• Sonuç bulunamadı

Dewey, değişim dünyasına vurgu yaparak etik anlayışını değerlendirme ölçütü olarak konumlar. Bu nokta onun değer yargılarını geliştirerek etik için uygun bir yöntem belirlemeye çalıştığını ifşa eder. Hatırlanacağı üzere değer ile ilgili meta-normatif teorilerin başlıca ele aldıkları sorun, olgu yargıları ve değer yargıları temelindedir.

Öncelikle yargı kavramının ne ifade ettiğine bakacak olursak onun, olgu veya kavramlar üzerinde yapılan derin düşünceye dayalı ifadeleri nitelendirdiğini görebiliriz. Yargılar olgu ve değer dünyası olarak ikiye ayrılır. Olgu yargıları bilgiye dair mantık yargıları iken, değer yargıları insanların olgu dünyasına bağlı olarak ortaya çıkan öznel değerlendirmeleri içerir. Bir şeye doğru veya yanlış denildiğinde mantıksal değer yargısı, iyi/kötü denildiğinde ahlâksal değer yargısı söz konusu olurken, güzel/çirkin de estetik değer yargısını ifade eder.

Konuyu daha anlaşılır kılmak adına aşağıdaki ifadelere bakalım:

Şu müzik aleti piyanodur.

Ateşe dokunursan elin yanacaktır.

46 Hoca derste teknolojiden faydalanmaktadır.

Bir de onlara benzer olan şu ifadelere bakalım:

Şu şehir güzeldir.

Hırsızlık yapman ahlâken yanlıştır.

Hoca dersi interaktif işlemelidir.

Felsefe tarihinde bazı filozoflar söz konusu iki ayrı ifade grubu ile ilgili ayrım yaparlar. Bu ayrıma göre, ilk belirtilen ifadelerde olduğu gibi, olguyla, şeylerin nasıl olduğuyla ilgili bir iddiada bulunan yargılara olgu yargıları (fact judgements) adı verilir.

Bu belirlemeye göre olgu yargılarının genel olarak, “-dır-dir” gibi yargılar oldukları söylenebilir. Diğer taraftan, ikinci guruptaki ifadelerde olduğu gibi, şeylerle ilgili onların nasıl olması ya da olmaması gerektiğini söyleyen, bir değerlendirme içerdiği ileri sürülen yargılara değer yargıları (value judgements) adı verilir. Bu belirlemeye göre, değer yargılarının genel olarak, "meli-malı” ya da ahlâken doğrudur/yanlıştır gibi yargılar oldukları söylenebilir.91

Belirtildiği gibi bazı felsefeciler olgu ile değeri, olgu yargıları ile değer yargılarını birbirinden ayırmıştır. Bunlar genellikle, bilgi üreten etkinliklerin, sadece olgu yargıları, tasvirler ve açıklamalar ortaya koyabileceğini, fakat değer yargıları üretemeyeceği veya üretmemesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu felsefecilerden bazıları, olguları konu alan bilimin nesnel, buna karşılık değerler ve değer yargılarının öznel olduğunu iddia etmişlerdir. Öte yandan diğer bazı felsefeciler, insanın tarihsel olarak oluşan değerlerinden bağımsız bir bilme yetisinin olmadığını ileri sürmüş; bilgi ve değer arasında yapılagelmiş olan ayrımları, sahte ayrımlar olarak görmüşlerdir. Onlar, bilgi faaliyetinin,

91 Murad Omay, Değer Felsefesi, s. 47.

47

diğer felsefecilerin ileri sürdükleri gibi, değerden arınmış olamayacağını, onların birbirinden ayrılamayacağını, böyle bir şeyin mümkün ve arzu edilir olmadığını öne sürmüşlerdir. Onlar, olgu yargısı-değer yargısı ayrımının sahte bir ayrım olduğunu veya her değer yargısının bir olgu yargısı, her olgu yargısının bir değer yargısı içerdiğini iddia etmişlerdir.

Pragmatistler olgu ve değer arasındaki ayırımı bulanıklaştırmayı severler ya da ayrımın, en azından, umutsuz bir şekilde belirsiz olduğunda ısrar ederler. Olgu ve değerin bu bulanıklaştırılması, post-modernizmin belli çizgilerinin, “Bilim değerlerden yoksun olamadığından dolayı, doğrulayıcı önyargılar (corrective biases) ve ilerlemeci politik değerlerin bilime dâhil edilmesi gerekir” şeklindeki iddiayı dillendirmesine yol açar.92

Bir pragmatist olarak Dewey’de olgu dünyası ve değer dünyası arasında varsayılan ayrım görülmez. Değer denilen şey, organizmanın bir şeye ya da nesneye yönelik ilişkisel niteliğini yansıttığı için, kişide o şeye yönlenmesine sebep olan birtakım arzu, ilgi, haz ya da tercih etme/talep etme gibi nitelikler vardır.93 ‘Gülümsemek iyidir’

şeklinde bir değer yargısını ele alalım. Doğalcı teorilere göre bu yargı, gülümseme edimine insan tarafından atfedilen arzuyu, ilgiyi ve talebi ifade eder. ‘İnsanlara yardım etmek iyidir’ değer yargısı yine yardımın insana haz veren onu çeşitli noktalarda tatmin eden bir niteliğinin olduğunu belirtmektedir. Yine ‘Ankara şehri güzeldir’ değer yargısı, ait olduğu kişinin Ankara’ya yönelik ilgi ve beğenisini gösteren bir talep etme niteliğini taşır. Tüm bu örneklerle de ortaya çıkmaktadır ki; doğalcı-bilimsel teorisinin savunmasını yapan Dewey’e göre bir şeyin ya da nesnenin değeri, insanın o şeyle kurduğu ilişkiyle doğrudan ilgilidir. Filozofumuz, “Bir şey neden değerli olur?” sorusuna, bizim o şeye

92 J. P. Smith, ”Olgu-Değer Ayrılmazlığı Varsayımı”, Çev. Emin Çelebi, FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), Cilt , Sayı 9, 2010, ss. 99-117.

93 Murad Omay, Değer Felsefesi, ss. 47-48.

48

yönelik arzularımızdan, ilgi, eğilim ve beğenilerimizden dolayı değerli olduğu cevabını verir. Değer aslında bir “talep etme”dir. O, şeyde olan nitelikten doğan bir yönelimi ve değer atfetmeyi kapsar.

Dewey'in felsefesinde “iyinin benzersizliği”, “güzel”, “doğruluk” gibi kavramların yanında arzu, ilgi, istek, beğenme, beğenmeme, haz gibi doğalcı terimler, kurduğu yeniden inşa yönteminin omurgasını oluşturmaktadır. Felsefe sisteminde beraber ele aldığı bu olgu ve değer ifadelerine atıf yapan terimler onun değer yargılarının olgu yargılarına dönüştürülebileceğinin, iki yargı dünyasının bir ayrıma tabi tutulmaması gerektiğinin kanıtı olarak değerlendirilebilir. ‘Hırsızlık yapman ahlâken yanlıştır’ değer yargısı, ‘Kanun, hırsızlık yapılmasını istemiyor’ şeklindeki bir olgu yargısı ile aynı anlama gelmektedir.

Doğalcı teoriler değerle ilgili niteliklerin aslında olgusal nitelikler olduklarını ve bu bakımdan değer yargılarının olgu yargılarına dönüştürülebileceğini iddia ettiklerinden dolayı onlara göre değer yargıları, doğru ya da yanlış olabilecek bilişsel yargılardır. Onlar değer yargılarının olgu yargılarına dönüştürülebileceğini iddia ettiklerinden, bu teorilere göre değer yargılarının doğruluğunun ya da yanlışlığının tespiti de, olgu yargılarında olduğu gibi bilimsel ya da ampirik olarak yapılabilir. Örneğin, ‘Sözlerimizi tutmamız gerekir’ şeklindeki bir değer yargısı, ‘Toplum, sözlerimizi tutmamızı istiyor’ olgu yargısına dönüştürülebiliyorsa, ‘Sözlerimizi tutmamız gerekir’ değer yargısının doğruluğu ya da yanlışlığı, toplumun gerçekten bizden sözlerimizi tutmamızı isteyip istemediğine göre belirlenebilir. Ya da ‘Ölüm cezası, ahlâken doğrudur’ değer yargısı, ‘Ölüm cezası, en fazla sayıda insanın en büyük mutluluğunu sağlar’ olgu yargısına dönüştürülebiliyorsa, ‘Ölüm cezası, ahlâkî olarak doğrudur’ değer yargısının doğruluğunu ya da yanlışlığını tespit

49

edebilmek için, ölüm cezasının, en fazla sayıda insanın en büyük mutluluğunu sağlayıp sağlamadığına bakmak yeterli olacaktır.94