• Sonuç bulunamadı

36

Dewey düşüncesinde büyüme, değer-verme tutumlarına, amaç ve araçların devamlılığına ve faaliyet ile irtibatına dikkat çeker. Zira söz konusu faaliyet, yaşam boyunca devam eden, nihai bir sonuca ulaşmayan bir süreçtir. Bu çerçevede yaşam bir hazırlık değil; aksine, her aşaması kendine özgü olanaklara ve tatminlere sahip olan bir süreçtir. Dahası, devam etmekte olan faaliyet, estetik olarak büyümeye yaklaştığı sürece, iyi yaşamın bir yönünü gösterir.78 Dewey, bu görüşleriyle kaçınılmaz olarak dikkatini doğrudan insan çabalarının olası anlamlarını özgürleştirmeye, iyinin inşa edicisi olarak değerin soruşturulmasına ve bunun için gerekli olan sosyal reformları dikkate almaya yönelir.

3. Talep Etme Olarak Değer

37

göstererek, her çağın kendine göre değer/lemeleri, arzu ve eğilimleri olduğunu felsefesinin temel savı olarak belirler.

Açıktır ki Dewey’in felsefeyi yeniden inşa projesi, düalist düşünce tarzlarının ve rasyonalizmin hâkim olduğu on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl felsefesine ciddi bir eleştiri içermektedir. Nesnel gerçekliğin mahiyeti ile ilgili tartışmaların rasyonalizmin de etkisiyle değerler alanında da kendini göstermeye başladığı bu dönemde, değerlerin bilgisi noktasına yoğunlaşan filozoflar, aklın bu değer bilgisini elde etmede tek başına yeterli olduğunu belirterek, nesnelerin insan tecrübesinden aşkın değere sahip olduğu temelinde değerlerin nesnel varlığını savunmuşlardır. Bunun karşısında yer alan ve değerlerin öznel gerçekliğini savunan filozoflar ise değerlerin bilgisini elde etmede aklın gerekliliğini reddederek, organizmanın edindiği tecrübenin değer bilgisini elde etmede yeterli olduğunu öne sürmüşlerdir. Dewey, bu iki bakış açısını da reddederek bir alternatif sunup, değerleri, zihni veya aşkın olarak öznel değil, bilakis tecrübe edilebilecek şekilde doğada mevcut ve içkin olarak ele almıştır.80

John Dewey, değer teorisine yönelik teklifi için, mevcut konu üzerindeki temel eseri olan, Değerleme Teorisi’nde (Theory of Valuation), değer probleminin çıkış noktasını, değer kelimesine yüklenen anlamları, beğenme ve beğenmeme doğrultusunda değerlemeyi, amaç-araç sürekliliğini, arzu-ilgi, değerlendirme ve sosyal teoriyi incelemiş ve kapsamlı bir içerik hazırlamıştır. Yine filozof değer ile ilgili pek çok makale yazarak, görüşünü çeşitli şekillerde geliştirmiştir. Değer yargıları ve değerleme önermeleri ile ilgili olarak ”Valuation and Experimental Knowledge/Değerleme ve Deneysel Bilgi” (1922) ve “Value, Objective Reference and Criticism/Değer, Nesnel Referans ve Kritisizm” (1925) orta ve son dönem yazılarını oluşturan kritik

80 John R. Shook, Amerikan Pragmatizminin Öncülleri, çev. Celal Türer, ss. 124-125.

38

yazılarındandır. Dewey’in değer anlayışına yönelik akademik gayreti göstermektedir ki, onun deneyim içerisinde değer/lemeyi anlama çabası, en genel anlamıyla, pragmatizmin şu anki felsefeye ana katkılarından biri olmasını sağlamıştır. Ona göre felsefe, pratik karakterli olup, doğa ile insan arasındaki etkileşimi anlamlandırmaya ve dahi konumlandırmaya katkı sağlamalıdır. John Dewey felsefeden hakikat ve mutlak değerler hiyerarşisi sunmasını değil, olanlar üzerine bir bakış kazandırmasını ve işe yarar yöntemler sunmasını ister. Savunduğu felsefe anlayışı iyi bir şekilde idrak edildiğinde onun değer teorisine yönelik neyi başarmayı hedeflediği daha net ortaya çıkacaktır.

Nitekim Dewey, Demokrasi ve Eğitim'de deneyim ve deneysel yöntem temelli, değer teorisine zemin teşkil eden felsefe anlayışını şöyle özetlemektedir:

Felsefe, bilinen bir şeyin bizden istediği durumun nasıl bir tepkide bulunmamız gerektiği üzerinde düşünmedir. Felsefe sonlanmış olgular hakkında bilgi vermek değil, tersine olası olanlar üzerine bir bakıştır. Bu nedenle felsefe, tüm düşünme gibi varsayımsaldır. O, bir ödevdir; yapılması, denenmesi gereken şeyi dile getirir. Onun değeri, çözümler sunmasında değil, tersine zorlukların ortadan kaldırılmasında olası yöntemler sunmasındadır. Felsefe neredeyse kendisi hakkında bilince ulaşmış, yaşantıda yerinin, işlevinin ve değerinin genel olarak farkına varmış düşünme olarak nitelendirilebilir.81

Felsefenin değerini bu şekilde ifade eden filozof, değere bakış açısını da felsefeye yüklediği yeni anlam çerçevesinde değerlendirmiştir. Tarihin yükünden arınmış, yepyeni ve özgün bir felsefe sunmayı hedefleyen Dewey, biyolojik perspektife sahip deneyim anlayışının izinde, değeri organizmanın bir talebi olarak görmüştür. O, talep etme olarak konumlandırdığı değer ile ilgili güncel araştırmalar yaptığında iki uç olduğunu belirlemiştir. Bir uçta inanca göre, değerler sadece duygusal epiteller ya da saf boşalmalardan ibarettir; diğer uçta ise zorunlu a priori standartlaştırılmış rasyonel

81 John Dewey, Democracy and Education, The Macmillan Court, New York, 1916, s. 362.

39

değerler, sanat, bilim ve ahlâkın geçerliliğine dayandığı ilkeler yer alır. Dewey’e göre bu iki uç görüş arasında yer alan ara görüşler de vardır. Yine yapılan literatür taraması göstermektedir ki, değerler konusuna dair tartışmaların temelinde, idealizm ve realizm hakkındaki epistemolojik teorilerin yanı sıra öznel-nesnel metafizik teoriler de yer almaktadır. Bu noktada uzlaşmacı bir başlangıç noktası bulmak ve değer anlayışını oradan ele almak pek kolay olmamaktadır. Zira uygun görülen bir başlangıç noktası bile aslında önceki epistemolojik veya metafizik teorilerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.82

Değer teorisinin sorunları ve ona yüklenen anlamın, onun nasıl tanımlandığına ve felsefe disiplinleri arasında nasıl konumlandırıldığına bağlı olarak değiştiğine dikkat çeken Dewey, tarihsel olarak, değer anlayışlarının insani fenomenlerle ilişkilendirilmesinin nispeten yeni olduğunu ifade eder. On altıncı ve on yedinci yüzyıllara kadar, doğa her ne ise o olarak tanımlanmaktaydı. Başka bir ifadeyle doğa tam ve mükemmel varlığı temsil edene karşılık gelmekteydi. Tüm doğal değişikliklerin, her varlığın kendi doğasını gerçekleştirmek adına gerçekleştiği düşünülüyordu. Böyle bir bağlamda ayrı olarak herhangi bir değer ve değerleme problemine çağrı yapılmadı ve çağrılmasına da zaten gerek yoktu. Nitekim o zamanlardan beri değer bütünleşik olarak doğanın yapısına dahil edilmek için ele alınmıştır. Öyle ki, Antik Yunan felsefesinin değere yaklaşımı incelendiğinde değerin, hakikat sorunu çerçevesinde değerlendirilerek, bilgi formlarından ibaret olduğu görülür. Bu dönemin yaygın anlayışına göre değer yargıları mutlak yargılardır. Orta çağ felsefesinde değer anlayışına bakıldığında ise, kilise temelli bir değer anlayışının egemen olduğu görülmektedir. Burada oluşturulan değer yargıları, düşünümsel değil; din temelli olarak elde edilmiştir. Değer sorunu münhasır

82 John Dewey, Theory of Valuation, 1943, s.1.

40

şekilde ancak söz konusu kavramın teleolojik düşüncelerden ve doğal bilimlerden bağımsızlığını kazanmasıyla ortaya çıkar. Bu minvalde pozitivizmin, pragmatizmin ve araçsallık anlayışlarının görüldüğü dönemde değerler, ampirik ve rasyonel bilginin bir türü olarak telakki edilmişlerdir.83

Yukarıda belirtildiği üzere Dewey, tarihsel değer anlayışından farklı olarak değer/leme teorisini deneyim ve deneysel yönteme dayandırarak değeri, insan organizmasının çevresi ile etkileşimi yoluyla edinilen somut uygulamalar olarak anlamaktadır. Değeri, anında değerleme ve değerlendirme eylemlerine bölen Dewey, tüm değerlerin arzu olarak başladığını ve yansıtıcı eleştiri yoluyla değer uygulamalarında ortaya çıktığını göstermektedir. Bu doğrultuda değer arayışı veya sorgulaması, mevcut değer uygulamalarımızın yeterince cevap veremediği sorunlara cevap verme hedefli, pratik bir uygulama olarak kabul edilebilir.

Dewey değerleme konusunda, değerin eylemdeki rolü ve nasıl oluştuğuna dair görüşlerini açıklamadan önce değer kelimesinin analizini yapmaya girişir. Genel olarak, değer/value kelimesi bir şeyin kıymetini ifade etmek, değerleme/valuation ise o şeyin kıymetini takdir etmek şeklinde tanımlanabilir. Ona göre bu tanımlama söz konusu şeyin ahlâkî, epistemolojik, estetik yönünden ziyade ekonomi ya da benzeri alanlardaki kullanımına daha uygun düşen bir niteleme şeklidir. Bu bağlamda Dewey, değer ifadesinin kullanımları arasında ayrım yapılması gerektiğini savunur.84

Dewey’e göre değer ifadesi hem bir fiil hem de bir isim olarak kullanılır.

Anlaşmazlık hangi kullanımının birincil olduğu yönündedir ve bu değer sorunuyla ilgili müphemliğin temel sorunudur. Dolayısıyla ilk olarak aydınlatılması gereken husus bu

83 Neşet Toku, “Değerlerin Dilemması: Sübjektiflik ve Objektiflik”, Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümü Sempozyum Bildirileri, (Ed.) Ş. Yalçın, Vadi Yay., Ankara, 2002, ss. 104-106.

84 John Dewey, Theory of Valuation, s. 4-5.

41

durumla ilgilidir. Fiil olan değer, nesneden bağımsız olarak değerliyken, isim olan değer bazı insan faaliyetlerinin nesneleri olduğu zaman değerlidir. Değere yönelik dilsel kullanım sorunu zaman zaman sıkıntı teşkil etse de değer, bir isim, bir sıfat olarak bir nesneyi ya da onun içsel niteliğini tanımlayan bir ifade olarak kabul edilir.85

Bir isim olmanın yanında değer vermek fiilinin kullanımına bakıldığında value, hem değer vermeyi hem de değerlemeyi sergilemektedir. Dewey’e göre değerleme, değerden farklı olarak içgüdüsel olmakla beraber, bilinçli ve hisli bir davranışı ifade etmektedir.58 Value ve prizing kelimelerinin sahip olduğu çifte anlam, değerleme ile ilgili temel sorunlardan birini içermesi bakımından oldukça önemlidir. Etimolojik olarak;

övgü, ödül, paha, değer, fiyat (praise/prize/price) kelimeleri aynı kelimeden türemiştir.

Takdir etme ve değerlendirme/değer biçme (appreciate/appraise) kelimeleri de aynı kökten gelmektedir ve bir zamanlar birbirinin yerine kullanılmışlardır. Yine parasal anlamda değerli (precious) ve pahalı (costly) kelimeleri eşdeğerli görülmüştür. Bu doğrultuda sıradan konuşmalarda kullanılan kelimelerin çift anlamı, dilsel kullanım sorunu yaratırken, mevcut değer teorilerini kavram noktasında genişletmiştir. Nitekim bir şeyden zevk almak ya da memnun olmak (to enjoy) anlamında değer vermek fiili sıklıkla kullanılır. Tüm bu kavram karmaşasında içerisinde sözlü kullanım değer teorisi oluşturmada çok az yardım sağlamaktadır.86

Kelime analizinden yola çıkarak değer sorununa yön vermek kafa karıştırıcı olmaktan öteye gitmeyeceğini, bunun yanı sıra verilen örnek kullanımların da en azından belirli sorunlara atıfta bulunacağını gören Dewey, bir değer/leme teorisi oluşturmanın zorluğuna inanır. Dewey’in düşüncesinde değerleme kelimesi hem sözel kullanımda hem

85 John Dewey, Theory of Valuation, s. 4.

86 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 5-6.

42

de isim olarak, ödüllendirme (prizing), değerlendirme (appraising), zevk alma (enjoying) ile olan ilişkisini belirlemede tarafsız olarak kullanılmıştır. Bu doğrultuda Dewey, amacına hizmet etmesi için değer teorisine yönelik birtakım kavramsal ayrımlar yapmanın gerekliliğini ve değer yargıları meta-etiğini bu bağlam üzerine geliştirmek gerektiğini savunur.

Dewey’in meta-etik teorisi, değer verme (valuing) ve değerlendirme (evaluation) kavramları arasındaki ayrıma dayanmaktadır. Dewey “Theory of Valuation/Değerleme Teorisi” adlı eserinde söz konusu ayrıma değer iliştirme (prizing) ve bunun karşısına da değer biçme (appraising) veya değer atfetme/saptama (esteeming/estimating) kavramlarını da ekleyerek teorisini genişletir. Ancak değer teorisinin temelinde yer alan değerleme (valuation) ise değer verme (valuing) ve değerlendirme (evaluation) kavramlarını içerir.87

Yukarıda sunulan kavramsal ayrımlar Dewey’in organizmaya dayatılan mutlak değer anlayışından kurtulup, organizmanın talep etme olarak değer yargısı oluşturması adınadır. Tahmin edileceği üzere Dewey için istenilen veya istenmesi gereken değerli nesne, a priori olarak ya da ahlâkî bir doğadan zorunlu olarak inmez. Değer kendisini doğada sunar. Organizma, arzulama sonucu bir şeye ya da nesneye dair değeri talep eder ve bu doğrultuda değeri oluşturan yöntem, hedef ve araçların sürekliliği ile değerlendirmelerine devam eder. Öyle ki, Dewey’in savunduğu anlamda değer bir araştırmayla elde edilir ve yeri geldiğinde organizmanın arzusu ve eğilimi doğrultusunda başka bir araştırmayla değişebilir.

87 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 5-6; John Dewey, “The Logic of Judgments of Practice,” in Middle Works, vol. 8, 1915, ss. 23-27.

43

Netice olarak Dewey’in değer sorununa ve onun anlamsallığına çözüm olarak, doğa-bilimselci bir teori olan meta-etiği önerir. Söz konusu meta-etik anlayışı doğrultusunda değerleme (valuation) teorisinde, değer verme (valuing) karşısında, değerlendirmeyi (evaluation) konumlandırmış olur. Böylelikle değer yargıları konusunda deneyim, doğa ve faaliyetin devamlılığı perspektifinde, gelişimsel ve sosyal psikolojiden yararlanarak, doğa-bilimselci (naturalistic) bir meta-etik (etiğe dair etik) önerilmiş olur.