• Sonuç bulunamadı

Türkçenin Ağızlarında Görülen İstem Nöbetleşmeleri

GİRİŞ

II. BÖLÜM: İSTEM KAVRAMI (VALENCY)

8. İSTEM NÖBETLEŞMESİ (VALENCY ALTERNATION)

8.2. Türkçenin Ağızlarında Görülen İstem Nöbetleşmeleri

evlen- eylemi de istem nöbetleşmesi açısından ilginç bir görünüm sergilemektedir.

DLT’de evlen- eyleminin “ev edinmek, ev sahibi olmak” anlamının istemi, verilen örnekte belirtme durumuyla işaretlenmiştir (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 117). “eş olarak almak” anlamında ise biçimbilgisel istemi belirtilmemiştir (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 384). EDPT’de ise sözcüğün “ev edinmek” anlamının yanı sıra

“genellikle erkekler için evlenmek” (Clauson, 1972, s. 11) anlamı da verilmiştir ve her iki durumda da eylem yönetim çerçevesinde belirtme durumuyla işaretlenmiş seçimlik bir katılan; yani seçimlik bir dolaysız nesne istemektedir. Bugün ise dünya algısının değişmesi eylemin anlam çerçevesini genişletmiş ve yalnızca erkeğin değil; erkek ile kadının evlendiği, diğer bir deyişle eylemin birliktelik esasına göre yapıldığı fikri gelişmiştir. Bu sebeple günümüzde bu eylem istem çerçevesinde araç durumu (birliktelik) eylem araç durumuyla işaretlenmiş bir katılan istemektedir.

(146) a. ol bu ew+(n)i evlendi (DLT 134) b. a+(n)ı (…) evlenem (FBŞ 10b-3) c. Ali Ayşe ile evlendi.

Bu ağızlardaki belirtme ve yönelme durumu nöbetleşmesi birçok araştırmacının dikkatini çekmiştir. Gülensoy, Kütahya ve yöresindeki ağızlarda belirtme durumunun çoğu zaman yönelme durumuyla karıştığını belirtmiştir (Gülensoy, 1988, s. 80).

Korkmaz, ağızların bazı eskicil şekilleri devam ettirdiğini ve koruduğunu, bu nedenle ağızlarda görülen kimi nöbetleşmelerin Türkçenin eski dönemlerinden bazı özelliklerin ağızlara aktarılması nedeniyle gerçekleştiğini belirtir: bulunma-ayrılma durumu nöbetleşmesi gibi. Manisa, Soma, Denizli, Çivril, Tavas, Aydın ve yöresi ağızlarında düzenli bir belirtme ve yönelme durumu nöbetleşmesi olduğunu, diğer bir deyişle ölçünlü Türkçeye göre belirtme durumuyla işaretlenmesi gereken yapıların yönelme, yönelme durumuyla işaretlenmesi gereken yapıların ise belirtme durumuyla işaretlendiğini belirtmiştir (Korkmaz, 1995, s. 222). Kimi durumlarda da durum biçimbirimlerinin nöbetleşmesini “birbirlerinin görev sınırlarına girme”; yani bir ad durum biçimbiriminin bazen bir başka ad durum biçimbiriminin yerini tutabilmesi olarak açıklar ve bu durumun özellikle “fiillerin rejimi” olarak adlandırdığı istemle ilgili olduğunu belirtir ve şu örnekleri verir (Korkmaz, 1995, ss. 222-224).

(147) Dede+(ŋ)i aydōrem mi “Dedene söyleyiverem mi?” (yönelme-belirtme durumu nöbetleşmesi)

(148) Derdim+e eşme benim “Derdimi eşme benim” (belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesi)

Korkmaz, bu nöbetleşmelerin o bölgenin kendi ağız yapısındaki değişme ve gelişmelerin bir sonucu olarak mı gerçekleştiğini, yoksa diğer bölgelerin ağızlarında da görülen nöbetleşmelerle ortak bir sebebe mi işaret ettiğini sorgular. Bu bir sesbilgisi olayı mıdır, yoksa bir biçimbilgisel gerçekleşme midir? Yoksa eylemlerin farklı anlamlarla kullanılmasıyla meydana gelen bir istem değişmesi midir? Ona göre bu durum biçimbirimlerin görev sınırı ve görev aktarımlarıyla açıklanamaz, dolayısıyla bir biçimbilgisi sorunu değildir (Korkmaz, 1995, ss. 223-225). Örneğin Rize ağızlarındaki nöbetleşmeleri geçişli eylemin geçişsiz ya da geçişsiz eylemin geçişli olarak algılanmasına bağlar ve bu fikirden hareketle bu tür nöbetleşmeleri istemin değişmesi olarak ele alır (Korkmaz, 1995, s. 226). Ancak biz bu nöbetleşmelerin istem değişmesi olduğu konusunda Korkmaz’la aynı fikirde değiliz. Nöbetleşmelerin istem değiştirme olarak algılanması için eylemlerin anlamlarının değişmesi ya da çeşitlenmesi gerektiği

kanaatindeyiz. Bu nöbetleşmeler elbette sözdizimiyle ilgili ve sözdizimi üzerinde etkileri olan bir yapı sergilemektedir fakat ögelerin işlevini değiştirmez. Yalnızca, nesnenin Türkçede sadece sıfır biçimcik ya da belirtme durumuyla işaretlendiği tezini çürüten bir nitelik gösterir.

Korkmaz, Batı Anadolu ağızlarındaki nöbetleşmeleri ise bölge ağızlarının ünlü daralması olayına yatkın olmasıyla açıklar. Bu nedenle bölgedeki {+A} yönelme durumu biçimbiriminin yoğun daralma eğiliminin bir sonucu olarak {+X}’e değiştiğini, bu kullanımın yaygınlaştığını ve eskicil bir özellik olarak günümüzde de korunduğunu belirtir (Korkmaz, 1995, ss. 227-228).

Korkmaz, belirtme durumunun {+A} ile işaretlenmesinin sebebine ise ağız bölgesinin kendi yapısı içerisinde bir çözüm getirilemeyeceğini, bu nedenle Türkçenin tarihsel dönemlerine gidilmesi gerektiğini belirtir. Eski Türkçedeki {+Xg} belirtme durumu biçimbiriminin bağlama ünlüsünün Mani metinlerinde /a, e/ biçimini alabileceğini belirtir. Bu durumda biçimbirimin +ag/+eg varyantı da olacaktır. Eski Türkçenin n ağzında görülen ve çok da yaygın olmayan bu biçimin +ag/+eg>+a/+e gibi bir değişme geçireceğini ve bu biçimin de Batı Anadolu ağızlarında korunmuş olabileceğini belirtir. Sonuç olarak Korkmaz, bu ağızlardaki belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesinin hem sesbilgisel hem de biçimbilgisel bir durum olduğu sonucuna varmıştır (Korkmaz, 1995, ss. 229-230).

Gürer Gülsevin, Uşak ağzında belirtme durumunun zaman zaman yönelme durumu yerine kullanıldığından bahseder. Bu durum için üç sebep öne sürüldüğünü belirterek Korkmaz’ın yukarıda verdiğimiz görüşlerini sıralar. Bu nöbetleşmenin sebebi bir görüşe göre Eski Uygur Türkçesindeki {+Ag} belirtme durumu işaretleyicisinin ağızlarda devam etmesi, ancak biçimbirimin sonundaki /g/’nin bir süre sonra düşmesidir. İkinci görüşe göre bu nöbetleşme, eylemlerin istem değiştirmesi ile ilgilidir. Üçüncü görüş ise ünlü daralmasıyla ilgilidir. Buna göre belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesi görülen köylerde diğer köylerde rastlanmayan bir ünlü daralması gözlemlenmiştir. Bu nöbetleşmenin görüldüğü kısımda yalnızca belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesi olmaktadır. Yönelme-belirtme durumu nöbetleşmesi ise yok denecek kadar azdır. Bu nedenle Gülsevin, Uşak yöresi ağızlarındaki belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesini bu üçüncü sebebe bağlamaktadır (Gülsevin, 2002, s. 86).

Ahmet Buran, kimi ağızlarda belirtme ve yönelme durumu arasındaki görülen nöbetleşmenin sebebini Eski Türkçedeki {+Ag} belirtme durumu biçimbiriminin bu ağızlarda korunmasına bağlar. Bu biçimbirimin Eski Anadolu Türkçesi döneminde de devam ettiğini belirtir. Ancak istem konusuna da dikkat çekerek kimi eylemlerin hem belirtme hem yönelme durumu isteyebileceğini belirtir (Buran, 1996, ss. 124-125).

Ayşe İlker ise bahsi geçen nöbetleşmelerin yukarıdaki araştırmacıların öne sürdüğü sebeplerden farklı bir sebebe dayanıp dayanmadığını araştırmıştır. Özellikle Manisa ağızları üzerine yaptığı çalışmada, bu yöre ağzında belirtme-yönelme durumu değişmesinin 90’a yakın, yönelme-belirtme durumu nöbetleşmesinin ise 60’a yakın eylemin yönetim çerçevesinde göründüğünü tespit etmiştir. Bu eylemlerin büyük kısmının iş ya da hareket gösteren ve maddi süreçte yer alan eylemlerle, soyut süreçleri ifade eden düşünme-anlama eylemleri ve sözel eylemler olduğunu belirtir. Ölçünlü Türkçede belirtme durumu isterken Manisa ağzında yönelme durumu, ölçünlü dilde yönelme durumu isterken ilgili ağızda belirtme durumu isteyen eylemleri aç-, al-, bağla-, dök-, götür-, koy-, sor-, sür- ve ver- olarak belirler (İlker, 2013, s. 637). İlker’in verdiği örneklerden aslında yönelme durumu isteyen fakat bu ağızda belirtme durumuyla işaretlenen örneklerden bir kısmının birincil ilgeçlerin istem çerçevelerinde de aynı durumu sergilediği görülür.

İlker, bu eylemlerin yüklem olduğu tümcelerde çeşitli yerine koyma testleri uygular ve ilgili eylem bir süreç eylemiyse yerine aynı süreci anlatan başka bir eylem, bir duyu eylemiyse yerine başka bir duyu eylemi getirir ve yerine koyduğu eylemle de tümcelerin dilbilgisel olduğu sonucuna varır. Daha sonra bu eylemlerin yönetici olduğu tümcelerin derin yapılarını kurgulamaya çalışır. Kurguladığı derin yapı biçimlerinden hareketle tümcelerin derin yapılarındaki eylem-istem ilişkisinin yüzey yapıya yansıyandan daha ayrıntılı ve geniş olduğunu, ancak yüzey yapıya aktarım sürecinde bunlardan bazılarının

“kaybolduğunu/eksildiğini/boşaldığını” belirtir (İlker, 2013, ss. 641-643). Diğer bir deyişle eylemin sözlüksel kütüğü yüzey yapıya aktarılırken sözdizimsel yapıda bazı katılanlar ortaya çıkmamış ve biçimbilgisel olarak işaretlenmemiştir. Bu eylemler birden fazla istemi olan eylemlerdir.

İlker, aynı nitelikteki eylemlerin konuşurun zihin yapısında birbirinin ardına veya yanına kodlandığına dair bir sav öne sürer. Bu nedenle bu eylemlerin derin yapılarında

farklı bir istem çerçevesi varsa bile bunların yüzey yapıda işaretlenmesinde birinin isteminin diğeri için kullanılabileceğini savunur. Derin yapıda eylemlerin istemlerinin dolu olduğunu; yani derin yapıdaki eylemlerin doymuş eylemler olduğunu, ancak yüzey yapıya geçerken bu istemlerde bir boşalma olduğunu belirtir ve bunun zihinde yerleşmiş biçimbilgisel ögelerin birbiri üstüne taşınması ve birleşmesi nedeniyle olduğunu kaydeder. Örneğin söyle- eylemi, eylemi gerçekleştiren bir varlığın dışında başka bir varlığı daha gerektirmektedir. Bu nedenle bu varlığı ifade eden katılanı işaretlemesi gereken yönelme durumu biçimbiriminin nesne üzerine taşınması ve bu nedenle de nesnenin alması gereken belirtme durumunun boşa düşmesinin söz konusu olduğunu belirtir (İlker, 2013, ss. 643-644). Tümcede eylemle öznenin arası açıldıkça ve araya diğer ögeler ve eklentiler vb. girince istemlerin birbiri üzerine taşınması sözkonusu olabilir. İlker, bu durumu aynı zamanda dildeki en az çaba yasasına bağlamaktadır (İlker, 2013, ss. 643-644). Türkçe gibi yalın-belirtme tipi dillerde katılanların aşamalı yapısının ÖZNE (1. Katılan) > DOLAYSIZ NESNE (2. Katılan) > DOLAYLI NESNE (3.

Katılan) biçiminde sıralandığını belirtmiştik. Bu eylemler de buna bağlı olarak asıl anlamlarıyla ikinci katılan olarak belirtme durumu isterler. Sonrasında eylemin anlamsal çerçevesinin genişlemesi ya da değişmesi sonucu yönelme durumu da istem çerçevelerine girmiştir.

Sonuç olarak İlker, ağızlarda belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesini hem eylemin belirttiği sürecin tipine hem bu bağlamda diğer eylemlerle ilişkisine hem de dolaylı ve dolaysız nesnelerin aldığı durum işaretleyicilerinin birbiri üzerine taşınmasına ve derin yapıdaki ayrıntılı istem yapısının yüzey yapıya taşınırken aşınmasına ve eksilmesine bağlar (İlker, 2013, s. 646).

Konuyla ilgili son yıllarda ortaya konulan bir görüş ise Karahan’a aittir. Karahan, Batı Anadolu ağızlarındaki belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesini, ünlü daralması ve ünlü genişlemesi olmak üzere iki basamaklı bir nöbetleşme olarak nitelendirir. Buna göre, istemin yönelme yerine belirtme durumuyla işaretlenmesi yöre ağızlarında yoğun bir şekilde görülen ünlü daralması eğilimiyle ilgilidir. Karahan, istemin belirtme durumu yerine yönelme durumuyla işaretlenmesinin ise “konuşurun ölçünlü dile aykırı kullanımlarını düzeltme çabası ile yanlışa düşmesi” olarak tanımlanan aşırı düzeltimin (hypercorrection) bir sonucu olduğunu öne sürmektedir (Karahan, 2015, ss. 64-65).

Biz ise İlker’inkine yakın bir görüş olarak bu eylemlerin derin yapıda mantıksal olarak çiftgeçişli eylemler olduğunu düşünüyoruz. Yani bu eylemlerin derin yapıdaki mantıksal istem çerçevelerinde birinci katılan olarak özne, ikinci katılan olarak dolaysız nesne ve üçüncü katılan olarak bir dolaylı nesne olduğu fikrindeyiz. Ancak dilin doğası gereği bu üçüncü nesne belirtme durumuyla işaretlenememekte ve yönelme durumuyla kodlanmaktadır. Konuşur aslında sezgisel olarak bu iki yapının aynı işlevde olduğunu bildiğinden kimi zaman bu iki yapı birbiri üzerine taşınabilir veya nöbetleşebilir. Diğer bir deyişle Türkçe üzerine yazılan dilbilgisi kitaplarında Türkçenin nesneyi yalın durumla ya da belirtme durumuyla işaretlediği ifade edilir. Ancak Türkçede nesne yönelme durumuyla da işaretlenebilir. Zamanla bu iki nesne durumu birbiri içerisine geçmiş olabilir.

Doğu Karadeniz ağızlarında da istem nöbetleşmelerinin oldukça yaygın görüldüğü kaydedilmiştir. Günay, Rize ağızlarında görülen belirtme-yönelme durumu nöbetleşmesinin aslında geçişli olan çağır-, davet et-, al-, dişle-, tamir et- gibi bazı eylemlerin geçişsizmiş gibi kullanılmış olmasına bağlar, bunu “arızî” bir durum olarak nitelendirir ve şu örnekleri verir (Günay, 1978, s. 110):

(149) On+a ç’ağurāyim “Onu çağırayım”

(150) Enişte+(y)e dağvet eder “Damadı davet eder”

Kimi eylemlerin yönelme yerine belirtme durumu istemesini ise geçişsiz bak-, yan-, yedir-, içir-, ağla-, bin-, iliş- vb. bazı eylemlerin geçişli olarak kullanılmasıyla açıklar ve aşağıdaki örneklerle tanıklar (Günay, 1978, s. 110):

(151) Ya bi bak o+(n)i “Ya bir bak ona”

(152) Ben+i ağladunuz mi “Bana ağladınız mı”

(153) Eşeğ+i biner gider “Eşeğe biner gider”

Yönelme ve bulunma durumu nöbetleşmesi ise Karadeniz ağızları için ağızları bölgelere ayırmada kullanılan bir ölçüttür. Doğu Karadeniz bölgesinde ölçünlü Türkçeye göre bulunma durumu yerine yönelme durumu kullanılması oldukça yaygın bir özelliktir.

Hem Günay hem de Brendemoen bu özelliği, inceledikleri yöre ağızlarını bölgelere ayırmada birer ölçüt olarak kullanmışlardır. Brendemoen’un Trabzon ağızlarını bölgelere ayırmak için kullandığı ölçütlerden bir tanesi bu nöbetleşmedir (Brendemoen,

2004). Günay ise Rize ağzının I. ve II. bölgelerinin (İyidere ve Çayeli civarı) bu nöbetleşmeyi azımsanmayacak derecede gösterdiğini belirtir (Günay, 1978, ss. 110-111):

(154) Evel bahar, yaz āyi+(n)da ne kaldı “Evvel bahar, yaz ayına ne kaldı?”

(155) Ben bu+(n)da eşeği duşurmişim “Ben buraya eşeği düşürmüşüm”

Aynı Türkçe Sözlük’te olduğu gibi ağız sözlüklerinde de eylemlerin ve istem potansiyelini koruyan diğer sözcüklerin istemlerine ve varsa istem değiştirmelerine ya da istem nöbetleşmelerine yer verilmesi hem ağızları bölgelere ayırmada hem ağızlararası karşılaştırmalı çalışmalar yapmada hem de Türkiye Türkçesi ve Türkçenin tarihsel dönemleriyle ağızlar arasındaki bağlantıları ortaya koymada faydalı olacaktır.

8.3.Ölçünlü Türkçede ve Ölçünlü Türkçenin Yeni Türetimlerinde Görülen İstem