• Sonuç bulunamadı

Türkiye Türkolojisinin Durum Kategorisine Yaklaşımı

GİRİŞ

I. BÖLÜM: DURUM KAVRAMI

1. TÜRKÇEDE DURUM KATEGORİSİ

1.1. Türkiye Türkolojisinin Durum Kategorisine Yaklaşımı

Geleneksel çalışmalarda durum kategorisi yalnızca biçimbilgisel bir olgu olarak alınmıştır. Durum işaretleyicileriyle işaretlenmiş adların konumu çoğunlukla sözdizimi içerisindeki işlevleri göz önünde bulundurularak değil, tek başlarına, aldıkları biçimbirimin görevi çerçevesinde incelenmiştir. Araştırmacılar durum işaretleyicilerinin adlandırılması ve sayısı konusunda bir fikir birliğine varamamıştır. Burada, bu görüşlerden bir kısmına yer verilecektir:

Türkiye’de dilbilgisi yazarları arasında, sonraki araştırmacıları en çok etkileyen isim Muharrem Ergin’dir. Ergin, durum kavramı için “hal”, durum işaretleyicisi için “hal eki” terimlerini tercih etmiştir. Adların sözcük öbekleri ve tümceler içerisinde başka adlarla, ilgeçlerle ve eylemlerle çeşitli ilişkileri olduğunu belirterek, “isimleri çeşitli

münasebetler için çeşitli hallere, durumlara sokan bu eklere hal eki” denildiğini söyler.

Durum biçimbirimlerini “ismin kendisine tabi olmayan, kendisinin tabi olduğu unsurlarla münasebete getiren ekler” olarak tanımlar. Bu biçimbirimler, adları adlara ve özellikle eylemlere bağlayarak tümcede çeşitli ilişkiler kurarlar ve tümceyi meydana getirirler. Ergin, bunların belirttiği ilişkilere göre Türkçede nominatif hâli (yalın hâl), genitif hâli (ilgi hâli), akkuzatif hâli (yapma hâli), datif hâli (yaklaşma hâli), lokatif hâli (bulunma hâli), ablatif hâli (uzaklasma hâli), instrumental hâli (vasıta hâli), ekvatif hâli (eşitlik hâli), direktif hâli (yön gösterme hâli) olmak üzere dokuz durum işaretleyicisi olduğunu ifade eder (Ergin, 2013, ss. 226-228).

Yine “hal” terimini kullanmayı tercih eden Banguoğlu, “Adlarda Çekim” başlığı altında adların başka sözcüklerle olan ilişkilerine göre farklı durumlarda bulunduklarını ve bu durumların onlara gelen bazı durum biçimbirimleriyle belirtildiğini söyler. “Farklı hâllere adın hâlleri (cas), bir adın bu türlü ekler almasına ise ad çekimi (déclinaison)”

denildiğini belirtir ve diğer araştırmacılardan farklı olarak durum işaretleyicileri

“iççekim halleri” ve “dışçekim halleri” olarak ikiye ayırır. “İççekim halleri”ni altı olarak belirleyen Banguoğlu, bunları kim soru adılına verdiği cevaplara göre isimlendirmeyi uygun görür: “kim hâli (ev)” , “kimi hâli (ev-i)”, “kime hâli (ev-e)”,

“kimde hâli (ev-de)”, “kimden hâli (ev-den)”, kimin hâli (evin)”. “Dışçekim halleri”

olarak adlandırdığı kategoride yine kim soru adılına verilen cevaba göre “kimle hâli (ev-le)”, “kimce hâli (ev-ce)”, kimli hâli (ev-li)” ve “kimsiz hâli (ev-siz)” olmak üzere dört durum belirler ve bunları daha az işlek olan çekim ekleri olarak nitelendirir (Banguoğlu, 20078, ss. 326-327).

Gencan, “Adların Çekimleri (Durumları)” başlığı altında “yalın durum, -i durumu, -e durumu, -de durumu ve -den durumu” diye adlandırmayı tercih ettiği beş durum işaretleyicisi sıralar ve adların tümcedeki görevlerinin çekimlerine, yani durumlarına bağlı olduğunu söyler (Gencan, 1979, s. 155).

Şekil Bilgisi adlı kitabında Zeynep Korkmaz, “Ad Çekimi Ekleri” başlığı altında, tümcede adlarla eylemler arasında kalıcı olmayan anlam bağlarını kurmak için adların girdiği durumları karşılayan biçimbirimleri ad çekimi ekleri olarak adlandırır. Bu başlık altında yalın durum, ilgi durumu, yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta ve eşitlik durumu olmak üzere sekiz kategoriden bahseder (Korkmaz, 2014, ss. 23-25).

Hengirmen “Adlar ve Ad Durum Ekleri” konusu altında “yalın durum (nominative), belirtme durumu (Accusative), yönelme (Dative), kalma (Locative), çıkma (Ablative) ve tamlayan durumu (Genetive)” olarak altı durum belirtir (Hengirmen, 2009, s. 123).

Karaağaç Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde “durum” maddesi altında durum işaretleyicilerini “niteleme yapanlar, ilişkilendirme yapanlar ve cümle yapanlar” adı altında üç gruba ayırır. Durum çekiminde “ekli ve edatlı durum çekimi” için ortak bir sıralama yapar ve on üç durum tanımlar. Bunlar “yalın durum, ilgi durumu, yapma durumu, yaklaşma durumu, bulunma durumu, uzaklaşma durumu, yön durumu, araç durumu, eşitlik durumu, benzerlik durumu, araç durumu ve sınırlama durumu”dur (Karaağaç, 2013, ss. 340-341).

Yukarıda durum kavramını nasıl tanımladıkları incelenen çalışmalarda, araştırmacıların, durum işaretleyicilerinin yalın durum, belirtme durumu, yönelme durumu, bulunma durumu ve ayrılma durumu olduğu konusunda hemfikir olduğu görülür. İlgi durumu ad-ad ilişkisini kurma boyutu nedeniyle bazı araştırmacılarca kabul edilirken bazı araştırmacılarca yok sayılmıştır. Durum işaretleyicilerin sayısı kadar, durumların adlandırılmasında kullanılan terminolojide de bir sorun olduğu göze çarpmaktadır.

Aşağıdaki tabloda, çeşitli çalışmalarda durumların nasıl adlandırıldığına yer verilmiştir:

Durum Kullanılan Terimler

Yalın durum Yalın, belirsiz, asıl, adlamlık, adlamalık, salt,

doğru, dolaysız, kim hali, gövde hali, asli, nominatif

İlgi durumu Tamlama, -(n)Xn hali, tamlayan, bağlamlık,

iyelik, türlük tüşüm, katılma hali, kimin hali, genetif

Belirtme durumu Yükleme, -X hali, -i hali, belirtimlik,

etkilenme, yapma, geçiş, kimi hali, akuzatif

Yönelme durumu Yönelme, -A hali, -e hali, yaklaşma, verme,

vermelik, verimlik, yakınlık, istikamet, girme, kime hali, datif

Bulunma durumu Bulunma, -DA hali, -de hali, kalma, yerlik,

orunlamlık, orumlamalık, düşüm, kimde hali, lokatif

Ayrılma durumu Ayrılma, çıkma, -Dan hali, -den hali,

uzaklaşma, kopmalık, kopumluk, düşüm, kimden hali, ablatif

Araç durumu Araç, vasıta, -(İ)le hali, ile hali, bağlama,

aygıtlık, araçlık, ile, aletlik, bilelik, birlikte, kimle hali

Tablo 1: Çeşitli Çalışmalarda Ad Durumlarının Adlandırılması

Araştırmacıların kullandıkları terimler incelendiğinde, durum işaretleyicilerinin sayısı konusunda olduğu gibi adlandırma dizgesi konusunda da bir görüş birliğine varılamadığı dikkat çekmektedir. Araştırmaların tarihçesi incelendiğinde Lübimov’un 1960 yılında Türk Dili Dergisi’ne yazdığı yazısında, daha o yıllarda bu soruna dikkat çektiği görülür. Bu çalışmada Lübimov, çekim terimi üzerinde dururken bütün terimler gibi, durum biçimbirimlerini adlandırmada kullanılan terimlerin de tek anlamlı olması gerektiğini belirtir (Lübimov, 1960, s. 353). Sözkonusu terimler incelendiğinde üç yaklaşım ortaya çıkar. Ediskun, Gencan, Bilgegil, Demiray gibi bir grup araştırmacı durum işaretleyicilerini biçimbilgisel işaretleyicilerinden yola çıkarak adlandırmıştır: “-i hali, -e hali, -de hali” gibi. Räsänen, Caferoğlu, Timurtaş, Ergin, Kononov gibi araştırmacılar ise bu durumlar için bu eklerin İngilizce vb. dillerdeki adlarını kullanmayı tercih etmiştir: “nominatif, genetive, accusative” vb. Diğer bir grup araştırmacı ise bu adlandırmaya karşılık gelecek çeşitli Türkçe terimler kullanmışlardır: “yalın hal, kime hali, yapma hali” vb. Bu araştırmacılar arasında Korkmaz, Banguoğlu, Atabay vd.

sayılabilir.

Şimdi Ergin, Korkmaz ve Adalı vd. gibi araştırmacıların hazırladıkları dilbilgisi kitaplarında, üzerinde hemfikir oldukları yalın durum, belirtme durumu, yönelme durumu, bulunma durumu ve ayrılma durumu konusundaki görüşleri kısaca ele alalım:

Yalın Durum:

Ergin, “nominatif hali” olarak ele aldığı yalın durumu “ismin karşıladığı nesne ve kendisine tabi olan isim dışında hiçbir münasebet ifade etmeyen hâli” olarak tanımlar.

Adların tekil, çoğul ve iyelik eki almış şekillerinin yalın durumda olduğunu ve yalın durumun daima biçimbirimsiz olduğunu belirtir (Ergin, 2013, ss. 227-228).

Yalın durumu “kim hali” olarak adlandıran Banguoğlu’na göre yalın durum biçimbirimsizdir ve yalın durumdaki sözcükler tümcenin kimsesi konumundadır. Yalın durumdaki sözcüklerin belirsiz ad tamlamalarında belirten görevinde ve tümcede belirsiz nesne olarak da kullanıldığını söyler. Bu işlevlerin yanı sıra yalın durumun bir kişiden ya da unvandan bahsederken de kullanıldığını, bu bağlamda yalın durumla işaretlenmiş adın ünlem olarak kullanılışına “çağrı hâli” denildiğini belirtir (Banguoğlu, 20078, s. 327).

Korkmaz, çokluk ve iyelik biçimbirimlerini alabildiğini belirttiği yalın durumu “adın cümlede anlam ilişkisi yönünden başka bir kelimeye bağlı olmayan durumu” olarak tanımlar (Korkmaz, 2009, s. 267).

Adalı vd., yalın durumun adların biçimbirimsiz kullanımı olduğunu, adların doğal halleriyle yalın durumda bulunduğunu ve bunu işaretlemek için herhangi bir biçimbirime gereksinim duyulmadığını belirtir (Adalı vd., 2004, s. 68).

Yalın durumu incelediğimiz kaynaklarda, bu durumun herhangi bir işaretleyiciye gereksinim duymadığı, yani biçimbirimsiz olduğu ve çoğul biçimbirim, iyelik biçimbirimi gibi biçimbirimleri alan adların bu biçimbirimlere rağmen yalın durumda bulunduğu konusunda görüş birliği olduğu görülmüştür.

Belirtme Durumu:

Ergin, “yapma hali” ya da “akkuzatif hali” olarak adlandırdığı belirtme durumunu, adın geçişli eylemin doğrudan etkisinde olduğunu ifade eden durumu olarak açıklar.

Belirtme durumunun zaman zaman biçimbirimsiz olabildiğini, fakat çoğunlukla {+I} ve {+nI} biçimbirimleriyle yapıldığını belirtir. Ergin’e göre bu biçimbirim yapma ifade eder ve adı eyleme bağlar (Ergin, 2013, s. 231).

Belirtme durumunu “kimi hali” olarak ele alan Banguoğlu, bu biçimbirimin adın tümce içerisindeki geçişli eylemden doğrudan etkilendiğini ifade ettiğini bu nedenle de

“etkilenme hali”; yani “accusative” anlamını aldığını belirtmiş, ancak bu etkilenmenin çoğunlukla saymaca olduğunu vurgulamıştır. Banguoğlu’na göre belirtme durumu belirleyici bir anlam taşımaktadır. Buna göre belirtme durumuyla işaretlenmiş ve nesne konumundaki bir ad, tümcedeki eylemden doğrudan etkilendiği için belirtili nesne adını alır (Banguoğlu, 20078, ss. 327-328).

Korkmaz, “yükleme durumu” olarak adlandırdığı bu durumun Türkiye Türkçesinde biçimbirimsiz olarak ya da adlara {+(y)I/+(y)U} biçimbirimleri getirilerek yapıldığını belirtir ve bu durumu geçişli eylemle kurulan bir tümcede eylemin etkisi altında kalan adın bulunduğu durum olarak tanımlar. Buna göre tümcede eylemden ada doğru bir etki ve yükleme süreci olduğunu söyler. Bu durum biçimbirimini alan adın yüklemin

bildirdiği ve öznenin yaptığı işten etkilendiği için nesne görevini üstlendiğini ve belirtme görevi yüklendiğini açıklar (Korkmaz, 2009, ss. 277-278).

Yönelme Durumu:

Ergin’e göre “yaklaşma hali” ya da “datif hali” diye adlandırdığı yönelme durumu adın kendisine yönelme ya da yaklaşma ifade eden eylemlere bağlanmak için yüklendiği durumdur. Adlar, öbek yapıda ve tümcede eylemin kendisine doğru yöneldiğini veya yaklaştığını anlatmak için bu biçimbirimi alırlar (Ergin, 2013, s. 233).

Banguoğlu “kime hali” olarak ele aldığı yönelme durumunu bulunma ve ayrılma durumuyla beraber “yer-yön halleri” kategorisi olarak nitelendirdiği bir grupta değerlendirir. “Yer-yön halleri” olarak ele aldığı bu biçimbirimler Banguoğlu’na göre zaman ve yer-yön gösterme anlamı taşıyabilirler ve bu biçimbirimlerle işaretlenmiş adlar bağlandıkları eylemin oluştuğu yerleme şartlarını belirtirler (Banguoğlu, 20078, s.

328).

Yönelme durumunu sözcük öbekleri ve tümcedeki eyleminin belirttiği hareketin yöneldiği adın içinde bulunduğu durum olarak açıklayan Zeynep Korkmaz, bu durumun {+A} biçimbirimiyle yapıldığını belirtir. Korkmaz, bu biçimbirimin yer ve yön gösteren adların yanı sıra yönelme görevinde yer tümleci de oluşturabileceğini ve yönelme durumuyla işaretlenmiş adların sözcük öbeği de oluşturabileceğini belirtir. Korkmaz, aynı zamanda bu biçimbirimin adı eyleme zaman, süre ve amaç bildirme gibi işlevleri ifade edecek şekilde bağladığına da değinmiştir (Korkmaz, 2014, s. 24).

Bulunma Durumu:

Ergin’e göre, sözcük gruplarında ve tümcede eylemin kendi içinde yapıldığını ifade etmek için ad bulunma biçimbirimini alır. Bu durum için “lokatif eki” demeyi tercih eden Ergin’e göre bulunma durumu sözcüklere “+da, +de, +ta, +te” şeklinde eklenir (Ergin, 2013, s. 356).

Banguoğlu, “kimde hali” olarak adlandırdığı ve “iççekim halleri” olarak sınıflandırdığı durumlar içerisinde yer alan bu durumun durma, kalma belirttiğini ifade eder (Banguoğlu, 20078, ss. 327-328).

Korkmaz, “bulunma hali” demeyi tercih ettiği bu durumun eylemin gösterdiği oluş ve kılışın yer ve zamanını bildirdiğini belirtir. Buna ek olarak bu biçimbirimi alan adın eylemle arasındaki bağlantının türüne göre yer ve bulunma göstermenin yanı sıra zaman, iş, süreklilik, tarz bildirme, gösterme, araç, amaç, sebep, karşılaştırma vb.

işlevleri de olabileceğini belirtir. Bulunma biçimbirimini alan ad veya ad öbeğinin tümcede yer tamlayıcısı görevini üstlendiğini söyler. Bunun yanı sıra tümcedeki görevine göre belirteç tümleci kurabileceğini, aynı biçimbirimi almış bir adla beraber bulunma öbeği oluşturabileceğini, önad ve ad tamlamalarında yer alarak önad görevi yüklenebileceğini, bir eylemle birleşerek anlamca kaynaşmış bileşik eylemler oluşturabileceğini, bu biçimbirimi almış bir adın bildirme biçimbirimi alarak ya da ekeylemle çekimlenerek yüklem olabileceğini belirtir (Korkmaz, 2014, s. 24).

Ayrılma Durumu:

Ergin, “ablatif eki” olarak adlandırdığı ayrılma durumunu eylemin gösterdiği hareketin kendisinden uzaklaştığını ya da ayrıldığı gösteren adların bulunduğu durum olarak ele alır. Ona göre bu durum yönelme ve bulunma durumlarıyla beraber zaman ve mekan içinde eylemin bildirdiği işin yerini ve yönünü ifade eder. Bu durumun biçimbirimini

“+dan, +den, +tan, +ten” şeklinde verir, işlevlerini ise “çıkma, ayrılma, uzaklaşma, yer, menşe, cins, başlama, yokluk, vasıta, zaman, sebep, tarz, ölçü, değer, kıymet, parça, kısım, karşılaştırma, aitlik, çeşit” vb. olarak geniş bir biçimde sıralar (Ergin, 2013, s.

357).

Banguoğlu, bu duruma “kimden hali” demeyi tercih eder ve “iççekim halleri” altında ele alır. Adın çıkma, uzaklaşma anlamı taşıyan hali olduğunu belirtir (Banguoğlu, 20078, s. 328).

Zeynep Korkmaz, “çıkma hali” olarak adlandırdığı bu durumun adın, sözcük öbeklerinde ve tümcede, eylemin bildirdiği oluş veya kılışın kendisinden uzaklaştığını göstermek için girdiği “hal”i olarak tanımlar. Korkmaz, biçimbirimin işlevlerini “çıkış noktası ve hareket bildirmek, sebep-sonuç ilişkisi kurmak, zaman gösteren adlara eklendiğinde eylemin bildirdiği oluş veya kılışın zamanını bildirmek, eklendiği adı eylemle bir nesnenin hangi maddeden yapıldığını veya oluştuğunu gösterme ilişkisiyle bağlamak, bir parçanın ya da bütünün ilişkisini ifade etmek, yapma durumu isteyen

geri, sonra, başka, dolayı vb. ilgeçlerle ilgeç öbeği oluşturmak, çıkma durumu almış başka adlarla çıkma öbeği oluşturmak, eklendiği addan sonra gelen sıfatla beraber sıfat grubu kurmak vb.” olarak belirler (Korkmaz, 2014, s. 24).