• Sonuç bulunamadı

Evrensel Dilbilgisi (Universal Grammar)

GİRİŞ

2. KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Evrensel Dilbilgisi (Universal Grammar)

Bu çalışmanın başlığında da yer verilen Evrensel Dilbilgisi terimi, aslında Noam Chomsky’nin 1950’lerden itibaren ortaya koyduğu ve zaman içerisinde kimi değişmeler göstermekle birlikte, birbirini takip eden sözdizimi kuramlarını bünyesinde toplamaktadır. Evrensel Dilbilgisine göre dünyada konuşulan her dilin bir sistemi vardır ve aslında tüm bu diller geçmişte ortak tek bir sisteme dayanmaktadır. Sistem, bu terminolojide belli bir yapıya, yapı ise sözdizimine gönderimde bulunur. Bahsi geçen tek dil, insanın dili ilk kez kullanmasından itibaren geçen zaman içinde farklı coğrafyalara dağılma, ticari ilişkiler, siyasi sebepler gibi pek çok değişken nedeniyle hem sözlüksel hem de yapısal olarak farklılaşmış ve birçok ayrı dilin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Chomsky, 1957’de öne sürdüğü Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi kuramından itibaren bu farklılaşmanın aşamalarını ve dönüşümlerini, dillerin sözdizimlerindeki benzerliklerden yola çıkarak açıklamaya çalışmıştır. Kurama göre bütün diller, konuşurlarının doğuştan getirdiği soyut ve tek bir derin yapıya sahiptir. Yüzey yapı ise derin yapıya kodlanmış bu soyut özelliklerin taşınması ve dönüşmesiyle ortaya çıkar (Chomsky, 1957).

Günümüzde farklı coğrafyalarda konuşulan ve çeşitli dil ailelerine mensup dillerin yüzey yapıda çok farklı olsalar da derin yapıda tek bir yapıya işaret ettiği fikri hala tartışmaya açıktır.

Aşağıda Evrensel Dilbilgisi kapsamında ortaya çıkan ve çalışmamızda kimi zaman açıklamalarından yararlandığımız kuramlar hakkında kısaca bilgi verilecektir.

2.1.1. Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi (Generative Grammar)

Üretici Dönüşümsel dilbilgisi, Chomsky’nin 1957’de yayımladığı Syntactic Structures (Sözdizimsel Yapılar) adlı çalışmasının bir bölümünü oluşturur. Temelde bu kuram, bir dildeki sınırlı sayıdaki kurallarla bu kurallara uygun sonsuz sayıda tümce üretilebileceğini ve bunların çeşitli dönüşüm kuralları çerçevesinde oluşturulabileceğini savunur. Kuramın yapısı, derin yapı/yüzey yapı ve edinç/edim olmak üzere iki temel karşıtlık üzerine kuruludur (Korkut vd., 2015, s. 28).

Chomsky’ye göre her konuşur doğduğu andan itibaren dil ile ilgili bilgilere sahiptir.

Diğer bir deyişle tüm bireyler bir dil mekanizmasıyla doğar ve bu mekanizma sayesinde konuştukları dilin kurallarını bilir ve sınarlar. Bu mekanizma tüm diller için ortak dil evrensellikleri içerir. Zihinde yer alan bu mekanizma bizi derin yapı kavramına götürür.

Derin yapılar doğuştan edinilen yapılardır. Her konuşurun zihninde bulunan dil yetisine ait ortak özellikler sergilerler. Yüzey yapı ise dile ait, sonradan edinilen ya da öğrenilen bilgileri içerir. Bu nedenle dilden dile ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Derin yapıya ait bilgiler çeşitli dönüşüm kurallarına göre yüzey yapıya aktarılır. Her tümcenin derin yapı ve yüzey yapı olmak üzere iki farklı düzeyi vardır. Diğer bir deyişle derin yapı konuşurun zihninde ve soyut bir bilgiyken, yüzey yapı bu soyut biçimin çeşitli kurallar çerçevesinde somut bir şekilde seslere, hecelere, sözcüklere, sözlükbirimlere, öbeklere ve tümcelere aktarılmasıdır. Chomsky, dilbilimin temel amacının çeşitli dillerin dilbilgisi yapılarındaki ortak özellikleri belirlemek olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle tümcelerin derin yapısının anlaşılması, bu ortak özelliklerin ortaya çıkarılmasında oldukça etkili bir rol oynayacaktır.

Konuşur, derin yapıdaki bilgiyi yüzey yapıya geçirmek için doğuştan gelen evrensel bir mekanizmaya sahiptir. Derin yapıdan yüzey yapıya geçiş aşaması edinç sayesinde olur.

Edinç, dilin yaratıcı özelliği sayesinde gerçekleşir. Diğer bir deyişle konuşurun sınırsız sayıda tümce üretebilme yeteneğiyle ilgilidir. Edincin somut gerçekleşmesi ise edimdir.

Dönüşüm ise “konuşucuya sınırlı sayıdaki işlemlerde derin yapıdan yüzey yapıya geçişi sağlar” (Korkut vd., 2015, s. 30). Derin yapıdaki örtük bilgiler yüzey yapıya çeşitli dönüşümlerden geçerek aktarılırlar. Diğer bir deyişle dönüşüm “derin yapıları yüzey yapılara döşeyen sözdizimsel işlem”dir (İmer vd., 2013, s. 104). Dönüşümlerin taşıma, yer değiştirme, silme gibi çeşitli sözdizimsel işlevleri vardır.

2.1.2. Yönetim Kuramı (Government Theory)

Chomsky’nin 1957’de sunduğu kuramında kimi konular ve açıklamalar eksik ya da yetersiz kalmış, bu bağlamda kuram çeşitli eleştiriler almıştır. Bu nedenle kuramda çeşitli düzenlemeler ve değişiklikler yapılmıştır. Zaman içerisinde çeşitli aşamalardan geçen kuram, 1980 sonrasında oldukça köklü bir şekilde değişmiştir.

Chomsky’nin 1980’de ortaya koyduğu İlkeler ve Değiştirgenler Kuramına göre Evrensel Dilbilgisi kurallardan değil, ilkeler (principles) ve değiştirgenlerden (parameters) oluşmaktadır. Buna göre her dil çeşitli evrensel ilkelere dayanır. Örneğin her dilde öbek yapıların bulunması bir ilkedir. Dillerde öbek yapıların farklı şekillenmesi ise değiştirgenler olarak açıklanır. Bir öbekte yönetici unsur olan baş’ın (head) ya da yönetilen unsurun başta veya sonda olması değiştirgenlere bağlıdır. Bir öbekte yönetilen ve yönetilen yapıların yeri yönetici değiştirgeni (head parameter) tarafından belirlenir (Kerimoğlu, 2014, s. 80).

Yönetim Kuramı, bu modele dayananır. Chomsky’nin 1981’de yayımladığı Lectures on Government and Binding adlı çalışma bu kuramı ortaya koymaktadır. Çalışmada ilke ve değiştirgenler temel hatlarıyla anlatılmış, derin yapı ve yüzey yapının çerçevesi genişletilmiştir (Chomsky, 1988, s. 5).

Kuram temel olarak dilsel yapıların bir yöneten-yönetilen ilişkisi içerisinde olduklarını savunmaktadır. Bir yapının yöneticisi aynı zamanda baş olarak da anılır. Yönetme kuramı baş öge ve yönettiği ögeler arasındaki ilişkiyi ele alır Bu ilişkiye göre baş öge, kendisine bağlı ögeleri yönetir ve onlara bazı roller yükler. Yöneticinin dahil olduğu sözcük sınıfı yönettiği ögelerle beraber oluşturduğu öbeğin de bağlı olacağı sözcük sınıfını belirler. Diğer bir deyişle baş’ın sözcük kategorisi neyse yöneticisi olduğu öbek de ona göre adlandırılacaktır. Örneğin baş sözcük adsa kurduğu öbek de ad öbeği, eylemse kurduğu öbek de eylem öbeği olacaktır (Chomsky, 1988, s. 163). Yani yönetim ilişkisi öbeğin dallanması üzerinde etkilidir. Baş öge aynı zamanda tümcede yönettiği ögelere çeşitli sözdizimsel roller de yükler, diğer bir deyişle yönetim ilişkisi tümcedeki ögelerin sözdizimsel konumlarının belirlenmesinde de ana etkendir.

Yönetim Kuramına göre tümce, bir ad öbeği ile bir eylem öbeğinden oluşur. Her öbek de kendi içinde bir yönetim şemasına sahiptir. Ancak tümcedeki tüm ögelerin yönetimi eyleme bağlıdır; diğer bir deyişle tümceyi eylem yönetir ve sözdizimsel yapı eylem tarafından kurulur. Eğer belli bir eylem tümcede gerçekleşecekse o eylemin yönetim çerçevesinde yer alan zorunlu temel ögelerin de mutlaka tümcede yer alması gerekir.

Örneğin Türkçede iç- eylemi temel olarak bir özne ve sıfır biçimcik ya da belirtme durumuyla işaretlenmiş bir nesne gerektirir. Bu iki öge, eylemin anlamını tamamlaması için zorunludur ve aynı zamanda eylemin gerçekleşmesi için tümcede bulunması

gereken minimum ögelerdir. Bu ögeler, bunun yanı sıra, hem eylemin belirlediği bazı rolleri hem de eylemin gerektirdiği durum işaretleyicilerini de yüklenirler. Tümcede yönetici unsur olarak adlandıracağımız eylem, her bir ögeye bir durum işaretleyicisi yükler, böylece yönetilen konumunda olan her ad ya da ad öbeği bir durum işaretleyicisine sahip olur; bu durumda, durum işaretleyicileri yönetici unsurun yönetilenle bağını kurmuş olur. Diğer bir deyişle, tümcede temel yönetilen ögelerden birincisi olan özne, eylem tarafından sıfır biçimcikle işaretlenerek görevlendirilir. Diğer yönetilen öge olan nesne ise eylemin anlamına uygun olan bir durum işaretleyicisini alır. Başka bir deyişle, her eylem yönetim çerçevesi içerisinde, çevresinde doldurulması gereken boş alanlar açar. Eylemin anlamını tamamlamak için bu boş alanların doldurulması gerekir. Boşlukları dolduran eylem anlam yönünden tamamlanır. Diğer bir deyişle gerçekleşmiş olur. İşte boşlukları dolduran yapı bizim çalışma konumuzu oluşturan istem’dir. Ancak Evrensel Dilbilgisinin terminolojisine göre bu yapıya rol adı verilir.

Dilde her biçim için bir yapı biçimi vardır ve bu yapılar y-yapıya aktarılırken d-yapıdaki dizime uymayan bazı özellikler dönüşüm kuralları aracılığıyla taşınarak sözdiziminde yeniden biçimlendirilir. Diğer bir deyişle taşıma dönüşümüne uğrar.

Taşıma dönüşümünün de kimi kuralları vardır. Bu kurallar, çeşitli altkuramlar aracılığıyla açıklanmıştır. Bunlardan biri de Rol Kuramı’dır (Chomsky, 1988, s. 5).

2.1.3. Rol Kuramı (θ-Theory)

Evrensel Dilbilgisi çerçevesinde ortaya çıkan dilbilgisi modellerinde biri de Rol Kuramıdır. Rol Kuramı, İlkeler ve Değiştirgenler Kuramını oluşturan önemli altkuramlardan biridir. Kuram genel olarak, Evrensel Dilbilgisinin daha önceki aşamalarında ihmal edilmiş olan ve bu nedenle eleştirilerin odak noktası haline gelen

“anlamın sözdizimi üzerindeki etkisini” ele almaktadır. Kuram, sözdizimsel yapıdaki anlambilimsel bilgilerin belirlenmesi ve bunların sözdizimindeki yansımalarının incelenmesini amaçlar. Diğer bir deyişle, sözdizimi ile derin yapı arasındaki anlamsal ilişkinin nasıl şekillendiğini araştırır.

Kuram üye yapısı, rol yapısı ve durum belirleyicisi kavramlarından oluşur. Üye yapısı, yüklem veya yüklemcil ögenin sözdizimsel yapı içinde birlikte görüneceği zorunlu ve seçimlik üyelerin yapılanmasına dair bilgileri içerir. Söz konusu yüklem veya yüklemcil öge, üyelerine farklı roller yükler ve bu ilişki rol yapısını oluşturur. Rol yapısı, yüklem ve üyeleri arasındaki anlamsal ilişkiyi ortaya koymakla beraber sözdiziminin şekillenmesinde de etkili olur. Rollerin belirlenmesi ise durum belirleyiciler aracılığıyla yapılır. Her bir durum belirleyicinin sözlüksel kütüğünde hangi üyeye hangi rolü yükleyeceği tanımlanmıştır.

Sözcüğün sözlüksel kütüğünde taşınan bilgiler yankategorileme aracılığıyla yüzey yapıya yansıtılır. Yankategorileme kavramı, bir sözlüksel birimin sözdizimsel yapıda birlikte görüneceği diğer kategorilere yönelik seçimini ifade eder (Uzun, 2000, s. 97).

Başka bir deyişle, bir sözcüğün sözdizimsel yapıda öbek oluşturmak için yanında hangi üyeyi almak zorunda olduğuna ilişkin bilgi yankategorileme bilgisidir (Özsoy vd., 2011, s. 143). Örneğin, geçişli eylemler öbek yapıda nesne konumunda bulunacak bir ad öbeği istediklerinden, eylemin yankategori çerçevesinde, öbeğe nesne işlevi kazandıracak bir işaretleyiciyle işaretlenmiş bir ad öbeği bulunacaktır. Geçişli bir eylem olan gör- eyleminin yankategori çerçevesini şu şekilde gösterebiliriz:

gör- E [AÖ_]

(4) Bugün Ali’+(y)i göreceğim.

Geçişsiz eylemlerin ise yankategori çerçevesi boştur, yani nesne almazlar. Geçişsiz bir eylem olan uyu- eyleminin ise yankategori çerçevesi şu şekildedir:

uyu- E [_]

(5) Ali+Ø uyudu.

Yankategorileme çerçevesi anlambilimsel özellikler taşır, çünkü bir eylemin bir ad öbeği gerektirdiği, o eylemin bildirdiği iş ya da oluş gibi olgulardan anlaşılır ve eylemin anlambilimsel çerçevesinde kodludur. Örneğin gör- eylemi için bu eylemi gerçekleştirecek bir varlık olması gerektiği gibi, görülecek bir varlığın olması da gerekmektedir. uyu- eylemi ise zorunlu olarak, sadece eylemi yapacak bir varlığa ihtiyaç duyar.