• Sonuç bulunamadı

A. Dışa Vurma Olarak Değer İfadeleri

2. Arzu ve İlgi: Sonuçların Nedensel Koşulları

Dewey, arzulama (desiring) ve isteme/dileme (wishing) kavramlarının uygulandığı durumun birbirinden farklı olduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre

“değerleme” istemek açısından tanımlandığı zaman, ön şartı olarak ortaya çıktığı ve işlediği varoluşsal bağlam açısından bir arzu muamelesi içermektedir. Öyle ki, Dewey için değer/leme arzulanmayı gerektirir.136 Eğer değerleme, “arzu olarak kendi içinde

135 John Dewey. "The Logic of Judgments of Practice", ss. 354-355.

136 John Dewey, Theory of Valuation, s. 15.

79

başlangıç ve tamamlanmış bir şey” şeklinde tanımlanacak olursa, bu tanıma göre, bir arzuyu diğer bir arzudan ayırt edecek hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla bu da göstermektedir ki böyle bir durumda farklı değerlerin değerini karşılaştırmaya imkân yoktur. Dewey’e göre arzular, arzulardır ve tüm söylenecek olan budur. Burada ön plana çıkan şudur ki;

arzu, gözlemlenebilir bağlamsal durumdan bağımsız olarak kişisel, özgün ve eksiksizdir.137 Dewey’e göre arzu, arzulardır ve eş zamanlı arzular uyumsuzdur. Nitekim her ikisi de genişletilemeyen yönlerdeki hareketleri, rekabet eden faaliyetleri işaret ederler. Bu noktada refleksiyon ya da düşünümsel motor, ne istediğimizi, ne dediğimizi keşfetme sürecine dahil olarak arzuya etki eder. Böylece yeni arzunun oluşumu, yeni bir eylem rotasının belirlenmesi demektir. Bu süreçte şeyler, daha önce sahip olmadıkları bir değer kazanır.138

Arzuların yalnızca varoluşsal durumlarda ortaya çıktığı zaman ve bu doğrultuda mevcut arzuyu iyi yapacak şekilde işlev gördükleri zaman, arzu ve değerleme arasındaki ilişki hem mümkün kılınmış olacak hem de doğrulanabilir önerme ifadeleri meydana getirilebilecektir. Arzu ve değerleme ilişkisinin sağlıklı kurulabilmesi için belirtilmesi gereken önemli hususlardan biri hiç şüphesiz arzunun bağımsız bir şekilde analizinin yapılıp, süreç içerisindeki konumunun doğru belirlenmesidir. Bu doğrultuda Dewey'e göre arzu, edilen nesne ve arzuya ulaşma, yoldaki bir tabeladan daha fazla aynı değildir.

Öyle ki o, işaret ettiği ve yolcuya tavsiye ettiği garaj gibidir. Arzu, organizmanın ileriye dönük dürtüsüdür. Yaşama yönelik dürtü, hiçbir engelle karşılaşmadığında, sadece yaşam faaliyetinin olduğunu ama arzu dediğimiz hiçbir şeyin olmadığını belirten Dewey, her ne zaman engeller kendini gösterir ve organizmanın aktivitesi dağılır ve bölünürse

137 John Dewey, Theory of Valuation, s. 15.

138 John Dewey. "The Logic of Judgments of Practice", s. 368.

80

arzunun da o zaman engeli, bariyeri kırmak için ileriye sıçrayan bir faaliyet olarak ortaya çıkacağını söyler.139

Bu minvalde Dewey’e göre arzuların içeriği ve nesnesi, ortaya çıktıkları özel bağlama bağlı olarak değişiklik gösterir. Arzu edilen nesne hiçbir şekilde arzunun amacı ya da hedefi değildir, ancak bu amacın olmazsa olmazıdır.140 Buna örnek olarak yeme arzularını veren Dewey, hem kişisel faaliyetin hem de çevre koşullarının önceden belirlenmiş durumuna bağlı olarak beş saat önce yemek yiyenle beş gün önce yemek yiyenin ya da aynı şekilde bir sarayda ya da göçebe olan grupta, bu ve benzeri içerik ve nesnelere karşı arzunun aynı olmayacağını belirtir. Örneği geliştirecek olursak burada yemek arzusu için gerçekleştirilecek bir çaba söz konusu olacaktır. Dewey için, burada ifade edilen çaba, arzudan sonra gelen bir şey olmak yerine, bilakis arzuda yer alan tansiyonun/gerilimin özünde bulunan bir şeydir. Öyle ise, açlık durumunda arzunun sadece kişisel olmadığı aynı zamanda organizmanın çevre ile kurduğu iletişimin de etkin olduğu görülmektedir. Burada filozofun dikkat çekmek istediği bir ayrım vardır. Bu ayrım, gerçek arzu (desire), salt dilek (mere wish) ve hayal (fantasy) kavramları arasındadır.141 Sadece arzuda, organizma ve çevre arasında etkin bir ilişkinin söz konusu olduğunu belirten Dewey, ”Dilekler at olsaydı, dilenciler ona binerdi”,142 sözüne yer vererek dilek ve hayalin, çabanın var olmadığı durumlara yönelik olduğunu belirtmektedir. Ona göre çaba, arzu üzerinde ortaya çıkar ve bu sarf edilen enerji mevcut koşulların değişmesinde etkendir.

139 John Dewey. "Desire and intelligence," Human Nature and Conduct: An Introduction to Social Psychology. New York: Modern Library, 1922, ss. 248-250.

https://brocku.ca/MeadProject/Dewey/Dewey_1922/Dewey1922_22.html#:~:text=Intelligence%20conv erts%20desire%20into%20plans,a%20person%20under%20strong%20emotion. (14.02.2020)

140 John Dewey. "Desire and intelligence," Human Nature and Conduct, s. 251.

141 John Dewey, Theory of Valuation, ss. 15-16.

142 John Dewey, Theory of Valuation, s. 15; bkz. ”If wishes were horses, beggars would ride.”

81

Değerlemenin, arzu ile olan bağlantısında onun varlığının durumlara bağlı olması, varoluşsal bağlamdaki farklılıklara göre değişiklik göstermesine sebep olmaktadır.

Dewey için değerlemenin yeterliliği, durumun dayattığı ihtiyaç ve taleplere ne ölçüde adapte olmasına bağlı bir durumdur. Değerlemenin yeterliliği, gözlemlenmeye açık olduğundan çaba ve davranış sonuçlarına göre arzunun yeterliliği ile önermeler belirtilebilir. Bu önermeler, ampirik test yeteneğine sahiptir.

Dewey’e göre değerleme teorisi ile ilgili bir diğer önemli kavram ilgi/eğilimdir (interest). İlgi, kişisel aktivite ve değerleme anlayışında dikkate alınması gereken şartlara yönelik bağlantıyı ortaya koyar. Aynı şekilde o, hem bir insanın hem de çevre koşullarının birbiriyle kurduğu yakın ilişkiyi belirten bir kavramdır. İlgi, açıkça organizma ve çevrenin ya da nesnenin arasında meydana gelen şeyi nitelendirmektedir. Her ne zaman ki, organizma bir şeye ilgi duyarsa orada harekete geçmeye neden olan bir merak görülmektedir. Bu durum, aslında sonuçların nedensel koşulları olarak değer/leme ile arzuları ve ilgileri birbirine bağlayan görüşün başlangıç noktasını ifade etmektedir. Öyle ki; arzular, görünür amaçlar olarak bir başına var olmazlar. Arzular, topluca yerine getirme girişiminin sonuçları üzerinde derinlemesine düşünmeye tabi tutulurlar. Böylece bu tür sonuçlara ilişkin değerlendirmeler, birbirleriyle koordineli olmalarını sağlamak için arzuları değiştirmeye hizmet ederler. Dewey, sistematik olarak birbiriyle koordineli bu gibi arzuları ‘ilgi’ olarak adlandırmaktadır.143

Değerleri hayati dürtünün (vital impulse), ani, açıklanamayan tepkisinden ve doğamızın irrasyonel kısmından kaynaklandığını ifade eden Dewey, söz konusu ifadeyle aslında anlatılmak istenilenin, hayati dürtülerin, arzuların varlığının nedensel bir koşulu

143 John Dewey, Theory of Valuation, in Later Works, vol. 13, 1939, ss. 205-207.

82

olduğunu vurgular.144 Hayati dürtüler, arzu ve çıkarların varlığı için gereklidir. Burada asıl önemli olanın değerleme ve hayati dürtülerin ilişkisinin ne olduğudur. Peki ama değerleme kavramının, arzu ve ilgi ile olan bağı; hayati dürtüler ile de aynı doğrultuda mıdır? Değerleme ve hayati dürtüler özdeşleştirilebilir mi? Ona göre insan hayatında, hayati dürtü içermeyen hiçbir şey yoktur.145 Bu doğrultuda değerlemenin hayati dürtü ile özdeşleşmesinin imkân dahilinde olduğu savının kabulü, her insanın organik olarak gerçekleştirdiği her bir aktivitesini değerleme süzgecinden geçirmesi sonucunu doğuracağından saçma olacaktır.

Değerleme süreçlerini inceleyen Dewey, “bir değerin herhangi bir ilginin herhangi bir nesnesi olduğu” görüşünün dikkatli bir incelemeye tabi tutulması gerektiğini belirterek, arzu ve çıkar kavramlarını aydınlatmaya yönelir. Bazı çıkarların her şeyin içinde bulunduğu durumda nesnelere bağlı olduğunu vurgulayan Dewey, arzu teriminin basit bir güdüden doğan yönelim, heves ya da istekten ziyade kişinin harekete yönelmesine dair “niyet”, “amaç”, “plan” içeren bilinçli bir değer vermeyi ifade ettiğini vurgular.146

Değer verme tutumlarında Dewey’in üzerinde durduğu duyuşsal-motor, arzu söz konusu olduğunda düşünsel etkinliğinde katılması ve değer verme ile değerlendirmenin birlikte ele alınması tüm sürecin duyuşsal-düşünsel-motor tutumu çerçevesinde gerçekleştiğini gösterir. Dewey’in ”düşünümsel motor” ile kastı kişinin, eylemde bulunmasına yönelik o şeyin sonuçları hakkında iyi bir kavrayış barındıran yeni değer vermeyi yansıtır. Sadece motor tutumu ile oluşan değer-verme,

duyuşsal-144 John Dewey, Theory of Valuation, s. 17-19.

145 Elizabeth Anderson, "Dewey's Moral Philosophy".

<https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />.

146 John Dewey, Theory of Valuation, The University of Chicago Press, Vol. 2, No. 4, Chicago, 1943, s. 18-19.

83

düşünsel-motor tutumla karşılaştırıldığında sonuçlara yönelik nispeten düşük bir kavrayışa sahip olacaktır.147 Bu noktada yeniden değer verme tutumlarında örnek olarak verilen gluten hassasiyeti olan kişiyi tekrar gündeme alacak olursak, kişi kendisini davranışa sevk eden güdü ya da alışkanlık sonucu kek yemek istemiştir. Glutenli bir kek tüketmesinin ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağının farkına varan kişi, kek yemenin verdiği memnun kalma halinin bir şekilde devam etmesi adına, işine yarayacak alternatif çözümler bulmaya dair çaba sarf etmiş ve içinde gluten bulunmayan kek gibi ürünleri tüketme yolunu seçmiştir. Kişinin önceki değer verme tutumunun (glutenli kek yemek) sonuçlarının kendisine zarar vermesinden dolayı değerleme faaliyeti ile yeni değer verme tutumu, hem arzulananın nesnesine hem de arzulanan şeye yönelik değere ilişkin yapılan değerlendirmenin mevcudiyetini göstermektedir. Netice itibariyle glutensiz kek seçme durumunda, arzunun nesnesi ve ona yönelik düşünsel motor tutumu değişmiş ve yeni arzulanan şey için farklı bir alternatif seçilmiştir.148

Daha öncede belirtildiği gibi pratik yargı olarak değer yargıları, eksik ve şimdiye kadar belirsiz bir durumun gelecekte sona erdirilmesine ilişkin ne yapmalı ya da ne yapılmalı sorularına dair bir önermeyi tanımlamaktadır. Dewey'e göre değer yargılarının bu alana girdiğini söylemek aslında iki şey söylemektir: Birincisi, değer yargılarının bağlamsal ve pratik karakteri göstermektedir ki, değer yargısı hiçbir zaman kendi içinde tamamlanmaz; bilakis o, her zaman ne yapılacağını belirlemek adına sürece dahildir.

İkinci olarak ise, glutenli kek yeme olayında da görüldüğü gibi değer yargılarının, değeri daha önceden verilmiş, takdir edilmiş bir şey olmadığını, ancak yargıya bağlı olarak değişime tabi olmakla beraber gelecekteki eylem tarafından belirlenecek bir şey

147 John Dewey, Theory of Valuation, in Later Works, 1939, vol. 13, 218-240.

148 Laktoz örneği için bkz. Elizabeth Anderson, "Dewey's Moral Philosophy".

<https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />.

84

olduğunu ima etmektir. Durumu daha iyi izah etmek için ıstakoz örneğini veren Dewey, ıstakoz yemenin şu anda zevk vereceği ama ilerleyen süreçte hazımsızlığa neden olacağı şeklinde alternatif durumları soruşturur. Burada ıstakoz yeme faaliyetinin başlangıcında kişinin herhangi bir değer anlayışı yoktur. Değer, yargılama devam ettiği sürece belirsizdir, eyleme dönük araştırma ve sorgulama devam eder. Alternatifler arasındaki durum ne olacaktır? Amaç ve araçlar neye göre belirlenmelidir? Bu eylemi, zevk sunmanın bir yolu olarak mı yoksa gelecekteki sağlığa yönelik olumsuz bir koşul olarak mı almalıdır? Bu açılardan araştırılan eylemin, statüsü belirlendiğinde değeri belirlenir.

Böylece yargı durur, eylem devam eder. Bu nedenle pratik yargılar, öncelikle nesnelerin değeriyle ilgilenmez. Bununla birlikte, pratik yargılar tasarlanan eyleme amaç ve araç olarak giren nesnelerin değerinin yargılanmasıyla kolaylaştırılabilir.149

Dewey’in değerleme teorisinde önemli olan bir diğer konu da acemi ve uzman kişilerin, aynı nesneye değer verebilmeleri (onu sevebilir olmaları) ile ilgilidir. Fakat uzman kişi, sevilen nesnenin nitelikleriyle ilgili düşünümsel ve açık bir kavrayışa; hatta bu niteliklerin sevmeye değer olduğu güvenine sahiptir. Bu bakımdan o bu tür nesneleri değerleme konusunda yeterli deneyime sahiptir. Yani, bir kez değer-verdikten sonra, nesnenin sevmekten uzaklaştırıcı daha başka özelliklerinin veya ona değer-vermenin başka sonuçlarının var olmadığını garantileyen deneyimlere sahiptir. Ama acemi olan kişi pratik yargının özelliklerini olması gerektiği gibi kullanamaz. Arzusunu, amaçları ve elde ettiği araçlar doğrultusunda değiştirmekte başarısız olur. İşte Dewey’in acemi ve uzman değer yargıları oluşturan bireyler arasında yaptığı ayrım onun aynı zamanda, değer/leme sisteminde zekâya verdiği yeri de gösterir.150 Bu bağlamda çalışmamızın bu aşamasında

149 Ayrıntılı bilgi için bkz., John Dewey. "The Logic of Judgments of Practice", ss. 361-364.

150 James Gouinlock, John Dewey’s Philosophy of Value, ss. 278-286; Elizabeth Anderson, "Dewey's Moral Philosophy". <https://plato.stanford.edu/archives/win2019/entries/dewey -moral />.

85

arzu, eğilim, hoşlantı ve isteksizliklerin niteliklerini daha anlaşılır kılmak için zekâ bahsine geçmek gerekecektir. Çünkü görüldüğü üzere zekânın bilinçle doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Şu halde değer/leme hususunu anlamak zekâ parametresini layıkıyla ele almadan mümkün olmayacaktır.