• Sonuç bulunamadı

Modern Dilbilimin Durum Kategorisine Yaklaşımı

GİRİŞ

I. BÖLÜM: DURUM KAVRAMI

1. TÜRKÇEDE DURUM KATEGORİSİ

1.2. Modern Dilbilimin Durum Kategorisine Yaklaşımı

geri, sonra, başka, dolayı vb. ilgeçlerle ilgeç öbeği oluşturmak, çıkma durumu almış başka adlarla çıkma öbeği oluşturmak, eklendiği addan sonra gelen sıfatla beraber sıfat grubu kurmak vb.” olarak belirler (Korkmaz, 2014, s. 24).

Modern dilbilim durum kategorisini hem sözdizimsel hem anlambilimsel açıdan ele alır ve inceler. Durumun sözdizimsel görünümü dilbilgisel durum, biçimbilgisel görünümü biçimbilgisel durum, eylemle kurduğu anlamsal ilişki boyutu ise eğik durum (oblique case) olarak nitelendirilir.

Bir adın sözdizimi içerisinde kurduğu dilbilgisel ilişki ve bağlantılar sözdizimsel durum olarak adlandırılır. Bu ilişkiler, tümceyi oluşturan üyelere durum işaretleyicileri aracılığıyla kodlanırlar. Durum işaretleyicilerinin üyeler üzerinde kodlanması üyelerin tümcede üstleneceği görevi belirler ve bu üyelerin birbirinden ayırt edilmesini sağlar.

Üyelere eklenen durum işaretleyicilerinin biçimbilimsel görünümleri biçimbilgisel durumu gösterir.

Uzun, geleneksel kavrayışta her ikisinin de “eksiz” olduğu ifade edilen, dilbilimsel deyişle sıfır biçimcikle işaretlenen özne ve belirtisiz nesne karşıtlığını açıklamak için durum biçimbirimlerini soyut durum ve biçimbilgisel durum olarak ayırmayı önerir.

Buna göre dilde aynı durumun iki farklı görünümü varsa ve bu farklı görünüm biçimbilgisel işaretle ilgili olmaktan çok sözcüğün tümcede üstlendiği görevle ve anlamsal olarak [+/- BELİRTİLİ] olma gibi bir özelliğine dayanırsa bu durumda algıda bir karışıklık olmasını engellemek için dilbilgisinde bazen ekli bazen eksiz görülebilecek, biçimbilgisel görünümden bağımsız bir soyut durum tasarlanabilir.

Böylece geleneksel adlandırmadan uzaklaşmadan, bir belirtili nesneyi işaretleyen durumu soyut bir belirtme durumu olarak olarak açıklamak mümkün olacaktır. Yani Türkçe belirtme durumunu bahsi geçen ad öbeğinin anlamsal olarak [+BELİRTİLİ] ya da [-BELİRTİLİ] olmasına göre biçimbirimli ya da biçimbirimsiz olarak kodlamaktadır.

Burada sorun, yalın durum ya da belirtme durumu üstlenmiş olmakla ilgili değildir;

Uzun’un deyimiyle “ilgili durumun dile özgü gerçekleşmelerinden bağımsız veya onların hepsini içerecek bir üst kavrama”yı ifade etmektedir (Uzun, 2000, ss. 190-191).

Buna göre Türkçede iki soyut durum olduğunu söyleyebiliriz: Yalın durum ve belirtme durumu.

Biçimbilgisel durum ise soyut durumun tersine, biçimbilgisel, somut ve tek bir işaretleyiciye sahip olan durumları ifade eder. Soyut durum, belirtme durumunda olduğu gibi zaman zaman biçimbirim aracılığıyla, zaman zaman da biçimbirimsiz olarak karşımıza çıkabilir. Ancak biçimbilgisel bir durum her zaman belli bir işaretle

yansıtılmak zorundadır: Yönelme durumunun ölçünlü Türkçede daima {+A} ile işaretlenmesi gibi. Biçimbilgisel durumlar ise yönelme, ayrılma ve bulunma olmak üzere üç tanedir (Uzun, 2000, s. 192).

Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde durumu “adın tümcedeki işlevini gösteren, biçimsel değişimlerini ya da çekim eklerini belirten dilbilgisi ulamı” olarak tanımlar ve Türkçede yaygın anlayışa göre yalın durum, belirtme durumu, tamlayan durumu, yönelme durumu, çıkma durumu, kalma durumu ve eşitlik durumu olmak üzere yedi durum olduğunu belirtir (Vardar, 2002, s. 85).

Uzun, sözcükleri yan yana sıralamanın yanı sıra bunlar arasında bağlantı kurmanın da bir gereksinim olduğuna ve bu bağlantı kurulurken sözcüklerin bazı biçim değişikliklerine uğradığına değinir. Buna göre “sözcükler dizimsel düzlemde birbirleriyle kurdukları bağlantı türüne göre (işi yapan, işe konu olan, işin yapıldığı yer gibi) bir ‘duruş’ biçimi almaktadır. İşte bu duruş biçimleri durum, onları bu duruma göre biçimlendirenler de durum belirleyicilerdir.” der. Uzun’a göre durumun ne olduğu, dillerde hangi durum işaretleyicilerinin bulunduğu gibi soruların yanıtı sözdiziminde aranmalıdır (Uzun, 2004, s. 169).

İmer vd. ise Dilbilim Sözlüğü’nde durumu “sözcüklerin, özellikle adların tümcede değişen işlevlerini gösteren dilbilgisi ulamı” olarak tanımlar ve Türkçede durumun çoğunlukla ad üzerinde çekim biçimbirimleriyle gösterildiğini belirtir. Yalın, belirtme, çıkma, kalma, yönelme, tamlayan, araç ve birliktelik olmak üzere sekiz durum sıralar (İmer vd., 2013, s. 103).

Bauer, A Glossary of Morphology’de durum terimini adların ya da ad öbeklerinin eylemle, ilgeçle veya onları yöneten diğer adlarla ilişkisini göstermek için adları ya da ad öbeklerini işaretleme sistemi olarak tanımlar. Birçok dilde durumun adlar üzerine gelen biçimbirimlerle gösterildiğini belirtir. Bu biçimbirimlerin adların tümcedeki ROLünü de belirttiğini ifade eder (Bauer, 2004, s. 25).

David Crystal, A Dictionary of Linguistics and Phonetics adlı sözlüğünde durumu, tümcede sözcükler arasındaki sözdizimsel ilişkiyi göstermek için sözcük türlerini işaretlemede kullanılan dilbilgisel bir kategori olarak tanımlar (Crystal, 2008, s. 66).

Toklu, Dilbilime Giriş adlı kitabında durumu “ad çekim ekleri alabilen adların, adıl, önad gibi ad soylu sözcüklerin, tümcedeki temel işlevini gösteren, diğer bir deyişle tümce yapısındaki görevini belirleyen, sözdizimi açısından öteki ögelerle ilişkisini sağlayan dilbilgisel bir ulam olarak tanımlar. Toklu’ya göre Türkçede yalın durum, tamlayan durumu, belirtme durumu, yönlenme durumu, kalma durumu ve çıkma durumu olmak üzere altı durum vardır (Toklu, 2003, s. 61).

Dilbilimcilerin durum kavramına bakışını genel olarak ele aldıktan sonra, aşağıda, üzerinde görüş birliğine vardıkları beş durum biçimbirimi konusundaki düşünceleri kısaca verilecektir.

Yalın Durum:

Toklu, yalın durumdaki sözcüğün tümcede özne görevini üstlendiğini belirtir ve bu durumda adın herhangi bir biçimbirimle işaretlenmediğini, başka bir deyişle sıfır biçimcikle belirlendiğini söyler (Toklu, 2003, s. 61).

Vardar, bu durumu, tümcede özne işlevini yerine getiren ve adın temel biçimi sayılan durum olarak tanımlar ve Türkçede yalın durumdaki adın sıfır biçimcikle belirlendiğini söyler (Vardar, 2002, s. 215).

Aksan’a göre yalın durum Türkçe sözcükler için adın herhangi bir sonek almamış hali, bükümlü dillerdeyse adın büküme uğramamış biçimidir (Aksan, 2003, s. 91).

Sözdiziminde, dizisel ilişkiler incelendiğinde bazen bir biçimbirimin herhangi bir sesbilgisel işaretleme ya da kodlama olmaksızın da bulunabileceğine dikkat çeken Uzun, Türkçede nesne ve tümleç gibi ögeleri gösterme işlevini sağlayan durum biçimbirimleri olduğuna; ancak, örneğin öznenin genellikle eksiz göründüğüne işaret eder. Aslında herhangi bir durum biçimbirimi almamış olsa bile ev, araba, kapı vb. gibi sözcüklerin, tümcenin öznesi konumundayken biçimbirim almamış biçimlerinin yalın durumu yansıttığını belirtir (Uzun, 2006, s. 26). Modern dilbilim bu eksiz görünümü sıfır biçimcik (zero morph) ya da sıfır biçimbirim (zero morphem) olarak adlandırır ve bu yapının varlığını yokluk işareti {Ø} ile gösterir. Bu bölümün başında değinildiği gibi yalın durumu Uzun, soyut bir durum olarak tanımlar (Uzun, 2000, s. 192).

Yavuz vd., Türkçede bağımsız bitimli tümcelerin öznelerinin yalın durumla işaretlendiğini ve bu durumun {Ø} ile gösterildiğini belirtir. Ancak sıfır biçimcikle işaretlenen tüm ad öbeklerinin özne olmayabileceğine dikkat çeker. Ağaçlar çiçek açtı.

tümcesindeki hem ağaçlar, hem çiçek ögelerinin sıfır biçimcikle işaretlendiğinin açık olduğunu, ancak hangisinin özne olarak nitelendirileceğini, anadil konuşurunun özne olarak çiçek yapısını değil de ağaçlar yapısını tercih etmesinin sebebinin ne olduğunu sorgular. Bu gibi durumlarda eylemden hemen önce gelen pozisyonun nesne olarak yorumlandığını bu nedenle eylemden önce kullanılan çiçek ögesinin özne olamayacağını belirtir (Yavuz vd., 2011, s. 101).

Belirtme Durumu:

Toklu’ya göre belirtme durumu özne ve yüklem arasında bir ilişki kurar ve Türkçede

“+i son eki”yle işaretlenir. Bu durum, tümcede belirtili bir nesne olduğunu gösterir (Toklu, 2003, s. 61).

Aksan, belirtme durumunun özellikle tümleç ve yüklem arasındaki ilişkiyle ilgili olduğunu ve tümcede adın gösterdiği varlığın bilinen ve belli bir nesne ya da canlı olduğunu ifade eder (Aksan, 2003, s. 91).

Vardar, bu durumu “eylemin en dolaysız biçimde etkisi altında kalan ögeyi gösterdiğini” belirtir (Vardar, 2002, s. 37).

Yavuz vd., belirtme durumunun geleneksel olarak tümcede belirtili nesnenin işaretleyicisi olarak tanımlandığını söyler. Bununla birlikte, diğer bütün durum işaretleyicilerinden farklı olarak, diğer durum işaretleyicileri onları yöneten başlar tarafından zorunlu olarak atanırken, belirtme durumu işaretlemesinin bazı durumlarda seçimlik olduğuna dikkat çeker ve belirtme durumunun tümcede varlığının ya da yokluğunun altında yatan nedenin ne olduğunu sorgular (Yavuz vd., 2011, s. 101). Bu nedenlere bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak değinilecektir.

Uzun, belirtme durumunu soyut durumlardan biri olarak nitelendirir ve yukarıda değinildiği üzere bu durumun biçimbilgisel bir işaretleyiciyle ifade edilmekten çok [+/- BELİRLİ]lik kavramıyla ilgili olduğunu belirtir (Uzun, 2000, ss. 190-191).

Aydın da Uzun gibi, ölçünlü Türkçede bu durumun hem soyut hem de biçimbilgisel görünümleri olduğunu belirtir. Aydın’a göre Türkçede biçimbilgisel belirtme durumu {+(y)I} biçimbirimiyle işaretlenir ve biçimbilgisel bir belirtme durumu işaretlemesinin anlambilimsel ve sözdizimsel gerekçeleri vardır (Aydın, 1997, s. 7).

Göksel ve Kerslake, Türkçede nesne belirliyse belirtme durumu işaretleyicisi {+(y)I}’yı aldığına dikkat çeker (Göksel ve Kerslake, 2005, s. 128). Belirtme durumunun asıl işlevinin geçişli eylemle kurulan bir tümcede belirtili nesneyi belirtmek olduğunu söyler (Göksel ve Kerslake, 2005, s. 132).

Yönelme Durumu:

Yönelme durumunu yüklenen bir ad, Toklu’ya göre, tümcede çoğunlukla dolaylı tümleç görevi yapar. Bunun yanı sıra bu biçimbirimle işaretlenen adların bir nesnenin fiyatını belirtmek için, zaman belirteci olarak, yönelme gerektiren ilgeçlerle tümcede ilgeç öbeği olarak ve bazı deyimlerde kalıplaşmış halde bulunabileceğini, yönelme alan adlarla beraber ikileme görevinde kullanılabileceğini belirtir (Toklu, 2003, s. 62).

Vardar, yönelme durumunu “adın belirttiği kavrama dönüş ya da yöneliş anlatan durum” olarak tanımlar (Vardar, 2002, s. 225).

Aksan’a göre bu durum “adla gösterilen nesneye, varlığa bir yönelme” içerir (Aksan, 2003, s. 91).

Uzun, Türkçede yönelme durumunun her zaman biçimbilgisel olarak yansıtıldığını; yani biçimbilimsel durumlardan biri olduğunu belirtir (Uzun, 2000, s. 192).

Yavuz vd., çiftgeçişli eylemlerin dolaylı nesnelerinin Türkçede zorunlu olarak yönelme durumuyla işaretlendiğini ifade eder (Yavuz vd., 2011, s. 103).

Göksel ve Kerslake, bu durumun bir eylemin alıcısını, yararlanıcısını, yönünü, hedefini belirttiğini ve duyu eylemlerinin çoğunun yönelme durumu istediğini ifade etmiştir (Göksel ve Kerslake, 2005, s. 157).

Bulunma Durumu:

Toklu, bulunma durumu alan adların tümcede dolaylı tümleç işlevinde bulunduğunu, bunun yanı sıra ölçü bildirerek karşılaştırma yapan önad öbekleri kurduğunu belirtir (Toklu, 2003, s. 62).

Vardar, “kalma durumu” maddebaşı altında bulunma durumunun, eylemin belirttiği edimin gerçekleştiği yeri gösterdiğini söyler (Vardar, 2002, s. 127).

Aksan, bu durumun “adla gösterilen nesnenin içinde olma, üzerinde bulunma”

anlattığını ifade eder (Aksan, 2003, s. 91).

Uzun, “kalma durumu” olarak adlandırdığı bu durumun biçimbilgisel durumlardan biri olduğunu belirtir (Uzun, 2000, s. 192).

Bulunma durumunun genellikle eylem ve üyesi arasındaki yer ilişkisini işaretlediğini ifade eden Yavuz vd., bu durumun aynı zamanda eylemin tayin ettiği uzamsal, zamansal ve soyut yerleri belirttiğini söylemiştir (Yavuz vd., 2011, s. 105).

Göksel ve Kerslake ise bu durumun fiziksel ya da soyut olarak yeri işaretlediğini belirtir (Göksel ve Kerslake, 2005, s. 158).

Ayrılma Durumu:

Ayrılma durumunda bulunan adların tümcede dolaylı tümleç ya da belirteç tümleci görevi üstlendiğini ifade eden Toklu, bu biçimbirimle işaretlenen adların benzetme ve karşılaştırma ilişkisi kurabileceğini de söyler (Toklu, 2003, s. 62).

Vardar, “çıkma durumu” olarak adlandırmayı tercih ettiği bu durumu “ad ya da ad soylu sözcüklerde genellikle kaynak, uzaklaşma, ayrılma belirten durum” olarak tanımlar (Vardar, 2002, ss. 60-61).

Aksan’a göre bu durumun Türkçedeki birincil görevi adla gösterilen nesneden çıkma, ayrılma ifade etmektir (Aksan, 2003, s. 91).

Yavuz vd., ayrılma durumun işlevinin yönelme durumuyla benzer olduğunu, her iki durumun da tipik olarak yönle ilgili durumları anlattığını belirtir. Bu iki durum arasındaki farkı ise ayrılma durumlu adların anlambilimsel işlevinin, diğer bir deyişle

yüklendiği ROL’ün KAYNAK, yönelme durumlu adların anlambilimsel işlevinin, yani rolünün ise HEDEF olması olarak yorumlar (Yavuz vd., 2011, s. 105).

Göksel ve Kerslake ayrılma durumunun temel işlevlerinin uzaklaşma, ayrılma, kaynak ve sebep bildirme olduğunu belirtir ve duygu eylemlerinin çoğunlukla bu durum işaretleyicisini istediğini ifade eder (Göksel ve Kerslake, 2005, ss. 159-160).