• Sonuç bulunamadı

1.3. Etki Yaklaşımları

1.3.3 Suskunluk Sarmalı Kuramı

Suskunluk sarmalı kuramı gündem belirleme araştırmalarının bir uzantısı olan, 1974 Almanyasında Elisabeth Noelle Neumann tarafından ortaya atılan teoridir. Kurama göre insanın doğuştan gelen bir dışlanma tehdidi korkusu bulunur. Eğer düşüncelerinin toplum içinde yer bulamadığını ya da sayıca az olduğunu algılarsa, bu korkuyla görüşlerini açıkça ifade etme korkusu yaşar ve en çok konuşulanı, yani çoğunluğun kanaatini hâkim görüş olarak kabullenir. Bir olgunun ya da gündemin konuşulma, ifade edilme oranını belirleyen ana unsur, mesaj taşıyıcı kitle iletişim aracıdır. Kitle iletişim araçları ve medya mensupları toplumun hâkim ve en çok konuşulan, konuşmaya meyilli konularını şekillendirir. Sosyal psikolojide, psikolojide çokça ifade edilen sürü, yığın ya da kitle psikolojisi teorinin temelidir.271 1970’lerin Almanya’sında dönemsel seçim araştırmalarını ve kanaat değişimi araştırmalarını da içeren Suskunluk Sarmalı kuramı, oydaşma ve toplumsal konsensüs dairesini fikir, ifade ve görüşleriyle delmeye çalışan bireyleri toplumun dışladığını ve yok saydığını, insanların kalıtsal, bilinçsiz bir dışlanma tehdidi dürtüsüne sahip olduğu varsayımından yola çıkar. Bu bilinçdışı dürtü kişiyi sürekli etrafında neler olup bittiğini gözlem yapma davranışına iter. İnsan çevresinde hangi tutum, fikir ve kanaatler kabul görüyor, hangileri linç ediliyor, hangileri kınanıyor sürekli gözlemler. Bununla birlikte çevresi hakkında Neumann’ın kavramsallaştırdığı bu gözlem faaliyetinden doğan istatistikvari bir yetiye sahiptir. Kişi bu yeti sayesinde çevresiyle ilgili tahminlerde bulunur. Gözlem ve tahminleri sonucu kişi, eğer düşüncelerinin çevresiyle uyumlu olduğuna kani olursa bunu çeşitli sembol ve simgeler aracılığıyla gösterir. Rozetler, çıkartmalar, moda ve stil araçları bunun en bariz örnekleridir. Eğer düşüncelerinin çevresiyle çatıştığını düşünürse geri çekilir ve sessizleşir. Çoğunluk olsa bile azınlık olduğuna dair kanaati kişiyi suskunluğa iter. Suskunluk ve

270 David Protess ve Maxwell E. McCombs, “Agenda Setting: Readings on Media, Public Opinion,

and Policymaking”, Routledge Taylor&Francis Group Press, Newyork, 1991, s.284-285.

-83-

sessizlik bireyi kişiliğini oluşturan temel normlarına dönünceye kadar itildiği bir sürece sokar ve bu konuşma ve susma döngüsü bir devinim halinde devam eder.272

Neumann’ın bilinçdışı dışlanma korkusuna dair varsayımları, Freud’un kişilik analizindeki varsayımlarla oldukça benzemektedir. Bu tespitler, Freud’un bir buzdağına benzettiği ve görünen kısmını kişilik, görünmeyen kısmını ise süper ego ve bilinç dışılık olarak resmettiği psikanaliz kuramını hatırlatır. Bilinçdışılık buzdağının görünmeyen yüzü nevroz ve rüyalardan beslenen alanıdır. Suskunluk sarmalında, sessizlik sarmalına giren azınlık olduğunu düşünen birey de marjinalleşene, yani bu buzdağının görünmeyen kısmına dönene kadar susar. Neumann buna toplumsal kabuk, sert çekirdek adını verir.

Neumann’a göre çoğunluk gibi hareket etmek, çoğunluk gibi düşünmek kurtlarla beraber ulumak gibi insana haz verir. Buna zıt hareket etmek, yani uluyan kurtların sesini kesmeye çalışmak mümkün olmayacağından, kişi kuzu gibi sessizleşecek ve kurtları dinleyecektir. Toplumsal konsensüs bu anlamda bir mahkeme gibidir, birey fikir ve kanaatlerini bu mahkemeye çıkarmak ve aklamak durumundadır. Kendi düşüncesi hakkında çoğu kez görüş belirtme eğiliminde olmasa da başkalarının görüşü hakkında tahminde bulunma dürtüsü de (istatistikvari yeti) bu yüzdendir.273 Kurama göre “Vox Populi Vox Dei” (Halkın sözü Hakkın Sözü) olarak bilinen özlü deyiş, bu anlamda çoğunluğun görüşünün kutsanarak tanrısal bir güç haline gelmesi sürecidir. Suskunluk sarmalı savunucuları seçici algılama kuramının varsayımlarını reddeder. İnsanlar kitle iletişim araçlarından gelen mesajların etkisi altındadır. Bu yığın bombardımanı altında ve günlük koşuşturmada mesajları seçemez. Tekrarlanan mesajlar toplumsal kanaat haline gelir ve bu döngüde seçici algılama çok az bir yer işgal eder.274 Kuramın yöntembilimsel metoduna göre tutum ve kanaat değişimleri ve davranışlar, konjonktürel anlamda esnek ve dönüşüme müsait zaman aralıklarında değil, en katı ve hararetli oldukları zaman aralıklarında ölçülürse avantaj sunan fikirler verebilir.

Hatırlanırsa; gündem belirleme kuramı, kitle iletişim araçlarının toplumun konuşacağı gündem başlıklarını belirlediğini ne hakkında düşünmesi gerektiği konusunda belirleyici olduğu görüşünü savunuyordu. Suskunluk sarmalına göre ise kitle iletişim araçları belli gündem başlıklarını ve konuları milletin gündeminden

272 Elısabeth Noelle-Neumann, Kamuoyu Suskunluk Sarmalının Keşfi, Çev. Murat Özkök, Dost

Kitabevi, Ankara, 1998, s.234.

273 Doğu vd., a.g.e., s.22-23. 274 Konca Yumlu,a.g.e., s.45.

-84-

uzaklaştırarak gündemi aynılaştırır. Yani gündem belirleme kuramının düşünülebilir olanın sınırlanması olarak ifade ettiği olguyu tersten söylemektedir. Kitlelerin çoğunluğu temsil ettiği düşünülen konular bir sarmal, çığ gibi büyür, azınlık olduğu düşünülenler ise bu çığ altında kalmaktan korktuğundan başka bir sarmala, sessizlik sarmalına girer. Bu sebepten konuşma ve susma eğilimini belirleyen etkenler olarak kitle iletişim araçları kuramda önemli yer işgal eder. Neumann’ın tren testi bu durum üzerinde durur.275

Özetle karmaşık tespitleri olan bu kuramın sınanması dört varsayıma dayanır. Birincisi; Toplum, oydaşmaya ve konsensusa muhalefet edenleri dışlamakla tehdit eder. İkincisi; İnsanlar sürekli dışlanma ve tecrit korkusu yaşar. Üçüncüsü; bu korkudan dolayı kanaat ortamlarını sürekli izler ve tahmin yürütmeye çalışır. Dördüncüsü; Kanaat ortamlarını izleme, ölçme ve değerlendirme sonucu edindiği (istatistikvari yeti) deneyimler bireyin susma veya konuşma eğilimini belirler ve bu da bir sarmal halinde devam eder. 276