• Sonuç bulunamadı

Türk Yargı Seçkinlerinin Sosyo-Ekonomik ve Sosyo-Kültürel

BÖLÜM 2: KUVVETLER AYRILIĞI VE TÜRKİYE’DE YARGI

3.2. Araştırma Bulguları

3.2.1. Türk Yargı Seçkinlerinin Sosyo-Ekonomik ve Sosyo-Kültürel

3.2.1.1. Sosyo-Demografik Bulgular

Bu tema altında yargı seçkinlerinin hangi sosyo ekonomik sınıftan geldikleri, mensubu bulundukları ailenin eğitim durumu, kendilerinin demografik özellikleri ve hali hazırda sosyo-ekonomik durumları tespit edilmeye çalışılmıştır.

Bu çerçevede muhataplara ilk olarak nerede ve ne zaman dünyaya geldikleri sorulmuştur. Nerede dünyaya geldiniz sorusuna verilen cevaplar coğrafi bölgeler bazında değerlendirildiğinde ortaya, belirli bir coğrafi bölgede yığılma yapmayan, heterojen bir dağılım çıkmaktadır. Araştırmaya katılan muhataplardan üçü orta Anadolu

bölgesinde, üçü Karadeniz bölgesinde, ikisi Doğu Anadolu bölgesinde, ikisi Güneydoğu Anadolu bölgesinde, ikisi Ege bölgesinde, ikisi Marmara bölgesinde ve ikisi de Akdeniz bölgesinde dünyaya gelmiştir. İl ilçe bazında bakıldığında ise muhatapların önemli bir kısmının şehir altı yapılaşma olarak kabul edilen ilçe ve kasabalarda dünyaya geldikleri görülmektedir. Katılımcıların sadece üçü şehir merkezlerinde dünyaya gelmiştir. Bunlardan ikisi metropol olarak tanımlayabileceğimiz büyük şehirlerde dünyaya gelmişken biri ise orta ölçekte bir kent merkezinde dünyaya gelmiştir. Geriye kalan on üç muhataptan dokuzu ilçelerde dünyaya gelmişken ikisi kasaba, ikisi ise köy ölçeğinde bir yerleşim yerinde dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla, çalışmamızda yer alan, yargı seçkinlerinin önemli bir kısmının kırsal yerleşim alanlarında dünyaya geldikleri gözlenmektedir. Burada dikkat çeken nokta ise kent merkezleri ya da metropol olarak tanımlanan büyük şehirlerde dünyaya gelenlerin genellikle savunma olarak kabul ettiğimiz avukatlık mesleğini seçmiş olmalarıdır. Dolayısıyla yargı sisteminin içerisinde yargıç ya da savcı olarak görev yapan seçkinlerin kırsal kökenli oldukları gözlenmektedir.

Muhatapların yaş durumlarına bakıldığında ise; emekli olan iki katılımcı dışında tamamının 45-55 yaş aralığında olduğu gözlenmektedir. Emekli olan iki muhatap ise 65 yaş üzeri grupta yer almaktadır.

Kardeş sayısı açısından ise katılımcılardan birinin tek çocuk olduğu, birinin iki kardeş olduğu ve geriye kalan on dört katılımcının üç ve üzeri çocuklu ailelerde dünyaya geldikleri görülmektedir. Tek çocuk olan katılımcının da doğum yeri esasında olduğu gibi yine savunma tarafında yer aldığı görülmektedir.

Tüm bu veriler ışığında bakıldığında; katılımcıların büyük oranda kırsal yerleşim yerlerinde dünyaya geldikleri ve genellikle kalabalık ailelere mensup oldukları görülmektedir. Şehir merkezlerinde dünyaya gelenlerin ise genellikle savunma kısmında görev aldıkları görülmektedir. Bu durum katılımcıların biri tarafından şu şekilde dile getirilmektedir;

Hukuk fakültesi okuyanlardan köylü çocukları hakim-savcılığı kentliler de avukatlığı seçer. Çünkü köylü çocuğu hakimi savcıyı büyük adam olarak görür, okula girdiği andan itibaren de büyük adamlık sevdasıyla hareket eder. Oysa şehirli adam asıl paranın avukatlıkta olduğunu bilir ve ona göre hedef belirler (Görüşme 8).

Yargı seçkinleri üzerine yapılan bu araştırma sonuçları, yargı sisteminin daha alt mekanizmasında görev alanları kapsayan TESEV araştırmasında (2009: 13-14) elde edilen sonuçlar ile büyük oranda benzerlik göstermektedir. Yani yargı sisteminin alt kademesinde görev yapanlar ile seçkin olarak ifade ettiğimiz yüksek yargı seçkinleri benzer bir profil çizmektedir. Ne var ki bir yargı mensubunun;

Kemalist rejim bilinçli ya da bilinçsiz hukuk fakültelerine girişi sözel puan türüne bağlamıştı. Böylelikle kırsalın çocukları bir şekilde sisteme entegre ediliyor, yargının alt tabakadan gelen kişilerce işlemesini sağlıyordu. Oysa 2000’lerde yapılan değişiklik ile34 hukuk fakültelerine giriş için Türkçe-Matematik puan türü

şartı getirilerek, çevrenin çocuklarının hukuk fakültelerine girişinin önü kapatılmış oldu. Çünkü matematik şehirli çocuğun bileceği bir şeydir. Köy okulunda sen Türkçe öğrendiğine şükret. Adamlar hukuku tabi bu arada kamuyu (Kamu Yönetimi) da matematik şartına bağlayarak alt tabakadan gelenlerin önünü kesmeyi amaçladılar (Görüşme 14).

sözleri gelecek dönemlerde bu profilin değişeceğine yönelik bir ima taşımaktadır.

3.2.1.2. Sosyo-Ekonomik Bulgular

Görüşülen kişilere anne ve babalarının eğitim durumları sorulduğunda, bir kişi babasının yüksek öğrenim, iki kişi babalarının lise mezunu, on bir kişi babalarının ilk okul mezunu iki kişinin ise babalarının okuma yazma bilmediğini söylemiştir. Annelere gelindiğinde ise bir kişinin lise, iki kişinin ilk okul, iki kişinin okul bitirmemekle birlikte okur-yazar olduğu, on bir kişinin ise annesinin okuma yazma bilmediğini söylediği görülmüştür.

Ebeveynlerin meslekleri ve sosyo-ekonomik durumları sorulduğunda ise; annelerin tamamının ev hanımı olduğu buna karşılık babalardan birinin akademisyen, bir kişinin yargıç, bir kişinin dava vekili, altı kişinin daimi işçi, yedi kişinin ise çiftçi olduğu gözlenmiştir.

Sosyo-ekonomik olarak ise biri ailesini orta-üst sınıf olarak tanımlarken, dokuz görüşülen kişi ailesini orta sınıf olarak tanımlamaktadır. Geriye kalan altı görüşülen kişi ise ailesini ekonomik olarak alt sınıf olarak tanımlamaktadır. Burada babası akademisyen olan ve ailesini sosyo-ekonomik olarak orta-üst sınıf olarak tanımlayan yegane muhatap yine savunma tarafında yer alan muhataptır.

Bu soruların ardından muhataplara eşlerinin meslekleri ve sosyo-ekonomik olarak kendilerini nasıl konumlandırdıkları sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya görüşülen kişilerden ikisi bekar/dul oldukları şeklinde cevap verirken bir kişi eşinin akademisyen, bir kişi ise yüksek memur olduğunu ifade etmiştir. Geriye kalan on üçü ev hanımı şeklinde cevap vermiştir.

Sosyo-ekonomik olarak ise görüşülen kişilerin tamamı kendini orta sınıf olarak tanımlamaktadır. Fakat şöyle bir gerçeği de göz ardı etmemek gerekir ki; görüşülen kişilerin büyük bir çoğunluğunun birinci sınıf yargıç ve savcı oldukları, özlük hakları ve Türkiye ortalamaları düşünüldüğünde daha çok orta-üst sınıf oldukları anlaşılmaktadır. Bu konuda son olarak muhataplara çocuklarının meslekleri ya da yapmasını istedikleri meslek sorulmuştur. Dikkat çekici şekilde görüşülen kişilerin tamamı, çocuklarının hukuk dışında bir alanda çalıştıklarını ya da hukukçu olmasını istemediklerini ifade etmişlerdir.

Yarı yapılandırılmış mülakat sorularını ilk halinde yer almamakla birlikte sonradan görüşülen kişilerin talebi üzerine ailelerinin sosyo-kültürel konumları da sorulmuştur. Bu kararda yapılan görüşmelerden birinde görüşülen kişinin “Ailem sosyo-ekonomik olarak alt sınıftaydı ama sosyo-kültürel olarak en tepe noktadaydı. Bence daha önemli olan da bu, bunu sormalısın...” (Görüşme 2) şeklindeki ifadesi etkili olmuştur. Burada ima edilen, bireylerin toplum üzerindeki etkinlik dereceleridir.

Görüşülen kişilere ailelerinin sosyo-kültürel statüleri sorulduğunda on üç görüşülen kişi özellikle babalarının yaşadıkları alanda önemli bir sosyal saygınlığa ve mevkie sahip olduğunu dile getirirken iki görüşülen kişi sosyo-ekonomik statülerinde olduğu gibi sosyo-kültürel olarak da alt tabakaya mensup bir ailede yetiştiğini dile getirmişlerdir.

3.2.2. Yargı Seçkinlerinin Türk Yargı Sistemi ve Yargı Seçkinlerine İlişkin