• Sonuç bulunamadı

2.2. Türkçe Telaffuz Öğretiminde ―Görsel-ĠĢitsel ÖzdeĢliğe Dayalı ÇağrıĢım Tekniği‖

2.3.1. Türkçenin Yapısı

AraĢtırmada deney grubuna uygulanan tekniğin dayanaklarının baĢında Türkçenin ses bilgisi özellikleri gelmektedir. ―Açıktır ki ses bilgisi alanı, dilin deneysel araĢtırmalara en uygun alanlarından biridir. Bu sebeple deneysel araĢtırma sonuçlarının hem akademik hem de eğitsel düzeyde dikkate alınması uygun olacaktır.‖ (Altun, 2011: 53).

2.3.1.1 Sesçil (Fonetik) Alfabeye Sahip Dil: Türkçe

Ġngilizce, Fransızca gibi bazı Batı dillerinin öğretiminde telaffuz, ayrı bir ders olarak verilecek kadar önemli görülmektedir. Elbette bu dillerin sesçil (fonetik) alfabeye sahip olmayıĢı sebebiyle kelime telaffuzlarının karmaĢık olmasından dolayı telaffuz üzerinde uzun uzun durulmaktadır. Çünkü Avrupa dillerinin genelinde yazı dili ile konuĢma dili arasında uçurum vardır. Öyle ki Demircan‘a göre ―Dolaysız (Direkt) Yöntem‖ gibi bazı dil öğretimi yöntemlerinde, öğretilen dilin konuĢma dili ile yazı dili arasındaki büyük farkların karmaĢaya yol açacağı düĢüncesiyle ilk altı hafta kitap kullanılmamaktadır (2005: 197).

Türk alfabesinde bulunan a, e, i, o, u ünlü ses birimleri Ġngiliz alfabesinde de mevcuttur ancak Türkçenin aksine Ġngilizce, fonetik ses birimlerine sahip olmadığından yazıldığı gibi okunmamakta ve Ġngilizcede ünlülerin belli ölçütlerde farklı telaffuzları bulunmaktadır (Demir ve Güleç, 2015: 124).

AĢağıdaki tabloda (Tablo-4) bazı Ġngilizce13

kelimelerde ―a‖ harfinin nasıl telaffuz edildiği gösterilmektedir. Tablo incelendiğinde Ġngilizcede aynı harfin beĢ farklı telaffuzu olduğu görülmektedir.

13

ÇalıĢmadaki karĢılaĢtırmalı telaffuz değerlendirmelerinde Ġngilizce ile kastedilen diğer Ġngilizcelerin de doğrudan veya dolaylı kaynağı olan Ġngiliz Ġngilizcesidir.

62

Tablo-4: Ġngilizcedeki “a” Ünlüsünün UFA14‟ya Göre Telaffuz ġekilleri

Kelime Kelimedeki “a” Ünlüsünün UFA’ya Göre Telaffuzu

arm, bath, car a apple, cat, fat æ amount, cinema, about ə

law, saw ɔ

what ɒ

Ġngiliz alfabesinde 26 harf bulunmasına rağmen bu harfler toplam 44 sese karĢılık gelmektedir. Çünkü Ġngilizcedeki yazı birimlerinin kelime içindeki karĢılık geldikleri ses birimleri Tablo-4‘te de görüldüğü üzere Türkçedeki gibi sabit ve net değildir. Bu yüzden Ġngilizce telaffuzu öğretenler UFA‘yı kullanmak zorundadır. Hatta denilebilir ki UFA, telaffuzları değiĢken ve karmaĢık olan dillerin daha kolay öğretilebilmesi amacıyla ortaya konmuĢ bir alfabedir.

―Türkçe alfabe fonemik bir alfabe özelliği taĢımaktadır. Bu sayede Türkçe her foneme bir yazı simgesi (harf) atanabilmektedir.‖ (Artuner, 1994: 5). ―Bilindiği gibi Türkçe fonetik yapıda, okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dildir. Bu özellik Türkçedeki harflerin ve seslerin bire bir eĢleĢmesinden ileri gelmektedir.‖ (Deliveli, 2012: 67).

Türkçedeki seslerin telaffuzunun birçok dile göre net ve kelime içlerinde değiĢmez oluĢu Türkçenin öğretimi açısından bir üstünlüktür. Elbette bazı ses birimlerinin farklı alt ses birimleri (alofonlar) genellikle ağızlarda mevcuttur. Bu durum yazı diline ve resmî dilin söyleyiĢine yansıtılamaz. Telaffuza yansıtılsa dahi bu alt ses birimleri, büyük çoğunlukla anlam ayırt edici bir ses, yani ses birimi olmaktan uzaktır. ―Ana ses‖ durumundaki bir ses birimine (foneme) bağlı alt ses birimlerinin (alofonların) anlam oluĢturmada ve anlaĢmada ses birimleri (fonemler) kadar büyük bir etkisi yoktur (BaĢkan, 2003: 93).

14

Kaldı ki günümüz Türkçesinde kalınlık veya incelik ünsüzler vasıtasıyla değil, ünlüler vasıtasıyla sağlanmaktadır. Örneğin /k/ ses birimi, yanına ince sıradan bir ünlü gelirse ince, kalın sıradan bir ünlü gelirse kalın telaffuz edilmektedir.

Batı dillerinde aynı ünlü veya ünsüzün kelime içlerinde farklı telaffuz edilen örnekleri de vardır: Örneğin Ġngilizce ―come‖ kelimesindeki ―c‖ yazı birimi Türkçedeki /k/ gibi telaffuz edilirken ―nice‖ kelimesindeki ―c‖ yazı birimi Türkçedeki /s/ gibi telaffuz edilir. Oysa Türkiye Türkçesinde -çoğunlukla- yazıldığından farklı okunan bir harf yoktur.

Türkiye Türkçesinin bir diğer telaffuz kolaylığı da -bazı alıntı kelimeler hariç- genel olarak aslî ―uzun ünlülerin olmayıĢı (Özkan, AĢcı ve Toker, 2013: 63)‖dır. Ancak yazılmayıp aslî uzunluğun korunduğu kimi örnekler de vardır. Oysa Ġngilizcede ―food‖ kelimesindeki ―oo‖ ünlüleri Türkçedeki /u:/ gibi telaffuz edilirken ―door‖ kelimesindeki aynı uzun ünlü Türkçedeki /o:/ gibi telaffuz edilir.

Batı dillerinde çoğunlukla yazıldığı hâlde okunmayan harfler de bulunmaktadır: Örneğin Ġngilizce ―lamb‖ kelimesindeki ―b‖15, ―talk‖ kelimesindeki ―l‖16, ―car‖ ve

―computer‖17 kelimesindeki ―r‖18

telaffuz edilmez. Daha da ilginci örneğin ―prefer‖ kelimesinden sonra herhangi bir kelime yoksa veya ünsüzle baĢlayan bir kelime gelirse ―r‖ telaffuz edilmezken ünlü ile baĢlayan bir kelime gelirse ―r‖ telaffuz edilir. (Lillet, 2017: 21)19

Hâlbuki Türkçede yazıldığı halde okunmayan veya yazıldığından farklı okunan harf neredeyse yoktur.20 Diksiyoncuların aksi yöndeki iddiaları, dil bilgisel temelden

15 Bk. https://dictionary.cambridge.org/tr/okunu%C5%9F/ingilizce/lamb 16 Bk. https://ingilizcebilgisi.com/ingilizceyi-dogru-telaffuz-etmek/ 17

Bu iki kelimenin sonundaki r‘nin Ġngiliz Ġngilizcesinde telaffuz edilmezken Amerikan Ġngilizcesinde telaffuz ediliyor olması da baĢka bir meseledir. Ancak daha önce belirtildiği üzere çalıĢmadaki telaffuz incelemelerinde Ġngilizce ile kastedilen Ġngiliz Ġngilizcesidir.

18

Bk. https://blog.konusarakogren.com/ingilizcede-r-harfinin-okunusu/#ingilizce-okunmayan-r-harfi 19

Daha geniĢ bilgi için bk. (Gilbert, 2005). 20

64

yoksun bakıĢ açısından kaynaklanmaktadır.21

―Geleceğim‖ kelimesindeki /i/ ünlüsünün (/gelecem/), ―geliyorum‖ kelimesindeki /r/ ünsüzünün (/geliyom/) ve diğer muhtelif seslerin bazı konuĢucularca telaffuz edilmeyiĢi ya da ―yapacak‖ kelimesindeki orta hece /a/ sesinin daraltılarak (/yapıcak/) /ı/ biçiminde telaffuz ediliĢi gibi bazı seslerin yazıldığından farklı telaffuz ediliĢi bir gereklilik değil, kiĢisel bir tercihtir ve bu öznel tercih genel kurala yansıtılamaz.

Türkçedeki bir baĢka kolaylık ise ikiz ünlü (diftong) bulunmayıĢıdır. ―Türkçe kelimelerde ikiz ünlü (diftong) yoktur.‖ (Özkan, AĢcı ve Toker, 2013: 64). Korkmaz‘a göre ikiz ünlü (diftong), aynı nefes baskısı altında telaffuz edilen ve tek ünlü değerinde olan birden fazla ünlüdür (1992: 85). Birçok dilde aynı hecede birden çok ünlü bulunurken Türkiye Türkçesinde ―aynı hecede iki veya daha fazla ünlü bulunmaz.‖ (Özkan, AĢcı ve Toker, 2013: 64). Ergin, Türkçede aslî olarak ikiz ünlü bulunmadığını, ses düĢmeleri veya değiĢmeleri sonucunda ikincil bir Ģekilde görülebildiğini fakat bu durumun da tam bir ikiz ünlü olmadığını çünkü Türkçede bu Ģekilde ortaya çıkan ikiz ünlülerin müstakil ses birimleri oluĢturmadığını belirtir (2008: 85). Dolayısıyla Türkiye Türkçesinde aslî olarak ikiz ünlü örneği bulunmamaktadır, ünlüler yalın ünlü (monoftang) olarak kullanılır. ―Türkçenin 8 temel kısa ünlüsü IPA‘da /a, ɯ, o, u; e, i, oe, y/ simgeleriyle gösterilen yalın seslerdir (Ġng. monophtong).‖ (Eker, 2007: 314). Bununla beraber konuĢma dilinde /ğ/ sesinin sebep olduğu iki ünlünün yan yana gelmesi durumu yazı dilinde gösterilmez. Örneğin ―boğa‖ kelimesinin ―boa‖ biçiminde telaffuz edilmesi ancak konuĢma diline ait bir tercih olarak kalabilir ve asla yazı diline yansıtılamaz.

―Aile, kâinat, saat‖ kelimelerindeki gibi ünlülerin farklı hecelerde yan yana gelmesi ikiz ünlü örneği sayılamaz. Çünkü bu kelimelerde yan yana bulunan iki ünlü aynı hecede bulunmamaktadır ve tek bir ses birimi olarak değerlendirilmemektedir. Örneğin Ġngilizce ―ear‖ kelimesindeki /ea/ diftongu, tek bir ses birimini ifade etmektedir

21

ve ayrıca tek hecede bulunmaktadır. Ünlü çatıĢması (ne ise=neyse) ve ünlü birleĢmesi (ne asıl=nasıl) olayları ise diftonglaĢmadan farklı bir durumdur.

Bütün bu kolaylıklarla birlikte Türk alfabesi ―Ġstisnalar dıĢarıda tutulmak suretiyle öğrenme kolaylığı sağlayacak, yani en az harf içerecek biçimde düzenlenmiĢtir. Türk alfabesi en ideal sesçil yazım dizgelerinden biri olarak gösterilmektedir.‖ (Hartmann ve Stork Aktaran: Eker, 2007: 24). En baĢından beri fonetik bir alfabe olarak tasarlanan Türk alfabesindeki her yazı birimi, genellikle bir ses birimini karĢılamaktadır. Bu yönüyle Türkçenin telaffuz ve ses bilgisi eğitimi diğer dillere göre oldukça kolaydır.

2.3.1.2. Ünlüye Dayalı Ses Sistemine Sahip Dil: Türkçe

―Fonetik açıdan incelendiğinde Türkçede bulunan ünlü seslerin sayısı 16'dır (/i/, /I/, /e/, /ε/, /æ/, /a/, /y/, /Y/, /ø/, /oe/, /ï/, /u/, /U/, /O/, /⊃/, /α/). Her ünlünün bir açık bir de kapalı türü vardır. Ünlülerin açık ya da kapalı biçimde olmaları içinde bulundukları sözcüklerin anlamlarını değiĢtirmediğinden tüm ünlü sesler 8 ünlü fonem ile temsil edilir. Bilindiği gibi bunlar: /a/, /e/, /o/, /ö/, /u/, /ü/, /ı/, /i/‘dir.‖ (Artuner, 1994: 96).

―Türkçe, ünlüler bakımından zengin bir dil sayılır. Çünkü dünyadaki bütün dillerde ünlülerin toptan sayısı 13 iken ve kimi dilde çok az sayıda ünlü bulunurken (Örneğin Arapçada /a/, /u/, /i/ gibi üç temel ünlü varken) Türkiye Türkçesinde 8 temel ünlü kullanılmaktadır.‖ (Aksan, 1999: 19). ―5 ünlülü (Ġspanyolca, Rusça, Japonca), 6 ünlülü (Ġtalyanca) dizgelerin yanında Türkçe, ünlü sayısı bakımından zengindir.‖ (Eker, 2007: 30). Ġngilizce, Arapça gibi belli baĢlı dillerde üç ilâ beĢ ünlü bulunurken Türkçede sekiz ünlü vardır (Banguoğlu, 1995: 23). Türkçe bol ve çok çeĢitli ünlüye sahip (Özkan, 2001: 84) olduğu için ünlü bakımından zengin sayılabilir. Zira Türkçenin ünlü sayısı dünya ortalamasının biraz üzerindedir.

Örneğin Ġngiliz alfabesinde ―a, e, i, o, u‖ olmak üzere beĢ ünlü bulunur. Arap alfabesinde harflerin üstüne konulan bir çizgi olan üstün (Ar. fetha) iĢareti kalın ünsüzlere getirilirse /a/, ince ünsüzlere getirilirse /e/ sesini verir. Harflerin altına konulan

66

çizgi yani esre (Ar. kesrâ) iĢareti kalın ünsüzlerde /î/, ince ünsüzlerde /i/ sesini karĢılar. Harflerin üstüne konulan ötre (Ar. damma) iĢareti ise /u/ sesini verir. Ayrıca genellikle bu üç iĢaretin kullanıldığı harflerden sonra getirilen ―elif (ﺍ), vav (ﻭ) ye (ﻯ)‖ harfleriyle /a:/, /i:/ ve /u:/ uzun ünlüleri elde edilmektedir. Bu durumda ünlüleri göstermeye yarayan üç harf ve üç iĢaret vardır.

Diğer birçok dilin aksine Türkçe, ünlülere dayalı bir ses sistemine sahiptir. Ünlü seslerin diğer dillere göre daha çok oluĢu bir yana, Türkçede her hecede mutlaka bir ünlü bulunması da Ģarttır. BaĢka bir deyiĢle Türkçede sadece ünsüzlerden oluĢan yani içinde ünlü bulunmayan bir hece mümkün değildir. Bu sebeple Türkçe telaffuzda temel olan ünlülerdir. Bu bakımdan ünlüler, Türkçe telaffuzda önemli bir yer tutmaktadır ve ―Türkiye Türkçesinin öğretiminde ünlü seslerin özelliklerinin ve doğru telaffuzunun öğretimi çok önemlidir.‖ (Sülükçü, 2011: 193).

―Sesletim ancak bir seslem düzeneğinde ya da dizgesinde oluĢabilmektedir. Seslemler ise ünlüler ile oluĢmaktadır. Bu sebeple anlamlı bir sesletim önce ünlüler ile baĢlamaktadır.‖ (Erdem Nas, 2020: 709).

ÇalıĢmanın öncül bölümünde ele alınan Türkçe seslerin telaffuz güçlüğü konusundaki anket değerlendirmeleri iki ana sonuç sunmaktadır. Bunlardan ilki, yabancı öğrenciler açısından Türkçe telaffuzda ünsüzler, /ğ/ hariç, genel bir zorlanmaya sebep teĢkil etmemektedir. Ġkincisi, Türkçe telaffuzda yabancı öğrenciler açısından en çok zorlanılan sesler ünlülerdir. Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde karĢılaĢılan telaffuz güçlükleri konusunda yapılan önceki çalıĢmalar da bu deneysel araĢtırmanın sonuçlarını desteklemektedir. ―Sessiz harflerin sesletiminde bir sorun yaĢanmamaktadır. Sesli harflerin özellikle de /ı/, /i/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ seslerinin sesletiminde sorun yaĢanmaktadır.‖ (Büyükikiz ve Hasırcı, 2013: 911).

Yabancılara Türkçe öğretimi telaffuz eğitiminde öncelikli olarak ele alınması gereken sesler ünlü seslerdir. Ünlülerin doğru ve düzgün telaffuz edilmesi durumunda, kelimelerin telaffuzundaki sıkıntılar büyük ölçüde halledilmiĢ olacaktır.

Hem ünlülerin Türkçe kelimelerde kilit konumda olması hem de Türkçe öğrenen yabancıların en çok ünlüleri telaffuzda zorluk çekmesi bakımından araĢtırmadaki deneysel çalıĢma bu temel üzerine bina edilmiĢtir. Bu varsayıma göre; öğrencilerce telaffuz güçlüğü çekilen ünlülerin deneysel bir çalıĢma ile düzeltilmesi durumunda mesele temelden çözülmüĢ olacaktır. BaĢka bir deyiĢle ünlüleri tam telaffuz edebilen yabancı bir öğrenci -ünsüzlerde çok fazla sorun yaĢanmadığı için- Türkçe kelimeleri telaffuz etmede zorlanmayacaktır.

Bu deneysel çalıĢmanın farklı bir yaklaĢımla ele alınması gereği açıktır. Zira yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde geleneksel yöntemlerle yapılan telaffuz eğitiminin sorunlu sonuçları özellikle ünlülerde kendini açıkça göstermektedir. Bu çalıĢmada ve önceki çalıĢmalarda da tespit edildiği üzere, bilhassa /ı/, /ö/ ve /ü/ ünlülerinin telaffuzlarında hemen her yaĢ ve gruptan öğrenci zorluk yaĢamakta ve bu ünlülerin telaffuzlarında çoğunlukla yanlıĢ yapılmaktadır.22

YanlıĢların en baĢtan düzeltilememesi, tekrar edilerek yerleĢmesine ve hatta kalıcı olmasına sebebiyet vermektedir. Bir kere yanlıĢ yerleĢen telaffuzu, kolay kolay düzeltmenin imkânı da olmamaktadır. Zira daha önceden yanlıĢ öğrenilen bir bilgiyi sonradan düzeltmek, aynı bilgiyi hiç bilmeyene öğretmekten çok daha zordur. Bu gerçeklerden yola çıkılarak oluĢturulan bakıĢ açısıyla; Türkçe telaffuz eğitiminde sorunu oluĢtuktan sonra düzeltmek yerine en baĢtan, temelden çözmeyi kolaylaĢtıran ve aynı zamanda Türkçenin fonetik özelliklerini göz ardı etmeden sosyokültürel doğasına uygun bir yaklaĢımı da içeren özgün bir teknik geliĢtirmek mecburiyetinde olunduğu açıkça görülmüĢtür. Çünkü Türkçenin kendine has söyleyiĢ ve duyuĢ kodlarını içeren ses modellerini, öğrencinin ana diline ait ses modellerine rağmen bilinçaltına kısa sürede sistematik bir Ģekilde yükleyen uygulamalar zincirinin oluĢturulması, meseleye bambaĢka bir bakıĢ açısı ile yaklaĢmakla mümkün olacaktır.

22

Daha geniĢ bilgi için bk. (Kara, 2010; Yelok ve Büyükikiz, 2010; Büyükikiz ve Hasırcı, 2013; ġengül, 2014; Tüm, 2014; Demir ve Güleç, 2015; Ġnan ve Öztürk, 2015; Özdemir ve Aslan 2017; Kahraman, 2018).

68

2.3.1.3. Ses Temelli Dil Öğretimi Yöntemi23

Dilin temeli sestir. Bu sebeple dil bilgisinde seslerden hareket etme anlayıĢı yaygınlaĢmakta, dil bilimi gittikçe ses bilgisine dayandırılmaktadır (Mansuroğlu, 1954: 151). ―Her dilin kendine özgü bir dil bilgisi vardır. Ses bilgisi de dil bilgisinin temel yapı taĢıdır.‖ (TopbaĢ, 2006: 41). Çünkü ―Sesler birleĢerek heceleri, kelimeleri ve cümleleri meydana getirirler.‖ (Özkan, AĢcı ve Toker, 2013: 59). Bir dilin alfabesindeki harfler, o dilin ses sisteminin sembolleridir. BaĢka bir deyiĢle ―Seslerin yazıdaki karĢılıkları olan iĢaretlere harf adını veriyoruz.‖ (Özkan, AĢcı ve Toker, 2013: 59).

Türkçede her harf bir sesi karĢıladığı (MEB TTKB, 2009: 233) için Türkçenin sesçil bir alfabeye ve ayrıca ünlüye dayalı ses sistemine sahip olması sebebiyle diğer birçok dilden farklı olarak dil eğitiminin ses temelli yapılması gerekmektedir. Bu bakımdan; kolaydan zora, bilinenden bilinmeyene, basitten karmaĢığa gibi dil öğretiminin temel ilkelerine uygunluğu ile de öne çıkan yöntem ―Ses Temelli Cümle Yöntemi‖dir.24

Ülkemizde 2004-2005 öğretim yılında deneme uygulamaları yapılarak 2005- 2006 öğretim yılında tüm yurtta uygulanmaya baĢlanan ve hâlen uygulanmaya devam edilen ―Ses Temelli Cümle Yöntemi‖ de bu çalıĢmanın deneysel kısmının kuramsal dayanaklarından biridir.

Ses temelli dil öğretimi, Türkçenin niteliklerine ve sesçil yapıdaki alfabesine uygun bir ses öğretim yöntemidir. ―Ses Temelli Cümle Yöntemi‖, MEB Talim ve Terbiye Kurulu BaĢkanlığı (TTKB) tarafından oluĢturulan ―Ġlköğretim Türkçe Dersi (1- 5. Sınıflar) Öğretim Programı ve Kılavuzu‖nda Ģu Ģekilde tanımlanmaktadır: ―Ses Temelli Cümle Yöntemi‘nde, ilk okuma-yazma öğretimine seslerle baĢlanmaktadır.

23

GeniĢ bilgi için bk. (Arslan, 2006; Deliveli, 2012). 24

Ülkemizde teknoloji alanında kullanılan ―Türkçe sesli ifade tanıma‖ yöntemlerinde de Batı dillerine uygun ―sözcük tanıma yöntemi‖ değil, ―fonem tanıma yöntemi‖ tercih edilmeye baĢlanmıĢtır (Artuner, 1994: 5).

Anlamlı bütün oluĢturacak birkaç ses verildikten sonra seslerden, hecelere, kelimelere ve cümlelere ulaĢılmaktadır.‖ (MEB TTKB, 2009: 232).

Yöntemin bazı özellikleri ise Ģöyledir:

―Ses Temelli Cümle Yöntemi‘nde ilk okuma-yazma öğretimi, dinleme, konuĢma becerilerinden kopuk, sadece okuma-yazma becerilerini geliĢtirme olarak değil; Türkçe öğretiminin beĢ öğrenme alanı ile birlikte yürütülmektedir.

Ġlk okuma-yazma öğretimine seslerle baĢlanması, seslerin birleĢtirilmesi ile anlamlı heceler, kelimeler oluĢturulması ve cümlelere ulaĢılması öğrencinin bilgileri yapılandırmasını kolaylaĢtırmaktadır. Ses Temelli Cümle Yöntemi, bu yönüyle yapılandırıcı öğrenme yaklaĢımına uygundur.

Bu yöntem tek tip, belirli kalıplara sıkıĢtırılmıĢ ve belirli sayıdaki cümlelerle ilk okuma-yazma öğretimi yerine, çeĢitliliğe ağırlık vermektedir. Bu nedenle öğrenciler çok sayıda ve çeĢitli hece, kelime, cümlelerle ilk okuma-yazmayı öğrenmektedir.

Öğrencilere sunulan zengin içerik, onların temel düĢünme becerilerini, yaratıcılıklarını ve zekâ alanlarının geliĢimine katkı sağlamaktadır.

Okuma-yazma öğretiminde ilerleme, kolaydan zora doğru belirli bir sıra içinde yürütülmektedir.

Ses Temelli Cümle Yöntemi öğrencinin dikkat geliĢimine uygun bir yöntemdir. Bu yöntem öğrenme-öğretme sürecinde öğrencinin dikkat geliĢimini de sağlamaktadır.

Yöntemin bir gereği olarak ilk okuma-yazma öğretiminde ses, harf, hece, kelime, cümle ve metin oluĢturma sırası izlenmektedir. Bu süreç, öğrencinin cümle kurma ve metin oluĢturma becerilerinin geliĢimine katkı sağlamaktadır.

Öğrenciler hece, kelime, cümle ve metin oluĢturma sürecine bizzat katıldıklarından bu yöntem öğrencilerin yaratıcılığını geliĢtirici olmaktadır.

70

Bu yöntemle ilk okuma-yazma öğretiminde, çok sayıda hece, kelime, cümle ve metinlerle çalıĢılmaktadır. Bu durum öğrencilerin cümleleri ezberlemesini engellemekte ve cümleyi anlayarak öğrenmesini gerektirmektedir. Böylece öğrencilerin anlama becerilerini geliĢtirmektedir.

Türkçede her harf bir sesi karĢıladığından bu yöntem Türkçenin ses yapısına uygundur.

Öğrencilerin duyduğu ve çıkardığı seslerin bilincine varması sağlamakta, dil geliĢimine (doğru telaffuz, akıcılık, sesleri ayırt etme vb.) katkıda bulunulmaktadır.

Öğrencilerin sesleri belirli bir sıra içinde öğrenmesi, yazma sürecinde kelimelerin doğru yazımını öğrenmesini sağlamaktadır.

Öğrenciler yazma ile okuma arasındaki benzerlikleri görmekte, yazının harflerin birleĢtirilmesiyle okumanın ise seslerin birleĢtirilmesiyle yapıldığını anlamaktadır.

Öğrencilerin sözlü dilden yazılı dile geçmesini kolaylaĢtırmaktadır.

Öğrencilerin ilk okuma-yazmayı öğrenme sürecinde bireysel, zihinsel ve sosyal geliĢimlerine katkı sağlamaktır.‖ (MEB TTKB, 2009: 233-234).

Bu çalıĢmanın deneysel kısmında uygulanan ―Görsel-ĠĢitsel ÖzdeĢliğe Dayalı ÇağrıĢım Tekniği‖, yabancı öğrencilerin Türkçede en çok zorlandıkları seslerin ünlüler oluĢundan25

ve Türkçe kelimelerin her hecesinde ünlü bulunma mecburiyetinden yola çıkarak telaffuz öğretimini temelden çözmeyi amaçlayan bir bakıĢ açısına sahiptir. Bu bakıĢ açısına göre baĢta ünlüler olmak üzere Türkçe sesler, dil yapıları Türkçeye benzemeyen baĢka dillerden uyarlama yöntem veya tekniklerle değil, Türkçenin ses yapısına ve öz gerçeklerine uygun yöntem ve tekniklerle en baĢtan ve mükemmel bir

25

Önceki bazı çalıĢmalarda da Türkçe öğrenen yabancı öğrenciler için ünlülerin telaffuzunun ünsüzlere nazaran daha zor olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. ―Öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun ünlüleri öğrenmenin (%87), ünsüzleri öğrenmekten (%23) daha zor olduğunu düĢündükleri ortaya çıkmıĢtır.‖ (Özmen ve diğerleri, 2017: 606).

Ģekilde öğretilebilirse öncelikle konuĢma ve okuma becerisi olmak üzere dört temel beceride de fark edilir bir geliĢme ve iyileĢme sağlanacaktır.