• Sonuç bulunamadı

E. Değer Türleri Sorunu

4. Araç Olarak Değer Yargıları Teorisi

Dewey’e göre, değerlendirmenin veya değer yargısı oluşturmanın anlamı, sorunlu bir durumun kişinin normal seyreden faaliyetini aksatması ya da durdurması halinde, etkinliğin tekrar devam etmesini sağlamaktır.101 Faaliyete dönük engelleme kişide, ne yapacağı konusunda duraksama, endişe ve kuşku oluşturur. Dewey’in değer yargısı ile anlatmak istediği şey, duraksama ve korku hallerinin çözümüne yönelik pratik yargıların işlevselliğidir. Ona göre değer yargısı oluşturmak pasif bir çaba içermez.

Teoride kalan, sadece nesneleri veya şeyleri betimleyen bir yargı değildir. Bilakis değer

99 Araçsal değer, kendinde değerli olan şey için bir araç olma bakımından değer olarak nitelendirilen dışsal değer türüdür. Sağlıklı yaşam adına spor yapan adam, bu eylemi sayesinde kendinde değer olan sağlıklı yaşama neden olduğu için spor yapma araçsal bir değer olduğu söylenebilir. Katkıda bulunan değer ise, bir bütün olarak kendinde değer olanın katkı sağlayan öğeleridir. Sağlıklı yaşam için, spor, iyi beslenme, stressiz hayatın gerekli olduğu düşünüldüğünde, sağlıklı yaşama, katkıda bulunan değer, bütün öğeleri kapsamakta sağlıklı yaşam için lazım olan bütün bileşenlerdir.İçkin değer, bir şeyin deneyimlenmesi halinde kendinde değerli olan bir şey meydana getiren değerdir. Örneğin, güzel bir müziği dinlemenin hazzının kendinde değer olduğunu kabul ettiğimizde, dinleyende kendinde değer meydana getirdiği için, müziğin kendisinin bir içkin değeri olduğu söylenebilir. Ayrıntılı bilgi için bkz.

http://auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/felsefe_ao/degerfelsefesi.pdf (16.05.2020)

100 William James, Pragmatizm: Kimi Eski Düşünme Biçimleri İçin Yeni Bir İsim, Çev: T. Karakaş, İletişim Yayınları, İstanbul, 2015, s.19.

101 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 221-222.

54

yargısı, sorunlu durumla başa çıkma noktasında kişiye kılavuzluk eden, ona rota belirleyen pratik yargılardır.102

Dewey, değer yargılarının taşıdığı anlamı araçsallık teorisi doğrultusunda geliştirir. Ona göre, faaliyetlerin araç olarak değerleri değer yargılarının içeriğini oluşturmaktadır. Arzu edilen bir şeyin veya nesnenin araç-amaç sürekliliğinin değeri, değer yargılarının muhtevası ile ilgilidir. Değer yargıları neticesinde ortaya çıkan değer vermenin sonucu, geri dönük olarak değer yargılarının uygulanabilirliği veya sürekliliği ile ilgili bilgi vermektedir. Bir kişi faaliyette bulunduğunda, onunla birlikte değer verilecek birtakım sonuçlar ortaya çıkacaktır. Sorunlu duruma yönelik eylemelerin sonuçları sınanmadıkça değer verme anlamında iyi olduğu ile ilgili net bir şey söylemek mümkün değildir. Reflektif düşünmeye değer yargıları noktasında oldukça önem veren Dewey, deneyimlenen şeye yönelik acele bir değerlendirmede bulunulmamasını, tam aksine sonuçların tüm boyutları ile irdelenmesi gerektiğine dikkat çeker.103

Değer yargıları teorisinde görünüşte iyi ve gerçekte iyi arasındaki ayrımı reflektif ve reflektif olmayan şeklinde sistemleştiren filozof, reflektif olacak şekilde değer verilen şeyin gerçekte iyi olduğunu belirtir. Örneğin, bir konuda nasıl eylemde bulunacağı noktasında acil karar veren ve bu kararını da o anlığına iyi olarak gören kişi, ona doğrudan değer verir. Eksik değerlendirme ve yetersiz gözden geçirmeler sonucunda deneyimlediği şeyin aslında onun problemli durumunu çözmekten çok arzu etmeyeceği sonuçlar doğurmasından dolayı vermiş olduğu değerin gerçekte iyi olmadığını ve aynı zamanda değer verme biçiminde reflektif olmadığını fark eder. Kısacası pratik değer yargıları, kişinin değer verme sürecinde ona rehberlik ederler; mevcut durumu geniş

102 John Dewey, “The Logic of Judgments of Practice" ss. 335-350.

103 John Dewey, “Valuation and Experimental Knowledge”, https://archive.org/details/jstor-2179099/mode/2up (25.10.2020)

55

ihtimaller zincirini dikkate alarak ve bağlamından koparmadan değerlendirmesini sağlarlar.104

Kanaatimize göre Dewey’in bahse konu yargısı hayatın içerisinde var olmak durumunda olan ve sürekli kararlar alma zorunluluğuyla karşı karşıya kalan bireyi sürüklenmekten alıkoyacak ve ona her daim yeniden rehberlik edecek bir ahlâkî görüş sunmaktadır. Bu şekilde birey ne hayattan kopuk ne de hayata mahkûm bir değer yargılarına bağlı olacaktır. Yine Dewey’in araçsal değer yargısı prosedürünün değer teorisine hizmet ettiği kurucu bir amacı mevcuttur. Ayrıntılı bir şekilde deneyim konusunda da belirtildiği gibi deneyim sürecinde sorunlu durumla karşılaşma ya da eylemin kesintiye uğraması değerleme sürecinin başlamasına sebep olmaktadır. Kısa zamanda eylemin devamı için gerekli olan bu değerleme uzun vadede organizmanın hayatta kalması adına hizmet görmektedir. Değer yargılarının bu noktada, yarıda kalmış faaliyeti devam ettirme amacı vardır. Dewey, “Valuation and Experimental Knowledge/Değerleme ve Deneyimsel Bilgi” ve “Value, Objective Reference and Criticism /Değer, Nesnel Referans ve Eleştiri,” isimli çalışmalarında konuyu ayrıntılı bir şekilde ele alır. Buna göre değer yargısı faaliyete dönük bir kısıtlamayı ortadan kaldırır, eylemi devam ettirir; yanı sıra eylemi, yeni değer vermeleri bulma hususunda bir araç olarak kullanır. Daha net ifade edilecek olursa, kişi bir eyleme yönelik değer vermesini sınadığında, o eylem sonuçları itibariyle başarısız olabilir. Burada değer yargısı, eylemi araç olarak değer vermeyi sorgulatarak geçerli yanıtlar alınamaması halinde yeni değerlendirmeler ve yeni değer vermeler oluşturmaya yönlendirmiş olmaktadır.

Böylece, bağlam içerisinde tutularak reflektif düşünme ile pratik, aktif olan değer yargıları istenen çözüme ulaşılıncaya kadar devam ettirilecektir. Süreç neticesinde,

104 John Dewey, Theory of Valuation, in Later Works, vol. 13, 1939, ss. 208-215.

56

düşünümsel olarak oluşturulan değer yargıları, sevk ettikleri eylemin sonuçlarına göre yeniden gözden geçirilmeye açık olmaktadırlar. Deneyim dünyası, esasında kalıcı bir değer yargısının olmayacağını, değişen dünya, değişen bağlam noktasında her an değerlemelerin yapılmasının bir zeminini teşkil etmektedir. Bu nedenle değişimlerin dünyasında geçici ve varsayımlara dayalı reflektif değer yargıları oluşturmak mümkün gözükmektedir. Değerleme ve değerlendirmeler kapsamında elde edilen değer yargıları, nihai bir sonun temsilcisi değil; bilakis yeni değerlemeler keşfetmenin bir aracı konumundadırlar. İyinin araştırılmasında “Daha iyi mümkün müdür?”, sorusuna cevap arayan Dewey, değer yargıları tezi ile daha iyi hayatın mümkün olduğunu, keşfe açık olduğunu vurgulamaktadır.105

Dewey, değer yargıların pratik karakterli olmasının, ampirik teste bağlı ve keşfe açık yapıda olmasından kaynaklandığını, bu durumun da davranışa rehberlik ettiklerini savunur. Bilinçli ve bilinçsiz fiziki hareket, gözlem, düşünme, yargılama gibi insan davranışlarının üç düzeyi vardır. Bunlar ne oranda gerçekleştirilen şeyle ilgili düşünce tarafından yönlendirildiklerine göre sırasıyla şu şekilde adlandırılır; dürtü, alışkanlık ve düşünümsel eylemdir.106

Dewey, davranışın asıl duyuşsal-motor tepkilerinin dürtüler olduğunu belirtir.

İnsanlar hayata yalnızca bu dürtülerle donatılmış olarak başlar. Dürtüler, güdüleri, arzuları ve refleksleri içerir. İlkel hareket eylemleri olarak bir bebeğin esnemesi, kıpırdaması, ağlaması onun dürtüsel etkinliklerindendir ve içlerinde herhangi bir amaç barındırmaz ya da kasıtlı eylemler değildir.107 Yalnız filozofun davranış kaynaklarını esnek

105 John Dewey, "Value, Objective Reference and Criticism", The Philosophical Review, Vol. 34, No. 4, Duke University Press, 1925, ss. 313-332.

106 Elizabeth Anderson, “Dewey’s Moral Philosophy”.

https://plato.stanford.edu/entries/dewey-moral/(08.06.2020)

107 John Dewey, Human Nature and Conduct, ss. 65-69.

57

olarak nitelemesi ve hareketsizliğe karşı etkinlik savını ortaya koyması bu ilkel dürtülerin eğitim yoluyla çeşitli amaçlara yönlendirilebilir olduğunu gösterir. Dürtüsel etkinliğin sonuçlarına yönelik deneyimler arzuları meydana getirir. Bu noktada önemli olan husus arzuların doğru araç kullanımı ile amaçları şekillendirmesi ile ilgilidir. Dürtülerin hangi amaçlara ulaşmaya çalıştıkları çevrenin vereceği tepkilere bağlıdır.108

İkinci davranış düzeyi olarak alışkanlık, belirli araçların kullanımıyla dürtüleri belli sonuçlara doğru yönlendiren eğilimleri veya tepki tarzlarını ifade eder. En önemli alışkanlık toplumsallaşma yoluyla edinilen alışkanlıklardır.109 Geleneklerden gelen ve içlerinde belli amacı barındıran bu alışkanlıklar bir kez öğrenildikten sonra refleksif bir karakteri haiz olur ve edinilen bu alışkanlıklar bir süre sonra kişinin karakterini somutlaştırır, kişi alışkanlığı ile duygusal bir bağ kurar. Kişi bu minval üzerinden değişime karşı bir direnç gösterir. Fakat bu alışkanlıkların mutlak bir değişmez karakter üzerinde olduklarını göstermez; nitekim aksi durum tabii olarak kişinin özgür olamayacağının bir delili olarak temayüz ederdi. Oysa örneğin eğitim yolu ile söz konusu alışkanlıklar değiştirilebilir ve kişi bu doğrultuda yeni alışkanlıklar edinir.

Dewey’in davranış düzeyinin üçüncü basamağı olarak gördüğü akıllı davranış ise dürtü ve alışkanlıklarım engellendiği, kişinin adeta tanımadığı bir dünyayla karşı karşıya kaldığı, o ana kadarki edim türünün işlevini kaybettiği durumlarda kendisini gösterir.

Fakat hiç kimse için böyle bir durum sürdürülebilir olarak nitelendirilemeyecektir.

Nitekim sadece mültecilerin durumuna bakıldığı zaman dahi neyden bahsedildiği açıkça görülebilir. Dünyanın tanıdık olmaktan çıkması ve tamamen yabancı bir olgu olarak tebarüz etmesi herhalde en çok mültecilerde karşılaşılan bir durumdur. Bu çerçevede

108 John Dewey, Theory of Valuation, in Later Works, vol. 13, 1939, ss. 197-200.

109Elizabeth Anderson, "Dewey's Moral Philosophy".

<https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />.

58

birey, içinde bulunduğu karışıklık halinden düzene geçmek adına karşı karşıya kaldığı olay üzerine nasıl bir tepkisel davranışta bulunacağını düşünür. Sorunun analizi ne kadar iyi yapılırsa o derece faydalı çözümler üretilecektir. Bu düşünme eyleminin zamanla alışkanlık haline gelmesi de söz konusudur.

Dewey için değer yargıları, bir davranışın gerçekleşmesi için alışkanlığın yetmediği durumlarda davranışı yeniden yönlendiren bir araç hükmündedir. O, alışkanlık kavramını hem eğitim hem de etik araştırması için felsefesine derinlemesine entegre eder. Alışkanlık insan deneyimini açıklamaya yardımcı olan eylemlerden oluşmaktadır.

Alışkanlıklar, genellikle günlük hayatta sık sık ve düzenli olarak tekrar edilen davranışlar olarak bilinir. Genellikle insanın bir durum karşısında otomatik olarak yani düşünmeksizin ortaya çıkan eylemler olarak tanımlanır.

Dewey düşüncesinde alışkanlık, zamanla ortaya çıkar ve ihtiyaçtan doğar. Bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için bir dizi aşamadan geçerek değişime sahip olan bir doyuma ulaşması gerekir. Alışkanlıklar rutin hale gelebilirken, Dewey, bunların otomatik veya bilinçli müdahaleden yalıtılmış olduğu varsayımına karşı çıkmıştır.

Otomatik olamazlar, çünkü yeni durumlar değişir ve aynı kesin eylemler asla tekrar etmez. Alışkanlıklar da çağrılmayı bekleyen uykuda güçler olarak tasavvur edilir. Dewey, bunun yerine, alışkanlıkların ne yaptığımızı ve ne olduğumuzu belirleyen enerjik ve egemen hareket etme yolları olduğunu savunmuştur. Tüm alışkanlıklar, belirli faaliyet türleri için taleplerdir ve benliği oluştururlar.110 Bir diğer ifadeyle kişi daha çok alışkanlıklarının bir sonucudur. Ama öyle bir an gelir ki bir davranış için sahip olunan alışkanlık kişiyi harekete geçirecek potansiyeli sağlamayabilir. Bu noktada kişi bir takım

110 David Hildebrand, "John Dewey", The Stanford Encyclopedia of Philosophy

<https://plato.stanford.edu/archives/win2018/entries/dewey/>.

59

değerlendirme arayışına girmek durumunda kalır. Değer yargıları tam da bu noktada problem karşısında olası sonuçları test etmeyi ve tercih etmeyi sağlayan araçtır. Ahlâkî ilerleme ve olgunluk için söz konusu araç iyi kullanılmalı ve öngörüye sahip derinlikli sonuçlar çıkarmaya çalışılmalıdır.

Dewey’in pragmatik yaklaşımı, değer yargılarının gerçekleşme koşullarının bizzat insan davranışında aranması gerektiğini vurgulamaktadır. Değer yargılarının temeli ne sadece doğa ne salt akıl ne de a priori (deney öncesi) olarak sabit bir başvuru noktasıdır.

Değer yargılarına işlevsel bir rol biçen Dewey, her bir değer yargısını biyolojik ve sosyal bir varlık olarak değişen dünyada değişime ayak uydurmaya çalışan insanın farklı roller biçtiği davranış biçimleri olarak yorumlamaktadır. Dewey için değer yargılarının işlevi insan davranışını yönetmektir. Ona göre davranış bedene yönelik bir hareket tanımından çok daha fazlasıdır; o duygusal tepkilerin bütününü içerir. Bir insanın davranış düzeyi itki, alışkanlık ve düşünce ürünü eylem olarak gerçekleşmektedir.

Araçsal yargılar, nedensellik noktasında deneysel test ve doğrulamaya tabidir.

Değer önermeleri, olası çözümleri ortaya koyarak öngörülen sonuçlara yönelik teste tutulur. Değer yargıları oluştururken, probleme yönelik eylem önerileri ve onlara dayalı olarak ortaya çıkacak tahmini sonuçlara bakılır. Söz konusu değer yargılarını deneyim içerisinde gözlemlemek, değer yargılarının mevcut problemde işlevsel olup olmadığını, onların doğrulama veya reddine ilişkin verilere ulaşmamızı sağlar. Ancak anlaşılacağı üzere burada ifade edilen deneyim içerisinde rastgele denenen bir yargıdan bahsedilmemektedir. Kast edilen düşünümsel ve aklın devrede olduğu, bilinçli bir organizma tarafından denenmesi ve arzu edilebilir olma öngörüsünü içinde barındıran değer yargılarıdır. Organizma böylece yeni durumlarla karşılaştığında yeni deneyimler ışığında belirecek sonuçlar çerçevesinde yargılarını sürekli olarak değiştirebilecektir. Bu

60

yargı belki de Dewey felsefesinin en can alıcı noktasını teşkil eder. Çünkü her birimiz yaşamak durumunda olan fertlerden ibaretiz. Fakat yaşam dondurulabilen ya da üzerinde ameliyelerde bulunabilen bir yapıyı haiz değil; bu bakımdan ortaya çıkan durumlar karşısında fertler ezberlenmiş tasavvurlara sığınma imkanına sahip olamamaktadırlar. Her yeni durum peşi sıra yeni yargılar gerektirir ve getirir.

Dewey, değer/lemelere yönelik sorgusuz itaatin olgunlaşamamanın göstergesi olduğunu savunur. Değer, organizmanın çevre ile kurduğu ilişki neticesinde ortaya çıkar diyen filozof, nasıl olurda deneye tabi tutularak kendisini gösteren imkanların iptal edildiğini sorgular. Bu doğrultuda önsel bilgi kavramı (a priori) bir şeye değer atfedilip atfedilmeyeceğini belirleyemez. Ona göre savlar ya da önsel veriler, değer yargılarının bir önermesi olarak işlev görebilir.

Değerler konusunda dogmacı bir tavrı reddeden filozof, değerlendirilen, deneyimlenen bir değer yargısının bile varlığını ancak geçici bir süreliğine koruyabileceğini savunur. Nitekim insan yaşamı boyunca bebek, genç, yetişkin, yaşlı hallerinde sürekli bir değişim içerisindedir. Doğa da toplumlar da böyledir, onlar da hiçbir şekilde değişimden azade değillerdir. Koşullar değişir ve bu değişimlere dayalı değerlendirmelere ilişkin araçlar, amaçlar ve hedefler de değişir. Dewey’in açık olasılıklar dünyasına uygun olarak, mevcut değer yargılarının sürekli yeniden değerlendirilmesi gerekir.

Dewey’in deneyim anlayışında da olduğu gibi değer teorisi de bağlamsalcıdır.

Dewey’in Değerleme Teorisi eserinde doktorun bir hastaya yönelik uyguladığı yanlış tedavinin sonuçlarından yola çıkarak izlediği yol, değer yargıları için iyi bir örnek olarak anlatılır. Bir hastaya uygulanan tedavinin hayal kırıklığı ile sonuçlanması, doktorun en başta uyguladığı tedaviyi sorgulamasına, yeniden değerlendirmesine neden olacaktır.

61

Elbette önerme olarak alınan çözümler sınandığında başarılı sonuçlar vermeyebilir. Bu takdirde çözümleri üreten failin soruna bakış açısı dahil pek çok nokta gözden geçirilecek ve doğru tanı konulmaya çalışılacaktır. Doktor problemli durumu genellikle olgunlaşmamış, sonucundan emin olmadığı alternatif çözümleri deneyerek aşmaya çalışır. Bu yol, şüphenin, karmaşanın, tedirginliğin ve çatışmaların olduğu bir deneme-yanılma çizgisinde ilerlemektedir. Burada doktor, yöntemi tanıya dair doğru çözümü uygulama dışında bir yerde aramaz.111 Dewey’in değer yargıları için bağlamsalcı anlayış tam da bunu ifade etmektedir. Değer verme, değer atfetmenin doğruluğu kendini koşulların, deneyimin ve sınamanın bizzat içerisinde gösterir. Esasen Dewey’in bu görüşü Kartezyen felsefenin doğrudan bir reddiyesine karşılık gelir. Bilindiği üzere söz konusu felsefe ruh-beden düalitesi üzerinden insanı hayatın sınırlarının dışarısına çıkaran bir anlayışı ortaya koymaktaydı. Oysa Dewey tam aksine insanı hayatın içerisinde görür ve tam da orada anlamaya çalışır.

Dewey’e göre organizma değer/leme sürecini, problemli durumun, yaşanan çatışmanın dengeye kavuşması bağlamı içerisinde yürütmelidir. Değerler bağlamsal bir hal üzerinden kendilerine anlam ve nitelik edinirler. Tekrar vurgulamak gerekirse o, bağlamı hesaba katmayan, kendi içinde değer anlayışı olarak içsel değer anlayışına karşı çıkar. Nitekim bu tarz bir değer anlayışı, değer yargıları oluşturmayı olumsuz etkiler. Tüm bunlar John Dewey’in felsefesinde soyut değer yargılarına yer vermediği şeklinde bir sonuca varmamalıdır.112 Nitekim eğitimle birlikte birey genel, soyut değer yargılarına ulaşılabilir. Bu tip yargılar karşılaşılan problemleri çözmede yeterli olabilir, çeşitli faydalar

111 John Dewey, Theory of Valuation, The University of Chicago Press, Chicago, Vol. 2, No. 4, 1945, ss. 21-24.

112 John Dewey, Theory of Valuation, in Later Works, vol. 13, 1939, ss. 230.

62

da sağlayabilirler. Ancak soyut da olsalar bahse konu değer yargılarının bağlamsal bir durum arz ettikleri unutulmamalıdır.

Bir bağlamsal değer standardının şekli şöyledir: Mevcut çözüm, bu durumda karşılaşılan sorunu, başka hayal edilen veya test edilen çözümlerden daha iyi bir şekilde çözmektedir. Bir kişi, kendi durumunun sorunlu niteliklerini, engeller, karışıklıklar, çatışmalar, karşılanmamış ihtiyaçlar, tehlikeler vs. şeklinde çeşitli biçimlerde ifade edebilir. Bir değer yargısını işe yarayıp yaramadığı bakımından test etmek, engellerin üstesinden gelen, karışıklıkları ortadan kaldıran, çatışmaları çözen, gereksinimleri karşılayan, tehlikeleri vs. bertaraf eden bir eylemi başarılı bir şekilde tespit edip edemediğine bakmaktır. Böylece değer yargılarının başarı standardı, insanların kendi sorunlarını betimlemelerine göre içsel bir şekilde mevcut uygulamalar yönünde şekillendirilir.