolojik bilginin doğası hakkında bilgi verir. Ancak bu değerleme bilgisi her ne kadar değerleme önermeleri sağlamasa da onları formüle etme yeteneğinin olmazsa olmazıdır. Geçmişe dair değerleme bilgisinin, doğru ve sistematik bir şekilde analiz edilmesi halinde geçmişte elde edilen deneyimin geleceğe bir ışık tuttuğu görülür. Öyle ki, birey, kişisel deneyiminin sınırları içerisinde geçmişte elde edilen değere yönelik

190 John Dewey, Theory of Valuation, The University of Chicago Press, Vol. 2, No. 4, Chicago, 1945, ss. 60-61.

112

sonuçların farkına vardıkça, değerlemelerine yönelik amaç, araç ve isteklerini gözden geçirecektir. Geçmişe dayalı bu değerleme bilgisi, potansiyel faaliyetlerin olası sonuçlarının öngörülmesini ve bireyin davranışının buna göre yönlendirilmesini sağlar.191

Tarihsel olarak insan değerlemelerinin bilgisinin yokluğunda, nedensel koşulların sonuçları bakımından yeni değerlendirmelere dair geçerli önermeler bulmak zorlaşacaktır. İnsan faaliyetlerinin sürekliliği gerekçesiyle, gelecekteki yani şimdiki yeni değerlemelerin sonucu belirsiz olacaktır. Çünkü mevcut arzuların ve ilgilerin geçmiş koşullarla bağlantılı olarak değerlendirilebilme dereceleri, ampirik kanıtlar çerçevesinde yeniden değerlemeyi sağlayan bir bağlamda görülür.

Dewey, tüm bu düşüncelerden, “Geçmişte olan ve şimdiki değerlemelerin bilgisinin, amaca ulaşma noktasında başarı sağlayan arzuların ve eğilimlerin yeni arzular ve eğilimler oluşturma noktasında bir değerleme aracı haline gelmesi için gereken koşullar nelerdir?” sorusuna geçer. Dewey’e göre yeniden değerleme, kendilerini birbirleri ile sistematik olarak ilişkilere sokan kritik soruşturma yöntemlerine maruz kalan mevcut değerlerden büyümelidir 136 Sistematik ilerleme ile değerlerin birbirleriyle ilişkiye sokulmasındaki yaşanan sıkıntı araçların eksik olmasından kaynaklanmaktadır. Bu konu ile ilgili asıl sıkıntı Dewey için pratik engellerdir. Öyle ki bu pratik engeller, değerlemenin sistematik bir ampirik soruşturmaya maruz kalmadan zaten var olan ve amaç, ilgi, arzu için en etkili kaynakları oluşturan gelenekler, adetler ve kurumlar tarafından tedarik edilmesidir.192

Dewey’e göre, doğa bilimleri mevcut gelişmeye varıncaya kadar, yeni değerlemelerin yöntem olarak deneysel temele dayanması söz konusu değildi. Yine

191 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 60-64.

192 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 60-64; Elizabeth Anderson, "Dewey's Moral Philosophy", URL =

<https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />.

113

filozofa göre psikoloji bilimi de değer/leme teorisinde oldukça önemli bir yere sahiptir.

Zira böyle bir bilim olmadan değerlemenin teorik olarak kontrol edilmesi pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, insan koşullarının bilgisi psikoloji bilimidir. O olmadan çevre ile etkileşime giren insanın sonuç üretme kapasitesi tahmin edilemez. Ve bu yönüyle de insan davranışı fenomenine dayalıdır. İnsan davranışı fenomenine dayalı bir teori, fiziksel şeylerin davranışının bir teorisi olduğu kadar bir değerleme teorisinin de ön şartı olacaktır.193

Ampirik değerleme teorisinin gelişmesinin önündeki engellerin entelektüel eksiklikten ziyade kurumsal ve çıkarlardan kaynaklandığı gelenek ve alışkanlıkların olduğu noktasına değinen Dewey, değerleme ve sosyal teori için kültürel antropoloji alanına dikkat çeker.194 Kültürel bir ortamda yaşayan insan organizmaları, etkili bir araç olarak değerleme teorisinin geliştirilmesinin başka bir şartıdır. Değerleme teorileri incelendiğinde, kültürel koşulların değerleri şekillendirmesindeki rolü ihmal edildiği görülmektedir.

Dewey, baş ve kalbin birlikte çalıştığı ve daha teknik bir dil kullanarak oluşturulan, eylem yönünde birleşip değerlendirmeleri mümkün olan davranış entegrasyonlarına duyulan ihtiyacı vurgular. Bilim merkezli fikirlerin duygularla birleştirildiği bu entegrasyon, sadece bilimin kendisini bir değer olarak almaz; aynı zamanda, insan ve sosyal yaşamın tüm yönlerinde değer üretir ve tüm değerlemelerin geçerli olarak belirlenmesinin en üst aracı olur.

Bu doğrultuda Dewey, özel ve daha reflektif faaliyetlerde ortaya çıkan değerlerin deneyimini kabul etmektedir. Öyle ki; birçok insan, değerlere yönelik sosyal katılımı iyi

193 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 62-63.

194 John Dewey, Theory of Valuation, s. 63.

114

olarak değerlendirir. Sosyal iyiliklerin düşünüldükleri yerde, değerleme ve değerlendirmelerin de zorunlu olarak sosyal olacağını vurgulayan Dewey, bu nedenle sosyal zekâyı önemser. Nitekim, sosyal zekâ çatışma halindeki sosyal iyiler arasında seçim yapma söz konusu olduğunda gereklidir. Sosyal akıl aynı değer yargıları gibi pratik karakterlidir; zira, onlar sosyal değerler üzerinde yaratıcı düşünmeyi sağlarlar. Sosyal zekâ sadece kendi için tercih ettiği amaçlar ve hedeflere yönelik çaba gösteren bireylerde görünmez. O, toplumun iş birliği ile sosyal iyileri arar. Sosyal zekânın kendisini ancak demokraside göstermesinin mümkün olduğunu iddia eden filozof, bu minvalde zekânın değer yargılarını kontrol etme ve arzulara yön değiştirme işlevinden yola çıkarak demokraside hiçbir sosyal değerin sabit olmayacağını; bilakis geçici ve her zaman yanılma payının düşünülmesi gerektiğini belirtir. 195

Netice olarak bu bölümde, Dewey’in değer/leme teorisinin merkezî kavramlarından olan; arzu, ilgi, eğilim, arzu ve zekâ ilişkisi, amaç-araç devamlılığı irdelenmiş, yine filozofun değer anlayışı ile ahlâkta üç belirsiz unsur yerine modern dünyanın ahlâk grameri olarak öngördüğü düşünümsel ahlâk teklifi ve sosyal teorinin koşulları ele alınmıştır. Öncelikle Dewey’in beğenme ve beğenmeme olarak ifade ettiği değerlemenin (valuation), ya değer verme (valuing), değer iliştirme (prizing) ve değer atfetme (esteeming) ya da değerlendirme (evaluation), değer biçme (appraising) ve değer saptama (estimating) olmak üzere iki anlam içerdiğini, konumuz ile ilgili bir meta-etik inşası için tercih edilen anlamın değerlendirme (evaluation) olduğunu saptadık.

İzlenebilirlik ve tanımlanabilirlik konusunda davranış biçimlerinin incelenmesine imkân sağlayan değerleme için, sadece duyuşsal-motorun değil; buna ilaveten düşünümsel/reflektif motorunda gerekliliğine dikkat çekilmiştir. John Dewey için

195 John R. Shook, Amerikan Pragmatizminin Öncülleri, Çev: Celal Türer, ss. 132-137.

115

değerleme, nesneye ya da eyleme yönelik soru sorma ile başlar. Bu doğrultuda değerleme arzulanmayı gerektirir. Dewey’i geleneksel arzu kuramlarından ayıran husus, arzuyu salt dürtü olarak bırakmayıp, düşünümsel olarak zekâ ilişkisi içerisinde incelemesidir. Nitekim zekâ (intelligence), sadece bir nesne ya da şeyin arzu edilmesini, ona yönelik hoşlanımı ya da eğilimi ifade etmez. Zira o, sorgulama ile olayların anlamlarını yeniden oluşturarak, yeni arzuyu meydana getirir. Onun işlevi, arzuyu dönüştürüp araç-amaç sürekliliği ve karşılıklı belirlenebilirliğini sağlayarak, değer yargılarının oluşma sürecini kontrol etmektir.

Çalışmanın başından itibaren John Dewey’in, felsefenin doğaya sadık olması gerektiği vurgusu ile ahlâkî felsefesi de onun naturalizmine bir örnek olarak ele alınmıştır. Her halükârda görünen o dur ki; Dewey’in düşüncesindeki tüm ahlâkî ayrımlar, yalnızca doğadaki olaylara atıfta bulunmaktadır. O, değer/leme teorisi doğrultusunda kapsayıcı bir doğa anlayışına doğrultusunda, deneyim ve deneysel yöntemi merkeze alarak klâsik etik kuramlarının yerine düşünümsel ahlâk öğretisini önerir. Dewey bu ahlâk öğretisi ile tek bir iyiyi değil; içinde pek çok iyiyi barındıran değer anlayışına atıf yapar. Bir şeye iyi dediğimiz anda sonuçları açısından onun birçok şey ile ilişkilerini düşünmekten vazgeçmemiz anlamına geldiğine dikkat çeken Dewey, ahlâkın gramerini ve sosyal teorinin temellerini düşünmekten ve deneyimlemekten korkmayan organizma üzerine inşa etmiştir. Öyle ki; ona göre ahlâkÎ olan tek şey, deneyim ve doğanın uyumunu yakalamış, değişimin karşısında düşünmekten ve sürekli değer yargıları üretmekten çekinmeyen organizmanın büyümesi/gelişmesidir.

116 SONUÇ

Bu çalışmada tespit edilen ana görüş, John Dewey'in değer teorisinin yalnızca kendi felsefesinin bir cüzü olarak kabul edilemeyeceği aynı zamanda “değer felsefesine”

pragmatist anlayış çerçevesinde katkı sağladığı olmuştur. Değerlerin değerini ortaya koymanın felsefenin görevi olduğunu beyan eden Dewey, değer/leme ve değerlendirmeler için bir standart oluşturma ya da bir ölçü vermek iddiasında olmamıştır. Aksine o, değer/leme teorisinin hayat içinde nasıl işlev gösterdiğine odaklanmıştır. Bu yüzden o, değerleme teorisine revize ettiği deneyim teriminden başlanması gerektiğini ifade etmiştir. Eğer deneyim doğru bir şekilde kullanılıp, aydınlatılırsa, filozofun doğadaki değer ile ne ifade ettiği anlaşılacak; değer, değerleme ve değerlendirme kavramları deneyim akışı içinde işlevlerini icra edecektir.

Deneyim kelimesi Dewey tarafından, büyük ve işleyen bir dünya anlamına gelen ve bilgiden çok daha geniş anlama sahip bir terim olarak kullanılmıştır. Yansıtıcı bir doğa, organizmanın yapısı ve ona dahil olan koşullar dikkate alındığında, deneyim ve doğanın devamlılığı ortaya çıkmaktadır. Doğanın özellikleri aynı zamanda deneyimin de özellikleridir. Bu nedenle, deneyimimizin çeşitli yönlerini analiz etmek, aynı zamanda doğanın ve doğada mündemiç olan değerlerin bilgisini bize vermektedir. Deneyimin, farkındalık, doğrudan oluşluk ve bilişsel olmayan acı çekme anlamlarının yanı sıra takdir, yansıtıcı, düşünme, biliş ve yargıyı belirttiğini söyleyen Dewey, deneyim ve doğa arasındaki her türlü düalist görüşü de reddeder ve geliştirdiği metafizik analizle bu görüşleri elimine eder.

Değerin ancak doğa ve deneyim bağlamında ortaya çıkacağını belirterek, diğer değer teorilerinden ayrılan Dewey’in, naturalist meta-etiğini, tüm felsefesinde uyumlu bir şekilde ele aldığı görülebilir. Onun değer ve değerleme karakterizasyonu ile doğalcı

117

metafiziği arasındaki bağlantıya dikkat çekmenin doğru olacağı düşüncesi ile iyinin benzersizliğine ulaşılmıştır. Faaliyetin iyiliği ve daha iyi bir yaşamın elde edilmesi noktasında, deneyim yönteminin gerektirdiği gibi, değeri bağlamında ve tutarlı bir şekilde ele aldığı kabul edilebilir.

Tekraren deneyim, insanın kendi dünyasında yaşaması için bir çağrı olarak Dewey'in felsefesinin özünü oluşturur ve değer/leme anlayışının ortaya çıkmasının gerekçesidir. Dewey, iyinin benzersizliğinin insan deneyiminin içinde olduğu konusunda nettir ve bu ısrarlı tutumunu bütün felsefesi boyunca devam ettirir. Dewey'in değer/leme teorisinde söylediği şey, değerlerin insan deneyimine içkin olduğudur.

Dewey düşüncesinde değerleme (valuation), öncelikle değer verme (valuing) ve ikinci olarak değerlendirme (evaluation) demektir. Başka bir ifadeyle bir şeye değer verme, onu sevme eylemi ve ayrıca başka bir şeye kıyasla değerinin niteliği ve miktarı hakkında yargıya varma eylemi anlamına gelir. Araçsal değerler, daha iyi veya daha kötü olarak kabul edilemezler. Paha biçilemezler ve bir şey paha biçilemezse, diğerlerinden daha fazla veya daha az değerli değildir. Ancak hayat içerisinde seçim yapmak ya da başka bir şeyi almak için bir şeyin gitmesine izin vermemiz gerekebilir. Bu durum, daha fazla ve daha az, daha iyi ve daha kötü bir tercih sırası oluşturur.

Dewey'in değer teorisini, deneyim üzerinden okuma çabasını dört madde halinde özetlemek mümkündür. Bunlardan ilki, tüm değerlerin bağlamını sağlayan deneyimin, büyük ölçüde bilişsel olmamasıdır. Deneyimleme düzleminde yaşamımızın içeriğinin çoğu yatmaktadır. Sevgilerimiz ve nefretlerimiz, yemek yeme ve uyumamız, dostluklarımız ve düşmanlıklarımız, hastalığımız ve sağlığımız buradadır. Bu, insan yaşamının ilkel ve her zamankinden daha büyük yönüdür. Yansımanın yükseldiği ve uğruna yansıması bir araç olarak var olan kendi içinde iyiliktir.

118

Deneyim, ancak uygunsuzluklar, başarılı çözümleri için salt takdirden fazlasını gerektirdiğinde bilişsel hale gelir. Dewey, her şeyden önce yaşamın/doğanın içinde yer alan değerlerle ilgilenir. Aslında, mecbur kalmadıkça yeni değer ve değerlemelerle ilgilenmediğini düşünür. Ne zaman ki mevcut değer verme tutumları işe yaramaz ve dürtü ve alışkanlıklar yetersiz kalır; o zaman değer verme yargısı ile deneyimde bilişsel bir forma kavuşulur. Yargı, gerekçelendirilen bir araç olarak devreye girer. Yargı, hayatın enerjisinin tekrar kendi akıntısına dalmasını yasaklayan durumu düzeltmeye, bireyi önceki tatminkâr haline kavuşturmaya ve iyiyi elde etmesi adına rota belirler. Bu doğrultuda iyi, deneyimlenen tatminleri içermediği sürece boş bir terimdir.

Dewey’e göre, deneyimden kaynaklı olarak düşünme, var olduğu değerlerin sürekli korunması için bir araç, vazgeçilmez bir unsur haline gelmektedir. Ahlâkî yargılar, deneyimin dışındaki değeri keşfetmez; bilâkis deneyimler dahilinde değerleri yeniden inşa eder ve yaratır. Bu çerçevede değer yargıları, doğrudan deneyimde değerli olan bir içerikle uğraşmaları dışında, Dewey'in düşündüğü gibi benzersiz değildir. Değer yargıları, deneyimin eşit derecede değerli iki parçası arasındaki bir çatışmanın olduğu durumdan veya aynı ölçüde tatmin edici olmayan başka bir deneyim sebebiyle ortaya çıkmaktadır.

Yargılar, deneyimi bir kez daha tatmin edici kılmak için gerekli görünen kılavuzlardır.

Yargılamalar, eğer kişi, bu koşullar altında, tatmin edici olmayan durumu başarılı bir şekilde çözebiliyorsa, yeni değer-verme tutumunu geliştirerek değer meydana getirirler. Burada önemli olan değer yargısının süreci sadece ne yapılması gerektiği hususunda yol çizme veya eyleme amaç ve araç belirleme adına yapılan keşif çalışması olmadığıdır. O, aynı zamanda eylemin kendisinin de ilk adımıdır. Değerlendirme, zaten var olan bir şeyin keşfi değil, uyumsuzluğu çözmek için bir sürecin adıdır.

119

Dewey, değer yargılarının pratik olduğunu iddia eder ve bu iddiasının temelde iki dayanağı vardır. İlki, değer yargısının asla kendi içinde tam olmadığı, ancak her zaman iyinin elde edilmesine hizmet edecek şekilde eyleme yönelik olduğu; diğeri, ise değer yargılarının değerinin daha önce verilmiş bir şey olmadığını, ancak yargıya bağlı olacak şekilde değişerek gelecekteki eyleme dönük olduğudur. O, değerler hiyerarşisini reddederek, ancak iyilik standartlarının olduğu düşüncesine inanmanın mantıklı olduğunu savunur. Daha değer/li diye bir skala olmamasına karşın, daha iyiyi aramak mümkündür.

Araştırmalarımız bize göstermiştir ki, değerlemeler arzuya dayanmaktadır.

Değerleme ve değerlendirme arzulanan şey ya da nesnenin değerine yöneliktir. Daha önceden arzu duyduğu ve ona göre amaç-araç belirlendiği durumların, kişinin faaliyetinin değişmesi durumunda zekânın, arzuyu dönüştürmesi söz konusu olacaktır.

Bu doğrultuda, yeni sorunu tespit ederek sınırlarını belirleyen bir soruşturmaya başvurulacaktır. Netice olarak arzu, yön değiştirecektir. Söz konusu değerlendirme, yeni bir değer verme tutumu ile son bulacaktır.

Dewey, arzuyu bilinçli ve düşünümsel bir değer göstergesi olarak kabul etmektedir. Devrede sadece duyuşsal motor değil, buna ilave olarak düşünsel motorda etkinlik süresince aktiftir. Kişi yeni arzu, eğilim ve istekleri doğrultusunda yeni değerlemelere giriştiğinde, düşünümsel ve kavrayışsal eylemin deneyimlerini deneyimleyecektir. Arzu en nihayetinde, görünür amaç olarak Dewey’in değer/leme teorisinin en temel kavramlarından biridir, tek başına var olamayıp, birbiriyle bağlantılı bir şekilde ilgiyi oluştururlar.

Dewey’in teorisi, hiç şüphesiz değerlendirmenin amacının ne olduğu, değer yargısının ne zaman oluştuğu ve bize ne sağladığı yönündeki sorulara yönelik getirdiği

120

açıklamalarla, değer felsefesinde önemli bir yer edinmiş ve teoriye yönelik kapalılığı aşmaya yardımcı olmuştur. Bu doğrultuda, değerlendirmenin amacı, bir değer yargısı oluşturmaktır. Değer yargısı, problemli bir durumun faaliyeti kesintiye uğratması ya da durdurması halinde, o şeyi veya nesneyi betimleyerek, sorulara cevap arar. Böylece hem eylemi başlatır hem de faaliyetin devam etmesini sağlar. İşlevsel olarak, geniş bir bağlam sunan değer yargısı, nesnenin yeniden değerlendirilmesinin yollarını hazırlar ve ona araç temini noktasında kolaylık sağlar. Daha iyi bir yaşama giden yolda bireye, rehberlik eder.

Değer yargılarını araçsal olarak ele alan filozof, nedensellik içermesi bakımından onları bir takım ampirik test ve doğrulamaya tabi tutar. Değer konusunda dogmacılıktan kaçan Dewey, koşulların ve bağlamın değiştiğini bunların da değerlendirmeleri değiştirdiğini ve nihayetinde eylemlerin sonuçlarının da değişeceğini belirtir. Amaç ve araç sürekliliğinde de bu değişime dikkat çekerek, amacın araca, aracın amaca dönüşebileceğini vurgular.

Sonuç olarak şunu açıkça söyleyebiliriz ki biz bu çalışmada değer/leme teorisine mevcut görüşlerden veya etimolojik analizlerinden yaklaşmak yerine, problemi fenomenlerden yakalamak bu çalışmanın yöntemi olarak seçilmiştir. Kanaatimiz şudur ki, değer ile sonuçlanacak olan bu süreç, bilişsel olmayan bir değer verme tutumunun sorgulanması halinde değerlendirme ve değer yargısı alanına girme ile başlamaktadır.

Böyle bir hareket noktası göstermektedir ki, değerlendirmek bir süreci karara bağlama edimidir; araçlarla ilgilidir ve ilk değer verme tutumlarını dönüştürür. Kişiler değer verilen şeyin maliyeti yüksekse veya ulaşma imkân yoksa, daha uygun değerlere yönelirler. Değerler alanı, mutlak bir alan değildir. Birey, kendi arzu, eğilim ve hedefleri doğrultusunda bağlamsalcı ve pratik olacak şekilde talep olarak değer üretir.

121

Yirminci yüzyıl filozofu olan John Dewey, pragmatist, ilerlemeci, eğitimci, filozof ve sosyal reformcu olarak felsefî bir yeniden yapılanmanın, insan çabasını, taşıdığı en ağır entelektüel yükten kurtaracağı görüşünden hareketle, sosyal umut ve iyi yaşam arayışı üzerine felsefesini inşa etmiştir. Felsefenin ciddiye alındığı her yerde, daima yaşamı etkileyen bilgeliği işaret ettiği görüşünü savunan Dewey, yapılandırma prosedürüne, doğanın sunduğu zorluklara derin ve geniş bir perspektifte cevap verme anlayışından başlar. Modern dönemde yaşanan buhranların ve bunalımların, yine on yedi ve on sekizinci yüzyıldan itibaren başlayan paradigma değişimleri ve bilimsel ilerleme ile bir çözüme kavuşması mümkündür. Değişim hareketini yöntem anlayışı ile başlatan Dewey, geleneksel anlayıştan farklı olarak naturalist, bilimselci bir deneyim ve deneysel yöntemi felsefî sisteminin merkezine yerleştirir. Biyolojik ve sosyal bakış açısı ile temellendirdiği yeni deneyim anlayışı değer/leme anlayışınında da etkisini gösterecek doğrultuda; bağlantısallık, süreklilik ve dolayımsızlık özelliklerine sahiptir. Dewey, doğayı risk sahnesi olarak görür ve daima değişimin olduğu bu sahnede deneyimde sürekli akış halinde olacaktır. Değişimin olduğu her yerde istikrarsızlık olacaktır. Bu istikrarsızlık bir şeyin, yokluğunun ya da eksikliğinin bir kanıtı olarak organizmayı hayatta kalmak için sürekli düşünmeye, soruşturmaya davet edecektir. Kısacası Dewey, değişime artık lütuftan bir düşüş, gerçeklikten bir kaçış veya varlığın kusurunun bir işareti olarak bakılmaması gerektiğine dikkat çeker. Modern bilimle birlikte her değişim sürecinin arkasında sabit bir biçim veya öz bulma çabası yerini, deneysel yönteme bırakmalıdır.

Dewey, doğa ile deneyim ayrımı başta olmak üzere her türlü düalist yaklaşımın karşısında durarak, doğaya sadakatin onu ötekileştirmekten ziyade doğanın mümkün kıldığı araçlar çerçevesinde bilimin ve yansıtıcı zekânın da desteği ile arzularımızı, ideallerimizi, değer/lemelerimizi ve ahlâkî durumumuzu revize etmemizi ima eder. Artık

122

organizma, doğanın tehlikelerinden, sorun ve çatışmalarından kaçmak ve bir nebze olsun dinlenmek için ideal dünyaya sığınmamalıdır. Deneyim ve doğanın birbirinin muhalifi olarak telaki edildiği anlayışı bir kenara bırakarak; doğa ve deneyimi organizmanın değerler ürettiği ortak bir payda olarak düşünmelidir. Bu doğrultuda değer anlayışını, organizmanın doğa ile kurduğu iletişim neticesinde bir talep ortaya çıktığını düşünen Dewey, her türlü değerler hiyerarşisine ve somut anlamda mutlak değer dünyasına karşı çıkmaktadır. Zira değerleme sürecinin gerçekleştiği zeminin değişime açık olması, oluşturulacak değer yargılarının da bağlama göre pratik karakterli olduğu sonucuna işaret etmektedir. Bireyin faaliyetinin kesintiye uğraması neticesinde değer/lemenin başlar ve amaç-araç karşılıklı olarak belirlenir. Dewey'in deneyim, değer/leme anlayışına entegre ettiği naturalizm, araçsalcılık ve bilimselcilik kendini ahlâk alanında da göstermiştir. Nitekim Dewey, yirminci yüzyılda ahlâk ve bilim arasında oluşan boşluğu değer/leme anlayışı ile kapatmaya çalıştığı gibi, ahlâktaki üç belirsiz ve bağımsız unsur tezi ile ahlâkın bilimsel bir incelemesi olarak reflektif/düşünümsel ahlâk anlayışını önermiştir. Nihai olarak değer/leme anlayışının vardığı yer sosyal teori olarak politika anlayışına kapı aralamaktadır.

123 KAYNAKÇA

Allman, Philip R., “John Dewey 's Instrumentalism: A Cultural and Humanist View of Knowledge”, Lisans tezi, Department of Philosophy in the Graduate School Southern Illinois University Carbondale, 2013, ss. 1-38. bkz.

https://core.ac.uk/download/pdf/60562519.pdf (30.08.2020)

Anderson, Elizabeth, “Dewey’s Moral Philosophy”, Stanford Encyclopedia of Philosophy, (Ed.) Edward N. Zalta,2019.

<https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />

(08.06.2020)

Başdemir, Hasan Yücel, Liberalizm: Ahlaki Temeller, Liberte Yayınları, Ankara, 2009.

Cevizci, Ahmet, Etiğe Giriş, Paradigma, 2. Basım, İstanbul, 2008.

Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlügü, Say Yayınları, İstanbul, 2011.

Dewey, John, ”Ahlâkta Üç Bağımsız Unsur/ Three Independent Factors in Morals”, Eğitimde Ahlak İlkeleri, Çev. Süleyman Aydın, Fol Yay., Ankara, 2020.

Dewey, John, Art as Experience, in Later Works, vol. 10, 1934.

Dewey, John, Art an Experience, Putnam's Sons, New York, 1958.

Dewey, John, Democracy and Education, The Macmillan Court, New York, 1916.

https://www.gutenberg.org/files/852/852-h/852-h.htm (20.04.2020)

Dewey, John, "Desire and intelligence," Human Nature and Conduct: An Introduction to Social Psychology, Modern Library, New York, 1922.

https://brocku.ca/MeadProject/Dewey/Dewey_1922/Dewey1922_22.html#:~:te xt=Intelligence%20converts%20desire%20into%20plans,a%20person%20under%20stro ng%20emotion. (14.02.2020)

Dewey, John, Ethics, Revised Edition, Henry Holt and Court, New York,1932.

Dewey, John, “Essays Experimental Logic”, Dover Publications, New York, 1916.

Dewey, John, Experience and Nature, Later Works, George Allen and Unwin Limited, Osmania University, Hyderabad 1925.

Dewey, John, Experience and Nature, Second Edition, Revised, Dover Publications, New York, 1958 (first published in 1929).

Dewey, John, Human Nature and Conduct, The Modern Library, New York, 1930.