• Sonuç bulunamadı

Yabancı dil öğretiminde, dilsel yetiyi kullanabilme ölçütleri dört temel beceri açısından ele alınmıĢtır. KonuĢma, yazma, dinleme ve okuma becerileri, ADOÇP (Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı) dâhilinde dil öğretiminde esas unsurlar olarak gösterilmiĢ olup daha çok iletiĢimsel dil edinimi nihai hedef olarak kabul edilmiĢtir.

Tablo-2: Temel Dil Becerilerinin Telaffuzla ĠliĢkisi

Anlama Becerileri Anlatma Becerileri

Doğrudan İlişkili

Beceriler Okuma KonuĢma

Dolaylı İlişkili

Beceriler Dinleme Yazma

Temel dil becerilerinden konuĢma ve okuma becerileri telaffuzla doğrudan iliĢkili iken dinleme ve yazma becerileri dolaylı iliĢkilidir. (Tablo-2)

1.2.1. KonuĢma Becerisinin Telaffuzla ĠliĢkisi

Yabancı dil öğretiminde temel kabul edilen dil becerileri içerisinde iletiĢimsel açıdan öne çıkan konuĢma becerisidir. ĠletiĢimin niteliği bakımından telaffuzun konuĢma becerisi içindeki yeri ve önemi tartıĢmasızdır. Zira konuĢanın duygu, düĢünce veya

isteklerini dinleyiciye tam olarak aktarabilmesinin ön Ģartlarından biri ve belki de en önemlisi doğru telaffuzdur. Yalnızca yabancı dil öğretiminde değil, ana dili eğitiminde de önemsenmesi gereken telaffuza dikkat edilmediği takdirde aynı ana dili konuĢucuları arasında dahi anlaĢma sorunları ortaya çıkabilir.

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde konuĢma becerisi diğer becerilerin kazanılmasında da etken olduğu için bu becerinin geliĢtirilmesi oranında diğer becerilerin kazanılmasında kolaylık sağlanacaktır denilebilir. Zira sınıf içerisinde öğrenci ve öğretmen arasındaki doğrudan iletiĢimi, ayrıca öğrenciler arasındaki doğrudan etkileĢimi sağlayan beceri konuĢma becerisidir. Bununla birlikte öğrenci eğer dilini öğrendiği ülkede yaĢıyorsa sosyal hayata katılabilmesinin asgari yeterliği, o ülkenin dilini konuĢma becerisine sahip olmasıdır.

KonuĢmada düzgün telaffuzun anlaĢmaya olumlu etkisi olduğu kadar psikolojik rahatlamaya bağlı bir öz güven verdiği ve böylece öğrencinin hem sınıf ortamında hem de sosyal hayatta dilsel yeti olarak daha etken ve üretken olduğu da bir gerçektir. Çünkü telaffuzu düzgün olmayan bir yabancı dil konuĢucusu, bir yandan anlaĢılma sıkıntısı yaĢayacak bir yandan da yanlıĢ telaffuz etme kaygısıyla baĢ etmek zorunda kalacaktır. Bu sıkıntı ve kaygılarla da ne sınıfta ne sosyal hayatta konuĢma etkinliğinin sağlıklı sürdürülebilmesi mümkün olacaktır. KonuĢamadığını gören öğrenci belki de öğrenme isteğini tamamen yitirecek ve bu olumsuz durum diğer becerilere de yansıyacaktır.

1.2.2. Dinleme Becerisinin Telaffuzla ĠliĢkisi

Dil öğrenmenin doğal sıralamasında öncelikli olan dinleme becerisi, konuĢma becerisinden ayrı düĢünülemez. Çünkü sözlü iletiĢimde, bir konuĢma varsa dinlemeden de söz edilmelidir. Bu yönüyle sınıf içerisinde ve sosyal hayatta iletiĢim için kullanılan dinleme ve konuĢma becerileri etkileĢimli becerilerdir.

Ġster ana dili ister yabancı dil olsun öğrenme sıralaması dinlemeyle baĢlatılmaktadır. Bebek, ebeveynlerinden ve çevresinden; yabancı dil öğrencisi ise öğretmeninden ve dilini öğrendiği toplumdan dinledikleri ile öğrenmeye baĢlamaktadır.

12

Ancak dikkat edilirse dinlemenin olabilmesi için yine dıĢarıdan bir konuĢma kaynağına ihtiyaç vardır. Yabancı dil öğretiminde bu konuĢma kaynağı, bir öğretmen veya sınıf arkadaĢları olabileceği gibi TV, film, Ģarkı, ders yoğun diski gibi insan konuĢmalarını kayıttan seslendiren bir aygıt da olabilir.

KonuĢma kaynağında seslendirilen iletinin dinleyen tarafından sadece algılanması yeterli değildir. Algılamadan sonra bir de anlamlandırma aĢaması gerekmektedir. Bu anlamlandırmanın doğruluk derecesi yine telaffuzun düzgünlüğü ile doğru orantılıdır. Dinleyen kiĢinin duyduğu iletiyi anlamlandırabilmesi için çeĢitli etkenler bulunsa da bu etkenlerin baĢında doğru telaffuz gelmektedir. ―Temel dil becerileri geliĢimi açısından baktığımızda, öğrencilerin dinleme becerisinde baĢarılı olabilmesi için kelimenin sesletimine hâkim olması gereklidir.‖ (Oflaz, 2015: 708).

Bununla birlikte ana dilini öğrenen bir bebek veya yabancı dil öğrenen bir öğrenci, dinlediği kaynağı taklit yoluyla öğrenmektedir. Kaynağın telaffuzu nasılsa, dinleme sonucu gerçekleĢen öğrenme de telaffuz kaynağına benzer biçimde gerçekleĢir. TV benzeri kitle iletiĢim araçları yokken yerel ağızların korunması, bu araçların çoğalmasından sonra ağızların yavaĢ yavaĢ yok olması bu sebepledir. Çünkü dinlemede esas alınan kaynaklarda değiĢim yaĢanmıĢtır.

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde telaffuz kaynağının doğruluğu, dinleme sonucu oluĢan öğrenmeler açısından hayatî önem taĢımaktadır. Zira herhangi bir kaynaktan yanlıĢ telaffuz edilmiĢ sesleri veya kelimeleri dinleyip öğrenen bir öğrencinin yanlıĢını sonradan düzeltmek hiç kolay değildir.

Sonuç olarak telaffuzun sadece söyleyiĢ yönü değil, iĢitsel yönü de vardır. Çünkü iletiĢimde sesin bir kaynağı ve bir de alıcısı olmalıdır. Bu yönüyle telaffuz, konuĢma becerisi kadar dinleme becerisi ile de yakın alakalıdır.

1.2.3. Okuma Becerisinin Telaffuzla ĠliĢkisi

Temel dil becerileri içerisinde anlama becerileri kapsamında değerlendirilen okuma becerisi de dinleme becerisi gibi edilgen becerilerdendir (Söylemez, 2016: 44). Çünkü okumanın gerçekleĢebilmesi için o dilin alfabesindeki harfleri ve alfabede sembol olarak değer bulan ses birimlerini biliyor olmak yeterlidir.

―Her zaman YTÖ öğreticileri dil öğretimine alfabenin öğretimiyle baĢlar. Alfabe öğretimi aynı zamanda ölçünlü dilin ses değerleri ile yazı öğretimi faaliyeti olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda ses değerlerinin öğretimi, doğru telaffuz eğitiminin de baĢlangıcı, ilk basamağıdır.‖ (Kahraman, 2013: 575).

Yabancı dil öğretimi o dilin alfabesinin ve seslerinin öğretimi ile baĢlamaktadır. Çünkü sesler birleĢerek heceleri, heceler birleĢerek kelimeleri ve kelimeler birleĢerek cümleleri meydana getirir. Bir dilin alfabesindeki harfler, o dilin ses sisteminin sembolleridir. BaĢka bir deyiĢle ―Seslerin yazıdaki karĢılıkları olan iĢaretlere harf adını veriyoruz.‖ (Özkan, 2013: 59). Doğru öğrenilmeyen bir alfabe ve ses sistemi, okuma becerisinde sıkıntılar yaĢanmasına sebebiyet verecektir. Sessiz okumalarda bile bir iç sesin (internal speech) oluĢtuğu gözden kaçırılmamalıdır.

Özellikle kendi ana dilinin veya öğrendiği bir baĢka yabancı dilin tesirinde kalan bir yabancı dil öğrencisi, belleğindeki harf ve seslerle, öğrendiği yeni dilin harflerini ve seslerini özdeĢleĢtirme ve uyuĢturma çabasına giriĢecektir. Bu karĢılaĢtırma bazen iĢe yarasa da çoğu zaman yanlıĢ telaffuzla sonuçlanmaktadır. Öyle ki çeĢitli alfabelerde aynı sembolle karĢılık bulan /a/ ünlüsünün kalınlığı veya açıklığı dahi farklı olabilmektedir. Bununla beraber sembolün aynı olması sesin aynı olacağı anlamına da gelmez. Örneğin Ġngilizcede genel olarak ―a‖ harfi /e/ sesini, ―e‖ harfi /i/ sesini, ―i‖ harfi /a/ sesini verirken Türkçede bu harflerin ses karĢılıkları bambaĢkadır.

Türkçenin alfabesini ve seslerini doğru öğreterek düzgün telaffuz edilmelerini temin etmek, aynı zamanda doğru bir okumanın gerçekleĢmesini de sağlamak anlamına gelecektir. Okuma sonucu gerçekleĢecek anlamanın doğruluğu da yine okunan

14

metindeki harflerin ses karĢılıklarının doğru telaffuzu ile mümkün olacaktır. Yani düzgün telaffuz doğru okumayı, doğru okuma da doğru anlamayı ve nihayet doğru anlama da doğru öğrenmeyi beraberinde getirecektir.

1.2.4. Yazma Becerisinin Telaffuzla ĠliĢkisi

Yabancılara Türkçe öğretiminde temel sayılan becerilerden birisi de yazma becerisidir. Bu becerinin, konuĢma becerisi gibi öğrencilerce güçlük çekilen ve çok hata yapılan beceri olması dolayısıyla geliĢtirilmesi de diğer becerilere göre daha zor olmaktadır. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin yazma becerisi için çoğunlukla fotoğrafik hafızalarını kullanarak kelimelerin yazılıĢlarını önceden ezberleme yoluna gittikleri söylenebilir. Bu sebeple belleklerinde olmayan bir kelimenin doğru yazılıĢı hususunda çoğunlukla sıkıntı çektikleri sıkça gözlemlenir. Zira sınıfta yaptırılan dikte çalıĢmalarında, genellikle ödev ve sınav kâğıtlarından çok daha fazla hata çıkmaktadır.

Dikte çalıĢmalarında öğretmenin seslendirdiği veya bir aygıttan dinlenilen metni, öğrencinin seslerin yazıdaki sembolleri olan harfleri kullanarak kâğıda dökmesi istenir. Hangi sesin hangi harfe karĢılık geldiğini tam anlamıyla öğrenip kalıcı belleğine yerleĢtirememiĢ, harf-ses denkliklerini içselleĢtirememiĢ bir öğrencinin bu tür yazma etkinliklerinde baĢarılı olması mümkün olmayacaktır.

Oysa en baĢtan hangi sesin hangi yazı birimine tekabül ettiğini çok iyi öğrenen bir öğrenci, hiç bilmediği bir kelimeyi dahi duysa bunu yazmakta zorluk çekmeyecektir. Çünkü bu öğrenci de tıpkı Türkçeyi ana dili olarak kullanan insanların yaptığı gibi yazımından emin olmadığı bir kelimeyi içinden hece hece telaffuz edecek ve böylece her sesin hangi harfe karĢılık geldiğini kolaylıkla fark edecektir.

Böylece konuĢma kaynağının telaffuz ettiği ses birimleri, yazı birimlerine dönüĢtürülürken herhangi bir zorluk yaĢanmayacaktır. Bu durum, bütün öğrenciler için olduğu kadar özellikle bir yabancı dil öğrencisi için hayati önem taĢımaktadır. Zira

derslerde veya kurslarda duyduğunu not alma gereksinimi barizdir. YanlıĢ alınan bir not ise yanlıĢ öğrenmenin kapılarını aralayabilecektir.

―Yabancılara Türkçe öğretiminde ses ve yazı öğretimi konusu ilk bakıĢta iki ayrı konu gibi gözükse de aslında ses öğretimi ile yazı öğretimi arasında sıkı bir iliĢki vardır. Seslerin doğru öğretilmesi ile harf olarak yazıya geçirilmesi, birbirini tamamlayan bir bütünün iki parçası gibidir. Bu açıdan baktığımızda ses eğitimi ve öğretimi süreçleri tamamlandığında sesin doğru telaffuzu, aynı zamanda sesin doğru algılanmasını ve yazıya doğru geçirilmesini mümkün kılabilir.‖ (Kahraman, 2013: 572).