• Sonuç bulunamadı

1.2 Siyasal İletişim Kavramı ve Gelişimi

1.2.2. Dönemlere göre Etki Paradigmaları

Kitle kavramının ortaya çıkışında tanımlandığı gibi “Kitle iletişimi, ne olduğu belli olmayan yığın iletişimini anlatır. Kitle iletişiminde “kitle” kavramı izleyicilerin sosyal, siyasal ve ekonomik bakımlardan belirsiz, ayırt edilmeyen kişiler kümesi olduğunu ima eder”.167 Televizyon ve Radyonun yükseliş yıllarında toplumu denetleyenler için tüketici durumunda olan izleyici yada dinleyicinin mesajı gönderenle etkileşime girme imkânı yoktur. Yeni medya teknolojilerinin ve sosyal paylaşım ağlarının yükselişi ile birlikte ortaya çıkan en büyük yenilik mesajı gönderen ile tüketen arasında etkileşim imkânına olanak tanıyan zamansızlaştırma ve mekânsızlaştırma özelliğidir. Bu tanıma göre yeni medya’nın yeni’liğinde tartışılacağı üzere yeni medya teknoloji ürünleri bir kitle iletişimi değil, kitlelerin aralarındaki etkileşimidir.

Orta sınıf sosyolojisi üzerine de yaptığı araştırmalarla bilinen C. Wright Mills kitle iletişim araçlarını modern toplumların kültürlerini yansıttıkları alan olarak ele alır. Kitle iletişimi bir ifade biçimi üretmekte ve bu ifade biçimleri zamanla kültür haline gelmektedir. Özellikle orta sınıf kitle iletişiminde kişilik üreten ifade biçimleri üretme imkânı bulur.168 Orta sınıfın ifade etme biçimleri yönüyle, John Stuart Mill’e göre basın özgürlüğü en liberalinden en otokratına kadar tüm hükümetler için bir tehdit alanı olmuştur. J. Stuart Mill dönem itibariyle İngiltere’de ki Basın Özgürlüğü kanunu eleştirir ve Politikacıların bu kanundan dolayı dürüst davranmadıklarını dile getirir. Her iki perspektifden de çıkarları halkın çıkarlarıyla aynı olmayan bir yürütme

165 Manuel Castells,a.g.e.,s.28. 167 İrfan Erdoğan, a.g.e., s.241.

168 Aysel Aziz, Toplumsallaşma ve Kitlesel İletişim, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

-53-

yada yasama organının düşünce denetimi hususunda iştahını kabartmaya dijital tabanlı denetim uygulamalarında değinileceği üzere engel olamayacaktır.169 Kitle iletişim araştırmalarının yoğunlaştığı dönemler; 1900-1940, 1940-1960 ve 1960 sonrası olarak ayrılabilir. Birinci evrede kitle iletişim araçlarına olağanüstü güçler atfedilmekte ve siyasal sistemlerin fikirlerini empoze ettiği son derece güçlü olduğu kanısı işlenmektedir. Bu sebepten iktidarlar da kitle iletişim araçlarına gereken önemi verir. Bu dönem bir nevi kutsama dönemidir. Tekerrür eden olgular gösteriyor ki teknoloji tarihi boyunca yeni olan her teknoloji aracı veya ürünü kutsanmıştır. Bundan dolayıdır ki söz konusu birinci evre güçlü etkiler dönemi olarak da literatürde ifade edilmektedir.170

Dönemlere göre etki paradigmaları uluslararası sistemin yapısal işleyişini de gözler önüne serer. I. Dönem savaş dönemi ve propaganda olgusunun yoğun olarak kullanılmaya başlandığı dönemdir. II. Dönem Hitler’in propagandasının II. Dünya Savaşına zemin hazırladığı nevroz dönemidir. 1960 sonrası ise uluslararası sistemin stabilize olduğu Soğuk Savaş dönemidir. Bu dönem de sisteme dair eleştirilerin arttığı Frankfurt okulunun ağırlığı görülür. Her halükârda etki paradigmaları ulusların meydana getirdiği uluslararası sistemin yansıması olarak görülmektedir. Örneğin uyarı-tepki modelinin varsayımları ait olduğu dönemi de doğrulamaktadır. Buna göre iletiler dev bir şırınga ile insanların beynine enjekte edilmektedir. Lasswell bunu hipodermik iğne olarak tanımlar. Hipodermik iğne bireyleri birbiriyle münasebeti olmayıp direk kitle iletişim araçlarına bağlanmış edilgen ve savunmasız atomize olmuş parçalar olarak görür. 1940-1960 arası dönemde uluslar arası sistemde yaşananlar bu görüşü haklı çıkarır.171 1900-1940 yılları arasını kapsayan dönemde Walter Lippman’ın Public Opinion’ı ile başlayan zihinlerdeki imgelere dair kitle iletişim araçlarının güçlü etkileri olduğuna dair görüş, Harold Lasswell’in I.Dünya Savaşı Propaganda tekniklerini incelediği işlevselci yaklaşımı ile pekiştirilmiştir.172 Walter Lippman’ın kavramsallaştırmalarında önemli noktalar, insanın çevresini yapay algılamalarının zihninde oluşturduğu imgeler ve sahte resimler üzerine yaptığı tespitlerdir. Platon’un Mağara alegorisinde tasvir ettiği gibi insan zihninde yaşadığı çevrenin belirli yansımaları ve gölgeleri vardır. Kişi dış dünyanın karmaşasını bu yansımalarla belli davranış biçimlerine (stereotype) dönüştürerek basitleştirir ve anlamlı hale getirir. Lippmann dış dünyanın karmaşıklığı ile insan zihnindeki anlam

169 John Stuart Mill, Hürriyet Üzerine, Çev. Mehmet Osman Dostel, Cantekin Matbaası, Ankara, 2003,

s.55.

170 Konca Yumlu, a.g.e., s.48-49.

171 Aysel Aziz, Toplumsallaşma…a.g.e., s.49. 172 Konca Yumlu,a.g.e., s.39.

-54-

dünyası arasındaki boşlukta kitle iletişim aracının oynadığı rolü araştırma problemi haline getirir.173 Neumann bu süreci şöyle tarif eder; “Gerçekliğin imgesini kurmak ümitsiz bir iş gibi görünmektedir. Çünkü gerçek ortam, doğrudan kavrayabilmemiz için fazla büyük, fazla karmaşık ve de fazla akışkandır. Durumu tüm inceliğiyle, çeşitliliğiyle, bunca dönüşüm ve kombinasyonu içinde ele alabilmek için yeterince donanıma sahip değiliz. Bu ortamda eylemlerimizi gerçekleştirmemize rağmen, onunla baş edebilmemiz için önce daha basit bir model inşa etmemiz gerekir”.174

Kullanma ve doyum yaklaşımı model alınarak yapılan araştırmalarda; Kişinin psikolojik ve toplumsal beklentilerinin ve ihtiyaçlarının ruhsal kökenleri ve bu ihtiyaçların giderilmesinde kitle iletişim araçlarına hangi düzeyde açık olduğu ilişkisi irdelenir. Kişinin algıda seçicilik ve bilinç dışılık halinde gösterdiği reflekslere göre kitle iletişim araçlarının verdiği mesajlara verdiği tepkiler, sosyoekonomik ve sosyolojik sebeplerle sınırlanır. Kişinin beklentileri çok farklı ve çeşitli olduğundan hangi kanalın hangi ihtiyacı hangi içerik şekliyle hangi şekilde doyuracağı ve mesaj alıcının bunu hangi şekilde kullanacağı sorusu bu alanda varılacak genel geçer kabulleri güçleştirmektedir.175 Kullanma ve Doyma yaklaşımında bireylerin günlük ihtiyaçlarına göre medyayı nasıl kullandığı, hangi motivasyonlara göre medya içeriğini tükettiği soruları sorulur. Yaklaşım etki paradigmalarını tersine çevirir ve bireyin medyaya olan etkisini temel problem haline getirir.176

Bireylerin ihtiyaçları çok çeşitli ve iletişim kanalları da birbirinden çok farklı olduğundan etki dönemleri içinde 1960 sonrasını yani Televizyon’un yükseliş dönemine ait bu araştırma yaklaşımının sınırlılığı, araştırmacıları ilk dönem 1900- 1940 uyarı tepki modeline (Lasswell) geri götürmüştür. Lasswell ve Lippman’ın tespitleri üzere birey dış dünyayı anlamlandırabilmek için belli stereotypeler meydana getirir. Bu basmakalıp yargılar bireyin benlik özellikleri, toplumsal ve sosyoekonomik statüsü, sosyal hayattaki tecrübeleri gibi psikolojik ve toplumsal faktörler tarafından şekillendirilir.177 Kitle iletişim araçlarının güçlü olduğu; diğer bir deyişle kitle iletişim araçlarının izleyenler üzerinde güçlü etkilere sahip olduğu görüşü, gündem koyma ve saptama yaklaşımı ile tekrar kabul edilmiş ve uzun yıllar kitle iletişim araştırmalarında hâkim bir görüş olarak yer almıştır. Güçlü etkilere geri

173 Doğu vd.,a.g.e., s.21.

174 Elısabeth Noelle-Neumann, Kamuoyu Suskunluk Sarmalının Keşfi, Çev. Murat Özkök, Dost

Kitabevi, Ankara, 1998, s.169-170.

175 Aysel Aziz, Toplumsallaşma…a.g.e., s.50.

176 Semih Göncü, “Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı Çerçevesinde Y Kuşağının WhatsApp Kullanımı

Üzerine Bir İnceleme”, TRT Akademi, http://dergipark.org.tr/tr/pub/trta/issue/38692/423219, (Erişim

Tarihi:24.04.2020), 2018, Cilt:3, Sayı:6, (590-612), s.597.

-55-

dönüş gündem koyma ve saptama (agenda setting) araştırmaları başlığında yeniden canlanmış ve uzun yıllar etkisini devam ettirmiştir. Gündem koyma ve saptama araştırmalarında temel varsayım şudur; Kitle iletişim aracı hangi şekilde düşüneceğimize karar veremeyebilir fakat ne hakkında düşüneceğimizi çoğu zaman etkiler. Gündem belirlemede etkin rol oynasada koyulan gündem başlıkları bireyin ait olduğu normların süzgecinden geçer. Gündeme dair konuların verdiği mesajlar grup aidiyeti ve bunların şekillendirdiği davranış kalıpları tarafından frenlenir. Bir anlamda sosyolojik oy verme modelinin varsayımlarını da çağrıştıran bu varsayım, grup içi ilişkilerin yoğunluğunun grupların genel geçer kabulleriyle çatışan gündem mesajlarına karşı direnmeyi artırdığını, grubun doğrularıyla uyuşan mesajların ise sindirilmesini ve devam ettirilmesini pekiştirdiğini öne sürer.178 Bununla birlikte aracı unsurların varlığını devam ettirdiği sürece mesajla aynı doğrultuda etki göstereceğini vurgular. Birbirine benzeyen mesajlar alıcılar arasında farklı davranışlara sebep veriyorsa bunun sebebi yine aracılardır. Lazarsfeld’in araştırmalarında opinion leader (kanaat önderi) olarak tanımladığı aracılar ve kapı tutucular olarak da araştırmalarda geçen bu faktör, yine kitle iletişim aracının gönderdiği mesajla aynı yönde hareket eder.179 Yani aracı faktörler gönderilen mesajı geri göndermez, yorumlar ve devam ettirir. Böylece gönderilen mesaj durdurulamaz aksine pekiştirilerek devam ettirilmiş olur. Kitle iletişim aracı yalnızca doğrudan mesaj alıcılarını değil dolaylı alıcıları ve kanaat önderlerini, sosyal etki merkezlerini de izler. Teknolojik kabiliyetin verdiği kişiye özel mesaj iletebilme yeteneği, kitle iletişim aracını kanaatlerin oluşumunda yer alan güdüleyebilme potansiyeli olan çevresel unsurların en güçlüsü yapar. 180 Klapper bu süreci şöyle tanımlar; “Kitle iletişim aracı izleyicileri bir tür koruyucu ağa sarar, uyaranları saptırır yada yeniden şekillendirir”.181

Birey aynı zamanda yenilikleri de kitle iletişim aracı vasıtasıyla takip eder. Yenilikler toplumsallaşma sürecinde önemli bir faktördür. Dünyanın diğer bölgelerinde olup bitenler, yeni toplumsal olaylar, Lerner’ın Modernleşmeyi test ettiği varsayımları gibi kişinin yaşadığı coğrafyadaki koşullarla karşılaştırmasını ve yenilikleri ait olduğu toplumda denemesini teşvik eder. Geleneksel kurumlar bu yolla gelişir ve kabuk değiştirir. Bu görüşe göre kitle iletişim aracı bir deniz feneri gibi

178 Metin İnceoğlu, a.g.e., s.233. 179 Metin İnceoğlu, a.g.e.,s.234. 180 a.g.e.

181 Joseph T. Klapper, “What We Know About the Effects of Mass Communication: The Brink of Hope”,

The Public Opinion Quarterly,

https://www.jstor.org/stable/2746759?seq=1#metadata_info_tab_contents, (Erişim

-56-

dünya toplumlarının tasavvurlarını gözetim altında tutar. Bilinmeyen ve gidilemeyen coğrafyalar, alışılmadık teamüller, farklı gelenek ve görenekler hakkında bilgi sahibi olmasını sağlayarak, deneyimleme (experience) olanağı sağlar. Bu aynı zamanda ulus ötesi ticari ve sosyal ilişkilerin gelişimi ve feodal bağların zayıflaması yani modernleşme demektir. Fakat bu süreç bir gözetim olduğu kadar da denetim sürecidir.182 Kitle iletişim aracı dikkati tek bir noktaya çevirir. Bu nokta ise modernleşme ve yeniliklerin yayılması yoluyla sürekli gelişmedir. Empati niteliği taşıyan biçim, söz ve iletişim ifadeleri, kamusal alanın gelişmediği az gelişmiş toplumlar için bir avantaja dönüştürülebilir.183 Bu süreç iletişime dair dünyanın gelişmiş toplumlarının semiyotik ifade biçimlerinin az gelişmiş toplumlara taşınması sürecidir.

Zihinlerin içindeki resimler, kanaat önderlerinin filtresi, kullanma ve doyum, gündem belirleme ile birlikte diğer etki paradigmalarında tanımlanan kitle iletişim araçlarının ürettiği semiyotik ifadeler, her dönemde sembolik anlam dünyaları meydana getirmiştir. Simgesel etkileşim ve iletişim her etki paradigması döneminin önemli bir faktörüdür. Sembolik etkileşim ilk kitle iletişim aracı olan fonetik alfabenin bulunuşundan bu yana her uygarlık döneminin ifade biçimlerine dair bakış açısı verir. İnternetworking projesinin Emoticon dili gibi her araç aynı zamanda kendine has sembolik haberleşme biçimi anlamına gelmektedir.