• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SEÇKİNLER: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.2. Seçkin Türleri

1.2.2. İktidar Seçkinleri

1.2.2.1. Siyasal Seçkinler

İktidar seçkinleri arasında teorik olarak en çok göz önünde bulunan siyasal seçkinler, siyasal sistemi fiili olarak elinde bulunduranları ifade etmektedir. Teorik olarak siyasal kararları alan, yönetme eylemini yerine getiren siyasal seçkinler aynı zamanda tespiti en kolay seçkin grubunu da teşkil etmektedir. Yönetim sistemlerine göre değişmekle beraber, karar alma mekanizmalarının tepe noktalarını işgal eden, devlet başkanı, hükümet başkanı, kabine ve parlamento üyeleri vs. kişiler ve gruplar siyasal seçkinler olarak kabul edilmektedir. Demokratik sistemlerde sayıca daha geniş bir kitleyi ifade eden siyasal seçkinler, otoriter sitemlerde her ne kadar daha sınırlı bir grupmuş gibi görünse de lider ve çevresindekileri kapsayacak şekilde genişletilebilir.

Siyasi idareciler arasında kimlerin seçkin kategorisine dahil olacağı hususunda farklı görüşlerin olması, kimlerin siyasal seçkin olduğunun tespiti için bir takım analizlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Seçkinlerin tespitinde kullanılan bu analizleri üç başlık halinde sıralamak mümkündür: ünsel, kararsal ve durumsal analiz (Arslan, 2010: 67). Bunlardan ünsel analize göre; halk tarafından yönetici olarak kim kabul görüyor ve tanınıyorsa bu kişiler siyasal seçkindir. Bu durumda karşımıza çıkan en temel sorun, halk tarafından yönetici olarak görüldüğü halde aslında muktedir olmayan idarecilerin durumlarıdır. Siyasal sistem içerisinde ünsel olarak önemli mevkileri işgal ettiği bilinen birçok idareci aslında muktedir değil sadece tabi konumundadır. Özellikle darbe sonrası siyasal sistemlerde, her ne kadar siyasal sistemin başında demokratik yollarla gelmiş yöneticiler olsa da, aslında bu idareciler vesayet altında olan ve muktedir olmayan kişilerdir (Heper ve Sayarı, 2008). Yine benzer şekilde siyasal sistemin toplumsal talepleri karşılayamadığı kriz dönemlerinde yerleşik seçkinlerce başvurulan yöntemlerden biri olan devşirme yönteminde de sistemin başındaki idareciler değişmiş gibi görünse bile aslında yerleşik seçkinler arka planda karar alma işlevlerini sürdürmektedirler.

Seçkinlerin tespitinde kullanılan bir diğer yöntem olan durumsal analize göre ise, sadece üst düzey yönetim mekanizmalarını işgal eden idareciler seçkin olarak kabul edilmektedir. Bu yöntemde, siyasal sistem tiplerine göre bir takım konumlar belirlenerek bu konumları işgal eden idareciler siyasal seçkin olarak ele alınmaktadır. Ünsel analizde olduğu gibi bu yöntemde de birtakım sorunlu yönler bulunmaktadır. Özellikle bürokrasi mekanizmasının belirli mevkilerini işgal eden herkesi seçkin olarak görmek oldukça sakıncalı bir ön kabul niteliğindedir. Çünkü, bu mevkilerde yer alan herkes az önce de değinildiği üzere muktedir olmayabilir. Diğer taraftan Pareto’nun kuramına atfen, bu mevkileri dolduran herkes başarılı olmayabileceği gibi, bulundukları yerlere de liyakat nedeniyle değil de kayırma ve iltimas ile gelmiş olabilirler. Dolayısıyla bu mevkileri işgal eden herkesi seçkin olarak görmek doğru bir sayıltı olmaz (Arslan, 2010; 67).

Kararsal analiz olarak ifade edilen son seçkin tespit modelinde ise; siyasal sistem içerisinde, nihai olarak kararları alan kişiler seçkin olarak kabul edilmektedir. Bu yöntemin ise iki temel sorunu bulunmaktadır. Öncelikle, modern siyasal sistemlerde

kararların somut olarak nerede, kim tarafından alındığının tespiti o kadar kolay değildir. İkinci olarak ise, kararı kimin aldığı kadar hangi şartlar ve kimlerin etkisi dahilinde aldığı da önemlidir. Çok zaman kararı siyasal sistemin tepe noktasında yer alan yöneticiler alıyor olsa da bu kararın alınmasını sağlayan çok farklı kişiler olabilir. Örneğin Mills’in savunusuna göre, ABD siyasal siteminde siyasal kararların tamamında ekonomik seçkinlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Ekonomik seçkinler kararların alınma sürecinde kendi menfaatlerini gerçekleştirmek adına iktidarı çeşitli mekanizmalar ile yoğun bir baskı altında tutmaktadırlar.

Görüldüğü üzere siyasal idareci konumundaki siyasal seçkinlerin tespiti oldukça sorunlu bir alanı teşkil etmektedir. Dolayısıyla yukarıda da değinmiş olduğumuz Pareto’nun indislerinden hareketle bir siyasal seçkin tespiti yapılması oldukça zor gözükmektedir. Şu bir gerçek ki; kimlerin siyasal seçkin olarak kabul edileceği kültürden kültüre ve siyasal sistem tiplerine göre farklılık arz edecektir.

Diğer taraftan siyasal seçkin denilince akla sadece iktidarı elinde bulunduranlar gelmemelidir. Siyasal iktidara sahip olmamakla beraber siyasal kimliği olan iktidar dışı kişiler de siyasal seçkin olarak kabul edilmektedir. Parti liderleri bunun en önemli örneklerinden birisidir. Michells’e göre; kitle partilerinin yönetiminin profesyonellik ve yüksek uzmanlık istemesi nedeniyle, artık bir meslek haline gelmesi parti liderlerinin uzun süre görevde kalmalarına neden olmaktadır. Uzun süre aynı görevde kalan parti liderleri ise gerek iktidarı bizzat kullanması ve gerekse muhalefette kaldığı dönemlerde, alınan karaları etkilemesi nedeniyle birer siyasal seçkin durumuna gelmişlerdir (Arslan, 2010: 96). Yine bunların yanında bazı toplumlarda iktidardan uzaklaşmış bir takım eski yöneticiler de siyasal sistemi etkileme kapasitesi açısından siyasal seçkin olarak kabul görmektedir. Örneğin Türkiye’de siyasetten uzaklaşmış gibi görünen bazı eski aktörler hala birer siyasal seçkin refleksi ve etkisiyle hareket edebilmektedirler. Günümüz açısından örnek verecek olursak; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel her ne kadar şu anda siyasal sistemin dışında yer alsa da hala belirli kitleler için aktif bir siyasal seçkin işlevini ifa etmektedir. Nihayetinde 12. Cumhurbaşkanı seçim sürecinde bazı siyasal aktörlerin onun görüş ve icazetini almak için göstermiş oldukları çaba bu anlamda kayda değerdir.

Daha önce de değinildiği üzere, her ne kadar siyasal sistem siyasal idareciler tarafından kontrol ediliyor gibi görülse de aslında karar alma ve yönetim sürecinde bir çok farklı aktör rol oynamaktadır. En otoriter yönetimlerde dahi idareciler kararlarını alırken bir çok farklı özneyi dikkate almak zorundadırlar. Bu hem otoritenin meşruiyeti için hem de sitemin karmaşıklığının bir gereğidir. Bu çerçevede iktidar seçkinleri içerisinde siyasal seçkinler dışında bir çok farklı seçkin grubu gözlenmektedir.